İki gün süren sempozyumda, bir kısmı yüz yüze bir kısmı online olmak üzere yurt içi ve yurt dışından katılan akademisyenler ve araştırmacılara tarafından 31 bildiri sunuldu.
Sempozyumda söz alan Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş sözlerine başlarken, "Gazze’de yaşayan 2,5 milyona yakın insanı; elektrikten, su, gıda ve ilaçtan mahrum bırakarak dünyanın gözü önünde; çocuk, yaşlı, kadın, hasta, sivil demeden hunharca katleden, insanlık suçu olmasına rağmen; mabetlere, hastanelere, okullara, fırınlara saldıran işgalci Siyonist İsrail’in yaptığı devlet terörünün uluslararası toplum tarafından durdurulmasını istiyoruz. Bu vahşeti ve soykırımı lanetliyor, bir an önce başkenti Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması için harekete geçilmesini arzu ediyoruz. " ifadelerini kullandı.
Altıntaş, "Büyük Selçuklu Devleti, ilim ve eğitim faaliyetlerine büyük önem vermiş ve bu doğrultuda çok sayıda medrese inşa etmiştir. Bu medreseler, farklı ilmî disiplinlerde eğitim veren önemli merkezler haline gelmiştir. Söz konusu müesseselerden beslenen âlimler; kelam, fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimlerin yanı sıra mantık, felsefe, tıp ve astronomi gibi çeşitli alanlarda eğitim vererek İslam düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. İlim ve düşünce geleneğimize yön veren ve hepsi alanında birer otorite olan; Necmüddin Ömer Nesefi, Ebû'l-Muîn en-Nesefî, Alâuddîn Semerkandî, Ebû’l-Usr el-Pezdevî, Ali b . Osman el-Ûşî, Alâeddîn el-Üsmendî, Lâmişî, Nûruddîn es-Sâbûnî, Abdülaziz b. Ömer el-Buhârî, Kâsânî, Şemsüleimme es-Serahsî, Ebü’l-Usr el-Pezdevî, Ebû İshak eş-Şîrâzî, Ebû’l-Yüsr el-Pezdevî, İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, Gazzâlî, Şehristânî, Fahreddin er-Râzî ve Zemahşerî gibi âlimler Büyük Selçuklular döneminde yaşayan âlimlerden yalnızca bir kısmını oluşturmaktadır." diye konuştu.
Açılış, protokol konuşmaları ve Prof. Dr. Cağfer Karadaş'ın "Matüridilik: Dünü ve Bugünü” başlıklı konferansıyla başlayan sempozyumun içeriği ağırlıklı olarak “Büyük Selçuklular Döneminde Hanefî-Matüridî Düşünce” ve “Büyük Selçuklular Döneminde Hanefî-Matüridî Âlimler” ana başlıkları altında gerçekleşti.
Prof. Dr. Cağfer Karadaş'ın konuşmalarından öne çıkanlar;
Sempozyumda söz alan Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş sözlerine başlarken, "Gazze’de yaşayan 2,5 milyona yakın insanı; elektrikten, su, gıda ve ilaçtan mahrum bırakarak dünyanın gözü önünde; çocuk, yaşlı, kadın, hasta, sivil demeden hunharca katleden, insanlık suçu olmasına rağmen; mabetlere, hastanelere, okullara, fırınlara saldıran işgalci Siyonist İsrail’in yaptığı devlet terörünün uluslararası toplum tarafından durdurulmasını istiyoruz. Bu vahşeti ve soykırımı lanetliyor, bir an önce başkenti Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması için harekete geçilmesini arzu ediyoruz. " ifadelerini kullandı.
Altıntaş, "Büyük Selçuklu Devleti, ilim ve eğitim faaliyetlerine büyük önem vermiş ve bu doğrultuda çok sayıda medrese inşa etmiştir. Bu medreseler, farklı ilmî disiplinlerde eğitim veren önemli merkezler haline gelmiştir. Söz konusu müesseselerden beslenen âlimler; kelam, fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimlerin yanı sıra mantık, felsefe, tıp ve astronomi gibi çeşitli alanlarda eğitim vererek İslam düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. İlim ve düşünce geleneğimize yön veren ve hepsi alanında birer otorite olan; Necmüddin Ömer Nesefi, Ebû'l-Muîn en-Nesefî, Alâuddîn Semerkandî, Ebû’l-Usr el-Pezdevî, Ali b . Osman el-Ûşî, Alâeddîn el-Üsmendî, Lâmişî, Nûruddîn es-Sâbûnî, Abdülaziz b. Ömer el-Buhârî, Kâsânî, Şemsüleimme es-Serahsî, Ebü’l-Usr el-Pezdevî, Ebû İshak eş-Şîrâzî, Ebû’l-Yüsr el-Pezdevî, İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, Gazzâlî, Şehristânî, Fahreddin er-Râzî ve Zemahşerî gibi âlimler Büyük Selçuklular döneminde yaşayan âlimlerden yalnızca bir kısmını oluşturmaktadır." diye konuştu.
Açılış, protokol konuşmaları ve Prof. Dr. Cağfer Karadaş'ın "Matüridilik: Dünü ve Bugünü” başlıklı konferansıyla başlayan sempozyumun içeriği ağırlıklı olarak “Büyük Selçuklular Döneminde Hanefî-Matüridî Düşünce” ve “Büyük Selçuklular Döneminde Hanefî-Matüridî Âlimler” ana başlıkları altında gerçekleşti.
Prof. Dr. Cağfer Karadaş'ın konuşmalarından öne çıkanlar;
Büyük Selçuklular dönemi, fıkıh mezhepleri açısından hayli dinamik bir mahiyet arz etmektedir. Bu dönem, İslam hukukunun hem teorik hem de pratik anlamda zenginleştiği bir süreç olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde yetişen fakihler, sadece Hanefî mezhebi için değil, aynı zamanda İslam hukukunun geneli için önemli eserler yazmışlardır. Fakihlerin bu eserleri, İslam dünyasının farklı bölgelerine yayılmış ve İslam hukuku üzerine yapılan çalışmalara büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, bu dönemde yetişen fakihlerin hukuki düşünce ve fetva yöntemleri, daha sonraki nesiller için bir örnek teşkil etmiştir. Büyük Selçuklular dönemindeki bu hukuki miras, İslam hukukunun tarih içindeki önemli kilometre taşlarından birini temsil etmekte ve günümüzde hala ilgiyle incelenmektedir.
Bilindiği üzere kültür ve toplum zaman içinde değişir ve gelişir. Bu değişim, özellikle İslam hukuku ve fetvalar gibi dini konularda da kendini gösterir. Büyük Selçuklular döneminde de, bu durumun yansımaları görülmüş; fetvaların içeriğinde değişiklikler gözlemlenmiştir. Bu değişiklikler tarih boyunca mezhep düşüncesinin nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olacak niteliktedir. Bu bağlamda, Mezhep düşüncesi, görüşlerin sadece devam ettirilmesi anlamına gelmemekte, aynı zamanda mezhebin genel prensiplerinin sürdürülmesini de ifade etmektedir. Büyük Selçuklular döneminde fetva veren âlimler, örf ve toplumsal ihtiyaçları göz önünde bulundurarak fetvalarını güncellemişlerdir. Bu durum, İslam hukukunun pratik uygulanabilirliğini koruma çabasının bir ürünü olarak kendisini göstermiştir.
Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin etkin olduğu alanlardan bir diğeri de kelamdır. İmam Mâtürîdî'nin özellikle kelam alanında olmak üzere İslam düşünce dünyasına katkıları oldukça büyüktür. İmam Mâtürîdî, İslam'ın temel inançlarına kelamî bir bakış açısı getirmiş ve bu sayede bölgede kelam çalışmalarının hız kazanmasına öncülük etmiştir. Mâtürîdî'nin bilgi anlayışı, kelam konularını açıklarken Hanefî kelam geleneğine derinlik kazandırmıştır. Özellikle Mâtürîdî'den sonraki dönemde kelamcılar, onun bakış açısını benimseyerek kelamî tartışmaları merkeze almıştır. Dolayısıyla Mâtürîdî'nin kelam alanındaki katkıları, İslam düşünce tarihinde önemli bir dönüm noktasını temsil etmektedir. Bu durum, İslam düşünce geleneğinin sahip olduğu zenginlik ve çeşitliliğe önemli katkılar sağlamıştır.
İslam düşünce dünyasındaki bu hareketlilik ve canlılık, ilmî münâzaraların artmasına ve farklı düşünce ekollerinin bir araya gelmesine olanak sağlamıştır. Farklı mezheplerin temsilcileri medreselerde bir araya gelerek karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmuşlardır.
İslam düşünce dünyasındaki bu hareketlilik ve canlılık, ilmî münâzaraların artmasına ve farklı düşünce ekollerinin bir araya gelmesine olanak sağlamıştır. Farklı mezheplerin temsilcileri medreselerde bir araya gelerek karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmuşlardır.
Mâtürîdî ve Eş'arî kelam ekolleri, yakın dönemlerde ortaya çıkmış olmalarına rağmen, bu iki ekol arasında somut bir görüşme veya etkileşim yaşanmamıştır. Bu durum, genellikle jeopolitik faktörlerden kaynaklanmıştır. Hanefî-Mâtürîdî ekolü, genellikle İslam dünyasının doğu bölgelerinde, özellikle Horasan ve Maveraünnehir gibi bölgelerde yoğunlaşırken; Eş'arî kelam ekolü özellikle Bağdat merkezli olmak üzere nispeten bu bölgelerin daha batısında kalan İslam coğrafyasında kendisini göstermiştir. Bu jeopolitik farklılıklar iki ekol arasında somut bir etkileşime mani olmuştur. Coğrafi mesafeler ve siyasi sınırlar sebebiyle söz konusu iki ekolün her biri kendi bağlamında gelişmiş ve İslam düşünce tarihinde çeşitliliğin ve zenginliğin simgeleri olmuşlardır.
Mâturîdîliğin temel kaynakları, önemli ölçüde Büyük Selçuklular döneminde yazılmıştır. Bu kaynaklardan beslenerek oluşan literatür, Mâturîdî düşüncesini sistematik bir şekilde açıklamakta ve bu ekolün düşünce yapılarına dair ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Büyük Selçuklular döneminde yazılan bu eserler, Mâturîdîliğin İslam düşünce tarihindeki yükselişini yansıtması bakımın dikkate değer niteliktedir.
Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin etkisini gösterdiği Büyük Selçuklular dönemi, İslam dünyasında kültürel ve mimari açıdan büyük değişimlere sahne olmuştur. Bu dönem, İslam sanatı ve mimarisine canlılık kazandırmıştır. Özellikle şehirlerde, çok değerli mimari yapılar inşa edilmiştir.
Büyük Selçuklular dönemi Hanefî-Mâturîdî düşüncesi ve İslam düşünce tarihindeki yeri, bu sempozyumun odak noktasıydı. Sempozyum, Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin ilmî, toplumsal, siyasî ve kültürel bağlamlardaki önemini vurgulamış, bu düşüncenin İslam düşünce tarihine değerli katkılarda bulunduğunu göstermiştir. Sempozyumdaki bilgi paylaşımlarının ve akademik tartışmaların alana yönelik sonraki çalışmaların derinleşmesine katkı sunacağını ve Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin daha iyi anlaşılmasına vesile olmasını temenni ediyoruz.
Sempozyum sonunda Selçuk Üniversitesi Rektörlüğümüze çok teşekkür ederiz. Ayrıca Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığımıza ve bu sempozyumdaki paydaşlarımız olan; Selçuk Üniversitesi İmam Mâtürîdî Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne, Selçuklu Araştırmaları Enstitüsüne, Özbekistan’da yer alan İmam Mâtürîdî Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Merkezine, Konya İl Müftüğüne şükranlırımızı sunar, katılımlarınızdan dolayı hepinize tekrar teşekkür ederiz. (Yunus Köroğlu)
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.