" Daima kendi menfaatlerini göz önünde bulunduran insan; pek çabuk düşman kazanır” der Konfüçyüs.Sevginin dimağı gençleştiren bir gücü olduğuna inanıyorum ama bizim sevgimiz başkalarının sevdiklerine, değerlerine hatta yaşamlarına zarar veriyorsa bunun adı zulümdür.Yolda giderken ağaca tekme atan, dalını kıran, savunmasız hayvanlara( bile- isteye) zarar veren, aç susuz bırakan bir insanın ruhu hastadır . Çünkü doğa bitkisiz, hayvansız yok olmaya mahkûmdur. Onları korumak, doğallıkları içinde bakmak, yardımcı olmak insanın aklının gereğidir.Tam bu nedenden dolayı; doğanın dengesine zarar verip, tamamen dövüş köpeği olarak eğitilmiş; zarar vermeyi doğasının gereği olarak yapan köpek ırklarının evlerde, insanların yaşadığı bahçelerde beslenmesi” hayvanları seviyorum” adı altında, " insan hayatının hiç önemi yok” denmesi de ruhun hastalanmasıdır .
Halk sağlığını tehlikeye atan köpeği ; küçücük bir çocuğun kulağını , savunmasız bedenini parçaladığında; çocuğa değil köpeğine sarılan insan; " hayvanları seviyorum” klişesine sığınamaz. İnsan yaptıklarının, sebep olduklarının sorumluluğunu alması gereken bir varlıktır . Çocuğunuz bir başka çocuğun gözünü çıkarıp, heryerini ısırıp koparsa” benim yavrum böyle, ne yapalım mı” diyeceksin?. Sarılıp; " başkasına zarar verip, yaşamını tehlikeye atarken çok yoruldun yavrum” diye teselli mi edeceksin? Nasıl ki sorumluluğu alıp; bir hastalığı olduğunu kabul edecek ve tedavilerini yaptırıp, zarar verdiği insana bir ömür mahçup, acısını paylaşacaksan; aynı şeyi "seviyorum” dediğin hayvan içinde yapacaksın. Bu hayvanların doğası; insan içinde yaşamaya uygun değildir. Çok seviyorsan sen onunla birlikte dağ başına yerleşirsin. Çünkü insan; sevgisini sıralamaya koymayı başarabilen bir akıl gücüyle yaratılmıştır.Yaşayan her şey yumuşak tabiatlıdır. İnsan bedeni canlı iken yumuşak, ölünce kaskatı serttir. Bitkiler canlı iken yeşil ve yumuşak olup, kuruyunca sert ve acıdır. Kalbimizde böyle; eğer seviyorsak merhametli ve saygılı isek bütün hayatımız huzurlu ama kalbimizi kin doldurmuş ise yazıklar olsun ki zaten ölmüşüz, sadece farkında değiliz.
Komşusunun kapısına; onu rahatsız edecek çöpler bırakan, çocuğunun arabasına tuvaletini süren apartman sakini kadının haberini okuyunca; " bir insan neden bu kadar acizleşir” dedim. Kalbimizi kin ve öç alma hissi ile doldurmak bizim acizliğimizdir. Komşularımız; malımızın , canımızın en yakın şahitleridir. Onlarla iletişimimiz; bizim Yaradana vereceğimiz en zorlu cevaplardandır. Unutmayalım; sevgi elimizi ne kadar uzatırsak, mutluluk o kadar avuçlarımıza dolar!…