Son dönemlerde suç makinelerinin polise yönelik saldırılarında artış gözlendi. Konya’da sağlık görevlilerine eşlik etmek için gittikleri adreste fenalık geçirdiği öne sürülen Emre Köroğlu (29) isimli saldırgan, polis memuru Mustafa Topuz'u (28) bıçaklayarak ağır yaralamıştı. 
Ameliyat edilen polis memuru Mehmet Topuz'un sağlık durumunun iyiye gittiği öğrenilirken, saldırgan Emre Köroğlu'nun ise entübe edildiği belirtildi. 
Yine 13 Ekim tarihinde yaşanan başka bir olayda İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde sabit nokta görev yapan bir polis memuruna yavaşça yanaşan Oytun I., isimli saldırgan, polise bıçakla saldırmış ve olay yerinden uzaklaşmıştı. Ensesinden bıçak darbesi alarak yaralanan polis memuru, olay yerinesevk edilen sağlık ekipleri tarafından ambulansla hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştı. Gözaltına alınan saldırgan Oytun I., çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan tutuklanmıştı. 
HALK ARASINDA POLİSE "VUR" YETKİSİ TARTIŞMALARI OLUŞTU
Bu olaylarla birlikte Türkiye'de sadece 2 günde 2 polise saldırı olayı gerçekleşti. Yaşanan olayların ardından halk arasında polise "vur" yetkisi tartışmaların odağında yer aldı. Peki, suç makinelerinin polise karşı saldırılarını önlemek amacıyla polisin vur emrini uygulamasının hukuki dayanaklarını neler? İşte detaylar...
"SİLAH KULLANMA YETKİSİNE SAHİPTİR"
Sabah gazetesine konuşan Avukat Ahmet Aslan, polisin silah kullanma yetkisinin kanunda tanımlandığını belirtti. Avukat Aslan, "Polisin görevini yaparken uğradığı saldırılara karşı korunmak üzere sergilemesi gereken davranışlar, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'nda ayrıntısıyla düzenlenmiştir. Polis, kanuni görevlerini yerine getirirken, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirleri alabilir. Kendisine yönelen direnmeyi etkisiz hale getirmek üzere, kademeli olarak artan oranda bedeni kuvvet uygulayabilir ya da kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz vb. araçlar kullanabilir. Bu olanaklarla direnişin kırılamaması halinde silah kullanma yetkisine sahiptir" dedi.
POLİSİN EYLEMİ HUKUKA UYGUN OLACAKTIR
Son dönemlerde sıkça yaşanan polise yönelik saldırılara değinen avukat Ahmet Aslan, "Medyada son zamanlarda sıkça rastladığımız gibi polise bıçak ya da silahla gerçekleşen anlık saldırılar, şayet bedeni güç ve göz yaşartıcı gaz vb. araçlarla engellenecek nitelikte değilse, polisin doğrudan silah kullanmak suretiyle kendini koruması mümkündür. Bu halde meşru savunma koşulları oluştuğundan, polisin eylemi hukuka uygun olacak ve cezai sorumluluğu doğmayacaktır" diye konuştu.
MEŞRU SAVUNMA SINIRININ AŞILMASI MAZUR GÖRÜLEBİLİR
Avukat Ahmet Aslan, "Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, önlenmek istenen saldırıyla ölçülü bir karşılık verilmesi gerektiğidir. Silah kullanma şartları doğduğunda, örneğin saldırganın ayağından vurulmasıyla önlenebilecek bir saldırıyı saldırganı başından vurup öldürmek suretiyle önlemek, hukuka uygunluk sınırını aşar ve sorumluluk doğurur. Elbette unutmamak gerekir ki bıçaklı saldırı gibi sıcak olaylar esnasında polisin matematiksel hesap yaparak, saldırıya birebir orantıyla karşılık vermesi beklenemez. Nitekim kanun koyucu da bu hususu gözetmiş ve meşru savunma sınırının aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş olması halinde faile ceza verilmeyeceğine hükmetmiştir" ifadelerini kullandı.
POLİS ÖLÇÜYÜ GÖZETTİĞİ SÜRECE CEZAİ SORUMLULUĞU DOĞMAZ
Polisin kaçış imkanı olsa bile kaçmak zorunda olmadığını ve silahla müdahale edebileceğini beliren Ahmet Aslan, "Netice itibarıyla diyebiliriz ki polis, görevini yaparken kendisine yönelen fiili saldırılara, o anki hal ve koşullara göre orantılı karşılık verme ve gereği halinde silah kullanma yetkisine sahiptir. Kaçış imkânı bulunsa bile kaçmak zorunda değildir, karşılık verebilir ve ölçüyü gözettiği sürece cezai sorumluluğu da doğmaz" dedi.
Kaynak: Haber Merkezi
