Dönmez, burada yaptığı konuşmada, iklim değişikliğiyle mücadelede en büyük sorumluluğun enerji sektörü üzerinde olduğunu kaydetti.
Küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 72'sinin enerji sektörü kaynaklı olduğunu dile getiren Dönmez, şöyle konuştu:
"Bu durum her ülkeye sorumlu enerji üretimi adına önemli görevler yüklüyor. Bundan sonra eylem ve icraat zamanı. Türkiye adına önemli bir ar-ge projesi hayata geçiyor. Fosil yakıtlara bağımlı olmadan tamamen alg dediğimiz yani yosun tabanlı doğal kaynaklar üreteceğiz. Biyojet ve biyodizel yakıtların üretimine yönelik yürütülen Ar-Ge projesinde önemli bir yol kat edildi. Jet yakıtı projesinin Ar-Ge çalışmaları tamamlandı. Bugün açacağımız tesisle birlikte büyük ölçek üretime geçiliyor. 2022'nin ikinci çeyreğinde bütün testleri ve sertifikasyon işlemleri tamamlanacak. İnşallah ilk demo uçuşumuzu bu yıl içerisinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Biyoyakıt kullanan bir uçağa bindiğinizde yüzde 80 daha az sera gazıyla dünyanın dengesine zarar vermeden yolculuk yapmış olacaksınız."
Dönmez, yakıtların üretimi için gerekli yağlar kullanıldıktan sonra geriye kalan yosun posasından da farklı katma değerli ürünler üretileceğini anlattı.
Tarım için biyogübre üretiminin bunlardan biri olduğunu aktaran Dönmez, tesisin bütün enerji ihtiyacını rüzgar enerjisinden karşıladığını söyledi.
Dönmez, üretimde kullanılan yosunların karbon tutma özelliği olduğunu ifade ederek, "Yosunlar, bulundukları yerdeki havayı ve suyu temizleme özelliğine sahip. Bir nevi doğal hava temizleyici. Bu tesisimizi dünyadaki benzerlerinden ayıran önemli özelliği tam bu nokta. Tesisimiz Türkiye’nin ve Avrupa'nın ilk karbon-negatif entegre biyorafinerisi. Sadece enerjiyle sınırlı olmayacak buradaki üretim. Sağlık, gıda, tarım, hayvancılık ve çevre gibi sektörlerimiz için 11 farklı yosun tabanlı bir biyoekonomi modelini hayata geçireceğiz." diye konuştu.
"Türkiye'nin elektrik kapasitesinin yüzde 54'ü yenilenebilir enerji kaynaklı"
Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamada üretimden tüketime kadar yeşil enerjiyi merkeze aldıklarını dile getiren Dönmez, biyokütle enerjisinin de son yıllarda ivme kazanan bir alan olduğunu kaydetti.
Dönmez, Türkiye'nin biyokütle kapasitesinin 2002'de 28 megavat olduğunu anımsatarak, "Biyokütle kurulu gücümüz 71 kat artarak 2021 sonunda 2 bin megavatı aştı. Toplam kurulu gücümüz ise şu an 99 bin 800 megavata ulaştı.İnşallah önümüzdeki 1-2 ay içerisinde toplam 100 bin megavat kurulu güce ulaşacağız. Tabi bunun daha sevindirici olan tarafı ise kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 54’ü yenilenebilir enerji kaynaklı olması. 2021'de biyokütle santrallerimiz 7 bin 600 gigavatsaat elektrik üretti. Bu toplam üretimimizin yüzde 2,3'üne karşılık geliyor" bilgisini paylaştı.
Biyokütle yatırımlarının artması için yatırımcılara yol haritası niteliğinde olan Biyokütle Enerji Potansiyel Atlası’nı yayımladıklarını söyleyen Dönmez, "Türkiye'de atıkların teorik enerji eşdeğeri yıllık 34 milyon ton eşdeğer petrol (TEP). Ekonomik enerji eşdeğeri karşılığı ise yaklaşık yıllık 4 milyon TEP. Bunun parasal karşılığı ise yaklaşık 1,5 milyar dolar diyebiliriz. Bu potansiyeli neden harekete geçirmeyelim? Teknolojimiz, insan kaynağımız, potansiyelimiz fazlasıyla var." dedi.
Hayvan atıklarından elektrik üretimi
Başka bir teknoloji geliştirme projesinin de bakanlığın kuruluşu TEMSAN tarafından yürütüldüğünü aktaran Dönmez, şunları kaydetti:
"1 metreküp gaz üretme kapasiteli mini biyogaz ünitesi üretildi. BİOTEM adını verdiğimiz ünite organik atıkları kullanıyor. BİOTEM, 1 ila 3 büyükbaş hayvan atığından ürettiği gazla, bir hanenin 3 öğün yemeğini pişirebilecek kapasiteye sahip. Sistem, hayvan atıklarının yanı sıra yemek atıklarından da enerji üretebiliyor. Biyojeneratör vasıtasıyla 1 metreküp biyogazdan, 1 saat süreyle elektrik de üretilebiliyor. Bazı noktalarda halen proje geliştirme çalışmaları sürüyor. 12 farklı lokasyonda sistemin kurulumu devam ediyor. Yaygınlaştırılması için arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor."
Dönmez, ayrıca benzine biyoetanol ve motorine biyodizel eklenmesi yönündeki uygulamalarla önemli oranda akaryakıt ithalatının engellendiğini ifade ederek, "2020 içerisinde 74 bin 800 tonu biyodizel ve 46 bin 500 tonu etanol olmak üzere toplam 121 bin 300 ton biyoyakıt ülkemizde üretildi. Yaklaşık 50 milyon doların üzerinde bir ithalatı da bu şekilde engellemiş olduk. Sadece finansal getirisi yok bu işin. Çevre kirliliğinin önlenmesi ve kaynak çeşitliliğinin artırılmasını da projemizin diğer artıları olarak kazanç hanemize ekledik" diye konuştu.
Törende konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da ekonomik büyümenin ülkeler için öneminden bahsederek, artık büyümenin sürdürülebilirliği ve çevreye saygılı olmasının da kalkınma açısından önemli bir kriter olarak karşılarına çıktığını duyurdu.
Artık üretirken sadece ekonomik maliyetlerin değil sosyal maliyetlerin de düşünülmesi gerektiğini dile getiren Varank, "Eğer düşünmezseniz, rekabetçiliğiniz ortadan kalkıyor, ticari partnerleriniz sizinle olan ekonomik ilişkilerini gözden geçiriyor. Nitekim, AB'nin Yeşil Mutabakat kapsamında uygulamayı planladığı sınırda karbon düzenlemesi de bunu öngörüyor" diye konuştu.
Varank, gelecek dönemde, yenilikçi yöntem ve teknolojilerle ekonomisinde yeşil kalkınma devrimini başaran ülkelerin kazançlı çıkacağını kaydederek, "Bu olayı sadece bir ekonomik kazanım olarak değerlendirmemeliyiz. Yaşanabilir bir çevreyi oluşturmak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için de bu dönüşüme ayak uydurmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
"Boğaziçi Üniversitesi gibi bir markaya böyle işler yakışır"
Bakan Varank, artık "kullan at yeniden üret" diyerek tek yönlü bir yaklaşımı sürdürmenin mümkün olmadığına vurgu yaparak, bu üretim anlayışının getirdiği olumsuzlardan bahsetti.
Varank, "Enerji başta olmak üzere tüm kaynakların verimli kullanıldığı, israfın en aza indiği, atıkların geri kazanıldığı, karbon ayak izinin olmadığı bir yapıya dönüşüm olmazsa olmazımızdır. Biz de zaten bu konudaki kararlılığımızı Paris İklim Anlaşması'nı imzalayarak gösterdik. Benzer şekilde, Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyum konusunda gerekli tüm hazırlıkları sürdürüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Birçok alanda yenilikçi ve akılcı politikalar uyguladıklarını, bu noktada ulusal ve uluslararası kaynakları etkin şekilde kullanmaya çalıştıklarını anlatarak, bunlardan bir tanesinin de Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı IPA'nın önemli bileşenlerinden "Rekabetçi Sektörler Programı" olduğunu söyledi.
AB ile ortak finansman sağladıkları ve yürütücüsü oldukları programla bugüne kadar 800 milyon avroluk kaynak oluşturduklarını dile getiren Varank, projelere ilişkin bilgiler verdi.
Bugün açılışını yaptıkları INDEPENDENT projesinin de programın en güzel örneklerinden olduğunu ifade eden Varank, "Boğaziçi Üniversitesi ve Boğaziçi Teknopark iş birliğinde geliştirilen bu nadide projeye yaklaşık 6 milyon avro destek sağladık. Beni kişisel olarak da oldukça heyecanlandıran bu projenin içeriğine ve sonuçlarına baktığımda, projenin bu desteği sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Ortaya koyduğu yenilikçi ve çevreci teknolojilerle, ekonomide yeşil dönüşüm hedeflerimize çok büyük katkılar yapacağına eminim ve yürekten inanıyorum. Zaten Boğaziçi Üniversitesi gibi bir markaya böyle işler yakışır." yorumunu yaptı.
"Ürünler hiçbir fosil kaynağa bağlı olmadan elde edilecek"
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, kurulan tesisin; tüm dünyada, yosun biyoteknolojileri alanında çalışmalar yürüten en önemli merkezlerden biri konumunda olduğunu belirterek, sadece ürettiği ürünlerle değil, fiziki yapısıyla da yeşil bir tesis olma özelliğiyle öne çıktığını söyledi.
Tesisin elektrik ihtiyacının tamamının rüzgar enerjisi santralinden karşılandığını dile getiren Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yönüyle Avrupa'nın ilk ve tek karbon negatif biyorafinerisi. Burada ülkemizin temel ihtiyacı olan ya da cari açık verdiği birçok kritik ürün, biyoekonomi odaklı entegre üretim modeli ile burada geliştirilip üretilecek. Enerjiden tarıma, sağlıktan gıdaya geniş bir ürün yelpazesinden bahsediyoruz. Ama dikkat ediniz, bu ürünler hiçbir fosil kaynağa bağlı olmadan, tamamen yosun tabanlı doğal kaynaklardan ve yerli imkanlarla elde edilecek. İşte yanımda bu ürünlerin bazılarına ait numuneleri görüyorsunuz. Bunların her biri birbirinden değerli ama ekonomik potansiyel bakımından en göze çarpanı biyoyakıt. Türkiye gibi petrolde dışa bağımlı bir ülke için biyoyakıtlar ciddi bir alternatif konumunda."
"Özel yosun türlerinden yüksek kaliteli gıda ürünleri elde edilecek"
Bakan Varank, tesislerde üretilecek biyoyakıt sayesinde enerji ihtiyacının önemli bir bölümünün uygun maliyetli ve güvenli bir şekilde karşılanabileceğini bildirdi.
Burada üretilecek biyoyakıtın uçaklarda kullanılması yönündeki çalışmalarının sürdüğünü dile getiren Varank,şu bilgileri verdi:
"THY, burada üretilen biyoyakıtı kullanarak bu yıl içerisinde, senenin ikinci yarısına gelmeden önce, ilk uçuşu gerçekleştirmek istiyoruz. Boğaziçi Üniversitesi'ne ve bilim insanlarımıza güveniyoruz. Bu yakıtı uçağımıza koyalım, hep beraber Ankara'dan Kahramanmaraş'a bir seyahat düzenleyelim. Çünkü orada başka bir AB projemiz var. Onun da açılışı hep beraber gerçekleştirelim. Bu proje tamamlandığında bir yandan enerjide dışa bağımlılığımızı azaltıp maliyetlerimizi düşüreceğiz, bir yandan da karbon salımını minimuma indireceğiz."
Varank, tarımsal üretimin devamlılığının önemine değinerek, "Tarım arazisine ihtiyaç duymadan, kontrollü üretim alanlarında yetiştirilen özel yosun türleri sağlıklı gıda temininde önemli bir rol üstlenmeye başladı. İşte bu kapsamda INDEPENDENT projesinde, tamamen yerli imkanlarla yüksek kaliteli gıda ürünleri elde etmek üzere AR-GE faaliyetleri de yürütülüyor" dedi.
"Spirulina" adı verilen yosunlarla insanın protein ihtiyacını karşılamaya dönük önemli bir ürün üretildiğini anlatan Varank, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Benzer şekilde, hepimizin balık yağından bildiği omega-3 yağ asitleri de tamamen yosun kaynaklı olarak burada üretiliyor. Bu yosunların üretim sürecini de yine programdan sonra hep birlikte göreceğiz. Tabi projenin gıda alanındaki katkısı doğrudan yosundan üretilen ürünlerle sınırlı değil. Burada geliştirilip üretilecek yem ve gübre vasıtasıyla da tarımsal üretime büyük bir destek sağlanması hedefleniyor."
Varank, yüksek besin içerikli yosunlardan yerli imkanlarla elde edilen yem ve gübrenin bu alandaki bağımlılığı azaltma noktasında çok büyük bir potansiyele sahip olacağını, tarımsal girdi maliyetlerini düşüreceğini anlattı.
Bakan Varank'tan yurt dışındaki bilim insanları Türkiye daveti
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, bu projeyle Türkiye'nin lokomotif sektörlerine yönelik yenilikçi, çevre dostu, yüksek katma değerli birçok ürün ve teknoloji geliştirildiğini belirterek, proje sayesinde burada oluşan tecrübe, bilgi ve birikimin özel sektöre de aktarılacağını, yosun tabanlı ürünlerin kullanıldığı sektörlerdeki KOBİ'lere danışmanlık, proje geliştirme, ürün test ve analiz hizmetleri verileceğini söyledi.
Bu sayede KOBİ ve girişimcilerin başlangıç maliyetleri düşürülerek yosun biyoteknolojileri alanında yatırım yapmalarının sağlanacağını dile getiren Varank, projeye emek veren akademisyenlerden, projenin başında yer alan Berat Haznedaroğlu'nun TÜBİTAK'ın Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı kapsamında Türkiye'ye gelmesinden bahsetti.
Varank, onun gibi diğer birçok yetenekli ve başarılı ismi de ülkeye geri kazandırmak istediklerini kaydederek, yurt dışındaki Türk veya yabancı tüm bilim insanlarını Türkiye'ye davet etti.
Konuşmaları sonrası tesisin açılış kurdelesi kesilirken, bakanlar Varank ile Dönmez, tesiste incelemelerde bulundu.
Yosunlardan elde edilen biyojet yakıtı kullanılarak jet motoru test edildi.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.