Türkiye, İsrail'in Gazze'de işlediği soykırıma sessiz kalmıyor.
Her platformda Gazze'de yaşananları anlatan ve masumların yanında olan Türkiye, yeni bir karar daha aldı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin soykırım davasına müdahil olacağını açıkladı.
Bakan Fidan açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
"Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'na açtığı davaya müdahil olmaya karar verdik"
Şu ana kadar biliyorsunuz sadece iki ülke, Nikaragua ve Kolombiya bu konuda somut bir tutum aldı, başvuruda bulundu. Biz de bugün yaptığımız değerlendirmelerin neticesini sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettik ve alınan siyasi karar gereği buradan ilk kez duyurmak istiyorum.
Türkiye olarak Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davaya müdahil olmaya karar verdik. Bu adımla Uluslararası Adalet Divanı önündeki sürecin doğru yönde ilerlemesini temenni ediyoruz. Esasen ifade ettiğim gibi bu başvurumuza yönelik çalışmalarımız çok uzun süredir devam etmekteydi. Biz bundan sonra bu siyasi karar Cumhurbaşkanımız tarafından alındıktan sonra, şu anda bütün dünyaya duyurulduktan sonra hukuki çalışmalarımızı tamamlayacağız.
Bütün dost ve müttefik ülkelerle bu konuda daha fazla ne yapabilir, daha fazla hangi ülkeler başvuruda buluna bilir onun çalışması içinde olmaya devam edeceğiz. Çalışmamızın hukuki metni tamamlandığı zaman da alınmış bu siyasi kararı fiiliyata geçirmek için resmi müracaatımızı Uluslararası Adalet Divanı'na yapacağız. Türkiye olarak her durumda Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz.
"Uluslararası toplum daha neyi beklemekte?
21. yüzyılda Gazze'de açlıkla ölümler yaşanırken, İsrail ordusunun çekildiği yerlerde toplu mezarlar ortaya çıkarken, kadın, çocuk, hasta, yaşlı demeden siviller hedef alınırken, uluslararası toplum daha neyi beklemekte? Artık zorlayıcı tedbirlerin gündeme gelmesi gerektiği ortadadır. İsrail'in Filistin halkını boyunduruk altına alma ve topraklarından sürme çabasını ne Filistinliler ne Türkiye ne de adalet ve hukuk arayışında olan diğer ülkeler ne de uluslararası toplum vicdanı kabul etmeyecektir.
Bir tercihle karşı karşıyayız. Ya hukuktan ve insanlıktan yana olacağız ya da zulmün yol açtığı sorunların bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. Bu hususu özellikle İsrail'in suçlarına kefil olan, ancak tüm uluslararası sistemi ve güvenliği tehlikeye atan ülkelere ikaz olarak bir kez daha vurgulamak istiyorum.
"Gazze'de akan kan yalnızca Filistinlilerin kanı değildir"
Krizin başından beri Gazze'de yaşanan bu insanlık trajedisinin dünyanın dört bir yanında toplumsal olayları tetikleyebileceğini önceden söyledik, uyardık. Bugün görüyorsunuz İsrail'e koşulsuz şartsız destek olan ülkelerde halk sokaklara dökülmüş durumda. Daha da vahim bir noktaya gelmemek için bu ülkelerin bir an evvel uyanması gerekiyor. Gazze'de akan kan yalnızca Filistinlilerin kanı değildir. Gazze'de insanlık bir sınav vermektedir.
"İsrail'in bu cürümleri hakkında Uluslararası Adalet Divanı'nda devam eden süreçler mevcuttur"
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları vicdanlarda yargılanmakta ve mahkum edilmektedir. Şüphesiz bu saldırıların hukuki düzlemde de yargılanması gerekmektedir. İsrail'in bu cürümleri hakkında Uluslararası Adalet Divanı'nda devam eden süreçler mevcuttur.
Güney Afrika'nın başvurusunun hemen ardından 3 Ocak 2024'teki açıklamamızla bu başvuruyu memnuniyetle karşıladığımızı kaydetmiştik. Güney Afrika'nın bu başvurusunun ardından uluslararası toplumun nasıl bir tepki alacağı, Türkiye'nin bu durumdaki müdahalesinin nasıl olması gerektiği konusunda da Cumhurbaşkanımız tarafından verilen bir talimat mevcuttu.
Biz ilk günden itibaren bu konuda iki yönlü bir çalışma sürdürdük. Birincisi hukukçularımızla da bir araya gelerek Türkiye'nin Güney Afrika'yı destekler şekilde davaya müdahil olması, hukuken nasıl ve hangi gerekçelerle mümkün olarak onu çok detaylı bir araştırma sürecine girdik.
"Bazı ülkeler de bu konuda tavır almaya hazır hale gelmiş durumdalar"
İkincisi de sadece Türkiye değil, uluslararası toplumun diğer üyelerinin de bu davaya müdahil olmaları, müdahil olma şartları ve müdahil olmayla ilgili düşünceleri konusunda da çok ciddi görüş alışverişinde bulunduk. Geçen süre içerisinde hukuki cephede bakanlık hukukçularımız, Adalet Bakanlığımız, üniversitelerdeki hocalarımız hep beraber çok yoğun bir çalışma yaptılar.
Çalışmalarımızı belli bir noktaya getirdik. Buna paralel olarak ikinci kulvarda da son olarak Riyad'da yaptığım gibi özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ülkeleri başta olmak üzere Filistin'i devlet olarak tanıyan diğer ülkelerle yaptığımız görüşmelerde de şunu gördük. Bazı ülkeler de bu konuda tavır almaya hazır hale gelmiş durumdalar.
Kaynak: AA