Raporda, tarımsal ürün piyasalarında tüm dünyadakine benzer sorunların yanı sıra Türkiye özelinde, tarımsal iş gücünün ve ekilebilir alanların azaldığı, piyasada şeffaflığının düşük olduğu ve üreticilerin finansman sorunlarının bulunduğu vurgulandı.
Temel girdi kalemlerinde ithalata bağımlılığın yüksek olduğu belirtilen raporda, tarım sektöründe girdi piyasalarının oligopol bir görünüm arz ettiği, üreticilerin hem girdi tedarikçileri hem de alıcılar karşısında çok düşük pazarlık şansına sahip oldukları ifade edildi.
Tarımsal ürün piyasalarının yapısı gereği iklim, hava koşulları, hastalık gibi faktörlerden doğrudan etkilendiği, bunun sonucunda ürün fiyatlarında istikrarsızlığın yaşandığına işaret edilen raporda, tedarik zincirinin diğer halkalarının aksine üretime ilişkin sorunlara piyasa mekanizması içinde çözüm bulmanın zor olacağı, bu nedenle sektörde mutlak suretle düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunun altı çizildi.
AB deneyimi vurgusu
Tarımsal üretimde üreticilerin güçlendirilmesine yönelik ihtiyaçların belirlenmesinde Avrupa Birliği (AB) deneyiminden faydalanılabileceği, AB'nin tarım reformunun temelinde çiftçilerin güçlendirilmesinin "üretici birlikleri ve kooperatifler" eliyle yürütüldüğü aktarılan raporda, üretici örgütlerinin üretim, planlama ve tedarik zincirinin boyunun kısaltılması gibi hususlarda etkin rol almasının nihai tüketici fiyatlarında da iyileşmelere neden olacağına işaret edildi.
AB'nin tarım reformunun bir diğer önemli ayağının haksız ticaret uygulamalarına yönelik düzenlemelerden oluştuğunun altı çizilen raporda, Türkiye'de tarımsal ürünlere yönelik üretici birliklerinin ve kooperatiflerin yeniden yapılandırılması, tarımsal politikaların bu örgütler üzerinden yürütülmesi, üreticilerin çeşitli politikalarla güçlendirilmesi ve haksız ticaret uygulamalarına yönelik düzenlemeler yapılması tavsiye edildi.
"Üretici örgütlerini merkeze alan bir anlayış hayata geçirilmeli"
Raporda, tespit edilen sorunlara yönelik yapısal çözümlerin odak noktasının doğru tarımsal yöntemler barındıran ve "üretici organizasyonları" ile "üretim planlamasını" merkeze alan bir anlayışın hayata geçirilmesi olduğu ifade edildi.
Ulusal rekabet politikasının etkili uygulanması için tarım sektörünün kendine özgü sorunlarının göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapılan raporda, tarım sektöründe faaliyet gösteren nüfusun sosyal ve ekonomik haklarını yakından ilgilendiren şartların geliştirilmesi, adil, rekabet edilebilir ve sürdürülebilir bir piyasa ortamının pazarın bütün katılımcıları için temin edilebilmesinin önemli başlangıç noktalarından birini teşkil ettiği bildirildi.
Bu amaçla tarımsal nüfusun varlığı ve devamı için çiftçilere ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmeleri amacıyla destek sağlanması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi gerektiğine dikkat çekilen raporda, çiftçiliğin cazip bir faaliyet alanı haline getirilmesi gerekliliğinin altı çizildi. Ayrıca tarımsal üretimde ilk aşamada gelir ve fiyat düşüklüğünün tespit edildiği, tarımla uğraşan nüfusun azalmasının da bu sorunların bir sonucu olduğu ifade edildi.
"Üreticiler tedarik zincirinde yer almalı"
Raporda, tarımsal üretimle ilgili bir diğer sorunun ise son tüketiciye ulaşan fiyatlar neticesinde yaratılan toplam katma değerden çiftçilerin aldığı payın düşüklüğü olduğu vurgulandı.
Tarımsal üretim sonucunda ortaya çıkan katma değerin dağılımında üreticilerin başat rol oynayacağı yapıya geçilmesinin de zaruri olduğu belirtilen raporda, bu durumun da üretici organizasyonlarının, tedarik zinciri içinde aracıların oynadığı rolü üstlenmesiyle mümkün olacağı kaydedildi.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.