Son Dakika Haberler
İlkyazımda; İslam da kesinlikle köleliğin olmadığını ana hatları ile belirtmiştim. Bu yazımda da kaldığım yerden devam ederek gerekli bilgilendirmeyi yapacağım. Ümit ederim ki yararlı olur. Savaşların kaçınılmaz sonuçları vardır. Bu sonuçlardan biriside esir almaktır. Esir almayla ilgili kuranda ki ölçü Muhammet süresi 4. ayettir : “(savaşta) inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın) savaş sona erince de artık ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin.” buyurulmuştur.
Bu âyeti kerime, İslam’dan önceki dönemden beri var olup devam eden mevcut köleliği dondurmuş, kölelerin hürriyetlerine kavuşturtulmalarını emretmiştir. Kölelik savaş sonucu alınan esirlerden beslenen bir kurumdu. Âyet-i Kerime, alınan esirlerin ya karşılıksız veya karşılıklı (fidye karşılığı) serbest bırakılmalarını emretmektedir. İslâm, köleliği kaldırmış ve yepyeni bir sistem oluşturmuştur. Esirlik sistemi. Fakat günümüzde maalesef, esirlik, kölelik olarak düşünüldüğü için çeşitli yanlış anlayışlar ortaya çıkmaktadır. Bu ayet ile, esirlerin köleleştirilmesi yasaklamaktadır.
Bedir savaşında ele geçirilen esirlerden bazıları fidye, bazıları da Müslümanların çocuklarına okuma-yazma öğretmeleri sonucu, bizzat Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s. a. s.) tarafından uygulanarak serbest bırakılmışlardır. İslâm dan başka hiçbir din yoktur ki, Müslümanları öldürmeye gelen azılı düşman müşrik esirleri, çocuklarının başına öğretmen tayin edilmesine izin vermiş olsun. Buna imkân ve izin veren din İslâm, yerine getirenlerde yalnızca Müslümanlardır.
İnsanlar, Allah (c.c.) tarafından hür olarak yaratılışlardır. Esirlik ise savaşla alakalı geçici bir statüdür. Dolayısı ile esirler köleleştirilemezler. Fidye alınmasında ısrarcı olunabilir. Esirin kendisi fidyeyi ödeyemezse, ailesi veya bağlı olduğu devlet ödeyebilir. Bunlar tarafından esirin fidyesi ödenmezse, birinci olarak zekat: Tövbe süresi 60.ayette belirtilen sekiz sınıftan biri de, esirlerin azat edilmesi fonudur. İkinci olarak mukatebe; Bu yol Nur süresi 33.ayette belirtilmiştir. Belirli bir fidye miktarı için anlaşma yapılır ve esir kendi fidyesini kazanmak için serbest bırakılır. Kendi fidyesini kazanıp ödedikten sonra salınıverir. Hürriyetine kavuşturulur. Üçüncü olarak keffaretler: Dinimiz İslam’a göre bazı suçların, keffaretlerin, seçenekleri içinde esir azadı da vardır. Yemin kefareti; bilerek yapılan yeminler sorumluluk getirir böyle bir yemin yapanın cezası on fakiri yedirmek veya on fakiri giydirmek veya bir esir azat etmek. (Tahriru Regabeh) bunlara gücü yetmezse üç gün oruç tutmaktır.(Maide süresi ayet 89) Ayrıca, Zihar kefareti (Mücadele süresi ayet 3-4) yanlışlıkla bir Mü‘mini öldürme kefareti gibi hususlarda da (Nisa süresi ayet 92) bu suçları işleyen Müslüman’ın, esiri hürriyetine kavuşturması da mümkündür. Bahsettiğim ayetler de geçen (Tahriru Regabeh) genel olarak köle azadı olarak tercüme edilmiştir. Bu yanlıştır. Kuranı kerim de köleleştirmek ile ilgili bir tek ayet bile yoktur. Bu ayetlerdeki bu ifade savaş esirleriyle alakalıdır.
Bu konu ile ilgili olarak Ali Rıza Demircan’ın eserinden de konuyu kısaca özet olarak sunmak istiyorum:1-Bir cariye ile nikâhsız ilişkiye girilemez. Yani cariye asla odalık olarak kullanılamaz. Bu hüküm kuranın dört ayetiyle sabittir. 2-Evli bir kişi veya hür bir kadınla evlenebilecek gücü olan bir kişi cariye (savaş esiri) ile evlenemez. Bu hüküm kuranın beş ayetinde sabittir. 3-Her cariye ile nikâh yapılamaz. Bunun için bazı şartlar vardır:
A- Hür bir kadınla nikâha gücünün yetmiyor olması lazım. B -Cariyenin fuhuş suçu işlememiş ve gizli dost ( metres) edinmemiş olması lazım. C -Cariyenin evlenmeye rızasının olması lazım. D-Hukuken cariyenin ailesi sayılan ailenin de onayı lazım.E -Mehri cariyenin kendine vermek lazım. Bütün bu şartlardan sonra cariye ile nikâh yapılabilir.Allah (c.c.) cariyeler ile evlenilmesini tavsiye etmiyor. Tüm bu şartlar uysa da “sabrederseniz daha hayırlıdır” buyruluyor. Ama onlarla evlenmeyi de yasaklamıyor.
4-Kişi, savaş sonrası kendi gözetimi altına verilen cariyesi ile (savaş esiriyle ) evlenecekse cariye de bunu kabul ederse nikah yapılır. Ama mehir gerekmez. Onun mehri fidyesine sayılır. Nikah ve zifaftan sonra cariye (savaş esiri), artık hür olur. O kişinin hanımı olur. Hürriyetine kavuşması için çocuk doğurması şartı yoktur. 5-Müslüman cariyelerin tesettürleri aynen hür kadınların ki gibidir. 6-Kuranın Hiçbir yerinde esir cariye alım satımından söz edilemez.
Kısacası ana hatları ile aktarmaya çalıştığım bu konuda bazı yanlış anlayışlar, yorumlar ve uygulamalar bazı önemli addedilen eserler de mevcuttur. Bazı dönemlerde yanlış yorumlara dayanılarak hatalı uygulamalar olmuştur. Fakat bu yanlış anlayış ve yorumlar gerçeği değiştirmez. İslâm da kesinlikle, kölelik ve cariyelik yoktur.
Allah(c.c.), her birimize, İslam’ı gerçek anlamda anlayıp, yaşamayı nasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim.
Yorumlar