'SİVRİSİNEKLE MÜCADELE ETMEKTEN DAHA ZOR'
Organik atıkların olduğu bölgelerde larvaların yetiştiğini söyleyen Doç. Dr. Kavur, ”Sivrisinek larvası ile yakağan larvası birbirinden farklılık gösteriyor. Sivrisineğin larvası suda ergin forma dönüşürken, yakağanınki gübrelerin, organik atıkların, dışkıların bulunduğu ortamlarda ergin forma dönüşüyor. Sulak alanları tespit etmek, karasal ortamda bulunan organik atıkların bulunduğu yeri tespit etmekten kolaydır. Bu nedenle yakağanla mücadele etmek sivrisinekle mücadele etmekten daha zordur. Hayvan barınaklarının duvarındaki çatlaklarda gündüzü geçirip, geceleri de barındığı noktadan çıkıp, insanların kanını emiyor” dedi.
'BULAŞTIRDIĞI HASTALIKLAR DAHA GEÇ ATLATILIYOR'
Şark çıbanın deride geçmeyen yaralara neden olduğu kaydeden Doç. Dr. Kavur, ”Diğer bulaştırdığı hastalık ise kala-azar. Adana’da bu 2 hastalığı taşıyan baskın yakağan türü Phlebotomus tobbi türüdür. Bunların fiziksel olarak vermiş olduğu kan emme, kaşınma gibi rahatsızlıklardan çok, taşıdığı hastalıklar daha önemli bir konudur. Fiziksel rahatsızlıklar daha çabuk geçerken bulaştırdığı hastalıklar ise daha geç atlatılıyor. Yakağanlar ısırdığında iç organlar formu dediğimiz lenf düğümlerindeki damarları tıkayarak şişmelere, dalakta büyümeye, karaciğerde büyümeye neden oluyor” diye konuştu.
'BU CANLILARIN POPÜLASYONU BİTİRİLEMEZ AMA KONTROL ALTINA ALINABİLİR'
Larva ve erişkinlerle mücadele etmek için hayvancılıkla uğraşan kesimin daha dikkatli olması gerektiğini belirten Doç. Dr. Kavur, “Vatandaşlarımıza gübrelerin üzerine lavrasit ilacı sıkmalarını öneriyoruz. Ergin mücadelesinde ise, hayvancılıkla uğraşılan alanlarda ahırlara, eski yapıların olduğu alanlarda ise, duvar çatlaklarına insektisit ilacı uygulamasını yapabilirler. Bu canlıların popülasyonu bitirilemez ama kontrol altına alınabilir."
Kaynak: DHA
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.