Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde bu hafta “Vefatının 5. Yılında Konya Çelebisi Dr. Hasan Özönder” anıldı. Prof. Dr. Ahmet Çaycı, Aydınlar Ocağı Başkan Yardımcısı Mustafa Sinan Ümit ve merhum Özönder’in torunu Osman Emre Arslan’ın kon konuşmacı olduğu program İl Halk Kütüphanesi Salonunda yapıldı.
2024 yılının son gününde yapılan programın açılış konuşmasında Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, merhum Hasan Özönder’in Konya kültürüne çok değerli hizmetlerde bulunduğuna vurgu yaparak, “Hocamızın emekliye ayrıldığı 1996 tarihinde Salı Sohbetlerini başlatmıştık, yirmi dokuz sene oldu ve hiç aksatmadan bugünlere geldik. İstikrar bakımından çok iyi bir yerdeyiz. Hasan Özönder hocamız da faaliyetlerimize katılarak bizi şerefyab eylerdi. Eskiden her şeyin en güzeline (İstanbuli) derlerdi. Hocamız da centilmen ve kibar konuşmanın sembolü olarak İstanbuli idi. Bu yüzden Konyalılar kendisine (Konya’nın kişizadesi, beyefendisi derlerdi” dedi.
Daha sonra söz alan, merhum Hasan Özönder’in torunu Osman Emre Arslan dedesinin biyografisine dair bilgiler verirken fotoğraf arşivinden de örnekler sundu. Akademisyen, yazar, Mevlana aşığı, sanat meraklısı, Konya Çelebisi ve dostlarının ve öğrencilerinin tabiriyle bir Konya kişizadesi, olan dedesi Hasan Özönder’in 17.08.1943 tarihinde Topraklık mahallesinde dünyaya geldiğini ifade ederek konuşmasına başlayan Arslan, “Çocukluğu Türbe önünde geçen dedem (Biz gözlerimizi açtık Hz. Pîr’i, camileri, türbeleri, kütüphaneleri gördük. Bu kültürel çevre bize kültürel ve sanatsal faaliyetlerde bulunma yolunda çok etkili oldu) derdi” dedi.
Helvacı büyük dedesi Yusuf Efendi’nin, Konya’nın meşhur âlimi Tahir Büyükkörükçü Hocaefendinin tavsiyesi üzerine oğlunu Konya İmam Hatip Lisesinde okutmaya karar verdiğini de anlatan Arslan, “Dedem, dersleri dışında kendini olabildiğince geliştirmeye çalışken, meşhur kütüphanesini de bu yıllarda, daha lise talebesiyken kurmaya başlar. Tarih hocası Yaşar Gökçek’in evinde sohbetlere, derslere katılım sağlarken, hocasının kütüphanesine ilgi ve merakla bakar, inceler ve Allah’ım benim de böyle bir kütüphanem olacak mı diye de niyaz edermiş. Yine bir gün hocasını ziyarete gittiğinde kütüphanedeki kitapların yere dizildiğini görünce, sebebini sormuş. Hocası, belli bir yaştan, belli bir seviyeden sonra bu kitaplara ihtiyaç duymadığını ve artık sadece Kur’an ve hadis kitabıyla yetineceğini söyler. Bu sözler üzerine dedem utana sıkıla hocasına kendisinin alıp alamayacağını sorar. Bu teklife sevinen hocası (Çok sevdiğim kitaplarımın, çok sevdiğim öğrencime gitmesi beni de çok mutlu eder) diye cevap verir. O günkü şartlarda bin iki yüz lira olan kütüphaneyi dedeme bin yüz liraya verebileceğini söyler. Dedem bu durumu biraz da çekinerek babasına aktarır. Rahmetli dedem babasına, “Baba, ben sana masraf yaptırmayacağım. Elbise istemem, ayakkabı istemem; ama ne olur kütüphaneyi alalım” der. Dedemin bu hevesini gören babası, merakını boşa götürmemek için kabul eder. Ertesi gün sevinçle kitapları almaya giderler, hocası da öğrencisinin bu hevesini görünce kitapları bin liraya verir. Dedem bu konuda, (Aldı veya sattı demez, hediye etti) derdi. Kitapları aldıktan sonra da mahallelerine girişini İstanbul’u fetheden Fatih gibi emin ve kararlı olduğunu latifeyle anlatırdı” diye konuştu.
Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nden 1967 yılında mezun olan dedesinin, iki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1969’da girdiği sınavı kazanıp, mezun olduğu Konya Yüksek İslam Enstitüsü “Türk Medeniyet Tarihi” dersi öğretim üyeliğine tayin olduğunu anlatan Arslan, “Türk Sanatları ve Mimarisi dersi de dedemin uhdesine verilmiş. 1979’da Erzurum Atatürk Üniversitesi İslamî İlimler Fakültesi’nde Türk İslam Sanatları ve Mimarisi üzerine doktorasını yaptıktan sonra 1982’de Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde yardımcı doçentliğe atandı. Doktora diploması haricinde 1990 yılında Selçuk Üniversitesi Türk El Sanatları Ana Sanat Dalı’nda sanatta yeterlilik diploması da aldı. Üniversitede birçok yeni imkânların hazırlanılmasında ve çalıştırılmasında rol oynadı. Selçuklu Kültür ve Medeniyetini Araştırma Merkezi’nde ve Türk El Sanatlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde yönetim kurulu üyelikleri ve uzun yıllar da başkanlığını yaptı” diyerek sözlerini sürdürdü.
Bilimsel toplantılara katılmak üzere yurtiçi ve yurt dışı birçok şehir ve ülkeyi gezip gören dedesinin her gittiği yerin sanatsal mekânlarını, tarihi yerlerini, mezarlıklarını, vefat eden büyük zevatını ziyaret eder, fotoğraflar çektiğini anlatan Arslan, “Altmış beş yıldır büyüttüğü çok geniş kütüphanesinin yanında çok büyük fotoğraf, video ve slayt arşivi de vardır. Türk kültür ve medeniyetine ait değişik konularda pek çok eseri gün yüzüne çıkardı. Osmanlılardan kalan Mevlevîhâneler ve Türk Mahallelerindeki tarihe karışmış medeniyet nişanesi olan sadaka taşları da bunlardandır” dedi.
Yaşamı boyunca pek çok ödül alan dedesinin Konya Meram Belediyesi tarafından 2004 yılında “Sanata Saygı Ödülü’ne; Konya Büyükşehir Belediyesince de 2012 yılında “Konya Kültürüne Hizmet” ödülüne layık bulunduğunu vurgulayan Arslan, “Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi ve Konya Ansiklopedisi’nde çok sayıda madde de kaleme alan dedem ile ilgili kendisini ve eserlerini konu alan iki adet bitirme tezi de yazıldı. 1996 yılında emekliye ayrıldı. Fakat otuz yıl kadar eğitmenlik yapmasına rağmen doyamadığını anlatırdı. Onun emekliliği sadece görev emekliliğiydi. Konya ve Türk bilim, kültür ve sanat hayatına dair çalışmalarını son nefesine kadar sürdürdü. Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve Yönetim Kuruluna, dedeme gösterdikleri vefadan dolayı teşekkür ediyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.
Daha sonra konuşan yazar Mustafa Sinan Ümit, merhum Hasan Özönder ile sık sık görüşerek istifade etmeye çalıştıkları belirterek, “Hocam, Konya tarihine ve kültürüne dair pek çok kişinin bilmediği konulara vakıftı. Mesela bir gün (Gazezler Camii ne demek, imi nereden geliyor?) diye sorduğumda tebessüm edip, (Gazzaz Osmanlıca’da İpekçi demektir. Bu caminin ismi de Gazzaz Camii iken, halk arasından –gazezler- diye telaffuz edilince ismi böyle olmuş) diye cevap verdi. Sonra Konya’da eskiden ipekçilik yaygın olduğunu, anlatırken, Dutlukırı’ndan, şehrin muhtelif yerlerinde yoğun olan dut ağaçlarından, İpekçi soyadını alan ailelerden örnekler verdi” dedi.
Hasan Özönder’in yıldırım düşmesi sonucu yıkıldığı söylenen İnceminare ile ilgili farklı düşünceleri olduğunu da kaydeden Ümit, “Hocam, yıldırım düşmesi halinde minarenin daha farklı şekilde zarar görmüş olması gerektiğini, minarenin insan eliyle yıkılmış olma ihtimalinin kuvvetli olduğunu yıllar önce söylemişti. Nihayet bu gerçek ortaya çıktı” diye konuştu.
Oturumu yöneten Prof. Dr. Ahmet Çaycı da, merhum Özönder’in akademik yönü ve metodolojisinden bahsederek, “Kıyıda köşede kalan pek çok önemli konuyu, Süheyl Ünver hoca gibi derinlemesine araştırıp ortaya çıkardı. Hocanın kendisine model olarak belirlediği isimim Süheyl Ünver’di. Yurt dışı bağlantıları ve araştırmaları çok önemliydi. Bu konuda öğrencisi olarak bana sürekli telkinlerde bulunurdu. Konuşmalarından Süheyl Beye çok atıf yapardı. Hocamın bazı makalelerini ben daktilo etmiştim. Çok hatıramı var. Ortaya koyduğu on sekiz tane eser var” dedi.
Özönder’in cesur ve engel tanımayan bir yönü olduğunu anlatan Çaycı, “Mum dibini ışıtmaz, cümlesini kullanıp yurt dışındaki kongreleri mutlaka takip etmemizi tavsiye derdi. Onun hızına yetişmek mümkün değil ama biz de tavsiyelerine uymaya gayrete ediyoruz.
Süheyl Ünver, Hasan Özönder ve Feridun Nafiz Uzluk’un, Türkiye’de geleneksel sanatların itilip kakıldığı, camilerin bertaraf edildiği, vakıfların dışarıda bırakıldığı dönemlerde yaptıkları çalışmalarla bu sanatları bugünlere intikal ettirdiğini anlatan Çaycı, “Asistanı olduğumda hocam, (Ahmet’ciğim ben hasbelkader bir şeyler yaptım. Senin vazifen beni geçmek) derdi ve çalışabileceğimiz kadar konu seçmemizi tavsiye ederdi” diyerek konuşmasını tamamladı.
Konuşmacıların ardından şair yazar İsmail Detseli, merhum Hasan Özönder için yazdığı şiiri seslendirdi. Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü günün konuşmacıları Prof. Dr. Ahmet Çaycı, Mustafa Sinan Ümit ve Osman Emre Arslan’a kitap takdim ederken, merhum Hasan Özönder’in oğlu Yusuf Özönder’de Güçlü’ye babasının kitaplarını hediye etti.
Kaynak: Haber Merkezi