HDP hakkındaki kapatma davasına ilişkin görüşü sorulan Ünal, kapatma davasının sonucunu siyasetin değil, yargının belirleyeceğini ifade etti.
Mahir Ünal, kapatma davasını ısrarla siyasi bir zemine getirmek ve bunu siyasetin müdahalesi gibi göstermek isteyen bir dil ve üslubun kullanıldığını aktardı.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında yüzde 66 ile 74 oranında "HDP kapatılsın" diyen bir kesimin bulunduğunu dile getiren Ünal, Almanya Dışişleri Bakanlığının bile "HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymalıdır." deme noktasına geldiğini söyledi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açık bir şekilde terör ve terör örgütleriyle ilişkili olan hiçbir siyasi harekete dünyanın hiçbir yerinde hiçbir tolerans gösterilmez. En son bu konuda biliyorsunuz Batasuna kararı var ki bunun en önemli özelliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin onaylamasıdır. Bırakın terörü, terör örgütüne dönük sempati imasına bile gelişmiş demokrasilerde tahammül yokken, toplumda oluşan bu rahatsızlığı siyasetçinin gündeme getirmesi başka bir şeydir, burada ortaya çıkan hukuk dışı, Anayasa'ya aykırı durumla ilgili Yargıtay Başsavcısının Anayasa Mahkemesi'nde dava açması başka bir şeydir. Dolayısıyla HDP kapatılacak mı, kapatılmayacak mı? HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağının cevabını siyaset değil, yargı verecek. Burada siyaset, doğası gereği toplumda oluşan bu tepkiyi tabii ki dile getirir, kimse kalkıp da bunun üzerinden bir demokrasi tartışması gerçekleştirmesin."
"Yargıya karşı çok ciddi bir bühtan"
Milletvekilliği düşürülen HDP milletvekilleriyle ilgili de aynı tartışmanın açıldığını anımsatan Ünal, Anayasa'nın 84. maddesinin açık olduğunu vurguladı.
Milletvekilliği düşürülen HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'yla ilgili Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın ortada olduğunu, bireysel başvuru hakkını kullandığını ve tedbir kararı istediğini ancak Yüksek Mahkemenin bunu reddettiğini anlatan Ünal, hem Gergerlioğlu hem de HDP ile ilgili bir dezenformasyon üzerinden "siyasetin yargıya talimatıyla bu işler oluyormuş" gibi bir itibarsızlaştırma çabasının gösterildiğini dile getirdi.
CHP'nin bunu çok sık yaptığını ifade eden Ünal, "Bu ülkenin hakimi de savcısı da Anayasa Mahkemesi de Yargıtayı da Türk milleti adına karar verir. Anayasa'nın gereğini yerine getirir. Dolayısıyla hukuk çerçevesinde hareket eder." diye konuştu.
Mahir Ünal, Türkiye'de yargının bir siyasi görüşe ait olduğunu söylemenin, her şeyden önce yargıya karşı çok ciddi bir bühtan olduğunu belirtti.
"Kavakçı benzetmesini asla kabul etmiyoruz"
Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesine karşın Meclis'ten çıkmayacağını söyleyerek, Merve Kavakcı benzetmesi yaptığının hatırlatılması üzerine Ünal, "Merve Kavakçı benzetmesini asla kabul etmiyoruz. Çünkü Merve Kavakcı'nın herhangi bir terör örgütü ile ilgisi yoktu, bir terör örgütünü övmemişti. Merve Kavakcı'nın sadece başörtüsünden dolayı maruz kaldığı, yani temel insani bir hakkı ihlal edilmişti." yanıtını verdi.
Merve Kavakcı'nın yaşadığı insan hakkı ihlaliyle ilgili CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun 4 Haziran 1999'da kaleme aldığı yazıya bakılmasını isteyen Ünal, "O gün temel bir insan hakkını savunmayan Enis Berberoğlu, bugün ne yazıyor, bugün CHP ne söylüyor?" sorusunu yöneltti.
Her şeyin milletin gözü önünde cereyan ettiğini dile getiren Ünal, "Sosyal medyada birtakım trollerin yazıp çizmesiyle bu ülkenin derin irfanı, bu milletin derin anlayışı ve her seçimde ortaya koyduğu tercihi, teveccühü değişmeyecektir." dedi.
Bu sürecin, Millet İttifakı'nı nasıl etkileyeceği yönündeki soruya karşılık Ünal, şunları kaydetti:
"Meral Hanım'ın da ifade ettiği gibi Millet İttifakı ilginç bir bileşen haline geldi. Meral Akşener, 'Evet Sayın Ekrem İmamoğlu böyle söyledi, Pervin Buldan da böyle söyledi, Yavuz Ağıralioğlu da şöyle söyledi. Ben de hepsini büyük bir hoşgörüyle izledim.' diyor. Anladığım kadarıyla kendi içlerinde yaşanan bütün bu kırılmaları, kendi yaslandıkları sosyolojik tabana aykırı bu durumu, Meral Hanım hoşgörüyle izlediğini söyledi. Benim ısrarla söylediğim bir şey var, CHP ve HDP'yi ayrı bir yerde görüyoruz. Yaslandıkları taban itibarıyla CHP'nin de yönetimi itibarıyla... Çünkü CHP'nin 2010'dan sonra ortaya koyduğu siyaset ne Deniz Baykal'ın CHP'siyle ne Bülent Ecevit'in CHP'siyle uzaktan yakından ilgili değil. Ama Saadet Partisi'nin ve İYİ Parti'nin yaslandığı sosyolojinin, seçmen tabanının bu durumu gördüğünü ve bu duruma tepki verdiğini biliyoruz."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.