AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin, en büyük arzularının kalıcı bir ateşkesin ortaya çıkması ve barış antlaşmasının imzalanması olduğunu söyledi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü'nü kutlayan Çelik, bugünün aynı zamanda Nevruz Bayramı olduğunu belirterek, Nevruz'un müjdesinin daha çok barışı ve sağlığı getirmesini diledi.
Halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nu rahmetle anan Çelik, Diyarbakır annelerine de selamlarını iletti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Diyarbakır annelerini ziyaret etmemesini eleştirdiğini anımsatan Çelik, bazı CHP sözcülerinin, annelerle görüşmenin gerçekleştiğini söylediklerini aktardı.
Çelik, Kılıçdaroğlu'nun, iki aile ile bir araya gelmesinin Diyarbakır anneleri ile görüşme şeklinde sunulduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"O Diyarbakır anneleriyle görüşme değildir, Diyarbakır annelerinin ayağına gitmek, o vicdan nöbetini yaptıkları yerde onları ziyaret etmek anlamlıdır. Zaten annelerin yaptığı açıklamaya bakılırsa da bizim değerlendirmemizin doğru olduğu, CHP'li arkadaşlarımızın değerlendirmesinin eksik bilgiye dayanan yanlış bir değerlendirme olduğu görülür. Buradaki soru şudur; niçin annelerin ayağına gidilemiyor, niçin bu vicdan nöbetine destek verilemiyor ya da bir parti genel başkanının hemen yanına oturan birisi bir etkinlikte 'Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonları terörle mücadele değildir de bir halkı ezmektir' dediğinde o genel başkan niçin orayı terk etmiyor? 'Hayır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonları meşru operasyonlardır' diye niçin cevap vermiyor?"
Bu gibi soruların cevabının belli olduğunu söyleyen Çelik, "Ne kadar demokrasiden bahsederseniz bahsedin ne kadar özgürlüklerden bahsederseniz bahsedin eğer terör konusunda net bir tavrınız yoksa bu demokratik mekanizmaların ve demokratik süreçlerin istismarı anlamına gelir. Herhangi bir şekilde demokratik bir tutum olarak hiçbir şekilde değerlendirilemez." dedi.
Çelik, 18-24 Mart haftasının Yaşlılar Haftası olarak kutlandığını belirterek, salgın döneminde yaşlıların evlere kapanmak zorunda kaldığını ve devletin tüm imkanlarıyla onların yanlarında olmaya çalıştığını söyledi.
Yaşlılara yönelik pek çok düzenlemenin hayata geçirildiğini hatırlatan Çelik, Yaşlanma Vizyon Belgesi'nin yaşlıların haklarının güçlendirilmesi, garanti altına alınması, onlara dönük hizmet ve desteklerin modellerinin geliştirilmesi bakımından yol gösterici olduğuna işaret etti.
Çelik, sosyal güvencesi olsun olmasın tüm yaşlıların Yaşlı Bakım Merkezlerinde yüksek kalitede hizmet almasının da güvence altına alındığını dile getirdi.
15 Mart'ın İslamofobi ve İslam düşmanlığıyla mücadele günü olarak kayda geçtiğini belirten Çelik, 15 Mart 2019'da Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde bir katliam gerçekleştiğini hatırlattı.
Saldırıda vefat eden 51 kişiyi rahmetle anan Çelik, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 15 Mart'ı Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü olarak kabul ettiğini, bunun önemli bir gelişme olduğunu ifade etti.
Saldırının yapıldığı dönemde Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrılarıyla 22 Mart 2019'da İstanbul'da dışişleri bakanları düzeyinde icra komitesinin acil bir toplantı yaptığını belirten Çelik, "İslamofobi ile mücadele konusu bugünün dünyasında giderek artık küresel barışı, dünya sistemini de ilgilendiren bir konu haline geldi. Nitekim göçmen düşmanlığı, nefret suçları bu bağlamda değerlendirilebilir." dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nda alınan karardan sonra Türkiye'nin Pakistan ve pek çok paydaşıyla bunun BM kararına dönüşmesi için bir gayret sarf ettiğini anımsatan Çelik, "Bunun tabii altının doldurulması, iyi stratejilerle desteklenmesi, güçlü yaklaşımlarla, daha güçlü yasalarla desteklenmesi yönünde bütün dünyada takipçisi olacağımız bir süreç olduğunu ifade etmek isterim." diye konuştu.
1915 Çanakkale Köprüsü
Çanakkale Zaferi'nin 107'nci yıl dönümünde 1915 Çanakkale Köprüsü'nün hizmete açıldığını söyleyen Çelik, bunun AK Parti'nin eser siyasetinde önemli bir sembol olduğunu ifade etti.
Milletin demokrasiye ve iktidarlarına verdiği büyük desteğin, bu büyük eserlere imza atılmasına imkan verdiğini anlatan Çelik, "Bundan sonrasında da eser siyaseti dediğimiz bu siyaset güçlü bir şekilde yoluna devam edecek. Tabii her zaman olduğu gibi bunları şu ya da bu şekilde eleştirenler oluyor. Normal olarak hayatlarında hiçbir işe imza atmamış olanlar ya da attıkları bir iki iş varsa baktığınızda sadece birtakım krizlere imza atmış olanların bu eser siyasetine halen sistematik olarak düşmanlık etmeye, bunları gölgelemeye çalışmasını bir kere daha tespit ettik, bir kere daha görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Suudi Arabistan'a saldırı
Çelik, 20 Mart sabahı Suudi Arabistan'a yapılan saldırıyı şiddetle kınadıklarını ve Suudi Arabistan'ın yanında olduklarını söyleyerek, Suudi Arabistan'la terörle mücadele konusunda tam bir dayanışma içinde olduklarını ifade etti.
Yakın zamanda Yemen'deki Türk şehitliğine dönük insanlık dışı bir eylem yapıldığını belirten Çelik, sorumluların yakalanması ve cezalandırılması için bütün süreci takip edeceklerini söyledi.
Bu tip saldırıların organize bir şekilde daha çok terörü yoğunlaştırmak, terör eylemleriyle daha çok husumet ve kaos oluşturmak için yapılan eylemler olduğunu anlatan Çelik, "Benzer bir hadise maalesef Batı Trakya'da İskeçe'de Horozlu köyünde bulunan Osmanlı dönemi Müslüman mezarlığına dönük olarak oldu. Burada bir belediye başkanının teşviki olduğunu tespit ediyoruz. Bu çerçevede Yunanistan makamlarının Osmanlı eserlerine dönük, oradaki Müslüman Türk toplumuna dönük olarak bu eylemler karşısında daha hassas olmasını bir kere daha ifade ediyoruz." diye konuştu.
Ukrayna'daki durum
Ukrayna'daki durumun toplantının en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu dile getiren Çelik, Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin Türkiye'ye geleceğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO Zirvesi için Brüksel ziyareti yapacağını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile konuşmaya devam ettiğini söyleyen Çelik, "Yaklaşık olarak 24 Şubat-17 Mart arasında 35 liderle 38 görüşme gerçekleştirdi. Burada Türkiye'nin bu yürüttüğü politikayı herkes güvenilir bir politika olarak muhakkak surette ifade ediyor. Türkiye'nin hem insani konulardaki duruşu hem Montrö Sözleşmesi'ni uygulama konusundaki kararlılığı hem de diplomatik kanalları işletme konusundaki iradesi herkes tarafından takdir edilen bir durumda. Tabii gelinen süreçte en büyük arzumuz kalıcı bir ateşkesin ortaya çıkması ve artık barış antlaşmasının imzalanması." dedi.
Görüşmelere ilişkin 6 maddenin konuşulduğunu, teknik düzeyde 3-4 madde üzerinde tarafların yakınlaştığına dair açıklamaların olduğunu belirten Çelik, "Kritik siyasi konularda liderlerin bir araya gelmesi gerekiyor, Sayın Putin'in ve Sayın Zelenskiy'nin bir araya gelmesi gerekiyor. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız bir kere daha Türkiye'nin gerek Ankara'da gerek İstanbul'da memnuniyetle bu bir araya gelmeye ev sahipliği yapabileceğini, güvenilir bir arabulucu olarak bunu gerçekleştirilebileceğini ifade etti." diye konuştu.
Bölgedeki insani durumu da takip ettiklerini ve Türk vatandaşlarının büyük oranda tahliye edildiğini anımsatan Çelik, "Savaş gerçekleştiğinde hava, kara ve deniz ikmal yollarında güvenli bir durum yoktu o sebeple o günlerde 'bu şu anda gerçekleşemiyor' diye ifade etmiştim. Maalesef bir muhalefet partisi bunu gayri insani bir biçimde istismar etmişti ama sonraki günlerde net bir şekilde görüldü ki hava, kara, deniz ikmal yollarından hangisi müsaitse Türkiye tüm kapasitesiyle bu tahliyeyi gerçekleştirebilecek güce sahiptir. Nitekim vatandaşlarımız en zor çatışma bölgelerinde bile, çatışma bölgelerinin yakınlarında bile hiçbir şekilde yalnız bırakılmamıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'in eşine gönderdiği mesaja ilişkin Çelik, "Diplomasi Forumu'nda oradaki çocuklara, kadınlara ve bu şiddete maruz kalanlara gönderdiği mesaj da Ukrayna'da geniş bir yankı buldu." diye konuştu.
Çelik, Türkiye'nin Ukrayna'da insani yardımlar ve insani koridorların açılması için sarf ettiği eforun herkes tarafından takdir gördüğünü belirterek, "Bu insani yardımlar, o insanlara sahip çıkma konusundaki irade aynı şekilde devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın NATO zirvesine katılımında yapacağı görüşmeler bundan sonrası için de süreci belirleme açısından kritik olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu'na yeniden seçilmesinin son derece önemli olduğuna işaret eden Çelik, "Çünkü giderek bütün gelişmeler dünyadaki ticaret yollarını tehdit ediyor, ticaret yollarının tehdit altında olması yeni savaş ihtimallerini ortaya çıkarıyor. Düzenli, kurallı bir ticaretin küresel düzeyde sıkıntıya girmesi dünya tarihinde her zaman savaşı ve çatışmaları beraberinde getirmiştir. Türkiye, bu uluslararası ticari iş birliğinin, ülkeler arasındaki kurallı ticaretin, dostane ilişkilerin teşviki bakımından önemli bir rol oynayacaktır." şeklinde konuştu.
Çelik, bu akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda "Kuruluşundan Günümüze Milletvekilleri ve İl Başkanları Toplantısı"na katılacağını ve siyasi gündemle ilgili değerlendirmelerinin olacağını ifade etti.
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik, Erdoğan'ın katılacağı NATO Liderleri Zirvesi'ne ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
"Çok yakın zamana kadar, yine bir iki yıllık zaman diliminden bahsediyorum, sırf kendi dedikleri yapılmalı diye NATO üyesi olup da NATO'nun tamamı adına konuşma yetkisi olmayanlar, Türkiye için 'NATO içerisinde güvenilmez bir ortak.' diyorlardı. Şimdi ne diyorlar? 'Türkiye, NATO'da kilit ortaktır.' diyorlar, 'Türkiye, son derece güvenilir bir NATO ülkesidir.' diyorlar. Tabii bu ilkesizliklerin ciddi bir şekilde önümüzdeki dönemde de tartışılması söz konusu olacak ama bütün krizler karşısında NATO nasıl yapacak, nasıl ortak hareket edecek, iş işten geçtikten sonra bir şeyler söylemek ya da birtakım tedbirler ortaya koymak çok işe yaramıyor. Ortak güvenlik açısından, ortak güvenlik mimarisi açısından yeni tehditlere karşı nasıl bir cevap geliştirilecek NATO tarafından, bunların hepsinde Türkiye tabii ki stratejik role sahiptir. Türkiye'nin söyleyecek sözü vardır ve Türkiye'nin söylediği söz sadece kendisini ilgilendiren bir söz de değildir, bütün NATO ülkelerinin ortak güvenliğini ilgilendiren bir sözdür. Dolayısıyla bunların daha çok tartışılacağı, daha çok gündeme geleceği bir döneme de giriyoruz. Tam bu dönem içerisinde belki bu savaş çıktıktan sonraki de ilk NATO zirvesi. Sayın Cumhurbaşkanımızın çeşitli açıklamalarını biliyorsunuz, geniş ve kapsamlı bir değerlendirme olacaktır orada."
"Asla kabul etmeyiz"
Çelik, Adana'da dün meydana gelen olaylara ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:
"Burada her zaman olduğu gibi kuralımız ve prensibimiz açıktır. Biz mücadelelerini her zaman takdir ettiğimiz güvenlik güçlerimizin içerisinde çeşitli olaylara müdahale ederken orantısız güç kullanılmasını asla kabul etmeyiz. Orantısız güç kullanılması sonucunda ortaya çıkan görüntüler asla ve kata kabul edilemez ve bunlar meşru sayılamaz. Zaten bu bahsettiğiniz Adana'daki tablo ortaya çıktığı andan itibaren İçişleri Bakanımız ve Adana Valiliğimiz açıklama yaparak soruşturmanın açıldığını söylemişlerdir. Bizim açımızdan temel prensip budur yani orantısız güç asla kabul edilemez, orantısız güç meşruiyet sınırının dışına çıkmış şiddet demektir. Hiçbir şekilde hiçbir Türkiye vatandaşına karşı orantısız gücün kabul edilmesi söz konusu değil."
Mega projelere yönelik eleştiriler
AK Parti Sözcüsü Çelik, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin mega projelerine karşı çıkarken bu projeleri gerçekleştiren yatırımcıları da 'çete' olarak nitelendiriyor. Bu konuda bir değerlendirmeniz olur mu?" sorusu üzerine, şunları dile getirdi:
"Bu, Türkiye'nin çok eski bir yarası. Birinci Boğaz Köprüsü'nün yapılmasından başka pek çok eserin gerçekleşmesine kadar. Türkiye'de bu eserleri engellemek isteyen siyasi kampın iki davranış şekli vardır. Bir tanesi bunu gerçekleştirecek siyasi kadroları tehdit etmek. İkincisi ona güç yetiremiyorsa bunu hayata geçirecek iş adamlarını tehdit etmek. Kanunlar çerçevesinde hareket edenleri, bu büyük eserlerin hayata geçmesinde çalışanları bu şekilde ilzam etmek, Türkiye'yi iş göremez hale getirmek, felç etmek, Türkiye'deki yatırım düzenini yok etmeye çalışmaktır. CHP Genel Başkanı, 'İktidara gelirsem şunları serbest bırakacağım, şunların elindeki paralara çökeceğim, şu basın yayın kuruluşlarına ceza vereceğim.' diyor. Böyle bir dünya yok. Hukuktan bahsedip arkasından pek çok hukuksuz eylemi arka arkaya sıralamak maalesef adet haline gelmiş."
Çelik, bu şekildeki bir yaklaşımın hem ahlaken hem de siyaseten sorunlu olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu'nun projeyi gerekli görmediğini, projenin uygulanmasına karşı olduğunu ifade edebileceğine dikkati çeken Çelik, "Siyaset yaparsınız, demokratik sınırlar içerisinde hareket edersiniz ya da bu projeleri yanlış yaptığını hükümete söyleyebilirsiniz. Ona da millet karar verir. Bunlar gerekli midir, değil midir? O köprüyü her gün kullananlara, eserler vasıtasıyla işini, gücünü hayata geçirenlere, ticaretini geliştirenlere, rızık kapısı açanlara, istihdam sağlayanlara sormak gerekir. Siyasi alan içinde argüman üretemeyip siyasi cari açığınızı tehditle kapatmaya çalışırsanız bu, gayri hukuki, siyaset dışı yaklaşım olur." diye konuştu.
Asgari ücret
Bir gazetecinin, asgari ücretin yıl ortasında güncellenmesine ilişkin bir gündemin olup olmadığını sorması üzerine Çelik, "Bu, ilgili bakanlığın yapacağı bir açıklama. Bu konular MYK'de her zaman gündemimizdedir. Çalışmalar olduğunda ve olgunlaştığında bunları biz ve ilgili bakanlık açıklar. Herkes emin olsun ki hem çalışan kesimlerin hem emeklilerimizin hayat koşullarıyla ilgili her seferinde değerlendirme yapıyoruz." şeklinde konuştu.
Çelik, Meclise gönderilen Seçim Kanunu'na ilişkin değişiklik teklifi öngören düzenlemenin MYK'de tekrar gündeme gelmesine ilişkin soru üzerine, "Teklifin önümüzdeki dönemdeki getirilerinin ne olacağına ilişkin değerlendirmeler oldu. Düzenlemeye dönük eleştiriler oluyor siyasi partilerden. Onlarla ilgili arkadaşlarımız değerlendirme yaptılar." dedi.