“Ramazan Aşkına” başlığıyla yapılan etkinlikler serisinin son programında “Ramazan ve İbadet Psikolojisi” Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümünden Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır konuşmasını gerçekleştirdi. Program sadece sosyal medya canlı yayını olarak izleyicilerle buluştu.
RAMAZAN VE İBADET PSİKOLOJİSİ
Dindarlık ve ibadet arasındaki bağlantıya dikkat çeken Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır ,“Allah'a inanmak zorunda mıyız? Dindar olmak zorunda mıyız? Aslında, bu konuya biraz daha detaylı yaklaşırsak, inanmak zorunda olduğumuz bir şey var, dindar olmak ise bir seçenek gibi görünüyor. Biz zaten dindar doğmuyoruz, fakat inanmak gibi bir yapıya sahibiz. Bu yapının içinde dinle buluşmak için hazırlıklıyız diyebiliriz. Yani, dindar olmak için doğuştan getirilmiyoruz, ancak dinle bütünleşmek için içimizde bir hazırlık var.Peki, dindarlık gerçekten dinin ifadesi mi? Ya da değil mi? İnanma ihtiyacı nedir? İnsanlar doğuştan inanma ihtiyacına sahiptir. Bu, insanların kültürel ve toplumsal yapılarında da görülmektedir. Her toplumun bir inanç sistemine sahip olduğunu gözlemleyebiliriz. Ayrıca, inanma ihtiyacı, ruhsal bir boyuta işaret eder. Bu ihtiyaç, dini uygulamalarla karşılanır.Dindarlık, ibadetlerle ifade edilir. İbadetler, dindarlığın tezahürleridir. Ancak, ibadet sadece namaz kılmak, oruç tutmak gibi dini görevleri yerine getirmekle sınırlı değildir. İbadet, Allah'ın rızasını gözetmek ve insanlara faydalı olmakla da ilgilidir. Olumlu ve faydalı her davranış, aslında ibadetin bir parçasıdır. İbadet sadece dar bir alanda değil, yaşamın her alanında var olan bir kavramdır.Yani, dindar olmak sadece belli ibadetleri yapmakla sınırlı değildir. Asıl önemli olan, Allah'a olan inancımızı yaşamımızın her alanına yansıtmak ve olumlu bir şekilde davranmaktır. Bu şekilde, dindarlık hayatımızın her anında var olabilir.” dedi.
Prof. Dr. Bahadır, “Allah, İnsanları ve cinleri ancak ibadet etsinler diye yarattı ama onların ibadetine ihtiyacı var mı? Aslında hayır, Allah'ın ibadete ihtiyacı yoktur, ancak insanlar için bu ibadetin büyük önemi vardır. İbadetler, Allah'ın verdiği değerler sistemini kulluk bilinciyle yerine getirmenin bir yolu olarak insanlara sunulmuştur. Modern hayatın getirdiği hız, tüketim odaklı yapısı ve içgüdüsel tatmin arayışı, ruhsal değerlerden uzaklaşmamıza neden olabilir. Ramazan ayı yaklaşırken, toplumda paylaşma ve yardımlaşma duyguları artar. Zekât, infak ve kurban gibi ibadetler, sadece bireyin ruhsal zenginliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da güçlendirir. Özellikle Ramazan ayında, fitre ve zekât gibi uygulamalarla toplumsal dayanışma en üst seviyeye çıkar. Türkiye'nin bu anlamda, dünyaya iyilik ihracatı yaptığı ve 140 ülkeye yardım ulaştırdığı belirtildi.” söyledi.
İbadetlerin hayatın her alanında güzellik kattığını belirten Abdulkerim Bahadır, insanın biyolojik, psikolojik ve sosyal arınmasına katkı sağladığını ifade etti. Özellikle, ibadetlerin insan bedenindeki dengeyi yeniden sağlamak ve ruhsal dönüşümü tetiklemek açısından önemli olduğunu vurguladı. (Yunus Köroğlu)