Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"16’ncı seçim zaferimize hep birlikte ulaşacağız"
Ramazan ayı boyunca 81 ilimizin tamamında teşkilatlarımız tarafından gerçekleştirilen iftar ve sahur programları için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Gündüz başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar süren bu programlar, salgın döneminde mesafeli durmak mecburiyetinde kaldığımız milletimizle yeniden hasret giderme, yeniden kucaklaşma vesilesi oldu. Genel Merkezimizle, il ve ilçe teşkilatlarımızla, kadın kollarımızla, gençlik kollarımızla seferberlik ruhuyla çalıştığımızda milletimizin gönül kapılarının bize açık olduğunu gördük. İnşallah bu tempoyu hiç düşürmeden, sürekli yeni araçlar ve yöntemlerle zenginleştirerek çalışmalarımızı 2023 Haziran’ına kadar sürdüreceğiz.
Önümüzdeki yaklaşık 1 yıllık süreyi en güzel şekilde değerlendirerek 16’ncı seçim zaferimize hep birlikte ulaşacağız.
"Her seçim tarihidir, her seçim kritiktir"
Elbette her seçim önemlidir. Her seçim tarihidir, her seçim kritiktir. Hatırlayınız 2002 Kasım seçimleri ülkemiz için tarihi bir dönüm noktasıydı. Hatırlayınız 2007 seçimleri, vesayetle mücadelemizle yeni bir safhaya geçmemizi sağlamıştı. Hatırlayınız 2011 seçimleri eser ve hizmet siyasetimizi zirveye taşımıştı. Yine hatırlayınız 2015 seçimleri ülkemizi yeniden eski günlere döndürmek isteyenlerle hesaplaşma zeminine dönüşmüştü. 2018 seçimleri darbe teşebbüsünün ve yeni yönetim sistemine geçişimizin ardından girdiğimiz ilk imtihandı. Her mahalli idareler seçimi, her halkoylaması da benzer misyonlara sahipti. İnşallah 2023 seçimleri de hem ülkemizin AK Parti hükümetleri dönemindeki kazanımlarının bir muhasebesi hem de 2023 vizyonumuzun habercisi olarak siyasi tarihimize nakşedilecektir.
"Küresel kriz, ülkemizin önüne tehditler yanında önemli fırsatlar da çıkardı"
Tabii bu seçimlere küresel krizlerin dünyadaki yönetim ve ekonomik sistemini kökünden sarstığı bir dönemde giriyoruz. İlk işareti 2008 küresel finans kriziyle başlayan, salgınla yeni bir merhaleye ulaşan bu büyük sarsıntı, Ukrayna-Rusya savaşıyla güvenlik boyutu da kazındı. Küresel kriz, ülkemizin önüne tehditler yanında önemli fırsatlar da çıkardı. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve kalkınma altyapısı sayesinde pek çok sınamayı başarıyla verdik. Vesayet düzeniyle ve darbe heveslileriyle mücadele ederek milli iradenin üstünlüğünü tartışmasız bir şekilde tesis ettik.
"Vatan topraklarının her karışını eserlerimizle donattık"
Ülkemizin asırlık geri kalmışlığını ortadan kaldıracak eser ve hizmetleri her alana teşmil ederek adım adım hayata geçirdik. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, tarımdan spora, tüm dış politika, her alanda, milletimizin en üst standartlarda hizmet alabileceği imkanları sağladık. Vatan topraklarının her karışını eserlerimizle donattık. Terör örgütlerinin başını hem sınırlarımız içinde hem sınırlarımız dışında ezerek vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini, istikbal kaygısını ortadan kaldırdık. Kimi küresel dengesizliklerden kimi ülkemize kurulan ekonomik tuzaklardan kaynaklanan dalgalanmalara rağmen milletimizin refah seviyesini geçmişle mukayese edilemeyecek derecede yükselttik.
"Bu seçim, AK Parti için Tayyip Erdoğan için değil, Türkiye için önemlidir"
Kendi güvenliğiyle, kendi yönetimiyle, kendi ekonomisiyle ilgili kararların başka yerlerde verildiği Türkiye’yi sadece vatandaşlarının değil, bölgesindeki tüm kardeşlerinin, dünyadaki tüm mazlumların umudu bir ülke haline getirdik. Şimdi işte tüm bu emeklerin, tüm bu mücadelelerin, tüm bu fedakarlıkların, tüm bu altyapının asıl meyvesini toplayacağımız büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını tamamlayacağımız bir dönemin eşiğindeyiz. 2023 seçimlerinin öncekilere göre farkı oradan geliyor. Bu seçim, AK Parti için Tayyip Erdoğan için değil, Türkiye için önemlidir.
"Bu zat hiçbir Birleşmiş Milletler toplantısını takip etmemiş"
Türkiye’nin gelişmekte olan ülke zincirini kırıp dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi 2023’te yapılacak tercihe bağlıdır. Çünkü bu bizim hedefimiz, bizim hayalimiz, bizim çabamız.
Muhalefet tarafının yavrularıyla beraber ülkemize tek taahhüdü, Türkiye’yi 20 yıl öncesine götürmek, yapılmış olan her şeyi mümkünse yıkmak, yıkamadıklarını da devre dışı bırakmaktır. Daha vahimi Kılıçdaroğlu, muhalefet adına yeni ve daha iddialı bir hedef ortaya koydu. Kılıçdaroğlu, ülkeye eser ve hizmet vermeye değil, kavga etmeye geldiğini açıkça söyledi.
Bu zatın bizimle, partimizle, hükümetle ilgili eleştirilerine bakıyor, gerektiğinde hak ettiği cevabı da veriyoruz. Ancak uzunca bir süredir bu zatın söylediklerinin yarısı yalan yarısı yanlış. Mesela dün Meclis’te çıkmış ‘Tayyip Erdoğan, Suriye meselesini Birleşmiş Milletler’de gündeme getirdi mi?’ diye soruyor. Eline diline dursun. Defaatle anlaşılan o ki bu zat hiçbir Birleşmiş Milletler toplantısını takip etmemiş. Tabii bunların gözü var görmez, kulağı var görmez. Çünkü bunların kalpleri mühürlü.
"Bu adamın neyden haberi var ki?"
Yine dün çıkmış, ‘Tayyip Erdoğan bu meseleyi Avrupalılarla hiç konuşmadı’ diyor. Avrupa ülkeleriyle bu konuda yüzlerce, belki binlerce görüşme yaptığımızdan, müzakereler yürüttüğümüzden, bize verilip de tutulmayan söyleyip de tutulmayan sözleri yüzlerine vurduğumuzdan muhakkak haberi yok. Gerçi bu adamın neyden haberi var ki?
"Tüm uluslararası güçlerin maşalığını yaptığının şahidiyiz"
Kimi mahkeme kararlarıyla ilgili belgelerle, kimi tarafların açık beyanıyla yanlışlığı ispatlanmış iftiraları tekrarlayıp durmak dışında bu zat ne bilir ki? Devlet yönetmek adına bildiği tek şey de hastanelerinde insanların rehin kaldığı, kasasını emekli maaşlarını ödeyemeyecek hale getirdiği SSK Genel Müdürlüğüdür. Sürekli örnek verdiği bürokratik kariyeri ülkemizin en büyük utanç sayfalarından biridir. Bunca yıllık siyasetçiliği döneminde de kendisinin ülkenin ve milletin herhangi bir meselesi hakkında dişe dokunur, sadra şifa olacak herhangi bir tespitine ve teklifine rastlamadık. PKK’sından FETÖ’süne ve DHKP-C’sine kadar pek çok terör örgütüyle ülkemizle ve bölgemizle ilgili alçakça niyetleri olan tüm uluslararası güçlerin maşalığını yaptığının şahidiyiz.
Bu adamı nerede görürsünüz? Ankara’dan İstanbul’a teröristlerle kol kola yürüdüğünü görürsünüz. Yine oralarda çadır kurduğunu görürsünüz. Bu adamı nerede görürsünüz? Bütün bu teröristlere yandaşlarıyla beraber onların cenaze törenine katıldığını görürsünüz. Bu tür bir insandan yalandan talandan başka ne beklenebilir.
"Meydan okumasını ben farklı bir yere koyuyorum"
Türk siyasetini dizayn etmeye yönelik sinsi bir projenin aparatı olarak geldiği CHP Genel Başkanlığı koltuğunu da bugüne kadar hep aynı amaçla kullanmıştır. Ne söylersek söyleyelim, hangi belgeyi ortaya koyarsak koyalım, kendine verilen göreve uygun şekilde kafasında inşa ettiği dünyada yaşamayı sürdüren bu profilin takdirini ben milletime bırakıyorum. Hiçbir terör örgütüne, hiçbir Türkiye düşmanına kullanmadığı ifadelerle bize saldırmayı siyaset sanan bu zavallı zatın dünkü hezeyanlarına da parti sözcümüz az önce gerekli cevapları zaten verdi.
Bu tablo karşısında kendisinin artık siyasetin değil, bu işin mütehassısı tabiplerin konusu olduğuna karar verip işimize bakıyoruz.
Ancak bu zatın geçtiğimiz haftalarda ifade ettiği ‘Kavga etmeye geliyorum.’ Bu sözü ve bununla bağlantılı olarak dile getirdiği, ‘Ya bana katılın ya önümden çekilin.’ meydan okumasını ben farklı bir yere koyuyorum. Siyasette mücadele anlamında kavga elbette vardır. Bizim 40 yılı aşan siyasi hayatımız hep bununla geçti. Milletimizin ortak değerlerini oluşturan inancımız ve kültürümüz adına ülkemizi kalkındırmak için gerektiğinde yedi düvelle kavga ettik. Milli iradeyi korumak, milletin emanetine sahip çıkmak için gerektiğinde canımız pahasına bir mücadele ortaya koyduk.
Bu FETÖ’cüler kaldığımız yeri gelip bombalamadılar mı? Gelip orada bizim yanımızdaki korumalarımızı şehit etmediler mi? Biz Atatürk Havalimanı’na geldiğimizde on binler oradaydı ama bu Bay Kemal, tankların arasından FETÖ’cülerin desteğiyle çıkıp oradan Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine gitti. Bu böyle ürkek, korkak, pısırık, zavallı birisidir. Daha sonra da diyor ki utanmadan, ‘haberim olsaydı ben de beklerdim’ diyor. Orada on binler neyi bekliyor? Sende öyle bir yürek, ciğer yok ki ya. Neyi toparlayacaksın, neyi bekleyeceksin?
"Göreve geldiğimizden bu yana terörün kökünü kazıdık mı, kazıdık"
Bu yeri geldi vesayet odaklarıyla, yeri geldi terör örgütleriyle kavga ettik. Biz ettik, biz. Sen edemezsin. İşte elhamdülillah göreve geldiğimizden bu yana terörün kökünü kazıdık mı, kazıdık. Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te bütün buralarda kazıdık mı? Elhamdülillah kazıdık. Kazımaya devam ediyor muyuz? Ediyoruz. Sınır içinde, sınır dışında, her şeye rağmen.
Başta Amerika olmak üzere, Avrupa’nın değişik ülkeleri binlerce tır dolusu silah, araç, gereç, mühimmat, her şeyi Türkiye’nin içindeki teröristlere gönderdiler. Biz kendileriyle bunun da mücadelesini verdik. Bu silahları kime gönderiyorsunuz? Hani sizin terörle mücadeleniz vardı? Bu terörle, teröristlerle mücadeleyi nerede, kiminle yapıyorsunuz? Biz sizinle NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. NATO’da beraber olduğunuz Türkiye’ye tehdit oluşturan bu ülkelere siz kalkıp da en ufak bir dirsek gösterdiniz mi? Yok… Onlarla da mücadeleyi sınır boylarında da olsa biz verdik. Hala veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz.
Tabii bunların sözlerine güven olmaz. Bunlar koalisyon güçleri derler, yine bizim için tehdit oluştururlar, bunlar bizim bu işlerle alakamız yok derler tehdit oluştururlar. Ne yazık ki hiçbirine güven olmaz. Öyle de olsa böyle de olsa biz bildiğimiz yoldan sapmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.
"Türkiye’yi teslim almaya çalışan hainlerle mücadele ettik"
Gün oldu Türkiye’nin istikbal ve istiklaline kast eden şer güçlerle de kavga ettik. Gün oldu ülkemizin vizyon projelerini engellemeye çalışan bürokratik oligarşiyle de kavga ettik. Gün oldu Türkiye’yi tapulu mülkü görüp insanımıza tepeden bakan, kömürcü, makarnacı diyen milletimizi aşağılayan elitist zihniyetle de kavga ettik. Son olarak da 15 Temmuz gecesi korkaklar televizyon karşısında kahvesini yudumlarken biz milletimizle omuz omuza vererek, Türkiye’yi teslim almaya çalışan hainlerle mücadele ettik.
"Bunlar milletle kavga etmeye geliyor"
Millete ve memlekete hizmet yolculuğumuzda sayısız haksızlığa, zorbalığa, hukuk katliamlarına maruz kaldık ama yola çıkarken söylediğimiz gibi kefenimizi giyerek çıktığımız bu kutlu mücadelenin hiçbir safhasında hamdolsun milletin bize sandıkta verdiği emanete gölge düşürmedik. Vatanımızın bekasına, milletimizin huzuruna, insanımızın birlik, beraberlik ve kardeşliğine asla halel getirmedik. Peki, bunlar kiminle kavga etmeye geliyor? CHP’nin geçmişine, bu zatın tıynetine baktığımızda kiminle kavga etmeye geldiği açıkça görünüyor.
Bunlar milletle kavga etmeye geliyor. Bunlar milletin hak ve özgürlük kazanımıyla kavga etmeye geliyor. Bunlar ülkeye kazandırdığımız eser ve hizmetleri yerle yeksan etmenin kavgasını vermeye geliyor. Bunlar Türkiye’yi yeniden tek parti faşizmi utancına geri döndürmek, zulmü, yokluğu, yoksulluğu, sefaleti hortlatmak için kavga etmeye geliyor. Bunlar ülkemizin başını bölgesinde ve dünyada eğecek kepazelikler sergilemeye geliyor. Velhasıl bunlar yeniden milletin başına bela olmaya geliyor. Buna izin vermeyeceğiz.
Milletimize sözümüz var. Bunların o yılan dillerinin, riyakar yüzlerinin, sahte söylemlerinin ardındaki gerçek karakterlerini, gerçek niyetlerini göstererek 20 yıldır hep yaptığımız gibi tamamını da Allah’ın izniyle hep birlikte sandığa gömeceğiz.
"Biz sizin ne olduğunuzu biliyoruz"
Muhalefet diye karşımıza dikilenler bizim bir şey yapmamıza kalmadan kendi kendilerini ifşa etmeye başladılar. Masa diye kurdukları 6 benzemez ittifakı, daha seçimleri bile görmeden zangır zangır titremeye, sağından solundan dökülmeye başladı. Daha ortak aday belirleme dirayetini bile gösteremeyenlerin, ülkenin hiçbir kritik meselesinde kararlı tutum ortaya koyamayacaklarını görmek için allame olmaya gerek mi var?
Muhalefet diye ortada salınanların ne dediklerine, yaptıklarına bakıyoruz, karşımıza çıkan manzara ise şu: Kimi çıkıyor ülkemizin iftihar vesilesi eserlerine, hizmetlerine sataşıyor, kimi çıkıyor vatandaşlarımızın inanç özgürlüklerine, eğitim ve kıyafet haklarına dil uzatıyor. Ama bunlar cambaz. Sürekli kılık kıyafetle hep savaşmışlardır ama şimdi bakıyorsunuz bunlar vitrin için bazı için bazı siparişler veriyorlar ve bu siparişleri de vitrinlerde sergiliyorlar. Biz sizin ne olduğunuzu biliyoruz. Siz bir gün bakarsınız rozet takarsınız öbür gün o hanım kardeşimizin rozetini söker alırsınız. Siz busunuz.
Kimi çıkıyor sığınmacı düşmanlığı üzerinden insani tüm değerleri ayaklar altına alan nefret suçları işliyor, kimi çıkıyor artık gizleyemediği kibriyle, nobranlığıyla, hırsıyla herkesi ötekileştiriyor, herkese parmak sallıyor. Kimi çıkıyor kifayetsizliğini, kabiliyetsizliğini, zihninin ve kalbinin boşluğunu başkalarına suç atarak gizlemeye çalışıyor. Kimi çıkıyor siyasi ve ekonomik krizlerin ateşiyle yanan dünyada ülkemizin verdiği mücadeleye köstek oluyor. Kimi çıkıyor mumu yatsıya kadar yanmayan tiyatrovari gösterilerle sahte gündemler oluşturma peşine düşüyor.
"Biz o muhacir ve ensar kültürünü bilerek yetiştik"
Kardeşlerim, bakın tekrar söylüyorum. Ülkemizde şu anda muhacir olarak bulunan bu insanları biz ne Bay Kemal’in dedikleriyle ne onun yandaşlarının dedikleriyle bu ülkeden, bu görevde olduğumuz sürece geri itmeyiz, ötelemeyiz. Bay Kemal, senin dün söylediğin bugün yoktur. Ama biz farklı bir medeniyetten geliyoruz. Ve bu medeniyette muhacirlik var, ensarlık var. Biz o muhacir ve ensar kültürünü bilerek yetiştik. Onun için de biz şu anda adeta ölümden ölüm beğen diyenlerin kovduğu ve ülkelerinden kaçıp bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı nasıl açtıysak bundan sonra da yine aynı şekilde korumaya devam edeceğiz.
Şunu özellikle vurguluyorum. Bu kardeşlerimizden kendi tasarruflarıyla, kendi inisiyatifleriyle geri dönmek isteyenler olduğu zaman zaten onlar geri döneceklerdir. Ama biz asla onları Boraltan Köprüsünde olduğu gibi silahla, silah dayayarak düşmana teslim etmeyiz Bay Kemal, bunu böyle bilesin.
"Allah’ın izniyle siz bu kardeşlerimizi bu ülkeden geri gönderemeyeceksiniz"
Boraltan Köprüsünde ne demişti o kardeşlerimiz o zaman? “Siz bizi bu Ermenilere teslim etmeseydiniz de bizi siz öldürseydiniz” demişlerdi. Bunların farkı var mı? Aynı zihniyet. Şimdi de bunlar yine aynısını yapıyorlar. Biz görevde olduğumuz sürece Bay Kemal, yandaşların da dahil hepinize birden sesleniyorum. Allah’ın izniyle siz bu kardeşlerimizi bu ülkeden geri gönderemeyeceksiniz. Şu an itibarıyla da bunu öğrenen, bunu bilen, bunu duyan gerek Suriyeli gerek Iraklı gerek Afgan hepsi, bir gönül huzuru içerisine giriyorlar. Neden? Çünkü onlar ülkelerinden kaçışları, Türkiye’ye gelişleri, hepsi sadece bir sığınmadır. Bizler, bu muhacir kardeşlerimize ensar görevini yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
"Milletimizle gönül bağımızı koparmadıkça Allah’ın izniyle yolumuz açıktır"
Biz haktan, hakikatten yana baktıkça, istikametimizi şaşırmadıkça, milletimizle gönül bağımızı koparmadıkça Allah’ın izniyle yolumuz açıktır. Siyasi hayatımız boyunca böyle niceleri çıktı karşımıza. Kiminin ardında vesayet güçleri, kiminin ardında emperyal düzen, kiminin ardında bilmem hangi karanlık mihrak vardı. Günün sonunda ayakta sadece ülkemize kazandırdığımız eserler ve milletimize yaptığımız hizmetlerle biz kaldık.
İşte 18 Mart Çanakkale Köprüsüyle dönemin en son taşlarını diktik, dikiyoruz. Ardından Tokat Havalimanının açılışını yaptık. Hamdolsun onunla kalmadık, yola devam ediyoruz. Şimdi dünyada 5 tane deniz üzerinde havalimanı var. Bunun iki tanesi Ordu-Giresun Havalimanı ve şimdi sonuncusu da Rize-Artvin Havalimanı. Rize-Artvin Havalimanı da Allah’ın izniyle Cumartesi günü açılışını yapacağız. Biz eser üretiyoruz laf değil Bay Kemal. Bir dikili mumun var mı onu göster. Şu yönetiminde olan büyükşehir belediyelerinde neler yaptın bir de bunları anlat ya. Şunu yaptık de, şu eseri diktik de. Yok… Bunlar sadece yapılanları hakaretle vesaire eleştirmektir.
"Durmadan, usanmadan yolumuza devam edeceğiz"
İnşallah bu eserlerle kalmıyoruz. Bir taraftan otoyollarımızı, otobanlarımızı devam ettiriyoruz. Tünellerimizi aynı şekilde devam ettiriyoruz. Durmadan, usanmadan yolumuza devam edeceğiz. Yeter ki biz Allah’ın rızasından başka bir gaye gütmeyelim. Yeter ki biz milletin desteğinden başka dayanak aramayalım, yeter ki biz insanımızın hayallerini hayata geçirmekten başka heveslere kapılmayalım. Yeter ki biz çalışalım, çabalayalım, üzerimize düşenleri hakkıyla yapalım. Gerisinin kendiliğinden geldiğini, gönül kapılarının açıldığını, yüreklerin ferahladığını, bereket yağmurlarının üzerimize yağdığını, işlerimizin kolaylaştığını, ufkumuzun genişlediğini hep birlikte göreceğiz.
Rabbimiz, ‘insan için ancak çalıştığı kadarı vardır’ buyuruyor. Yine rabbimiz, ‘her zorlukla beraber bir kolaylığın da olduğunu, bir işi bitirince hemen diğerine koyulmamız gerektiğini’ bizlere emrediyor. Bize rehber olarak rabbimizin bu müjdeleri yeter. Teşkilatımıza, davamıza gönül vermiş tüm kardeşlerime ben güveniyorum. Sadece Türkiye’nin değil, gözünü ve kalbini bu ülkeye dikmiş koskoca bir coğrafyanın umudu olarak bugünlere gelmiş bir AK Parti için her seçim yeni bir başlangıçtır. İnşallah önümüzdeki seçimi de hep beraber böyle bir yeni başlangıç haline getireceğiz.
"Bugün önümüzde duran engelleri de yine biz aşıp geçeceğiz"
Ülkemizin asırlık meselelerini nasıl çözdüysek, bugünkü sıkıntıların üstesinden de yine unutmayın biz geleceğiz. Milletimizi asırlık özlemlerine nasıl biz kavuşturduysak gençlerimizin ufkunu da yine biz aydınlatacağız. Ayağımıza vurulan prangaları nasıl birer birer kırıp attıysak inşallah bugün önümüzde duran engelleri de yine biz aşıp geçeceğiz. Çünkü biz bu ülkeye, bu vatana, bu millete sevdalıyız. Çünkü biz, aşkınan çalışan, aşkınan koşan yorulmaz diyen irfana ram olduk. Çünkü biz yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan düsturunun takipçisiyiz. AK Parti davasının şahısları ve hevesleri aşan büyüklüğünün gerisinde işte bu anlayış vardır.
"Karşımızdaki tablonun insanlarımızın günlük hayatlarında yol açtığı sıkıntıları gayet iyi biliyoruz"
Küresel yönetim ve ekonomi sistemindeki değişimin ülkemizin önüne açtığı fırsatları, yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari harcamalara dayalı büyüme inşallah bizleri çok daha farklı yere taşıyacaktır. Tabii küresel ekonomideki sarsıntıların olumsuzluklarıyla da yüzleşiyoruz. Enerji ve ham madde fiyatlarındaki artışlar ile tedarik zincirlerindeki bozulmalar, tüm dünyada enflasyonu azdırmıştır. Salgın dönemindeki finansal gelişmelerin yol açtığı sorunlar henüz çözülmeden ortaya çıkan bu tablo, günlük hayatın her alanında fiyat artışları olarak karşımıza çıkmaktadır. Üstelik Türkiye bu küresel tabloya ilave olarak uzunca bir süredir döviz kuru ve faiz oranları üzerinden maruz kaldığı bir saldırıyla mücadele etmektedir. Fırsatçıların sebep olduğu dengesiz fiyatlamaları da buna eklediğimizde milletimiz ciddi bir hayat pahalılığıyla karşı karşıya kalmıştır.
Biz bugüne kadar milletimize asla yalan söylemedik. Yapmadığımız şeyleri yapmış gibi göstermedik. Başaramadığımız işlere de kılıf uydurmadık. Karşımızdaki tablonun insanlarımızın günlük hayatlarında yol açtığı sıkıntıları gayet iyi biliyoruz. Buna karşı birkaç ayaklı bir program yürütüyoruz. Ekonomi programımızın ilk ayağı ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmak hedefinden asla vazgeçmemektir. Programımızın ikinci ayağı istihdama, yani insanlarımızın iş, aş, ekmek sahibi olmalarına öncelik vermektir. Üçüncü olarak da bir yandan fiyat artışlarını kontrol altına almak, diğer yandan gelirleri yükseltmektir.
"Halihazırda yaşadığımız sıkıntıların hiçbiri çözümsüz değildir"
Türkiye kimi ülkeler gibi zahmetsiz kazanç sağlayabilen petrol ve doğal gaz satışıyla günde milyarlarca doları kasasına koyabilen sömürge geçmişinin ürünü zenginliklerini harcayabilen bir ülke değildir. Biz dişimizle, tırnağımızla, alın terimizle kazanan, bedelini ödemeden hiçbir zenginliğe ulaşamayan bir ülkeyiz. Buna rağmen Türkiye’nin salgın ve ardından başlayan savaş sürecinde trilyonlarca dolarlık kaynağı olan ülkelerden çok daha iyi bir yönetim sergilediğini, çok daha güvenli ve müreffeh bir yerde durduğunu kimse inkar edemez.
Halihazırda yaşadığımız sıkıntıların hiçbiri çözümsüz değildir, kalıcı değildir. Gelişmiş ülkelerin hızla içlerine kapandığı bir dönemde biz üretimimizle, ihracatımızla, insani duruşumuzla, tarihi sorumluluklarımızla dünyaya açılmayı sürdürüyoruz. Elbette bedeller ödüyoruz, elbette sıkıntılar çekiyoruz ama hamdolsun hepsinin de karşılığını fazlasıyla alıyoruz ve alacağız. Milletimizden sabırlı olmasını, bize güvenmesini, bizi desteklemesini, muhalefetin yalan ve iftira furyasına aldırmadan ülkemizin kazanımlarına ve hedeflerine sıkı sıkıya sahip çıkmasını istiyorum.
Kimi şükürsüzlerin, kimi şeamet tellallarının, kimi kalbi kararmış yeminli ülke düşmanlarının, kimi yüreği nasır tutmuş vicdansızların çıkardıkları yaygaranın sebebi, milletimizin derdiyle dertlenmek değildir. Bunlar ülkenin ve milletin felaketi pahasına kendi küçük çıkarlarını korumanın derdinde olan bencillerdir. Cumhur İttifakı olarak Meclis’teki yasama gücümüzle, Cumhurbaşkanlığı olarak yürütme gücümüzle, parti teşkilatları olarak siyasetteki gücümüzle ülkemizi 2023 hedeflerine de ulaştıracağız, gençlerimize 2053 vizyonumuzu da emanet edeceğiz.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.