Deprem bölgesinde şu anda bütün kurumlardan oluşan 250 binin üzerinde personel olduğunu belirten Tatar, her ilde bakan, bakan yardımcısı, mülki idare amirlerinin görevlendirildiğini aktardı.
Depremlerin Anadolu coğrafyasında 2 bin yılda yaşanan en büyük depremlerden biri olduğunu hatırlatan Tatar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu depremin hem etki alanı çok geniş hem de ortaya çıkardığı yüzey kırığı çok geniş bir alanda. Cumhuriyet tarihinde son 100 yıla bakıldığında 7,9 büyüklüğünde 1939 Erzincan depremi var. O depremde 33 bin insanımızı yitirmiştik ve depremin sonucunda yaklaşık 340 kilometre uzunluğunda yüzey kırığı meydana gelmişti. Bu depreme baktığımızda ise yüzey bakımından Erzincan depreminden belki de çok daha geniş alana yayılan, ortaya çıkardığı yüzey bakımından ise belki Erzincan depreminden daha fazla yüzey kırığı ortaya çıkaran bir deprem."
"4 ve üzeri büyüklükteki sarsıntılar yaklaşık 40 civarında"
Bölgedeki güncel ve sağlıklı veriler değerlendirildiğinde Doğu Anadolu Fay Zonu'nun 5 ayrı segmentinin kırıldığını ve bunun sonucunda 400 kilometre civarında bir fayda yüzey kırığının meydana geldiğini söyleyen Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kırılma neticesinde 7,3 metre civarında yerkabuğunda yer değiştirme olduğu yönünde sahadan gelen bilimsel veriler var. Şu ana kadar 4 bin 700 civarında artçı sarsıntı var. Bakıldığında çok olağan dışı bir durum. Hem 7,7 hem 7,6 büyüklüğündeki bu iki depremin, iki ana şokun artçı sarsıntıları devam ediyor. 4 dakikada bir artçı sarsıntı meydana geliyor. Bu artçı sarsıntıların da çok büyük bir bölümü hissedilebilir düzeyde. 3,5 ve üzeri büyüklükte çok fazla sayıda artçı sarsıntı var ama 4 ve üzeri büyüklükteki sarsıntılar yaklaşık 40 civarında. İzmir ve Düzce depremi büyüklüğünde artçı sarsıntılar meydana geliyor. Bunlar önümüzdeki günlerde de devam edebilir. Özellikle 5'in üzerinde meydana gelebilecek artçı sarsıntılarla karşı karşıya kalabiliriz."
"Hasarlı binalardan uzak durmakta yarar var"
Vatandaşlara hasarlı binalardan uzak durulması konusunda uyarıda bulunan Tatar, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın çok sayıda personeli şu anda sahada hasar tespit çalışması yapıyor. Çalışmalardan elde edilen raporlar öğrenilinceye kadar bu binalardan uzak durmakta yarar var." diye konuştu.
Yerleşim alanlarını jeolojik tehlikelerden uzak alanlarda kurmanın, afete dirençli şehirler oluşturmanın ön koşullarından biri olduğunu belirten Tatar, yerleşim alanlarının deprem dalgalarını karşılayabilecek özellikteki sağlam kayaların üzerine inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Tatar, "Ümit ediyorum ki bu süreçten sonra bütün bölgede yoğun bir şekilde kalıcı konut seferberliği başlayacak. Mart ayından itibaren ilk konutların inşasının başlanacağı duyuruldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu süreci yönetiyor. O anlamda da yeni rezerv alanlarının saptanması, bunlar saptanırken doğru şekilde jeolojik tehlikelerden uzak alanlara kurulması konusunda gerekli çalışmalar yapılır. Bölgede çok sayıda fay var, bunun ötesinde bölgenin zemin yapısına bakıldığında çoğu yerde ovalar içerisinde düşük kalite olarak nitelendirebileceğimiz zeminler var." açıklamasında bulundu.
"Aktif diri fay yeni bilgiler ışığında 500'ün üzerine çıkabilir"
Türkiye'de bilinen 485 aktif diri fayın olduğunu ve bunların her an, her yerde 5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebileceğini bildiren Tatar, şunları kaydetti: "Bakıldığında bu aktif diri fay yeni bilgiler ışığında 500'ün üzerine çıkabilir. Dolayısıyla burada en önemli husus, bireysel olarak başlayıp bizim toplumsal olarak bu farkındalığı yaratmamız gerekiyor. Ümit ediyorum ki bundan sonra afetlere karşı dirençli hem toplum hem de şehirlerimiz olacaktır. Büyük bir toplumsal seferberliğin bu süreçten sonra yapılması lazım. Bütün şehirlerimizi, bütün yerleşim alanlarımızı her türlü afete hazır hale getirmek en büyük amacımız."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.