Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda TBMM Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumu bütçesi üzerinde partisi adına söz alarak konuşan Mustafa Kalaycı, Kurtuluş savaşını yönettiği için "Gazi Meclis” unvanı alan TBMM’nin 15 Temmuz hain FETÖ işgal girişiminin bertaraf edilmesinde demokrasi adına örnek direnişiyle ikinci defa vatan kurtarıcılığı ve "gazi” unvanını almayı hak ettiğini dile getirdi.
“Hem yürütme hem de yasama organı halk tarafından seçilmektedir”
16 Nisan 2017 tarihinde milletin iradesiyle hükûmet sisteminde köklü bir reforma gidilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğini hatırlatan Kalaycı, “Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı sağlıklı bir şekilde işlememektedir. Hükümet yasama organı içinden çıktığı için yürütme yasama üzerinde tahakküm oluşturmakta, dolayısıyla kuvvetler birliği hasıl olmaktadır. Nitekim ülkemizde parlamenter sistem döneminde bu durum net bir şekilde görülmüş, çıkan yasaların da tamamına yakını hükümet tasarılarının yasalaşması şeklinde olmuştur. Parlamenter sistemde yürütmeyi elinde bulunduran siyasi güç, parlamentoya da mutlak anlamda hâkim olduğundan yasama, yürütme organını denetleme işlevini de yeterince yerine getirememektedir. Başkanlık Sistemi ise katı kuvvetler ayrılığına dayanmaktadır. Hem yürütme hem de yasama organı halk tarafından seçilmektedir. Dünyada başkanlık sistemlerinde uygulandığı üzere Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde de tek başlı yürütme bulunmaktadır. Tek başlı yürütme, başkanlık sisteminin ayırt edici özelliğidir” dedi.
“Cumhurbaşkanına ve bakanlara cezai sorumluluk yüklenmiştir”
Mustafa Kalaycı, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin temel olarak meşruluğunu doğrudan halktan alan “güçlü yönetim”, hükümet krizlerinin olmaması neticesinde “siyasi istikrar”, hesap sorulabilirliği yüksek olmasından dolayı “daha demokratik bir yönetim” özelliklerini taşıdığını aktardı.
Bu sistemde Cumhurbaşkanına ve bakanlara cezai sorumluluk yüklendiğini ifade eden Kalaycı şöyle konuştu; “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemiyle TBMM, temsil ve yetki bakımından güçlenmiştir. Nitekim; Meclis’in yasama yetkisini yürütmeye veren, yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararname çıkarma uygulaması kaldırılmış, OHAL dönemi KHK’lerinin de 3 ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce onaylanmaması halinde hükümsüz kalacağı öngörülmüş, Meclis, münhasıran milletvekilleri tarafından verilen kanun teklifleri üzerinde yasama yapmaya başlamış, Plan ve Bütçe Komisyonunda yürütmenin hakimiyetine dayanan üye dağılımı değiştirilerek, siyasi partilerin milletvekili sayılarına göre şekillendirilmiş, Komisyonun yapısı demokratik hale getirilmiş, böylelikle yasamanın ve yürütmenin asli fonksiyonlarına döndürülmesi sağlanmış, kuvvetler ayrılığı tahkim edilmiştir. TBMM’de ilk kez, Hâkim ve Savcılar Kurulunun çoğunluğunu oluşturan 7 üyeyi nitelikli çoğunlukla seçme yetkisi verilmiştir. Meclis’in yazılı soru, genel görüşme, meclis araştırması ve meclis soruşturması yoluyla denetim fonksiyonları devam etmektedir. Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri yasama ve yargı denetimine tabi hale getirilmiş, Cumhurbaşkanına ve bakanlara cezai sorumluluk yüklenmiştir. Yürütme güvenoyunu bizzat milletten aldığı için güvenoyu ve gensoru mekanizması kaldırılmıştır. Doğrudan halk tarafından seçilen yürütmenin Meclis üzerinden güvenoyuna ve gensoruya tabi tutulması demokratik meşruiyete aykırıdır. Kaldı ki parlamenter sistemde de gensoru cumhuriyet tarihi boyunca sadece 3-4 kez etkili olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile Meclis’in yasama yetkisinin elinden alındığı iddia edilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin toplam madde sayısı buna örnek gösterilerek, kanunların toplam madde sayısını geride bıraktığı ifade edilmektedir. Böyle bir tespitin esasen hiçbir hukuki ve bilimsel yanı bulunmamaktadır. Anadolu’da böylesi durumlarda bula bula bunu mu buldun? diye sorarlar. Cumhurbaşkanının kararname çıkarması başkanlık sisteminin rutinlerindendir. Bu yetki sınırsız ve yasama yetkisini ihlal eden bir yetki de değildir ve anayasal yargı denetimine tabidir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin toplam madde sayısının fazla olma sebebi, köklü bir yönetim reformuyla yapılan sistem değişikliği sebebiyle bakanlıklar ile diğer kamu idarelerinin teşkilat kanunlarının yeniden düzenlenmesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin 1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 539, 4 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise 802 maddeden oluşmaktadır. Sadece bu ikisinin madde sayısı 1.341’dir. Uyum düzenlemelerinden sonra çıkarılan kararnamelerin madde sayısı fazla değildir.
“Yeni ve demokratik bir Anayasa”
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi ve sistemin tamamlayıcı unsurlarının gerçekleştirilmesi için TBMM’nde atılması gereken adımlar bulunduğunu kaydeden Mustafa Kalaycı, yeni bir anayasa ile bu sistemin taçlandırılması gerektiğinin altını çizdi.
Milletvekili dokunulmazlığını belli durumlar karşısında kaldırılmasını öneren Kalaycı şunları söyledi; “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi yeni ve demokratik bir Anayasa ile taçlandırılmalıdır. Türkiye bunu başaracak demokratik iklime, siyasi istikrara ve kararlılığa sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hızlı, etkin, şeffaf, katılımcı ve kaliteli bir yasama sürecinin sağlanması için Meclis İçtüzüğünün yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Yasama kalitesinin artırılması, yasama ve denetim sürecinin odağını komisyonların teşkil etmesi, kanun tekliflerinin etki analizini yapacak altyapının oluşturulması, kesin hesap ve denetim raporlarının görüşüleceği ayrı bir komisyon kurulması, iç tüzük çalışmasında önemli gördüğümüz ve önerdiğimiz hususlardandır. Bununla birlikte, TBMM idari teşkilatında çalışan personelin mali ve sosyal haklarındaki farklılıkların giderilmesi verimliliği ve etkinliği artıracak, hakkaniyeti sağlayacaktır. Bu bakımdan aynı yerlerde aynı unvanlarda görev yapan Meclis personeli eski veya yeni olduğuna bakılmaksızın aynı özlük haklarına sahip kılınmalı, 4/B’ler için yapılan uygulama yardımcı hizmetlerde çalışan personelimiz için de yapılmalı, danışmanların iş güvencesi ve iş sonu tazminatı ile ilgili çalışma yapılmalıdır. Amacı, ülkeye ve millete hizmet olan siyasetin ahlaki değerlerle bezenmesi bize göre bir mecburiyettir. Siyasetin, siyasetçinin ve tüm devlet düzeninin saygınlığını geliştirmek için her şeyden önce siyasî etik kurallarına uygun davranan bir parlamentonun varlığı tesis edilmelidir. Seçim sistemlerinde, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri arasında denge sağlamak esas olup, seçim kanunları bu ilkeleri dikkate alacak şekilde yeniden düzenlenmeli, darbe dönemi ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmeli, siyaset kurumu daha demokratik hale getirilmelidir. Milletvekili dokunulmazlığı, kamu vicdanının kabul edeceği makul esaslara bağlanarak belli durumlar dışında kaldırılmalıdır. Özellikle bölücülük, terör örgütlerine yardım ve yataklık iddialarıyla ilgili düzenlenen fezlekeler bekletilmeden işleme konulmalıdır. Kamuoyu araştırmaları operasyonel unsur haline gelmiştir. Araştırmacı ve araştırma kuruluşlarının nitelik ve yeterliliklerine ilişkin esas ve usuller belirlenmeli, kamuoyunu manipüle eden, yönlendirme veya etkileme maksadıyla yalan, yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgiler sunan kamuoyu araştırmalarının ve araştırmacılarının önüne geçilmelidir.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Kalaycı, bu yıl İrfan Vakit temasıyla yapılan 7-17 Aralık tarihleri arasındaki Hazreti Mevlâna'nın 748'inci Vuslat Yıl Dönümü Anma Törenleri için herkesi sevgi, huzur ve hoşgörünün başkenti Konya’ya davet ederek sözlerini tamamladı.
Kaynak: