İletişim Başkanlığınca düzenlenen ve iki gün sürecek Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi (Stratcom Summit '21) başladı.
Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen stratejik iletişim ortamını şekillendiren lider bir platform olmayı hedefleyen zirve, stratejik iletişim konusunda dünyanın dört bir yanından alanında uzman isimleri bir araya getirecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın video mesajla katılacağı zirvenin açılışında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da bir konuşma yaptı.
"Dünyanın her yerinde bu sosyal medya platformlarından sağlıklı ve güvenilir bilgi talebinde bulunuldu"
Altun yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Yeni iletişim araçlarının şekillendirdiği bu siber dünyada en büyük sorumluluklardan biri hiç kuşkusuz sosyal medya şirketlerine düşüyor. Küresel çapta faaliyet gösteren şirketlerden bahsediyoruz.
Bu şirketlerin, sistematik dezenformasyon kampanyaları ve manipülatif içerikler dolayısıyla sebep olduğu kültürel tahribata karşı sessiz kalmamalıyız. Ne yazık ki bu şirketler, kendilerinden menkul bir dokunulmazlık zırhından yararlanıyorlar.
Yapılan bütün çağrılara rağmen bu şirketlerin gereken şeffaflığı, saydamlığı göstermediği, hesap verebilirlik ilkesini umursamadığı ve çıkar temelli birer oyuncu oldukları hepimizin malumu.
Bu gerçeğe rağmen, kendilerini bütün demokratik kurum ve oyuncuların üzerinde bir hakem gibi görmeleri, artık kabul edilebilir bir durum olmaktan çıkmıştır.
Son yıllarda bazı ülkelerde yaşanan karışıklıklar, bu sosyal medya platformlarının “komplo teorilerini yayıcı”, “yalan haberleri öne çıkarıcı”, “toplumu kutuplaştırıcı” ve hatta “radikalleşmeye yol açıcı” etkilerini gözler önüne serdi.
Serbestçe yayılmasına izin verdikleri nefret söylemi ve nefret dili, artık farklı ülkelerde nefret suçlarının işlenmesinde fazlasıyla etkili olmaya başladı. Son yıllarda yaşanan sokak hareketlerinin, şiddet olaylarının ve masum insanların hedef gösterildiği linç kampanyalarının birçoğunda, bu platformlar suç ortağı olarak ortaya çıkmıştır.
Öte yandan, bu sosyal medya platformlarının kendi belirledikleri algoritmalar üzerinden suni gündemler inşa etme gücüne sahip olması demokratik siyaseti, müzakere kültürünü ve kamusal alanı tehdit etmektedir.
Dahası bu şirketlerin veri toplama konusunda oldukça keyfi ve sorumsuz davranmaları ve kişisel bilgilerin nasıl kullanıldığı konusunda gerekli açıklığı göstermemeleri endişeleri artırmaktadır.
Malumunuz, Brexit referandumu ve ABD seçimleri bu sosyal medya şirketlerinin demokratik siyasete yönelik müdahalelerinin, en somut şekilde, küresel düzlemde tartışıldıkları ve eleştirildikleri olaylar oldu.
Bu anlamda koronavirüs salgını ilk kez küresel alanda kendisini gösterdiğinde bu eleştirel yaklaşımın yerini, daha ümitvar bir bakış açısı aldı. Bu küresel salgın sırasında, dünyanın her yerinde bu sosyal medya platformlarından sağlıklı ve güvenilir bilgi talebinde bulunuldu. Ne var ki sosyal medya şirketleri bu talebi karşılayamadı.
Dahası kamu sağlığını tehdit eden içerikler, manipülatif ve toplumu paniğe sürükleyen haberler ve komplo teorileri bu platformlarda hiçbir denetime tabi tutulmaksızın serbestçe dolaşıma girdi.
Ne yazık ki söz konusu şirketler, ortaya çıkan bu ciddi problemlerin çözülmesi için de atmaları gereken adımları atmakta geciktiler. En acısı da, bu şirketlerden bu sorumsuz tavırları dolayısıyla herhangi bir hesap sorulmadı.
Gelgelelim, şimdiye dek bu sosyal medya platformlarının arkasında duran ve bu platformlara yapılan herhangi bir müdahaleyi “özgürlüğe vurulan bir darbe” olarak niteleyen devletler dahi, artık bu platformları regüle etme arayışı içine girmiş durumda.
Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde “bu dijital kaos ve anarşiden çıkış için elini taşın altına koyacak olan sosyal medya şirketleri” ile “sorumsuz tavırlarını sürdürmeye devam edecek olan sosyal medya şirketleri” arasında ciddi bir ayrım ortaya çıkacak.
"Kamusal regülasyonlara ihtiyacımız var"
Açık ve net bir şekilde vurgulamak isterim ki, sosyal medya şirketleri sadece şirket merkezlerinin olduğu ülkelerde değil, faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde belirlenen hukuki çerçevelere riayet etmek, hesap verebilir bir çerçevede çalışmak, kamu vicdanını yaralayıcı eylem ve tavırlardan uzak durmak zorundadırlar. Ancak böyle davranırlarsa, içinde bulunduğumuz yeni küresel ortamın meşru aktörleri olabilirler.
Kamusal regülasyonlara ihtiyacımız var, ama ondan öte sosyal medya şirketlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde hareket etmesine ihtiyacımız var. Elbette bu yeni iletişim çağında, kitlesel iletişimin ana muhatabı olan kamuoyuna da önemli görevler düşmektedir.
Kamuoyunun güçlenmesi, demokrasinin güçlenmesidir. Kamuoyunun güçlenmesi sürecinde, bilinçli sosyal medya üreticisi ve tüketicisi bireylerin varlığı son derece önemlidir.
Sadece siber alanda üretilen içeriklerin pasif tüketicisi değil, kendilerine sunulan enformasyonu eleştirel aklın süzgecinden geçirerek tüketen bilinçli vatandaşlar hakikatin teminatı, yalan endüstrisinin can düşmanıdır.
Şimdiye kadar, özellikle yeni medyanın yükselişiyle birlikte devasa bir içerik bombardımanına maruz kalan kullanıcılar, geldiğimiz noktada daha bilinçli bir tüketim süreci içerisine girmek zorundadır.
Bu noktada, sürece en olumlu destek sağlayabilecek unsurların başında sosyal medya okuryazarlığı gelmektedir. Sosyal medya okur yazarlığı, sosyal medyayı farklı türleriyle verimli bir şekilde kullanabilmek, öte yandan bu medya araçlarının beraberinde getirdiği riskler konusunda farkındalık kazanmak açısından önemli bir araçtır.
Şüphesiz mesele sadece tüketmekle ilgili değildir. Her bir bireyin, siber alanda içerik üretirken de sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir. Hakikati bulmak ve onu takip etmek, medeni bir bireyin en önemli mesuliyetlerinden ve vatandaşlık görevlerinden biridir.
Bu yeni sosyal medya platformlarında yayınlanan haber, mesaj ve yorumlar karşısında kullanıcıların daha dikkatli bir yaklaşım geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu konuda hükümetimiz de üzerine düşen görevleri yaparak, yeni nesillerin sosyal medya okur yazarlığı konusunda daha bilinçli olması için hareket ediyor.
İletişim Başkanlığı olarak da bu konuda eğitimler veriyor, eğitim materyalleri üretiyoruz. Elbette bu noktada üniversitelerimize de önemli sorumluluklar düşmektedir.
Üniversiteler sosyal bilimlerin her alanında sosyal medya okuryazarlığını müfredatlarına eklemeli ve enformasyona eleştirel yaklaşım konusunda genç dimağlarımızı doğru yönlendirmelidir.
Sivil toplum örgütlerimizin de sosyal medya okuryazarlığının bir seferberlik halinde yapılabilmesi için gerekli çabayı göstermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu siber anarşik ortamda ülkemizin dijital egemenliğini korumak için bütün kurum ve kuruluşlarımıza önemli görevler düşmektedir. Bu seferberlikten etkin bir şekilde faydalanmak, toplumun sorumlulukları arasında yer almaktadır.
Hakikati korumak, bir toplumda adaleti, barışı ve huzuru sağlamak için en önemli araçtır. Halkın hakikatin yanında olduğu bir toplumda siber dünyanın operasyonları da boşa çıkacaktır.
Popülist demagogların toplumları böldüğü, yabancı devletlerin sosyal medyayı operasyon alanı haline getirdiği bir ortamda, doğru ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek hiç kuşkusuz mücadele gerektiren bir durumdur.
Toplumsal dokuyu etkin bir biçimde koruyabilmek ve başta siber zorbalık olmak üzere, bu kanallardan gelebilecek tehditlere karşı önlem almak, her bir bireyin ödevi olarak görülmelidir.
Devlet, medya ve toplum yanında, yeni dönemde uluslararası anlamda iletişim güvenliğinin ve sağlıklı veri akışının sağlanması noktasında uluslararası örgütlere de önemli görevler düşüyor.
"Siber dünyamız da üç-beş sosyal medya baronundan çok daha büyüktür"
Bu örgütlerle ilgili günümüzde yaşanan reform tartışmalarının bir boyutu da siber dünyanın sorunları ve soruları olmak zorunda. Şimdiye kadar ulus-aşırı şirketler tarafından yönlendirilen yeni iletişim araçları, devletlerin birbirleriyle olan mücadelelerinde aktif olarak kullanılmaya çalışıldı.
Bu noktada ortaya çıkan enformasyon savaşlarının önlenebilmesi ve bu mücadelenin siber aleme zarar vermemesi için tüm uluslararası örgütlerin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Şunu net olarak vurgulamamız gerekiyor: Enformasyon savaşları, yarattığı provokasyon ve mobilizasyon ile gerçek savaşların da kapısını aralayabilir.
Bu savaşların aşırı ulusalcılıkları kaşıdığı, fırsatçı ve radikal ideolojilere kapı aralandığı şimdiye dek çeşitli kereler görüldü. Bunun için dijital dünyada meydana gelebilecek korsanlığa, kriminal gruplara ve her türlü sabotaj ve espiyonaj faaliyetlerine karşı devletlerin ortak hareket etmesi gerekmektedir.
Bu konuda şimdiye kadar devletlerin tek başına verdikleri mücadelenin başarılı olamamasının sebebi, DİJİTAL KORSANLIĞIN ve suçun, sınırlarötesi yapısıdır.
Son yıllarda uluslararası mecralarda sistemin reformuna dair vermekte olduğumuz mesajların bir boyutu da bu konuda devletlerin ortak bir mekanizma kurmasıyla ilgilidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu “DAHA ADİL BİR DÜNYA” prensibinin önemli boyutlarından biri de, siber dünyada toplumların ve ülkelerin arasında yer alan eşitsizliğin kapanması, ulus-aşırı şirketlerin kalkıştığı siyaset mühendisliği çalışmaları ve siber dünyanın yol açtığı güvenlik krizinin ülkelerin ortak çabası ile ortadan kalkmasıdır.
Nasıl dünya 5’ten büyükse, siber dünyamız da üç-beş sosyal medya baronundan çok daha büyüktür. Biz Türkiye olarak, oluşturulacak bu yeni siber güvenlik mimarisinde üzerimize düşeni yapmaya hazırız."
Akademi, düşünce kuruluşları, kamu sektörü, medya, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlardan temsilcilerin katılım sağlayacağı zirvede iki gün, iki ayrı sahnede, 23 farklı ülkeden toplam 121 konuşmacı ve 3 binden fazla davetli bir araya gelecek.
Zirvede, stratejik iletişim, kamu diplomasisi, dijital diplomasi, dezenformasyon, kriz yönetimi, iletişim kampanyaları, devlet iletişimi, yeni medya, halkla ilişkiler, açık istihbarat, sosyal medya ağ analizi, metaverse, ulus markalama, pazar verileri, yeni iletişim teknolojisi trendleri, stratejik pazarlama, medya bütçeleri, algoritmaların insan hayatına etkisi, kamuoyu araştırmaları ve siyasal iletişim gibi güncel konular ele alınacak.
Zirvenin ilk gününde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, "Karabağ: Bir Zaferin İletişimi" başlıklı konuşma yapacak.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ise "Hayat Ulaşınca Başlar" başlıklı özel oturumda, Türkiye'nin ulaşım, altyapı ve haberleşme projelerinin stratejik kazanımlarını anlatacak.
Zirvede, NATO, Avrupa Birliği, OECD, Birleşmiş Milletler, UNICEF, BM Çevre Programı, BM Kalkınma Programı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı gibi uluslararası kuruluşların stratejik iletişim alanında görev yapan üst düzey yöneticileri konuşmacı olacak.
UNICEF İletişim Direktörü Paloma Escudero, "Her Çocuk İçin İletişim" ve OECD İletişim Direktörü Anthony Gooch Galvez "Covid-19 Salgını Döneminde İletişim", Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Dijital İletişim Direktörü Miklos Gaspar, "Nükleer Enerjinin İletişimi" başlıklı sunumlarıyla zirvenin konuşmacıları arasında yer alacak.
Çok sayıda ülkenin iletişim stratejilerine yön veren bürokratları tecrübelerini aktaracak
TOGG’un CEO'su Gürcan Karakaş, IGA'dan Mehmet Kalyoncu ve THY'den Mert Dorman, "Türkiye'nin Markaları" özel oturumunda ülkenin önde gelen markalarının hikayelerini izleyicilerle paylaşacak.
Zirvede ayrıca, Alemşah Öztürk, İlkay Gürpınar, Gonca Karakaş, Nüzhet Algüneş gibi Türkiye'nin reklam ve medya planlama ekosisteminin önde gelen isimleri de sektörel panellerde buluşacak.
Etiya, Datamind, Tazi.ai ve Somera gibi uluslararası pazarda faaliyet gösteren yerli veri ve yapay zeka şirketleri güncel gelişmeleri değerlendirecek.
Zirvede yurt içi ve dışından akademisyenlerin katılımıyla enformasyon savaşları, dezenformasyon, açık istihbarat alanlarında araştırmalardan veriler izleyicilere sunulacak.
Çeşitli alanlarda Türkiye'nin yurt içi ve dışındaki çalışmalarının detaylarına yer verilecek. Zirvenin özel bir oturumunda Türkiye'nin önde gelen dijital yayıncıları, yeniden tanımlanan gazetecilik mesleğiyle ilgili görüşleriyle izleyiciler önüne çıkacak.
Çok sayıda ülkenin iletişim stratejilerine yön veren bürokratları tecrübelerini aktaracak. Singapur, Birleşik Krallık, Estonya, Letonya, Şili, Kosova, Nijerya gibi devletlerin iletişim stratejilerine yön veren üst düzey bürokratları, ülkelerinin iletişim kampanyalarına dair tecrübe paylaşımında bulunacak.
Birleşik Krallık'ın İletişim Başkanlığı konumunda olan Government Communication Services'in (GCS) başında 9 yıldır bulunan Alex Stuart Aiken bugün gerçekleştireceği konuşmada, stratejik iletişimin temel prensiplerinden bahsedecek.
Ayrıca, NATO'nun Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Janis Sarts, stratejik iletişim konulu sunumunu gerçekleştirecek. Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık ise özel bir oturumda Türkiye'nin insani yardım ve kriz iletişimi konularındaki tecrübelerini aktaracak.
Kamu yayıncılığı konusunda son gelişmeler aktarılacak
Zirvede kadın iletişimcilerin katılacağı özel bir panel de düzenlenecek.
TRT ve Anadolu Ajansından yetkililerin özel panellerde, kamu yayıncılığı konusunda son gelişmeleri aktaracağı zirvede, "Videonun Geleceği ve İçerikleri Stratejisi" konulu bir panelle de gençlerin video izleme alışkanlıkları masaya yatırılacak.
IPSOS CEO'su Ben Page ve Nielsen CEO'su Yuneeb Khangibi gibi dünyaca ünlü araştırma şirketlerinin küresel üst yöneticilerinin yanında, ülke yöneticilerinin de konuşmacı olarak katılım sağlayacağı zirvede, dünyaca tanınan sosyal medya fenomenleri, yazarlar ve akademisyenler de yer alacak.
Twitter fenomeni Vala Afshar, ülke markalamasının fikir babası olarak bilinen Simon Anholt, Facebook'la ilgili yazdığı The Ugly Truth kitabı dünyada bestseller olan Sheera Frenkel gibi tanınmış yazarlar ve konuşmacılar da Stratcom Summit '21'de düşüncelerini aktaracak.
Cambridge Analytica skandalının ortaya çıkarılmasındaki çalışmasıyla büyük üne kavuşan ve The Great Hack adlı belgeselin anlatıcısı olan David Carroll'un yanı sıra pazarlama, teknoloji, kamu diplomasisi ile stratejik iletişim konusundaki akademik çalışmaların önde gelen isimlerinden Nancy Snow, Derina Holtzhausen ve Glen Gilmore da zirvedeki diğer konuşmacılar arasında yer alıyor.
Türkiye'deki Suriyeli iş insanlarının ekonomiye olan katkısına dair gerçek hayat hikayelerini içeren panelin de düzenleneceği zirvede, Türkiye'nin DAEŞ ile ön saflarda gerçekleştirdiği mücadelesi de görev almış muvazzaf askerlerin kendi ağızlarından dinleyicilere aktarılacak.