Marsh McLennan ve Zurich Sigorta Grubu ile hazırlanan, kısa ve uzun vadeli en büyük 10 küresel riskin tespit edildiği rapor, Londra'da düzenlenen basın toplantısında duyuruldu.
Hayat pahalılığı kısa vadede en büyük küresel risk
Birbirine bağlı küresel risklere karşı uyarıda bulunulan rapora göre, salgın ve savaş, Avrupa'da enerji, enflasyon, gıda ve güvenlik krizlerini zirveye taşıdı.
Bu krizler nedeniyle kısa vade olarak tanımlanan gelecek 2 yıllık dönemde, hayat pahalılığı en büyük küresel risk olarak görülüyor.
İklim krizi, uzun vadede en büyük küresel risk
Doğal afetler ve aşırı hava olayları kısa vadeli riskler arasında ikinci sırada yer alırken, jeo-ekonomik çatışma üçüncü, iklim değişikliğini azaltmada başarısızlık dördüncü ve toplumsal kutuplaşma beşinci sırada bulunuyor.
İklim değişikliğini azaltmada başarısızlık, uzun vadede ise en büyük küresel risk olarak öne çıkıyor.
İklim değişikliğine uyumda yaşanabilecek başarısızlık en büyük ikinci küresel risk olarak görülürken, doğal afetler, biyoçeşitlilik kaybı ve çevrenin tahribatı ilk 5 küresel risk arasında yer alıyor.
Hedef, risklere karşı küresel iş birliği
Büyük çaplı mecburi göç, toplumsal yozlaşma ve kutuplaşma, geniş çaplı siber suçlar ve siber güvenlik, jeo-ekonomik gerilim, büyük çaplı çevre tahribatı da uzun vadeli en büyük 10 küresel risk arasında bulunuyor.
Mevcut kısa vadeli risklerin, uzun vadeli riskleri önlemeye yönelik çabalara karşı tehdit oluşturduğu düşünülürken, bu risklere karşı küresel iş birliğinin hızlandırılmasına ve liderlerin kararlılıkla aksiyon almasına ihtiyaç duyuluyor.
Büyük çapta politika değişikliği ve yatırım gerekiyor
WEF Genel Müdürü Saadia Zahidi, enerji, gıda, borçlanma ve afetlerin ağırlıklı olarak kısa vadeli riskleri oluşturduğunu söyledi.
En kırılgan toplumların bu krizler nedeniyle aynı anda sorunlar yaşadığını ifade eden Zahidi, “Bilinen ve giderek büyüyen küresel risklerin oluşturduğu bu toksik durumda, yeni bir askeri çatışma veya yeni bir virüs kesinlikle yönetilemez. İklim ve insani gelişim, dünya liderlerinin endişelerinin merkezinde olmalı ki gelecek şoklara karşı direnci artıracak adımlar atmalı.” dedi.
‘Politika değişiklikleri ve yatırımlar’
Zurich Sigorta Grubu Sürdürülebilir Risk Direktörü John Scott ise iklim değişikliğinin etkileri, biyoçeşitlilik kaybı, gıda güvenliği ve doğal kaynakların kullanımı arasındaki ilişkinin tehlikeli bir noktaya geldiğini vurgulayarak, “Önemli çapta politika değişiklikleri ve yatırımlar olmadan bu durum ekosistemdeki çöküşü hızlandıracak, gıda tedarikini tehdit edecek, doğal afetlerin etkisini artıracak ve iklim değişikliğini azaltmak için atılan adımları sınırlayacak.” ifadelerini kullandı.
"İyimser olmak için birkaç sebep var"
Buna rağmen bu risklere karşı alınacak aksiyonların hızlandırılmasıyla küresel sıcaklık artışını yüzyıl sonunda hala 1,5 dereceyle sınırlandırmak için fırsat olduğunu belirten Scott, “Yenilenebilir enerji kaynaklarında son dönemde görülen kapasite artışı ve elektrikli araçların hızlı yayılımı bu konuda iyimser olmak için nedenlerimiz.” dedi.
"Hiçbir ülkenin krizlere karşı bağışıklığı yok"
Marsh Kıta Avrupası Risk Yönetim Lideri Carolina Klint ise 2023'ün gıda, enerji, ham madde ve siber güvenliğe ilişkin risklerin arttığı bir yıl olacağını, bu durumun küresel tedarik zincirindeki aksaklıkları artıracağını ve yatırım kararlarını etkileyeceğini söyledi.
Hiçbir ülkenin bu sorunlara karşı "bağışıklığının" olmadığını belirten Scott, "Öte yandan, birçok ülkenin sanayi üretimini sürdürebilmek ve elektrik kesintilerini önlemek için kömür kullanımına yöneldiğini görüyoruz. Bu kısa vadeli bir krizi çözmek için atılan bir adım olsa da uzun vadeli taahhütleri tehlikeye atıyor." diye konuştu.
Scott, ülkeler ve kurumların mevcut ekonomik koşullarda sadece kısa vadeli risklere odaklanmaması gerektiğini vurgulayarak, "Uzun vadeli risklere karşı stratejiler geliştirilmesi ve yapısal bir dönüşüm sağlanması için de aynı anda adımlar atılmalı." dedi.
Kaynak: