Vefanın sevgi, şefkat, merhamet ve adalet gibi değerlerin anahtar kavramı olduğunu belirten Erbaş, vefanın tutarlı bir kişiliğin, sağlam bir karakterin, güvenli bir toplumun ve huzurlu bir dünyanın en belirgin işareti olduğunu vurguladı.
Kur'an-ı Kerim'de iman, emanet ve ahde vefa arasındaki kuvvetli ilişkiye işaret edildiğine dikkati çeken Erbaş, vefa konusunda öncelikle insanı en güzel şekilde yaratan ve her türlü nimeti onun emrine amade kılan Allah'a karşı vefanın akla gelmesi gerektiğini altını çizdi.
- "Ahde vefasızlık bir nifak unsurudur"
Birçok Hadis-i Şerif'te ahde vefasızlığın bir nifak unsuru ve münafıklık alameti olarak tanıtıldığını anımsatan Erbaş, "Bugün yaratıcıyla bağını, hakikat düzleminde kuramayan insanlık, anlam ve ahlak sorunları içinde bocalamaktadır. Dünyaya imar ve ıslah sorumluluğuyla değil, tahakküm duygusu ve tamahkar bir anlayışla yaklaştığı için bireysel, toplumsal ve küresel krizlerle karşı karşıyadır." değerlendirmesinde bulundu.
Bugün insanlığın nimete, adalete, ölçü ve tartıya vefa göstermediği için dünyanın bir tarafının şatafat ve sefahat içeresinde, diğer tarafının da mahrumiyet, yokluk ve açlık içerisinde olduğuna dikkati çeken Erbaş, şunları kaydetti:
"İnsanlık samimiyet, sadakat, güven, fedakarlık, yardımlaşma ve dayanışma gibi değerleri yitirdiği için huzur ve güveni kaybetmek üzeredir. Dolayısıyla bireysel bunalımlardan ailevi sorunlara, toplumsal yozlaşmadan çevresel krizlere kadar insanlığın sorunlarına çare bulmak için öncelikle ahlaki ve hukuki değerlerin inşasından başlamak gerekir. Bu bağlamda vefanın egemen olduğu toplum, huzur ve güven toplumu olacaktır."
- "Mülkün temeli olan adalet onunla kaim olmuştur"
Erbaş, İslam dininin en temel gayesinin ve Hz. Peygamberin en büyük gayretinin, ahlaklı birey ve faziletli bir toplum inşa etmek olduğunu vurguladı.
Hz. Peygamber'in vahyin rehberliğinde Medine-i Münevvere'de iman, adalet, merhamet ve güzel ahlak üzerine bir vefa toplumu inşa ettiğinin altını çizen Erbaş, "Ahde vefanın, sadakatin, paylaşmanın, dayanışmanın en güzel örnekleri, orada vücut bulmuştur. Onun inşa ettiği toplumda Müslümanlarla beraber gayrimüslimler de huzur ve güven içinde yaşamıştır. O, daha huzurlu ve daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu bütün insanlığa göstermiştir." ifadelerini kullandı.
Erbaş, Hz. Peygamber'in sünnetinin ve tavsiyelerinin insanlık için ebedi kurtuluş pusulası olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:
"Onun örnek hayatı, cehaletin ve asabiyetin karanlığından ilmin ve irfanın aydınlığına çıkmak isteyenlerin en büyük kılavuzudur. Çünkü Kur'an-ı Kerim, onun şahsında, yaşanan bir hayata dönüşmüştür. İslam'ın yeryüzüne hayat veren, insanlığa umut olan ilkeleri, onun şahsında vücut bulmuştur. Mülkün temeli olan adalet, onunla kaim olmuştur. Onun inşa ettiği vefa toplumunun en bariz karakteri, vahdettir, uhuvvettir, meşverettir, muhabbettir. Onun toplum anlayışında ırkçılığa, asabiyete ve taassuba asla yer yoktur. Onun inşa ettiği vefa toplumunda imanın izzeti ve insanın onuru her şeyin üstündedir."
"Unutmayalım ki bugün yeniden bir vefa toplumu inşa ederek yaşadığımız çağı asrısaadete dönüştürmek bizim elimizdedir." diyen Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunun için Sevgili Peygamberimizin örnek hayatından alacağımız ilhamla İslam'ın hakikatlerini çağın idrakine sunmalıyız. Meselelerimizi basiret ve ferasetle çözerek milletimiz, nesillerimiz ve tüm insanlık için daha güzel bir gelecek hazırlamanın gayreti içinde olmalıyız. Bu uğurda yılmadan, yorulmadan samimiyetle, azimle ve sebatla mücadeleye devam etmeliyiz."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.