İlk konuşmacı olan Prof. Dr. Nevin Güngör “Türk toplumunun önemli bir dinamiği olan Alevi-Bektaşi yapılanmaları da incelenmesi gereken sosyolojik olgulardan biridir. Türkdoğan’a göre, bu toplulukların sözlü kültürle sınırlı kalmış gelenekleri, bilimsel yöntemlerle ele alınmalıdır. Bunun yanında, Türkiye’de modernleşme anlayışının kılık-kıyafet düzeyine indirgenmesinin eleştirilmesi gerektiğini, modernliğin esasen fikir düzeyinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Türkdoğan, ayrıca toplumdaki gelir eşitsizliğine ve bunun doğurduğu sosyolojik sonuçlara dikkat çekmiştir. Gecekondu bölgelerinin yanı sıra lüks yaşam süren kesimlerin varlığı, toplumda bir tür kast sistemi görünümü yaratmaktadır. Bu durumun sosyolojik bütünleşmeye zarar verdiğini ifade etmiştir.
Etnik farklılaşma da Türk toplumunun karşılaştığı önemli sorunlardan biridir. Türkdoğan, azınlık-çoğunluk ayrımı üzerinden yaptığı analizlerle bu soruna bilimsel bir perspektif getirmiştir. Ancak, etnik farklılıkların milletleşme sürecindeki yeri ve etkisi, hassas bir denge gerektirmektedir.” dedi.
Prof. Dr. Orhan Gökçe “Orhan Türkdoğan, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’ten gelen düşünce mirasını bugüne taşımış, sosyoloji alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Tarih, onun Türk düşünce ve sosyolojisine yaptığı katkıları mutlaka teslim edecektir. Ortaya koyduğu tespitler ve geleceğe yönelik projeksiyonlar, zamanla daha iyi anlaşılacak ve bilim dünyasında öncü olmaya devam edecektir. Türk devletine ve toplumuna dair cesaretle sorular sormuş, çözüm önerileri sunmuş, saha araştırmalarıyla zenginleştirdiği çalışmalarıyla büyük bir külliyat bırakmıştır.
Türkdoğan’a göre toplumumuzu ve sorunlarını anlamanın yolu, tarihsel yöntemlere dayalı titiz yaklaşımlar sergilemekten geçer. O, içinde bulunduğu toplumsal gerçekliği sosyoloji disiplininin kavramlarıyla buluşturarak Türk toplumunu analiz etmiş, toplumsal sorunların çözümüne yönelik önemli perspektifler sunmuştur.
Türkdoğan, Türk toplumunun en temel probleminin milletleşme süreci olduğunu dile getirmiş ve bu sürecin Mustafa Kemal Atatürk ile başladığını ifade etmiştir. Ona göre, Atatürk’ün ve fikir babası Ziya Gökalp’in anlaşılması, bu sürecin kavranması açısından kritik öneme sahiptir. Türk sosyolojisinin milli ve inşacı yönlerini Nevin Hocamız da ifade etti. Türkdoğan’ın sosyolojisi, İbn Haldun’un asabiyet teorisine ve Ziya Gökalp’in milli hars ve millet kavramlarına dayalıdır. Bu doğrultuda, Türk milletini yeniden inşa etme çabası, onun düşünce sisteminin temel taşlarından biridir.” dedi.
İlk konuşmacı olan Prof. Dr. Nevin Güngör “Türk toplumunun önemli bir dinamiği olan Alevi-Bektaşi yapılanmaları da incelenmesi gereken sosyolojik olgulardan biridir. Türkdoğan’a göre, bu toplulukların sözlü kültürle sınırlı kalmış gelenekleri, bilimsel yöntemlerle ele alınmalıdır. Bunun yanında, Türkiye’de modernleşme anlayışının kılık-kıyafet düzeyine indirgenmesinin eleştirilmesi gerektiğini, modernliğin esasen fikir düzeyinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Türkdoğan, ayrıca toplumdaki gelir eşitsizliğine ve bunun doğurduğu sosyolojik sonuçlara dikkat çekmiştir. Gecekondu bölgelerinin yanı sıra lüks yaşam süren kesimlerin varlığı, toplumda bir tür kast sistemi görünümü yaratmaktadır. Bu durumun sosyolojik bütünleşmeye zarar verdiğini ifade etmiştir.
Etnik farklılaşma da Türk toplumunun karşılaştığı önemli sorunlardan biridir. Türkdoğan, azınlık-çoğunluk ayrımı üzerinden yaptığı analizlerle bu soruna bilimsel bir perspektif getirmiştir. Ancak, etnik farklılıkların milletleşme sürecindeki yeri ve etkisi, hassas bir denge gerektirmektedir.” dedi.
Prof. Dr. Orhan Gökçe “Orhan Türkdoğan, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’ten gelen düşünce mirasını bugüne taşımış, sosyoloji alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Tarih, onun Türk düşünce ve sosyolojisine yaptığı katkıları mutlaka teslim edecektir. Ortaya koyduğu tespitler ve geleceğe yönelik projeksiyonlar, zamanla daha iyi anlaşılacak ve bilim dünyasında öncü olmaya devam edecektir. Türk devletine ve toplumuna dair cesaretle sorular sormuş, çözüm önerileri sunmuş, saha araştırmalarıyla zenginleştirdiği çalışmalarıyla büyük bir külliyat bırakmıştır.
Türkdoğan’a göre toplumumuzu ve sorunlarını anlamanın yolu, tarihsel yöntemlere dayalı titiz yaklaşımlar sergilemekten geçer. O, içinde bulunduğu toplumsal gerçekliği sosyoloji disiplininin kavramlarıyla buluşturarak Türk toplumunu analiz etmiş, toplumsal sorunların çözümüne yönelik önemli perspektifler sunmuştur.
Türkdoğan, Türk toplumunun en temel probleminin milletleşme süreci olduğunu dile getirmiş ve bu sürecin Mustafa Kemal Atatürk ile başladığını ifade etmiştir. Ona göre, Atatürk’ün ve fikir babası Ziya Gökalp’in anlaşılması, bu sürecin kavranması açısından kritik öneme sahiptir. Türk sosyolojisinin milli ve inşacı yönlerini Nevin Hocamız da ifade etti. Türkdoğan’ın sosyolojisi, İbn Haldun’un asabiyet teorisine ve Ziya Gökalp’in milli hars ve millet kavramlarına dayalıdır. Bu doğrultuda, Türk milletini yeniden inşa etme çabası, onun düşünce sisteminin temel taşlarından biridir.” dedi.(Yunus Köroğlu)
