MKYK toplantısında ana gündemlerinin iç, dış ve siyasi gelişmelerin yanı sıra sosyal politikalar olduğunu belirten Çelik, toplantıda büyük oranda ekonomi ile ilgili sunumlar ve değerlendirmelerin kapsamlı şekilde ele alındığını bildirdi.
Çelik, terörle mücadele konusunda bölgede yaşanan son gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek, "Bazı ülkelerin yeni bütçelerinde, bazı savunma bütçesi adı altında terör örgütlerine ayrılan payları dikkatli bir şekilde takip ediyoruz." dedi.
Ermenistan ile ilişkiler
Türkiye-Ermenistan ilişkilerine değinen Çelik, "bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iradesinin AK Parti döneminde çok net bir şekilde ortaya çıktığını" söyledi. Çelik, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın burada ortaya koyduğu birkaç tane prensip vardı, bir tanesi böyle bir normalleşme sürecine muhakkak surette Azerbaycan'ın olumlu bakması. İkincisi büyük bir özgüvenle Cumhurbaşkanımız arşivlerin açılmasını, konunun siyasetçilerin ve parlamentoların gündemi olmamasını, tarihçilerin bu konuda bir çalışma yapmasını ve neticeye de herkesin saygıyla yaklaşmasını ifade etmişti. Ermenistan tarafı şimdiye kadar Türkiye'nin özgüvenli ortaya koyduğu Cumhurbaşkanımızın açık bir şekilde ifade ettiği bu arşivlerin açılması meselesine hiçbir şekilde yaklaşmadı."
Ermenistan ile Türkiye arasında yıllar önce karşılıklı olarak adımların atılacağı bir protokolün imzalandığını ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesinin anayasaya aykırı bulması sebebiyle protokolün ortadan kalktığını hatırlatan Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Şimdi ikinci Karabağ savaşıyla işgalin sona ermesinden sonra hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev bir vizyon ortaya koydular, bütün Güney Kafkasya'da barışı sağlayacak, bütün Güney Kafkasya'da istikrarı sağlayacak ve tansiyonu düşürecek bir mekanizmanın ortaya çıkması... Buna Rusya, Gürcistan, İran, Azerbaycan ve Türkiye dahil olduğu gibi saldırgan ve işgalci politikalardan vazgeçmesi kaydıyla Ermenistan'ın da dahil olabileceği söylendi. Cumhurbaşkanımız bunu defalarca ifade etti. Bu tabii hem bölge için bir fırsattır hem de bu saldırganlık, bu işgalci anlayış aslında Ermenistan'ın kendi kendisine de verdiği bir zarardır. Ermenistan'ın da bu kıskaçtan çıkabilmesi için bu kısır döngünün dışına çıkabilmesi için bir zemin oluştu. Dolayısıyla geçmişte olduğu gibi değil, bu sefer bu mekanizmanın da parçası olarak hem burada olabilecekleri hem de Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin sağlanması çerçevesinde bir irade ortaya çıktı. Cumhurbaşkanımızın en büyük hassasiyeti Azerbaycan Türk'ü kardeşlerimizin bu normalleşme sürecine olumlu bakmasıdır. Azerbaycan Türk'ü kardeşlerimiz Azerbaycan bu normalleşme sürecine olumlu baktığı için, Sayın Aliyev olumlu baktığı için Türkiye hem bölge barışına katkı sağlamak, bölgedeki tansiyonu düşürmek ve her zamanki özgüvenini ve iyi niyetini göstermek bakımından bu adımları atıyor."
Çelik, Türkiye'nin Ermenistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Serdar Kılıç'ın Ermenistan temsilcisiyle görüşeceğini belirterek, "Eğer bu normalleşme süreci gerçekleşirse birçok adım atılacak. İlk atılacaklardan bir tanesi belki 2019'da kesilen İstanbul- Erivan arasındaki charter uçuşları olabilir." dedi.
Özel temsilcilerin ilk toplantı için Moskova'da bir araya gelmesinin gündemde olduğunu anımsatan Çelik, "Dolayısıyla bu söylediğimiz ilkeler çerçevesinde Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı işgalci ve saldırgan politikasından vazgeçmesi şartıyla bu normalleşme süreci gerçekleşebilir. Türkiye bu konuda gereken özgüvene, diplomatik kapasiteye, diplomatik hazırlığa ve inisiyatif alacak iradeye sahiptir. Umarız ki Ermenistan bu işgalci politikalardan vazgeçip hem o bütün Güney Kafkasya'da istikrarı sağlayacak mekanizmanın bir parçası olarak hareket eder hem de bu normalleşme bir şekilde gerçekleşmiş olur." diye konuştu.
Yunanistan'ın Akdeniz'de sığınmacılara uyguladığı şiddete yönelik eleştirilerde bulunan Çelik, şöyle dedi:
"Demokrasi konusunda, insan hakları konusunda büyük büyük laflar edenlerin Akdeniz'de küçücük botlarda bütün demokrasilerini nasıl Akdeniz'in sularına gömdüğünü görüyoruz. O büyük lafların büyük teorilerin, başkalarına karşı söylenen büyük iddiaların küçücük göçmen botlarında Akdeniz'in sularına gömüldüğünü görüyoruz. Hem Frontex'in hem Yunanistan'ın ortaya koyduğu geri itmeler doğrudan doğruya göçmenleri ölüme terk etmeye, ölüme doğru itmeye teşebbüstür. Hepimiz görüyoruz bunlar yayınlanıyor, silah sıkıyorlar botlara, zıpkınla botları devirmeye çalışıyorlar ve o insanların üzerine ses bombası atıyorlar. Üstelik Avrupa Birliği adına orada görev yapan Frontex de bunun parçası oluyor, Frontex hakkında da açılmış soruşturma var."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.