Afetle mücadele ederken ortaya çıkan aksaklıkların, ortaya çıkan yanlışlıkların itiraf edilmesi yerine Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ne, AK Parti'ye ve sahada çalışan arkadaşlarına karşı bir suçlama kampanyasına dönüştürüldüğünü ifade eden Çelik, "Bütün bir yönetim zaafının pişkinlikle savunulmaya çalışılması karşısında doğrusu şunu söylemek gerekirse siyasi hayatımıza geçecek, siyasi hayatımıza negatif olarak geçecek bir dönem birkaç gündür yaşanıyor." diye konuştu.
"İstanbulluya sahip çıkmayan bir belediye yönetimi söz konusu"
Afet dönemlerinin olağanüstü koordinasyon gerektirdiğini ve aksaklıklar yaşanabileceğini belirten Çelik, şunları söyledi:
"Afetin boyutuna göre, yangın olur, sel olur, kar olur, ne kadar güçlü tedbir alırsanız alın, istediğiniz anda bunu belli bir sonuca ulaştırmanız mümkün olmayabilir. Ama burada önemli olan şudur dünyada bilinen kurallar Türkiye'nin afetle mücadele kapasitesi, belediyelerin deneyimleri, merkezi idarenin deneyimleri ve kurumsal hafızası bakımından bir ölçü ortaya koyulduğundan gereken tedbirleri alıp almadığınız çok temel bir değerlendirme konusu olarak ortaya çıkar.
Bütün bunlar olurken İstanbul Belediyesinin hiçbir şekilde bir hazırlığının olmadığı, herhangi bir şekilde bir koordinasyon içerisinde davranmadığı, büyük bir yönetim zaafı ortaya çıkardığı görüldü. Ama bunun karşısında halen bütün bunların sebebi nedir diye kamuoyuna bir açıklama yapmak yerine suçlayıcı, bütün bu felaketin üstünü örtmeye çalışan, yönetim felaketinin üstünü örtmeye çalışan bir yaklaşım var."
Pazartesi gününden beri etkisini sürdüren kar yağışının İstanbul'da geçmiş zamanlarda da yoğun bir şekilde yaşandığını anımsatan Çelik, "Tabii bundan kimse 'Haberdar değildim.' diyemez, nitekim 17 Ocak günü Meteoroloji Genel Müdürlüğü bütün bu karşılaşacak tabloları bir uyarı niteliğinde herkesle paylaştı. Nitekim bu İstanbul Büyükşehir Belediyesinin afet Koordinasyon Merkezi tarafından da paylaşıldı, yani 'Yoğun bir kar yağışı geliyor tedbirli olunması gerekir.' diye. İstanbul Büyükşehir Belediyesi herkesi tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış. Nitekim 21-22-23 Ocak günleri boyunca bu meteorolojinin bahsettiği tabloyla karşı karşıya kalındı. Tabii ortada idare adına, Belediye İdaresi adına ciddi bir zaaf olduğu ilk andan itibaren görülmeye başladı. İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkmayan bir belediye yönetimi söz konusu oldu. Binlerce vatandaşımızın yolda kaldığı yaşlı, genç ve kadın herkesin perişan olduğu bir tablo belediye yönetiminin sorumluluk alanı içerisindeki alanlarda meydana geldi." şeklinde konuştu.
Çelik, alınması gereken en basit tedbirlerin alınmadığını, İstanbul'da yüzbinlerce insanın mahsur kaldığını ve toplu taşımaya yönlendirildiğini ancak toplu taşıma araçlarında da zincir bulunmadığını belirtti. "Bu kar temizleme araçlarının zincirsiz bir şekilde nasıl savrulduğu, aslında krize müdahale etmesi gereken bu araçların herhangi bir şekilde zincir takılmadığı için kendisinin bir kriz unsuru haline geldiği görüldü." ifadelerini kullanan Çelik, şöyle konuştu:
"Daha da acısı krize müdahale etmesi gereken kar küreme araçlarından bir tanesi Belediye Başkanı'nın bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, oradaki yolu açmak için seferber ediliyor. Şimdi bakın bütün bu tablo karşısındaki yönetim zaafını medeni ve makul bir dille herkesin siyasi safını İstanbullunun safında hizalayarak İstanbul'dan ve İstanbul'dan yana olarak vatandaşımızdan yana olarak, sokakta kalan vatandaşımızın gözünden bakarak değerlendirmesi gerekirken, ilk andan itibaren biz bu yönetim zaafını kimin üzerine nasıl yıkarız gibisinden bir kampanya ile karşı karşıya kalıyoruz.
Arkasından bütün bu bilgilendirmeyi yapması gereken belediye görevlisinin yurt dışında olduğu gözüküyor. Üstelik olan bitene tepki gösteren vatandaşlarımıza 'trol' diyerek hakaret ederek bir kampanya yürütülüyor. Bu ne adına yapılıyor? Belediye adına yapılması gereken, İstanbul Belediyesi adına Büyükşehir Belediyesi adına yapılması gereken bilgilendirme kampanyası adına yapılıyor. Yolda kalmış, ortaya çıkan yönetim zaafından dolayı sıkıntı çekmiş vatandaşların tepkilerine 'trol' diyen bir iletişim yöntemi. Bütün bunlar karşısında CHP yönetiminin yapması gereken neydi olaya el koymaktı fakat biz şunu gördük ki CHP yönetiminin, belediye başkanlarının nerede olduğundan, belediyenin hangi tedbiri aldığından ya da almadığından herhangi bir şekilde böyle bir haberleri olmamış."
"Yönetim zafiyetinin çok ötesinde bir şeye işaret ediyor"
Çelik, İstanbul'a 2017 yılında yağan kar yağışında alınan tedbirlerle bu yıl alınan tedbirlere değinerek "Bakıyorsunuz sanki Belediyenin kurumsal hafızası ortadan kaldırılmış, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir beyin yıkama faaliyetine tabii tutulmuş. Bütün şimdiye kadarki krizlere müdahale eden, İstanbul'a ve İstanbulluya sahiplenen o büyük kapasitesinden uzaklaştırılmış bir beyin yıkama faaliyeti ile karşı karşıya kalmış gibi duruyor. Bütün bu belediye otobüslerinden, kar temizleme araçlarına kadar en basit zincirin takılamaması şeklindeki durum yönetim zafiyetinin çok ötesinde bir şeye işaret ediyor. İstanbullu ve İstanbul hakkındaki bir duyarsızlığa işaret ediyor." ifadelerini kullandı.
2017 yılında 1 metre 20 santimetrelik kar yağdığını, bu yıl ise 80-85 santimetre kar yağdığını hatırlatan Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
"2017'deki kar yağışı sırasında İstanbul'un Cadde ve sokaklarına 136 bin ton tuz dökülmüştür ve 539 ton solüsyon kullanılmış. Bu rakamlar ortada iken bugün İstanbul Belediyesinin açıkladığı, yetkililerin açıkladığı rakamlara göre Büyükşehir Belediyesinin 55 ton tuz ve 31 bin ton yaklaşık 2 tankerlik solüsyon dökülerek kriz karşısında açık bir zafiyet ortaya koyulmuş. Tabii CHP yönetimi açısından da şöyle bir problem var, yani sürekli olarak ehliyet, liyakat ve kul hakkı diyorlar. Bir koskoca Büyükşehir Belediyesinin bu hale nasıl getirildiğini ehliyet, liyakat ve kul hakkı açısından iyi değerlendirmeleri gereken bir durum olduğunu söylemek gerekir. Sırf siyasi etiketleme yoluyla bu kadar insanın işten atılması, üstelik CHP Genel Başkanının söz vermesine rağmen bu insanların emeklerine kıyılması ortada böylesine kurumsal hafıza açısından bir beyin yıkama faaliyetinin ortaya çıktığını net bir şekilde gösteriyor."
"Bu şekilde ortaya çıktı"
AK Parti Sözcüsü Çelik, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Şimdi karşımızda bırakın tedbir almamayı, krize dönük herhangi bir yol haritasından, herhangi bir fotoğraf çekiminden bile uzak bir tablo var. Ana arterlerin neresi olduğundan, hangi kilit noktaların kitleneceğinden, nerelere dönük tedbir alınması gerektiğinden uzak adeta başı boşluk içerisinde oradan oraya savrulan bir kriz yönetimi değil bir yönetimsizliği söz konusu. Bu şekildeki yönetimin bizatihi kendisi bir kriz oluşturmuş. Dolayısıyla bir koordinasyonun olmadığı görülüyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sık sık 'Kurumları ayrıştırmayalım, koordinasyonu sağlayalım' diyorlar. Fakat İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi bütün bu koordinasyonun içerisinde bir kapasite ile İstanbul'a ve İstanbulluya sahip çıkan bir davranış biçimiyle var olmuyor bu son krizde görüldüğü gibi. Yine biliyorsunuz bu tip krizlerde geçmiş zamanlarda görmüşsünüzdür kilit noktalara çeşitli mobil araçlar yerleştirilir, büfeler yerleştirilir, vatandaşın ihtiyacının karşılanması için ve çekiciler koyulur ki tıkandığı anda hemen açabilelim diye. Bütün bu kriz hazırlıklarından hiçbirisinin olmadığı, krize müdahale etmesi gereken araçların ve yönetim anlayışının kendisinin bizatihi en büyük kriz sebebi olduğu bir tablo bu şekilde ortaya çıktı."
Normal bir zamanda kimin hangi restorana gittiğinin ya da kimin yurt dışında nerede tatil yaptığının kimseyi ilgilendirmeyeceğini belirten Çelik, "Fakat bu kriz döneminde yüz binlerce İstanbullu soğuklarda perişan olmuşken, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk alanı içerisinde müdahale etmesi gereken yerlere müdahalesi söz konusu değilken bir belediye başkanının saatlerini restoranda geçirmesi tabii ki kriz yönetimi açısından büyük bir zaaf oluşturur ve bu tabii ki vatandaşlarımızın protestoları, infialleri neticesinde siyasi bir tartışmanın sebebi olur. Bu doğal bir durumdur." diye konuştu.
Konuyla ilgili bilgilendirmenin yurt dışından, yaşananlara hakim olmadan yapıldığını dile getiren Çelik, aynı zamanda olan biteni görüp de buna tepki gösteren vatandaşların da "trol" diye suçlandığını ifade etti.
Aslında, "Şu saatte şuradaydık, şu sebeple şuradaydık" şeklinde açıklama yapılabileceğini, bunun da kamuoyu tarafından "bu doğru bir davranış mı, yanlış bir davranış mı?" diye takdir edilebileceğini aktaran Çelik, "Saatlerce bekleyip, herhangi açıklamaya yapmayıp, daha sonra bu görüntüler ortaya çıkıyor. Yerel yönetimlerden sorumlu CHP'nin genel başkan yardımcısından bütün milletvekillerine kadar bir seferberlik halinde bu görüntüler 'Eskiydi, yanlıştı, böyle bir şey söz konusu değildir' diyorlar. Buna tepki gösterenleri ağır bir şekilde suçluyorlar." dedi.
"İstanbul ve İstanbullu asla ve asla sahipsiz değildir"
Çelik, CHP cephesinde seferberlik halindeki suçlamaların seferberlik halinde tweetlerin silinmesine döndüğünü kaydederek, özür dileyenlerin de bulunduğunu, özür dilemenin siyasette kıymetli olduğunu fakat bazılarının hala aynı pişkinliği sürdürdüğünü söyledi.
CHP'nin böyle bir kriz zamanında kendi parti içi iletişimini bile koordine edemediğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"İlk andan itibaren bu deneyime, bu kurumsal kapasite ve hafızaya sahip İstanbul'daki AK Parti'li ilçe belediyeleri hemen krize müdahale yöntemlerini vatandaşımızla sosyal medyadan ve diğer mecralardan paylaştılar. Bir yandan krize müdahale ederken bir yandan da yolda kalmış, evine gidememiş vatandaşlarımıza sıcak bir çay ve çorba ikram etmek, onları korunaklı ve sıcaklı bir yere almak için bütün belediye binalarını açtılar, koordinatları verdiler. Hepsinin nereye başvuracağını, nasıl davet edileceğini gösterdiler. Bütün ilçe belediye başkanlarımız, bütün belediye meclis üyelerimiz 24 saat esasına göre uyumaksızın bu krizin yönetiminde aktif rol aldılar. Vatandaşlarımızdan imkanı olup koşanlar oldu, teşkilatlarımız görevi başındaydı. Mesele nedir? İstanbul ve İstanbullu asla ve asla sahipsiz değildir."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk andan itibaren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ve AFAD Başkanı Yunus Sezer'i İstanbul'a gönderdiğini anlatan Çelik, bakanların orada derhal kriz yönetimine geçtiğini, İstanbul Valiliği ve belediyelerin krize müdahale faaliyetlerini daha yoğun şekilde koordine ettiğini belirtti.
Sosyal medya ve başka mecralardan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile diğer unsurların kendi faaliyet alanındaki arterlerin tıkandığına dair yalanların söylendiğini ifade eden Çelik, "Tabii ki bu afette tıkanmalar oldu. Ulaşımda büyük engeller oluştu. Burada önemli olan açık bir şekilde bilgi verilmesi ve nasıl müdahale edildiğinin gösterilmesidir. Bakanlarımız krize kaç bin personelle, hangi araçla ve ne şekilde müdahale edildiğini açıkladı. İstanbul çevresinde Bakanlığımızın sorumluluğunda 867 kilometrelik bir yol ağı var, 23 kilometresi kapanmıştı yaklaşık 10-18 saat içerisinde ulaşıma açıldı." dedi.
Çelik, aslında meselenin, krizi yönetmekle görevliyken, en kıymetli dakikalarda böylesine bir yönetim boşluğunun ortaya çıkması olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Restoranda, tatilde olmadığınız zamanda ortaya koyulan kriz yönetimi nedir? Belediye otobüslerine zincir takmamaktan tutun da kar temizleme makinelerine zincir takmamaya ya da İstanbulluların yolunu açmak için görevlendirilmiş kar temizleme makinelerinden bir tanesini restorana gitmeniz için yolunuzu temizlemeye, orada yemek yediğiniz süre boyunca nöbet tutması ve sürekli sizin yolunuzu açık tutması şeklinde, o İstanbulluya hizmet etmesi gereken aracı kişisel faaliyetinize hizmet ettirmenize dönük bir beceriksizlik, bir yönetim zaafı."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.