Tunç, Anadolu Yayıncılar Federasyonunun "Anadolu Sohbetleri" etkinliğinde basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Biz 21 yıldır suç örgütleriyle mücadele ede ede bugünlere geldik. Bundan sonra da bu mücadeleden taviz vermeyiz. Milletimizin huzurunu bozan, milletimizin güvenliğini tehdit eden her türlü suç şebekesiyle, o suç şebekelerini yok edinceye kadar çalışmamız, mücadelemiz devam eder." dedi.
MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının hakemi Halil Umut Meler'e yönelik saldırıya ilişkin soru üzerine Tunç, maçın ardından çıkan olayların herkesi üzdüğünü, yeşil sahalarda bu tür olayları olmaması gerektiğini ifade etti.
Meler'in darbedilmesinin ardından yürütülen soruşturma süreci hakkında bilgi veren Tunç, aralarında MKE Ankaragücü eski başkanı Faruk Koca'nın da bulunduğu 4 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamenin Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiğini belirtti.
Bu tür olayların yaşanmaması için kanun ve yönetmeliklerde düzenlemeler yapılacağını dile getiren Tunç, şunları söyledi:
"Bir kere kanunumuzun titizlikle uygulanması gerekiyor. Burada kanun, kulüpler de dahil herkese birtakım sorumluluklar veriyor. Yasak fiiller var, bu yasakların yaptırımları var. Tabii biz hemen Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'u masaya yatırdık. Neler yapabiliriz? Sorunlara yol açan maddeler var mı? Özellikle cezaların caydırıcılığı açısından bir eksiklik var mı? Bu noktada bir çalışma başlattık. Tabii burada bazı suçlar bakımından hapis cezası var. Bazılarında adli para, bazılarında idari para cezaları var. Bu noktada ceza miktarlarıyla ilgili bir düzenleme, caydırıcılık açısından söz konusu olabilir. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'da yasak fiiller belli. Sahaya girmek, spor alanlarına yasak madde sokmak, spor alanlarında şiddete başvurmak, basın-yayın yoluyla sporda şiddeti özendirmek, teşvik etmek. Televizyonlarda hakemlere, sporculara yönelik böyle argo kelimelerle birtakım yorumcular... Bu kanunlarda tabii caydırıcılık önemli. Bununla ilgili bir çalışmamız olacak ve TBMM'nin takdirine sunacağız. Cezaların miktarları konusunu tekrar değerlendireceğiz."
Bakan Tunç, maçın ardından yaşanan olaylara ilişkin görüntülerin izlendiğini, güvenlikle ilgili görevini ihmal edenlerin tespiti halinde adli soruşturma yapılabileceğini de dile getirdi.
Can Atalay kararı
Tunç, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararına ilişkin soru üzerine, ilk derece ve istinaf yargılaması sürecinde Atalay'ın milletvekili olmadığını, dosya Yargıtay aşamasına geldiğinde hakkındaki karar kesinleşmediği için Atalay'ın milletvekili adayı olduğunu ifade etti.
Atalay'ın Yargıtaydaki dava sürecinde milletvekili seçildiğini dile getiren Tunç, bunun üzerine Yargıtaya başvuran Atalay'ın yargılamanın durdurulmasını talep ettiğini bildirdi. Tunç, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, seçimden önce soruşturmasına başlanan, Anayasa'nın 83 ve 14. maddeleri kapsamına giren bir suç nedeniyle başlandığı gerekçesiyle yargılamayı sürdürdüğünü ve Atalay'ın başvurusunu reddettiğini belirtti.
Bunun üzerine Atalay'ın Yargıtay 4. Ceza Dairesine başvurduğunu ifade eden Tunç, bu Dairenin de aynı gerekçeyle başvuruyu reddettiğini, bunun üzerine Atalay'ın Anayasa Mahkemesine başvurduğunu hatırlattı.
Dosya Anayasa Mahkemesindeyken Yargıtay'ın cezayı onaylayarak Meclis'e kesin hükmü gönderdiğini, sonrasında Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı vererek dosyayı ilk derece mahkemesine iade ettiğini ifade eden Tunç, şöyle devam etti:
"Kuralın ilk satırı şudur, 'bir milletvekili, seçimden önce ya da sonra işlediği bir suç nedeniyle tutulamaz, tutuklanamaz, soruşturulamaz, yargılanamaz.' kural bu. Sonra istisnasına geçiliyor, 'ağır cezalık suçlar hariç.' Ağır cezalık suç, dokunulmazlık kapsamında değildir. İkinci istisna da seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar hariç der. Anayasa'nın 14. maddesinde, 'bu haklar devletin güvenliğine aykırı şekilde kullanılamaz.' diyor. 'Bu durumlara ilişkin yaptırımlar kanunla düzenlenir.' diyor. Anayasa Mahkemesi, 'bu durumlar' ifadesinde ne kastedildiği net değil diyor. Bu belirsizlik nedeniyle 'dokunulmazlık kazanır.' diyor. Yargıtay da 'bu suçlar Anayasaya tek tek yazılmaz, kanunla belirlenir denmiş.', kanun var diyor. Yargıtay belirsizlik 'yok' diyor, Anayasa Mahkemesi ise 'belirsizlik' var diyor. Yargıtay diyor ki, 'sen bu kararında Anayasa'nın 83 ve 14. maddelerini uygulanmaz hale getiriyorsun, Anayasa'yı ihlal ediyorsun.' Dolayısıyla bu karara uyulmaması gerekir diyor. Bu aslında seçimden önce soruşturmasına başlanmış olan terör suçu dokunulmazlık kapsamında olsun mu olmasın mı tartışması? İki yüksek mahkeme de bizim mahkemelerimiz. Bunları yıpratmamamız lazım. Ama bu yıpratmaya yol açan yorum farklarında da mevzuatı netleştirmemiz lazım. Bu kanunsa kanun, Anayasa ise Anayasa."
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'a değinen Tunç, "Anayasa Mahkemesi, yargılamanın yenilenmesiyle yeniden yargılamayı ayrı tutuyor. Kanun koyucunun iradesi bu mu, asla. Dolayısıyla bizim kanunun 50. maddesinde değişiklik yaparak aynı AİHM karşısında ne yapılıyorsa Anayasa Mahkemesi kararı karşısında da onun yapılmasını sağlayacağız. O durumda yargılamanın yenilenmesi süreci başladığında takdir yine ilk derece mahkemesinde olacak. Yani eski kararı yine onaylayabilecek. Ama burada onun yerine geçen bir karar veriyorsunuz." değerlendirmesini yaptı.
Bakan Tunç, Can Atalay'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına infazın durdurulmasına ilişkin de ayrı bir başvuru yaptığını, bu talebin ise infaz hakimliğince reddedildiğini söyledi.
Tunç, bu konudaki kişisel yorumunun sorulması üzerine, "Benim kanaatim orada, 83. madde açık. Uygulaması da bu yönde. 14. maddede bir belirsizlik yok. Kanunla düzenlenir diyor. Kanunda düzenlemiş. Orada tartışılacak bir şey yok." dedi.
Temyiz süresi tebliğden itibaren 2 hafta
Bakan Tunç, toplumda cezasızlık algısını ortada kaldırmak için koşullu salıverme şartlarında düzenleme yapacaklarını bildirdi. Bakan Tunç, tüm davalar bakımından temyiz süresini tebliğden itibaren 2 hafta olacak şekilde düzenlediklerini belirtti.
Yargı kararından kaynaklı hak kayıplarına karşı Adalet Bakanlığında bir Tazminat Komisyonu kuracaklarını bildiren Bakan Tunç, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarıyla ilgili istinaf yolunun açılacağını söyledi.
Bakan Tunç, süresiz nafakaya ilişkin soruya karşı, "Aslında Medeni Kanun'un o maddesi bir mecburiyet getirmiyor. 'Boşanmada kusuru hafif olan, kusuru ağır olandan süresiz nafaka isteyebilir.' diyor. İlla verilecek diye bir şey yok, süresiz isteyebilir. Yani nafaka aslında şartlar değiştiğinde yeniden değerlendirilebilir." açıklamasında bulundu.
Son dönemdeki suç örgütlerine yönelik operasyonlara ilişkin bir soru üzerine Tunç, bu konuda İçişleri Bakanlığı ile uyumlu bir çalışma yürüttüklerini bildirdi.
Tunç, "Biz 21 yıldır suç örgütleriyle mücadele ede ede bugünlere geldik. Bundan sonra da bu mücadeleden taviz vermeyiz. Milletimizin huzurunu bozan, milletimizin güvenliğini tehdit eden her türlü suç şebekesiyle, o suç şebekelerini yok edinceye kadar çalışmamız, mücadelemiz devam eder." dedi.
Yılmaz Tunç, uyuşturucuyla mücadelede atılan adımlara değinerek, ceza miktarlarını arttırdıklarını, infaz rejiminde uyuşturucu suçlarını terör suçlarıyla aynı kategoriye koyduklarını belirtti.
İstanbul'da bir savcının odasında çektiği fotoğrafı sosyal medyadan paylaşan avukatla ilgili soru üzerine Bakan Tunç, konuyla ilgili soruşturma başlattıklarını bildirdi.
"Yargının bu tutumu da hazmedilemiyor"
Yargıya güven endeksine ilişkin soru üzerine Tunç, Türkiye'nin hukuka güven endeksinde son sıralarda bulunduğu şeklindeki eleştirilerin algı çalışması olduğunu ifade etti.
Söz konusu endeksin bilimsel ve objektif kriterlere göre yapılmadığını, masa başında, belli maksatlarla hazırlandığını dile getiren Tunç, şunları söyledi:
"O listelerde Türkiye'nin üstünde gösterilen, demokratik olmayan, seçim dahi yapılmayan bir sürü ülke var. Bu ülkelerde yargı, Türkiye yargısından daha iyi olabilir mi? Mümkün değil. Türkiye'de özellikle yargıya güven meselesi sadece bu dönemde tartışılmadı. Türk yargısının neler yaptığını, geçmişte, nerede durduğunu çok iyi biliyoruz. Türk yargısı her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız. Bunu net bir şekilde söyleyebiliriz. 60 darbesinde darbecilerin yanında duran, darbecilere Anayasa hazırlayan hukukçular, darbecileri değil de darbe mağdurlarını yargılayan bir yargı vardı. 12 Eylül sonrası da 28 Şubat'ta da öyleydi. 15 Temmuz'a geldiğimizde ise ilk harekete geçen Türk yargısıdır. Hemen İstanbul Başsavcılığı, Ankara, Bakırköy hepsi harekete geçtiler ve soruşturmaları başlattılar. Milletle beraber, millet meydanlara indi. Cumhurbaşkanımız, 'haydi meydanlara.' dedi, yargı durdu mu? Yargı da hemen o kalkışmayı gerçekleştiren teröristler hakkında soruşturmaları başlattı. Gözaltıları yaptı. Hangi darbede yargı böyle harekete geçti? İşte hazmedilemeyen bir yargı da var. Yani yargının bu tutumu da hazmedilemiyor."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki ihlal kararlarına en fazla uyan ülkenin Türkiye olduğunu belirten Tunç, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru uygulamasından dönülmeyeceğini bildirdi.
Hakim ve savcı sayılarına ilişkin bilgi veren Bakan Tunç, 100 bin kişiye düşen hakim sayısının Türkiye'de 19,2, Avrupa ortalamasının ise 22,2 olduğunu, Türkiye'nin bu konuda Avrupa ortalamasını yakalayamadığını ifade etti.
Yılmaz Tunç, 24 bin hakim, savcının yüzde 40'ının beş yılın altında kıdeme sahip olduğunu, yüzde 70'inin ise kıdemlerinin 10 yılın altında bulunduğunu belirterek, hakim ve savcıların yetiştirilmesine ağırlık verdiklerini dile getirdi.
Bakan Tunç, çocuk hukuku konusunda hassas olduklarını, bu konuda çocuğun üstün yararı lehine mevzuatta düzenlemeler yapılacağını söyledi.
"İnsan canından daha değerli bir şey olamaz"
Sokak hayvanlarıyla ilgili problemin de çözülmesi gerektiğini ifade eden Tunç, "İnsan canından daha değerli bir şey olamaz. İnsanı korumak devletin en önemli vazifesi. Ama hayvanlarımızı da korumamız lazım. Onların daha sağlıklı ortamlarda hayat sürmelerini sağlamak lazım. Çalışma aşamasında, henüz kanun teklifine dönüşmüş değil ama çözülmesi lazım. İnşallah çözüm noktasında bir çalışma olacak." diye konuştu.
Tunç, soru üzerine, Osman Kavala'ya ilişkin sürecin devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:
"AİHM, Gezi olaylarını bir suç olarak görmüyor ama Türk yargısı kesin hükmü vermiş ve demiş ki, 'bu bir şiddet hareketidir, bu hükümeti devirmeye yönelik bir teşebbüstür.' Ortada bağımsız Türk yargısının millet adına verdiği bir karar var. AİHM de 'ben senin bu değerlendirmene katılmıyorum, bu kişiler suçsuz.' diyor. Biz de, 'sen bu konuya siyasi bakıyorsun, bu yargısal bir konudur.' diyoruz. Bu konuda AİHM ile tartışmamız devam ediyor. Onların görüşü ayrı, bizim görüşümüz ayrı. Komitede yaptırım noktasında birtakım görüşmeler var ama henüz daha o noktaya varılmadı."
Tunç, Kavala konusunda bir yaptırım geleceğini düşünmediğini belirterek, "Sadece bir dosya için eğer Türkiye, Avrupa Konseyinden atılıyorsa o Avrupa'nın kaybıdır. Bunu göze almamaları gerekir. İhlal kararlarına en çok uyan ülkelerden bir tanesiyiz. Sadece bir dosyada uymadı diye ki Türk yargısının verdiği kesin karar, Avrupa Konseyinden atılma süreci düşünülecek bir şey değil. Yunanistan'ın da uymadığı kararlar var." diye konuştu.