Konya Milletvekili Ahmet Sorgun'un açıklamalarının satır başları şöyle;
"Kısa adı KOP olan, Konya Ovası Projesinin temelleri yüz yıldan fazlaya dayanır. İkinci Abdülhamit Han zamanında, Beyşehir Havzasının fazla sularının Konya Ovası’na aktarılması işi yap-işlet-devret usulüyle ihale edilmiştir. Ki bu Osmanlı’nın ilk yap-işlet-devret ihalesidir. Bu kanallar o günden beri aktif olarak kullanıla gelmektedir. Ayrıca AK Parti hükümetleri döneminde; Akdeniz’e boşalan, zaman zaman da sel, taşkın ve tahribatlara sebep olan Göksu nehrinin suları, Mavi Tünel Projesiyle Konya Kapalı Havzasına aktarılmaya başlamıştır.
KOP Bölge Kalkınma İdaresi; çok sektörlü, entegre ve topyekûn kalkınma stratejisi doğrultusunda 2011 yılında kurulmuş ve o günden bu yana da, bölgenin rekabet gücünün yükseltilmesi, bölgeler arası gelişmişlik farkının azaltılması ve refahın dengeli dağılımı için çalışmaktadır.
KOP Bölgesi; kuruluşunda Konya-Karaman-Aksaray ve Niğde’yi kapsamaktayken, daha sonra Kırşehir-Yozgat-Nevşehir ve Kırıkkale illeri de eklenerek sekiz ilimize hitap eder hale gelmiştir.
Türkiye nüfusunun %5’inden, topraklarının ise %8’inden fazlası Kop Bölgesindedir. Bölge et, süt, şeker, hububat başta olmak üzere tarım ve hayvancılıkta açık ara öndedir. Buna mukabil ülkemizin yıllık 250 milimetre ile en az yağış alan Tuzgölü-Karapınar çevresi de KOP Bölgesindedir. Kop Bölgesinde, bölgeye düşen yıllık yağış miktarından çok daha fazlası, tarımsal ve hayvansal üretim için kullanılmaktadır. Elbette çiftçimizin kazanmak için üretmesi, üretmek için de sulaması gerekmektedir. Ancak bu su döngüsü, bugünkü haliyle asla sürdürülebilir değildir. Bunun en belirgin işareti, habire oluşan yeni obruklar.
Küresel iklim değişikliğinde oluşan yağış azlıkları ve düzensizlikleri de işin cabası. Ülkemizin sürdürülebilir gıda güvenliği açısından tarımsal üretimin önemi, salgın sürecinde çok daha net ortaya çıkmıştır.
O halde ne yapmalı?
Sağlıklı, gerçekci ve sürdürülebilir çözümün dört temel esası olduğunu düşünüyorum:
1- Mevcut su kaynaklarımızı en verimli şekilde, damlasını bile israf etmeden kullanmak. Bunun için her türlü desteği, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da vermek. Su israfının önüne geçecek her türlü tedbirleri almak.
2- Bölge dışından, çevre hassasiyetleri de dikkate alınarak ilave su aktarımının sağlanması. Devam eden yatırımların bir an önce tamamlanması.
3- Bölgede, daha az suya ihtiyaç duyan bitki desenlerine öncelik verilmesi.
4- Bölge ekolojisine uygun ürünlerin, bölgeye has fiyatlarla desteklenmesi.
Değerli Milletvekilleri sözlerini tamamlarken bir hususu daha hatırlatmak isterim:
Bu topraklar; sadece bitki ve hayvanların yetiştiği topraklar değil, nice erlerin, erenlerin, yiğitlerin yetiştiği topraklar aynı zamanda. Bu cümleden olarak; Bilindiği üzere 17 Aralık Hazreti Mevlana’nın Hakk’a vuslat yıl dönümü. Yani Şeb-i Arus. Yani düğün günü. Bu yıl ki Hazreti Mevlana’yı anlama ve anma etkinlikleri dün itibarıyla Konya’da başladı. Onun düşünce dünyasının dayandığı temel değerlere ve O’nun hikmetli usul ve üslubuna ne kadar da çok muhtacız bugün. Onun sözleriyle konuşmamı tamamlıyorum:
Yüzde inat etme, doksan da olur.
İnsan dediğinde noksan da olur.
Sakın “ben”, “ben” deme. Elde neler var.
Sen yoksan da olur.
Kusursuz dost arayan, dosttan da olur"
Kaynak: