Uzmanlar, Rusya’nın Sibirya bölgesindeki Yamal ve Gydan yarımadalarında görülen ve metan gazı patlamaları sonucu oluştuğu belirlenen kraterlerden çıkan gazların iklim değişikliğini hızlandırabileceğini belirtirken, aynı bölgedeki orman yangınları nedeniyle de atmosfere önemli miktarlarda karbondioksit salındığı uyarısında bulundu.
Rusya'nın Sibirya bölgesinde yer alan ve dünyanın en büyük doğal gaz rezervi olarak değerlendirilen Yamal Yarımadası’nda yer alan kraterlerden ilki 2014 yılında görüldü. Sonraki yıllarda keşfedilen 20 krateri kayıt altına alarak inceleyen uzmanlar, bu kraterlerin, küresel ısınmanın etkisiyle yer altındaki metan gazının patlaması şeklinde oluştuğu sonucuna vardı.
Krater sayıları küresel ısınma ile son yıllarda artış gösterdi
Batı Sibirya’daki kraterler üzerine araştırmalar yapan kuruluşların başında gelen Rusya’daki Skolkovo Bilim ve Teknoloji Enstitüsünden Dr. Evgeny Chuvilin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kuzey Sibirya bölgesinde on binlerce yıl önce oluşan donmuş kaya katmanlarında iklim değişikliğinin etkilerinin gözlemlenebildiğini söyledi.
Chuvilin, şu bilgileri verdi:"Son 40-50 yılda, Batı Sibirya'nın kuzeyi, ortalama hava sıcaklıklarında yaklaşık 3 derecelik bir artışa, daha uzun yazlara, daha yoğun yağışlara ve daha kalın kar örtülerine tanık oluyor. Küresel ısınmanın gecikmeli etkileri; kayaların daha derin mevsimsel çözülmesi ve üst permafrostta (donuk toprak) daha yüksek sıcaklıklarla gözlemleniyor. Daha yüksek hava sıcaklıklarının ürettiği ısı etkisi, Kuzey Kutbu tundrasındaki permafrost tabakasının 25 ila 30 metre derinliğine kadar inerken 10-15 metre derinlikteki üst permafrost ufkunda sıcaklıklar son 10 yılda ortalama 0,3 ila 1 derece arttı."
Yamal ve Gydan yarımadalarındaki kraterlerin oluşum süreçlerine değinen Chuvilin, "Krater açılmadan önce başta metan olmak üzere doğal gaz, permafrostun sığ olduğu bölgelerde buzulun altında basınçla birikir. Ancak atmosfere doğrudan gaz salımı bir süre donmuş toprak örtüsü tarafından engellenir. Gazla doygun bölge içindeki basınç dalgalanması ne kadar yüksek olursa, patlama da o kadar güçlü olur." diye konuştu.
Sibirya’dan atmosfere sera gazı salımı engellenemiyor
Küresel ısınmanın etkisiyle bölgedeki krater oluşumu sıklığının son yıllarda arttığına ve bu artışın, üst permafrost yüzeylerinin ısınması da dahil olmak üzere, Kuzey Kutbu'ndaki ısınmayla eş zamanlı ortaya çıktığına dikkati çeken Chuvilin, krater açılmadan önce oluşan sıkışık gaz boşluklarının 1000 metreküp hacme sahip olabildiğini, gazla doygun bir boşlukta yaşanan patlamasının atmosfere on binlerce metreküp metan salabileceğini belirtti.
Bölgede bugüne kadar yaklaşık 20 krater keşfedildiğini bildiren Chuvilin, "Küresel ısınma devam edeceğinden ve bazı tahminlere göre ivme kazanacağı için arktik tundrada yakında yeni patlama kraterleri ortaya çıkacaktır." tahmininde bulundu.
"Kraterler küresel iklim için felaketin habercisi"
Woodwell İklim Araştırma Merkezinden Dr. Scott Zolkos, kraterlerden açığa çıkan metan gazının iklim değişikliğini hızlandırıcı rol oynayabileceğini belirterek, şunları kaydetti:"Tek bir kraterden havaya yayılan sera gazı miktarı, iklim değişikliği üzerinde çok ufak etkilere sahiptir. Ancak, permafrostta atmosferdekinden daha fazla karbon vardır; çözüldüğü ve açığa çıktığında bu karbonun bir kısmı atmosfere karışabilir ve iklim değişikliğini daha da hızlandırabilir. Bu nedenle kraterler, permafrost ekosistemleri ve küresel iklim için felaketin habercisidir."
Metan kraterlerinden açığa çıkan sera gazlarının atmosfere karışmasını engelleyecek bir mühendislik çözümünün mevcut olmadığını ifade eden Zolkos, iklim değişikliği nedeniyle dünyanın geri kalanına kıyasla yaklaşık 2 kat daha hızlı ısınan kuzey bölgelerde, ekosistem bozulmasını ve metan kraterleri oluşumunu engellemenin insan kaynaklı iklim değişikliğini durdurmaktan geçtiği değerlendirmesinde bulundu.
Zolkos "Küresel ölçekte, permafrost çözülmesinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını engellemenin en etkili yolu, iklim değişikliğini durdurmak için fosil yakıt kullanımına son vererek çözülmeyi hepten durdurmaktır." dedi.
Kraterler, iklim değişikliğinin belirtileri
ABD'deki Woodwell İklim Araştırma Merkezinden Dr. Brendan Rogers da kuzey permafrost bölgesinin tamamındaki kraterleri, iklim değişikliğinin belirtileri olarak nitelendirdi ve daha fazla krater meydana gelmesinin büyük bir olasılık olduğunu söyledi.
Permafrostun üzerinde bulunan ve donuk toprak katmanını çözülmeden koruyan materyallerin Sibirya’da meydana gelen yangınlarda zarar gördüğüne işaret eden Rogers, yangınların permafrost çözülmesini hızlandırarak atmosfere sera gazı salınımını artırdığına ve iklim değişikliğini tırmandırıcı etkide bulunduğuna vurgu yaptı.
Rogers "Gerek insanlar gerekse iklim değişikliği kaynaklı şiddetli hava şartlarının yol açtığı ve ağırlaştırdığı çözülme çöküntüleri veya diğer tür permafrost çözülmeleri, insanların ekosistemleri temelinden değiştirdiğini ve kritik ekosistem özelliklerini azalttığını gösteriyor." diye konuştu.
Sibirya’da aylarca sönmeyen orman yangınları
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise Sibirya'da geçen yıl aylarca süren, bu yıl da 6 Mayıs'ta başlayan ve henüz söndürülemeyen orman yangınlarının iklim değişikliğinin bölgedeki bir başka etkisi olduğunu belirterek, sıcak geçen yaz ayları ve şiddetli kuraklıklar nedeniyle turbalıkların kuruduğunu, ormanlar ve tundralardaki kuru yaprakların nemini kaybederek daha kolay tutuşabilir hale geldiğini anlattı.
Tolunay, "Rusya özelinde yangınlardan etkilenen alanların çoğunlukla bakir ekosistemler olması, yangınların geniş alanlara yayılması ve toprak üstünde birikmiş yanıcı maddelerin için için yanması ve toprak ya da turba yangını olarak adlandırılan bu tür yangınlara müdahalenin oldukça zor olması yangınların söndürülmesini aksatmaktadır." diye konuştu.
Kuzey enlemlerdeki ormanların soğuk nedeniyle oldukça yavaş büyüdüklerini ancak buna rağmen önemli miktarda karbon depolanmış halde olduklarını belirten Tolunay, "Bu nedenle kuzey enlemlerdeki ormanların yanmasıyla atmosfere önemli miktarlarda karbondioksit emisyonu olur. Kuzey enlemlerdeki ormanlar ülkemizdeki kızılçam ormanları gibi yangınlara uyum sağlamadıkları için yangın sonrasında yeniden ormanlaşmaları da oldukça zor olmaktadır." diyerek sözlerini tamamladı.