Maç öncesi ne hangi sonuç bekleyenler vardı bilmem zor… Ancak empati yaparak neler düşünülmüştür, ne hayaller kurulmuştur. Atiker Konyaspor ile ilgili olarak duygusal yönümüzün hareketliliğinin önüne geçemiyoruz. Galibiyet dahi hayal ettik. İlk golü hangi futbolcumuzun atacağı hayallerini
Hayallerimizi aralayarak araya giren mantığımız büyük tedirginliklerle karşı karşıya kaldık. Mantığımız zor ama bir beraberlik altın değerinde olur diyordu. Olmadı. Hüsran mı yaşadık? Kendi adıma hayır… Elbette çok üzüldüm ama hüsran olmadım. Üzüldüm ama bende sonsuz kredileri olan futbolcularımızı alkışlıyorum.
Bu duyguları yaşarken olumsuzlukları ve eksikleri bizden çok daha iyi bilen Aykut Kocaman’ın alanına gireceğiz. Kendimizce futbolun muhabbetini yapacağız. Hatta bu olumsuzluklar içinden güzel yönler de bulmaya çalışacağız. En yapmamız gereken ise sahip olduğumuz sinerji ve Konyaspor’a sahip çıkma arzularımızın korunması olmalı… Hele Trabzon maçından sonra attığı başlıkla Konyaspor’a bakışını belli eden ulusal basın zihniyetinin etkisine hiç izin vermemeliyiz.
Bu maç istediğimiz bir kıvama bürünebilirdi. Bunun da önüne geçen hakemdi. Neto’nun net kırmızı kartlık hareketini doğru değerlendirmekten aciz hakem bu olguyu bize yaşatma niyetinde değildi. Bu konu şu yönden önemli: Sahada çok sert ve kırıcı oynayan Neto Konyaspor’un oyununu tamamen etkisiz hale getirdi. Tek başına Neto’ya teslim olduk diyebilirim. Hatta attığı golün önemi bile yok. Onun yerinde başka bir oyuncu olup o da atabilirdi. Neto’nun atılması Konyaspor’un oyununa fazlası ile olumlu katkı yapardı. Üstüne erken sayılacak dakikada hata ile yenilen gol iyice tuz biber oldu.
Rakip sahasında yenilmeyen ve ileri çok hızlı bir çıkan takım. Böyle takım karşısında bazılarını beğenmediği Shaktar karşısında oynan oyuna benzer bir oyunla oynanmasını beklerdim. Özellikle ilk gol rakibin birinci bölgesinden açık alan bularak çıkması ve oyuncuların karşılanmamasının etkisinin olduğu açık…
En başta Konyaspor’un gurupta en zayıf halka olduğunu herkes biliyordu. Buna rağmen takıma güven, oyununun belli sistemde olmasına güven, Aykut Hoca’ya güven vesaire umut ışığı yakmıyor da değildi. Gelinen noktada zayıf halka olduğumuzu unutup umut ışığını güçlendirerek beklentileri yükseltme arzumuz güzel duygular yaşatsa da gerçekleri farklı ve abartılı yorumlamaktan, takıma misyonunun üzerinde yükler yüklemekten kaçınmaya ihtiyacımız var.
Son maçlarda oluşmaya başlayan olumsuzlukları ifade etmek gerekirse en belirgin eksiklik ileri çıkmayan bir takım olduk. Birinci bölgeden ikinci bölgeye, ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişlerde çok basit top hataları yapılıyor. Son dört maçtır en kötü yönümüz bu. Pas şiddetleri orantısız veya pası alacak oyuncumuzun top kontrolü çok kötü. Paslar kötü olunca kafalardaki kurguların sahaya yansıması mümkün olmuyor. Böylece rakibe tamamen teslim olunuyor.
Duran topları etkili kullanan bir takımdık… Bu özelliğimiz yok olmuş durumda ve kullandığımız duran toplardan rakip takımlar kotra atak fırsatı yakalar oldu.
Defansımızdan dönen toplar sürekli rakipte kalıyor sürekli baskı altında kalıyoruz. Topları kanatlara taşımakta geç kalıp önceki kanat etkinliklerimizi artık oluşturamıyoruz.
Rakiplerin sert futboluna karşılık veremeyen, oyunda sinen ve rakibinin sertliğine teslim olan Konyaspor oluşmaya başladı.
Bütün bunların dışında anlamsız bir şekilde kendi kendimize zarar veren bir süreç yaşıyoruz. Shaktar karşısında alınan mağlubiyete anlamsızca takılı kaldık ve etkilendik. Daha Avrupa kupası maçlarının ligi etkilenmemesi ifade edilirken sürecin tam tersi yönde işlemesini anlamak mümkün değil.
En olumlu yönümüz ise taraftar. Deplasmanda, başka bir ülkede bu kadar taraftarı tribünlerde görmek Konyaspor en sevindirici yön… Gerek geçen sezondan itibaren oluşan taraftar topluluğu, gerek şu maçtaki taraftar yoğunluğu bir zorunluluğu da beraberinde getiriyor. Bu zorunluluk sürekli Avrupa kupalarına katılmak. Hani bir Avrupa kupasına katılıp sora düşüşe geçme, kaybolup gitme hakkını tamamen yok eden bir taraftar topluluğu. Konya’yı yönetenlerin, Konyaspor yöneticilerinin taraftarların bu yoğunluğunu bu şekilde yorumlama ve gereklerini yapma zorunluluğunu oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Gurupta kalan dört maçımız kaldı. Kimseye yıkılacak bir hayal duygusu oluşturmaya hakkım yok. Ama ben hayallerimi kurmaya devam edeceğim. Gerçekler olumsuz olursa hüsran olmayacağım… Nasıl biterse bitsin tecrübe kazanan, kendini geliştiren ve sonraki yıllarda geliştirilmiş mental yapıya sahip olma fırsatı oluşturacak bir dört maç daha var. Yeter ki bu yönümüzle maçlara çıkalım ve her şartta kendimize kazanımlar sağlayalım.
Hakemler izin verirse Atiker Konyaspor bu sezon da yoğun heyecan yaşamamızı sağlayacaktır.
Selam ve dua ile…
Mehmet YILDIRIM
mhmt_yldrm_42@hotmail.com