Son Dakika Haberler

Erdoğan Nesimioğlu

Erdoğan Nesimioğlu

​Şekerin masumiyeti yine tescillendi!..

15 Monday 2014

Son yıllarda şeker üzerinde ciddi oyunlar oynanıyor. Neredeyse şekerin insan sağlığını tehdit eden unsurların başında geldiği algısı yaratılmaya çalışılıyor.

Ünlü-şanlı profesörler bile şeker konusunda “ahkam” kesmeyi sürdürüyor, akılları sıra insanlara şeker kullanmamalarını öğütlüyorlar.

Oysa gerçek böyle mi?

Şeker, gerçekten de insan sağlığını tehdit mi ediyor?

Obezitenin tek gerçek nedeni şeker mi?

Yoksa, Nişasta Bazlı Şekerler(NBŞ) dediğimiz genetiğiyle(GDO) oynanmış tatlandırıcı şirketlerinin bir oyunu mu bu?

Yani, şeker konusunda herkes bir şey söylüyor, bir takım “beylik laflar” ediyor ve insanlarımızın kafalarını karıştırıyorlar.

Şeker hakkında kim ne söylerse söylesin, kim ne derse desin ama gerçek olan tek şey, şeker pancarından elde edilen şekerin doğal olmasıdır.

Pankobirlik Genel Başkanımız Sayın Recep Konuk’un da “…yaratılmamış olsaydı mutlaka icat edilirdi…” dediği şeker, şeker pancarından elde edilen ve insan fıtratına en uygun olan şekerin mutlak doğallığıydı.

Şeker üzerinde dünyada da tartışmalar sürüyor. Hem de bilim adamları tartışıyor.

Bilim adamları da bu konu hakkında ikiye ayrılmış durumda. Bir bölümü şekerin insan hayatı üzerindeki olumsuz etkilerini savunurken, çoğunlukta olan bölümü ise şekerin gayet doğal bir ürün olduğunu ve insan üzerinde hiçbir olumsuz etkisinin bulunmadığını dile getiriyor.

Asıl tehlikenin nişasta bazlı ürünlerden kaynaklandığını ve özellikle de çağın hastalığı olan obezitenin artmasına, daha da ileri giderek kansere yol açtığını ifade ediyorlar.

Bir örnek verecek olursak, Onkolog Dr.Yavuz Dizdar: “Diyabet hastalığı gibi özel durumlar dışında kimyasal tatlandırıcıların çok miktarda kullanılması sağlıklı değil. Ülkemizdeki tarım olanakları sayesinde şeker pancarından elde edilen şeker kullanılır. Bu durum aslında bir şanstır” diyerek, insanların yapay tatlandırıcılardan uzak durmasını öneriyor.

Sayın Dizdar’ın bu konuda çok ciddi araştırmaları bulunuyor.

Bir defasında yine Sayın Dr.Dizdar, “Buna karşılık mısırdan elde edilen şurupta fruktoz glikozun dört mislidir. İnsülin salgısı fruktozdan etkilenmez. Mısır şerbetinden yapılmış ürünlerde “doyum” oluşmaz, kan şeker (fruktoz) düzeyi de düşmez. Fruktoz fazlası hızla bir yağ olan trigliseride çevrilir ve yağ dokusunda depolanır. Bu nedenle mısırdan elde edilen şeker tercih edilen bir şeker değildir, özellikle ABD’de doruğa ulaşan obezitenin önde gelen sorumlularından biri olarak kabul edilmektedir” şeklinde konuşarak, pancardan elde edilen şekerin masumiyetini ortaya koyuyor.

Şeker konusu hassas ve stratejik bir konu.

Tartışılırken üzerinde önemle durulması gereken bir sektör.

Ve bu sektörden geçimini sağlayan milyonlarca üretici ailesi.

Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin başkenti Londra’da şeker ve onun ana maddesi pancarla ilgili bir dizi organizasyonlar yapıldı.

Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği(WABCG) ile Uluslararası Şeker Örgütü(ISO) üyeleri bir araya geldi ve 3 gün boyunca sektörü tartıştılar.

Bu toplantılarda Türkiye’yi Pankobirlik Genel Başkanı Sayın Recep Konuk ve beraberindeki heyet temsil etti.

Bu toplantılarda bir dizi karalar alındı, şekerin geleceği tartışıldı ve özellikle de şeker üzerinde oynanmaya çalışılan oyunlar üzerinde duruldu.

Toplantıda, izoglikozların (Nişasta Bazlı Şeker) pancar ve kamış şekeri için tehdit oluşturup oluşturamayacağı tartışıldı.

22 sunumun gerçekleştirildiği İSO seminerinde obezite, sağlıklı beslenme gibi konularda şeker aleyhine yürütülen kampanyalarda uzun dönemli istatistiki veriler ve bilimsel çalışmalar ele alındı ve değerlendirildi.

Uluslararası Şeker Örgütü(ISO) toplantılarına damga vuran sunumlar hep sağlık ve obezite ile ilgili oldu. Yani, toplantının ana gündem maddelerini oluşturan konuların başında şekerin insan sağlığını tehdit eden unsur olmadığı dile getirildi.

İşte, sektörün uzmanlarının görüşleri.

150 yıllık bir tarihe sahip olan dünyanın en köklü istatistik şirketlerinden Czernikow Group’un Uzman Analisti Stephan Geldart 1900 yılından itibaren toplanan şeker tüketim istatistiklerini paylaştığı konuşmasında İngiltere, Avustralya ve ABD’deki obezite oranlarındaki seyirle kişi başına şeker tüketim miktarlarını karşılaştırdı.

Geldart’ın söylediği bir cümle çok dikkat çekti. Sayın Geldart şu belgeleri ortaya koydu.

Geldart, 1980’li yıllara göre kişi başına şeker tüketiminin 1/3 oranında azalmasına rağmen obezitenin arttığını belirtti.

1960’lı yıllarda NBŞ’nin şekerli mamuller sanayinde kullanılmaya başlandığını vurgulayan Geldart, ABD’den verdiği istatistikte NBŞ kullanımındaki artışla paralel olarak pancar ve kamış şekeri tüketiminin azaldığını obezitenin de 60 yıllardan başlayarak artan bir oranla sorun haline geldiğini söyledi.

ABD’de pancar ve kamış şekeri ile früktozun tüketiminin yarı yarıya olduğunu belirten Geldart son dönemde früktoz tüketiminin kısmen sınırlandığını 30 yıl öncesine göre toplam şeker tüketiminin ABD’de %17 oranında azalmasına rağmen obezitenin %42-62 oranında arttığını vurguladı.

Benzer bir durumun Avustralya ve İngiltere’de de olduğunu belirten Geldart, son 30 yılda Avustralya’da şeker tüketiminin yaklaşık % 20 azaldığını obezitenin % 30 arttığını, İngiltere’de ise şeker tüketiminin üçte iki azaldığını obezitenin %20 arttığını açıkladı.

Tam da burada ben sormak istiyorum.

Avrupa ülkelerinde şeker tüketimi % 20 oranlarında azaldığı resmi rakamlarla ortaya konuluyorsa ve buna rağmen obezite artışında % 42-62 oranında bir artış oluyorsa “suçlu” kim?

Tüketimi azalan şeker mi?

Yoksa obezitenin atrışını sağlayan başka etkenler mi?

Bence, suçluyu şekerin dışında aramak gerekmiyor mu?

İngiltere’de çeşitli sağlık organizasyonlarında yer alan Dr. Alison Boyd İngiltere Sağlık Örgütü’nün verilerini de paylaştığı konuşmasında, şekere karşı son derece yanlış bilgiler içeren bir kampanya yürütüldüğünü ve sansasyonel ifadeler kullanıldığına dikkat çekti. Şekerin obezite konusunda masumiyetini sadece 3 rakamın teyit etmeye yeteceğini söyleyen Boyd, “şekeri suçlu ilan edenler kalori hesabı yapıyor. 1 gram şeker 4 kalori 1 gram alkol ise 7 kalori, 1 gram yağ 9 kalori. Daha onlarca örnek sıralayabiliriz.  Bu üç rakam bile obezite de şekerin masumiyetini ispata yeter” dedi.

Her iki toplantıyı değerlendiren Pankobirlik Genel Başkanı Sayın Recep Konuk da “Şeker ve sağlık ilişkisine dair istatistiklere vakıf olduk. Doğal olmayan tatlandırıcıların obeziteye etkisini rakamlarla duyduk” diyerek düşüncelerini paylaştı.

Konuk, “Rakamlar ortada, kişi başına pancar şekeri veya kamış şekeri tüketimi 1980’li yıllarda zirvedeydi ve dünyanın obezite derdi diye bir derdi de ciddi anlamda yoktu. Kişi başına tüketim oranları NBŞ’ler de dâhil toplamda üçte iki azalmış ancak obezite en azından istatistiklerine vakıf olduğumuz üç ülkede %20 ile %60 oranında artmış. Bunun iki tane temel sebebi var. Birini rakamlar ortaya çıkardı, diğerini de sağlık uzmanları ifade ediyor. Uzmanlar insanlara hareket edin diyor, rakamlar ise 1960’tan sonra şeker muadillerin piyasaya girişini işaret ediyor. Biz biliyoruz ki ikisi de yalan söylemez, rakamlar da hekimler de doğru neyse duymak istemeseniz de onu söyler” dedi.

Şekerle ilgili sektör yetkililerin söyledikleri bunlar.

Siz bakmayın o “şeker zararlıdır, kesinlikle kullanmayın…” türünden laflar söyleyen tatlandırıcı sözcüsü profesörlere.

Yaptıkları ve söyledikleri sözler doğru olsaydı bugün milyonlarca insan şekerin zararları karşısında yok olup giderdi.

O doğal pancar şekerini kötüleyerek televizyonlara çıkıp “arzı endam” eden profların söylediklerinin gerçekle hiçbir alakası yok. Onlar olsa olsa milli ekonominin temeline dinamit koyanların sözcülüğünü yapmaktadırlar.

Ben,  Konya Şeker’in de üye olduğu WABCG ile ISO’nun düzenlediği uluslararası toplantıların şeker konusundaki gerçeği tüm çıplaklığı ile hem de belgelerle ortaya koyduklarını düşünüyorum.

Şekerin “Öcü” gibi gösterilmesinin doğru olmadığı dünya nezdinde yapılan bu toplantıda bir kez daha anlaşıldı. Burada yapılması gereken, ülke olarak dünya ile rekabet ettiğimiz tek ürün olan şeker pancarına sahip çıkmak ve onu karalayanlara fırsat vermemektir.

Şeker üzerinde oynanan oyunların mutlaka önüne geçilmesi gerekir.

Bugün ince düşünecek olursak ki öyle düşünmeliyiz. Doğal şeker pancarı yerine kullanılan her damla tatlandırıcı veya nişasta bazlı şekerler ülke tarımına ve milli ekonomiye vurulan bir darbedir.

Bunu böyle düşünmek gerekir.

İşin özü dostlar!

Şeker zaten üretilmeye başladığından bu yana masumdu ve bu masumiyeti bir kez daha kanıtlandı.

Bize düşen şapkamızı önümüze koyup, şekeri “tu-ka-ka” edenleri bilmek ve onların şekerle ilgili tüm söylemlerine inanmamaktır.

Bundan seneler önce yumurtada zararlıydı tereyağı da, hayvansal yağlarda hatta ve hatta bir dönem zeytinyağı bile kullanmayın deniyordu şimdi durum ne?

Doktorlar aman tüketin diyor. Bu söylentiler nedense hep bizim gibi ülkelerde pompalanıyor.

Hele hele de en iyi zeytin, tereyağı, yumurta vs. bu topraklarda varken?

Şimdi sıra şeker pancarında!

Toplum olarak gözümüzü dört açmalıyız hangi ürün kötülenirse bizde üreticisi azalırken dünyanın malum ülkelerinde artışa geçiyor.

Yazıma, yine Dr. Yavuz Dizdar’ın söylediği “Sonuç olarak siz siz olun, nişasta bazlı şekerden ve tatlandırıcılardan uzak durun. Şeker gibi bir yıl geçirin, ama şeker kullanmanız gerekiyorsa pancardan elde edilen çay şekerinden vazgeçmeyin” sözleriyle son veriyorum.

 

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English