Uzmanlar durumun insan sağlığını tehdit eden boyutlarını, alınması gereken önlemleri ve sivrisinekle nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattı.
Türkiye’de 2011’de görüldü
Prof. Dr. Kovancı, Asya Kaplan Sivrisineği'nin, Güneydoğu Asya'nın tropikal ve subtropikal bölgelerine özgü olduğunu, ilk defa 1894 yılında İngiliz-Avustralyalı entomolog Frederick Askew Skuse tarafından Hindistan'ın kaplanları ile ünlü Bengal bölgesinde bulunduğunu söyledi.
Buradan doğudaki Pasifik Okyanusu ile batıdaki Hint Okyanusu adalarına 19. yüzyılda yayıldığını ifade etti.
"Asya Kaplan Sivrisineği, artan seyahatler ve küresel ısınma gibi sebeplere bağlı olarak özellikle 1980'li yıllarda Avrupa (ilk defa 1979'da Arnavutluk), Kuzey Amerika (ilk defa 1985'te Teksas-ABD) ve Güney Amerika (ilk defa 1986'da Brezilya) kıtalarına da dramatik bir şekilde yayılmıştır. Türkiye'de Asya Kaplan Sivrisineği ilk defa 2011 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Öter ve arkadaşları tarafından Edirne'nin İpsala ilçesinde bulunan Türkiye-Yunanistan sınır kapısında ve Keşan ilçesindeki bir restoran etrafına kurulan sivrisinek yumurtlama tuzaklarında saptanmıştır."
Kovancı, takip eden yıllarda sivrisineğin Türkiye'de hızlı yayılım gösterdiğini, aralarında Artvin, Bursa, Çanakkale, Düzce, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Giresun, Ordu, Rize, Sakarya, Tekirdağ ve Trabzon'un da olduğu çoğu ilde görüldüğünü söyledi.
Türün dişileri viral hastalıkları insanlara taşıyor
Larvaların araba lastikleri ve su saklama kapları gibi yapay kaplarda üreme yeteneği kazanması ile Asya Kaplan Sivrisineği'nin banliyö ve kentsel ortamlara adapte olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Kovancı, "Bu türün dişileri insanlardan kan emme yoluyla Dang ateşi virüsü, Batı Nil Virüsü, sarı humma virüsü, Zika virüsü ve Chikungunya virüsü gibi viral hastalıkları insanlara bulaştırmalarının yanında Dirofilaria immitis gibi bazı filarya türündeki nematod parazitlerin insanlara bulaşmasından da sorumludur" dedi.
Karadeniz için Asya Kaplan Sivrisineği uyarısı
Prof. Dr. Kovancı, küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde sıcaklık artarken bazı bölgelerinde ise yağışların ve sellerin çoğaldığını söyledi.
Kovancı, "Karadeniz Bölgemizde yazın yaşanan seller ve yıllık toplam yağış miktarları dikkate alındığında Asya Kaplan Sivrisineği bu bölgemiz için ciddi bir tehdit haline gelme potansiyeline sahiptir. Karadeniz Bölgesi'nde belediyeler tarafından temmuz, ağustos ve eylül aylarında Asya Kaplan Sivrisineği'ne karşı biyosidal ürünlerle yoğun mücadele yapılmasına rağmen Giresun, Ordu, Rize ve Trabzon illerinde popülasyonların hızla artış gösterdiği bildirilmiştir" değerlendirmesini yaptı.
Küresel ısınma sebebiyle sivrisineğin ve buna bağlı bulaşıcı hastalıkların Türkiye'de hızla yayılacağının öngörüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Kovancı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlerince ülke çapında Asya Kaplan Sivrisineği ile Mücadele Eylem Planı hazırlanması önerildiğini açıkladı.
İstilacı bir tür
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Dikmen ise bu sivrisineğinin, ana vatanı olan Güneydoğu Asya'nın tropik kuşak bölgelerinden zamanla dünyanın farklı yerlerine taşındığının ve istilacı bir tür olarak yerleştiğinin rapor edildiğini söyledi.
Dikmen, sivrisineklerle mücadelede iyi bir strateji geliştirmenin önemli bir adım olacağını, ilgili sağlık personelini hastalıkların semptomları hakkında bilgilendirmenin, bu sineklerin popülasyonlarını takip etmenin ve farklı mücadele yöntemleriyle bunu kontrol altında tutmanın önemli olacağına değindi.
“Taşınan yabancı böcek uygun ortam bulup çoğalabiliyor”
Küresel ısınma veya iklim değişiminin hayvan ve böcek popülasyonları üzerindeki etkilerini henüz çok net görmeye başlamadıklarını söyleyen Dr. Dikmen, ülkeler arası taşımacılığın ve transferlerinde böcek türlerinin farklı ülkelere taşınmasına sebep olduğunu dile getirdi.
"Şu an yaşadığımız şey, canlıların farklı sıcaklık koşullarında aniden popülasyonlarının artması. Ayrıca ticaret yüzünden ülkeler arasında çok fazla malzeme transferi yapıldığından bu ürünlerin taşınması sırasında pek çok yabancı böcek türünün daha önce görülmeyen ülkelere kazara taşındığına şahit oluyoruz. Böyle durumlarda bazen taşınan yabancı böcek orada uygun şartlar bulup çok aşırı çoğalabiliyor ve hatta orada kalıcı hale gelebiliyor. Başka bir ülkeden gelen yabancı bir tür olduğu için onu tüketecek bir doğal düşman da bulunmayabiliyor. Neticede kontrolsüz bir böcek nüfusu artışı meydana gelebiliyor."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.