Defterdar Sarı Mehmet Paşa(v.1717)’nın “Nesayih’ül-Vüzera v’el -Ümera veya Kitab-ı Güldeste” adlı, “Nızam-ı Devlete Müteallik Risalesi”nin, günümüz Türkçesine “Devlet Adamlarına Öğütler” ismi ile çevirisini H. Ragıp Uğural yapmıştır.
Yazarın eserde amacı, yükselme devirlerine hâkim olan idare ve devlet prensiplerini yeniden canlandırmak düşünceleriyle öngördüğü prensip ve hasletler bugünkü devlet nizamında da geçerli değişmez ilkelerdir.
Mehmet Paşa, 18. yüzyıldan sonra Osmanlı İmparatorluğunun gerilemesi konusunda çok derinden ilgi gösteren ve zamanın şartlarını yetkiyle tasvir ederek reform fikirleri ileri süren, ender devlet adamlarından biridir.
Eserin içeriği itibarıyla ileriye sürdüğü görüş ve öğütler, günümüz idari yönetimini yakından ilgilendirir. Devlet adamı sıfatına sahip görevlilerin bilmesi ve uygulamada riayet ederek, hassasiyet göstereceği konularda açıklamalar, aydınlatıcı olmanın yanında öğretici ve manidar sözler ihtiva eder.
İdarecilerin “hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiğiniz kimselerden sorumlusunuz” hadis-i şerif’i uyarınca memleket ve halkın işlerini düzene koymaya ve emirleri yerine getirerek, sınırlardan ve başka yönlerden gelecek tehlikeyi önlemek üzere yerine getirilmesi ve bu işlerin yapılabilmesi için, bu işleri çevirecek yetişmiş vezirlerin bulunması ve harbi kazanacak askerlerin toplanması gerekeceği şüphesizdir.
Halkın güven ve rahatını, dirlik ve düzenliği korumasını korumaya çalışan, doğru ve Aristo gibi akıllı bir veziri tam yetkiyle vekil tayin buyurup “emanetleri ehline veriniz” ayet-i kerimesi uyarınca işlerin yoluna konulup düzenlenmesi; reayanın hallerinin iyileştirilmesi bu vezire bırakılmalı ve bu “vezir/sadrazam hükümet işlerinde tam bağımsız kılınmalı” iradesi buyrulmuştur.
Tam yetkili olan Vezir-i azam/ Sadrazam hazretlerinin çalışma ve yüksek yaradılışının gereği üzere, adaleti su gibi akıtıp haksızlıkları ve kötü usulleri ortadan kaldırmaya, bozukluk ve zulüm pisliklerini gidermeye, inat ve isyan ateşini yok etmeye, güzel hizmetler ve çok çabalar harcamalıdır.
Yönetimde halktan ve yüksek tabakadan, fakir ve zengin, cahil veya bilgin, yakın ve uzak, komşu veya konuk hepsine aynı gözle bakılıp davaları görülmedikçe, varlıklarıyla ilgilenilmeye; kısacası kanunlara uymada herkesi eşit görüp küçük, büyük, zengin, yoksul, halk ve bey farkı gözetilmeye ve doğru sözü, şanı yüksek Padişah’tan çekinmeyip ve saklamayıp söyleyeler. Zira dinimiz “doğru söz her ne kadar acıysa da güzel terbiye ve yumuşak sözle arz edeler.” Hadis-i şerif’te “sadakanın en iyisi hak söz’dür” buyrulmuştur.
Bulımaz bu sevabı bir âdem
Günde bin akçe ger vire nafaka
Söyle hakkı yerinde etme sükût
Hak söz ildu çu efdal-i sadaka.
İllerin ileri gelenleri ile idarecilerin halk üzerindeki tasallutlarının kaldırılmasına çalışılmalı. Kadı ve Vali sunuşu olmadıkça dilekçe ve vazifeler verilmesi uygun ve beğenilir iş değildir. Haksızlık ihtimali çoktur. Görev, liyakat ve ehil kişilere verilmesini öngörür.
Devlet düzeni rical ile sağlanır. Askerin ayakta durması hazine imkânı ile olur. Vergi, ülkenin bayındırlığı ile ilgili olup, iyi hal ile tahsili gerekir. Ülkenin bayındırlığı da adalet ile sağlanır.
Özellikle kamu görevlerine yapılacak atamalar konusunda çok ısrarlıdır. O’na göre bu görevliler çok 1 Devlet görevlisi dışında bütün vatandaşlar. 82 TARİHTEN BİR KİTAP dikkatle seçilmeli, görev isteyenler şüpheyle karşılanmalı, en namuslu ve en iyi yetişmiş tecrübeli kimseler alınmalı ve önemli mevkiler bunlara verilmelidir.
Paşa, İmparatorluğun gerileme dönemi başlangıcında gördüklerini, eleştirdiği zaman Devletin parlak dönemindeki kudretli bünyesini düşünmekteydi. Yeri geldiğinde eleştirdiği sistem değil, onun yönetiliş tarzı olduğunu söyleyerek, devrin şartlarını iki yüzyıl öncesiyle karşılaştırmıştır.
Defterdar Mehmet Paşa’nın öğütleri, devlette suiistimal ve fesat saydığı hususları anlatmak yanında, devlet yönetiminde görev alacaklarda zekâ, bilgi, namuskârlık ve tecrübenin temel nitelikler olduğunu belirtmektir. Memurlar üzerinde özellikle durmaktadır. Çünkü zamanındaki memurların ahlaki kusur ve zaaflarını derinden hissetmiş, devletin ihtişamından sonra, gerilemenin başlıca nedenlerinden saymıştır.
Nasihatler devlette suiistimal veya fesat saydığı hususları anlatmaktır. Zekâ, bilgi, namuskârlık ve tecrübenin özellikle kamu görevlerine yapılacak atamalara çok önemli olduğunu söyleyerek, bu görevliler çok dikkatli seçilmeli, görevlere namuslu, iyi yetişmiş tecrübeli kimseler atanmalı ve önemli mevkiler bunlara verilmeli sözlerinden sonra, “memleketteki bütün servetin ve kuvvetin kaynağı olan halka zülüm edilmesine mani olacak her türlü gayretin gösterilmesi, vergi ödeyen halkın korunup gözetilmesi” öğütlerin ruhunu/özünü teşkil eder. “Liyakati olmayana Devlet hizmeti verilmez” sözleriyle zulümden kaçınılmasını öngörerek, ehliyetsize görev verilmesi büyük hata olduğunu ifade ettikten sonra emanetin ehline verilmesini söz eder.
Vali, vilayet ileri gelenleriyle, işlem ve uygulamaların halk üzerinde baskıların kaldırılmasından söz edip ezilenlere yardımcı olunup, ezene sert davranılmasını öğütler. İş sahiplerinin hallerini can kulağı ile dinleyip, kanuna aykırı değilse yerine getirilmesine çalışmalıdır. Bütün amirlerin adalete uygun davranmaya çalışmaları gerekir. Zira, adalet hazinenin artmasına ve halkın çoğalmasına yol açar. Hazine ise halkın çokluğundan ve ülkenin bayındırlığına kaynak olur.
Ülkenin ümranı ise adalet iledir. Kimsenin şeref ve haysiyetini yıkma yolunu tutmayıp herkese şefkatle bakılmalı, kalp kırıcı olmaktan sakınılmalıdır.
Bütün faziletlerin kökü iyi ün sevgisidir. İyileri gözetip, halka karşı güler yüzlü olmak ve cahillerin hatasını affetmek dahi erdemden ve bağıştandır demişler.
Zayıflarla, miskinlerin hallerinden de gafil olmamak gerektir. Onların hallerini arayıp sormayı borç bilmek gerekir. Zira halkın gönlünü kazanma, yaratanın rızasını kazanma gereğidir. Herkese şefkatle bakılıp ve hainlikle bakmamak yeğdir.
Rüşvet kişiyi de devleti de yıkar, rüşvet verene de yiyene de iyi gözle bakılmaz.
Dünya mansıbını aldığında o yer için bahta güvenerek sakın böbürlenme ve makamda olmadığın için de elem ve keder çekme.
Devlet işlerinde görevine uygun tedbirli, kalem işlerinde bilgili, ağırbaşlı, tecrübeli, dürüst, devlet malının toplanmasında ve tahsilinde tam yeterli olmalı. Reaya fukarasından tahammülün üstünde vergi alınmamalı. Bir iki şikâyet yüzünden devlet görevlisinin azli gerekmez. Ancak kendisi vezir-i azam tarafından uyarılmalıdır. Uslanmazsa azli gerekir.
“Her konuda kurtuluş ve çare doğruluktadır” kavramı ile iş gören kimse, söz verdiği vakit onu yerine getirir.
Sır saklamayı da önem verip, her işittiği sözü söylemez. Bu huylarla bezenmiş kişileri seçip, sözü ve özü doğru insanları dost seçmelidir. Gerek Padişah gerek vüzera ve ülkenin valileri, halkın yargıç ve subayları, her zaman durumlarını hukuka ve adalet üzere hareket etmeye gayret ve dikkat eylemeli.
Halkın idaresinde görev alan her kişinin; kanaatkâr olup aç gözlülükten, hırstan ve ceza gününü düşünüp Allah’ın kahredici gazabından çekinmesinin altını çizer. Zira mal toplama ve saklama, sahibini dünyada huzursuz, hesap gününde sorulacak soruları cevaplandırmada güçsüz kılar, azap çektirir, pişman eder. Ama ne fayda?
“Malı çok itme, hazer eyle azabından hem
Renci artar ağır oldukça yükü hamalın.”
İbret alın ey akıl sahipleri!..