Yüksekova yakınlarında 18 Mayıs 2016'da, teröristlerin saldırdığı özel harekat noktasına arkadaşlarıyla desteğe giden Akata'nın bulunduğu zırhlı araç, dönüş yolunda saldırıya uğradı.
Aracın geçişi sırasında PKK'nın yola döşediği el yapımı patlayıcıyı infilak ettirmesi sonucu şehitlerin ve yaralıların bulunduğu saldırıda, ağır yaralanmasına rağmen diğer arkadaşlarıyla beraber teröristlerle çatışan Akata, kolundan ve belinden vuruldu.
Doğum gününde gazi olan Akata, aylarca yoğun bakımda kaldı, 6 yılda ayaklarından, bacaklarından ve belinden 24 ameliyat geçirdi, vücuduna 16 platin takıldı, omurgasına saplanan mermi "felç riski" bulunduğu gerekçesiyle çıkarılamadı.
"Tekrar beni alın diye orduya dilekçe yazıyorum"
Akata, gazi olduğu gün operasyona çıkmadan önce doğum günü olduğu için en son annesiyle konuştuğunu söyledi.
O günden beri doğum gününü kutlamadığını belirten Akata, "Annem bana pasta yapacağını söylemişti. 18 Mayıs'tan beri bir daha hiç pasta yemedim. Bazen eşim yapıyor, yiyemiyorum. Ben 18 Mayıs 1992'de doğdum. 18 Mayıs 2016'da ölüp tekrar doğdum. O yüzden 18 Mayıs'ın gelmesini hiç istemem çünkü 18 Mayıs'ta şehit ve gazilerimizin acısı var." dedi.
Akata, vücudundaki mermiye, kırıklara, platinlere ve yaralara rağmen gazi olarak emekli olmayı hiç istemediğini vurgulayarak, şöyle konuştu:"Tedavilerimiz devam ederken 15 Temmuz olmuş. Genelkurmay Başkanımız Hulusi Akar ziyaretime geldiğinde 'Gazim ayağa kalk, sizin gibi yiğit personele ihtiyacımız var.' dedi. 'Komutanım ayağa kalkarsam beni alacak mısınız?' diye sorduğumda bana söz verdi ancak engelim yüzde 68 olduğu için ordu beni yeniden alamadı. Belimdeki kurşunu çıkaramadılar. Sol kolumda hareket kısıtlılığı var. Vatan sağ olsun. Her şeye rağmen düzenli olarak her ayın başında, 'tekrar beni alın' diye orduya dilekçe yazıyorum. Masa başında dahi olsa en azından kendi kamuflajımı giyip görev yapmak istiyorum. Bu duyguyu anlatamam."
Vatan sevgisini ve gazilik mirasını dedelerinden aldığını anlatan Akata, şöyle devam etti:
"Benim dedemin dedesi, Çanakkale gazisi ve İstiklal şehidi. Onun madalyasını da göğsümde taşıyorum. Onun oğlunun oğlu da Kıbrıs gazisi ve ben de onların torunuyum. Ben de terörle mücadele gazisiyim. Bizim ailemizde şehit de bitmez, gazi de bitmez. Benden önce ailemizde gaziler ve şehitler vardı. Benden sonra da olacak. Dedemizin Çanakkale gazisi olduğunu biliyorduk ama şehit olduğunu ve madalyası olduğunu, Genelkurmay raporlarından öğrendik. Raporlarda bacağının Çanakkale Savaşı'nda koptuğu ve ayağına tahta bağlayarak Kurtuluş Savaşı'na katıldığı yazıyordu. Bu bayrakta atalarımızın kanı var. Dedelerimin, benim kanım var. Çocuklarımın, torunlarımın kanı da olacak."
Akata, hem fiziki hem de ruhsal iyileşme sürecindeki zorluklarla eşi ve çocukları sayesinde başa çıkabildiğini dile getirdi.
"Gazi eşiyim, demenin onuru ve gururu da bambaşka"
Akata'nın eşi Billur Gizem Akata da vatan için canını feda etmekten korkmayan kocasıyla gurur duyduğunu söyledi. Çok zorlu süreçlerden geçtiklerini ancak hepsini birlikte atlattıklarını anlatan Akata, "Gazilik, eşime dedesinden miras kalma. Bir oğlum var onun da eşimin izinde yürümesini temenni ediyorum. Eşimle gurur duyuyorum. Biz birbirimizi çok fazla görmeden ama çok severek evlendik. Bu zamana kolay gelmedik. Ben hiçbir zaman vazgeçmedim. Çok mutluyuz. Gazi eşiyim, demenin onuru ve gururu da bambaşka çünkü eşim vatanı için hayatından, canından bir parça bıraktı." ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.