Kalkınma planlarının, daha yüksek refah seviyesine ulaşılmasında topluma yol gösterdiğini, kısa vadeli yaklaşımların ötesine geçerek uzun vadeli temel amaç ve öncelikleri ortaya koyduğunu belirten Yılmaz, tüm kalkınma planlarının 21 yıllık eser ve hizmet siyasetlerinin birer sembolü ve ileriye dönük yeni ufukların başlangıcı olduğunu söyledi.
Yılmaz, toplumun tüm kesimlerinin Plan'da kapsanmasının yanı sıra siyasi ve idari sahiplenmenin de büyük önem taşıdığına işaret ederek, Türkiye Yüzyılı'nda çevreye duyarlı, afetlere dayanıklı, geliri adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye vizyonuyla ülkenin sürdürülebilir kalkınma sürecini ilerleteceklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte, hükümet dönemleriyle plan dönemlerinin örtüşür hale geldiğini dile getiren Yılmaz, "Bundan sonra da vatandaşımız kimi tercih ederse, hangi hükümete bu yetkiyi verirse o hükümet gelip Mecliste planını sunma ve hükümet ettiği dönem boyunca bir planla birlikte bunu gerçekleştirme imkanına kavuşmuş olacaktır. Bu anlamda uygulama şansının ben daha fazla olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Yılmaz, her ülkede farklı isimler altında plan yapan kurumların bulunduğunu belirterek, serbest piyasanın güçlü olduğu ekonomilerde aynı zamanda devletlerin de güçlü olduğu ve bunların birbirinin zıddı süreçler olmadığını kaydetti.
Strateji ve Bütçe Başkanlığının son derece önemli ve güçlü bir kurumsal yapı olduğu ifade eden Yılmaz, Devlet Planlama Teşkilatının en önemli mirasının uzmanlık kültürü olduğunu, bu kültürün bilgi ve tecrübeden güç alan anlayışla hareket ettiğini, Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile bu kültürün devam ettiğini anlattı.
"Dünya konjonktürü beş yıllık bir perspektifle baktığınızda daha olumlu görünüyor"
Yılmaz, bu yıl 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program (OVP) ve bütçe sürecinin bir arada sürdürüldüğünü belirterek, "Ama bu birbirinden kopuk yürütüldüğü anlamına gelmiyor. Tam aksine üçünde de aslında mutfak Strateji ve Bütçe Başkanlığımız." dedi.
OVP ile 12. Kalkınma Planı arasında kopukluk olduğu eleştirisine yanıt veren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Birincisi dünyanın ve Türkiye'nin, önümüzdeki üç yıla ilişkin zorlu bir dönemi var. Hem ekonomik şartlar hem jeopolitik şartlardan ötürü uluslararası kuruluşların tahminlerine baktığımızda dünyaya ilişkin büyüme, ticaret tahminleri, orta vadede pek parlak görünmüyor. Ama daha uzun vadeye dört, beş yıla baktığımızda, inşallah bugünden öngöremediğimiz birtakım yeni olumsuzlukların çıkmaması halinde, 3-4 yıl sonra dünya konjonktürü ve Avrupa konjonktürü daha iyi olacak. Bizim temel ihraç pazarımız malum Avrupa. Dolayısıyla dünya konjonktürü beş yıllık bir perspektifle baktığınızda daha olumlu görünüyor. Bunun da bize olumlu yansımaları olacak. İkincisi şöyle bir varsayımımız var: Orta Vadeli Program'da toplumla paylaştığımız politikaları, özellikle de yapısal reformları, hayata geçirmemiz sürecinde asıl meyvelerini Orta Vadeli Program'dan sonra almaya başlayacağız. Malum yapısal dönüşümler bir anda sonuç veren süreçler değildir. Burada atacağımız adımların meyvelerini daha ziyade 4'üncü, 5'inci yıllarda alacağımızı varsayıyoruz."
12. Kalkınma Planı'nın görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtlayan Yılmaz, kalkınmanın, sadece ekonomiden ibaret olmadığını ancak kopuk da olmadığını, sosyal boyutu da içerdiğini söyledi.
Büyümenin nimetleri toplumla paylaşılmıyorsa kalkınmanın olmayacağına dikkati çeken Yılmaz, kalkınmanın, sosyal adaletle gerçekleşmesi gerektiğine işaret etti. Kalkınmanın aynı zamanda sürdürülebilir olması gerektiğini dile getiren Yılmaz, öte yandan kalkınmanın, "yönetişim" boyutunun bulunduğunu da anlattı.
Yılmaz, "Büyüyebilirsiniz, sosyal adalet sağlayabilirsiniz, tabii kaynakları koruyabilirsiniz ama ülkenizde demokrasi yoksa, hukuk devleti iyi işlemiyorsa, temel hak ve özgürlükler genişlemiyorsa, kamu verimli çalışmıyorsa, katılımcılık yoksa, bu da yaşam kalitesini mutlaka aşağı çekecektir. Tam anlamıyla bir kalkınmayı sağlayamamış olacaksınız. Yönetişim boyutu da kalkınma tanımının ayrılmaz bir parçası. Ben uluslararası alanda, dördüncü boyutun mutlaka standart tanıma eklenmesi gerektiğine inanıyorum." dedi.
Cevdet Yılmaz, demokrasi ve kalkınmanın birbiriyle ilişkili ve etkileşim içindeki kavramlar olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin son 20 yılda kalkınma ve büyümesini, demokratik reformlarıyla, hukuk devletiyle ve vesayetçi yapıları tasfiye ederek gerçekleştirdiğini söyledi.
Yılmaz, şunları kaydetti:
"Maalesef terör örgütleri, terör yapılanmaları, özellikle birtakım uluslararası güç odaklarıyla bağlantılı terör yapılanmaları, FETÖ ve PKK gibi, bunlar hem demokrasinin hem kalkınmanın düşmanıdır. Bu örgütlerin yaptıkları, demokratik hak ve özgürlüklerin yaşanmasını sınırladığı, engellediği gibi kalkınma sürecimizi de sekteye uğratmakta, zarar vermektedir. Dolayısıyla bunlarla yapılan mücadele de aynı zamanda bir demokrasi ve kalkınma mücadelesidir. Bu çerçevede sivil, demokratik bir anayasanın yapılması kalkınma sürecimizle de yakından ilgilidir. Bütün grupların katkısıyla Meclisimizin yapabileceği bir şey bu. Tek başına bir partinin de bir ittifakın da yapabileceği bir şey değil. Azami müştereklerde buluşarak, en geniş mutabakatı oluşturarak yeni bir anayasanın yapılması, kalkınma sürecimize ve 2053 perspektifimize de büyük bir destek ve güç verecektir."
"Sadece bizi değil dünyada birçok ülkeyi etkileyen hadiseler"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "2023 hedeflerine ulaşılamamasına dış dünyanın mazeret gösterildiğini" belirterek, bu durumu eleştiren söylemlerde bulunulduğunu hatırlattı.
Ülke içinde veya dışında kontrol edilemeyen bazı hadiselerin yaşandığını söyleyen Yılmaz, "Bir deprem, salgın hastalık, jeopolitik bir gelişme veya finansal ani bir çöküş... Bütün bunlar hakikaten kontrol edemediğimiz ama bizi, planlamamızı, performansımızı etkileyen; sadece bizi değil dünyada birçok ülkeyi etkileyen hadiseler" diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, Türkiye'de konulan hedeflerin yüzde 100 gerçekleştirilmesi beklentisi bulunduğunu ifade ederek, "Dünyanın hiçbir yerinde koyduğu hedefi yüzde 100 gerçekleştiren bir ülke hatırlamıyorum. Böyle bir şey söz konusu değil." dedi.
Döviz kuruna yönelik yorumları hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Hedefimiz ve tahminimiz yok. Bizim serbest kur rejimimiz var, kurun değerini piyasada arz ve talep şartları belirliyor. Gelişmelere göre, gündelik veya dönemsel olarak çeşitli hareketlilikler yaşanıyor. Arkadaşlarımız, planlarda, programlarda ister istemez birtakım varsayımlar yapmak durumunda kalıyor. Bunlar ne bir tahmindir ne de bir hedeftir. Bunlar çalışırken ister istemez çıkan sonuçlardır. Bunları çok fazla anlam atfederek değerlendirmemiz doğru olmaz. Ancak son dönemlerde önemli düzeltme yaptı, önemli bir hareketlilik oldu. Önümüzdeki dönemde böyle bir hareketlilik beklemiyoruz doğrusu. Bu ölçüde yüksek bir hareketlilik beklemiyoruz. Gündelik gelişmelere, arz talep şartlarına göre kurda mutlaka belli bir salınım olacaktır. Ama son dönemlerde yaşadığımıza benzer bir hareketliliği teknik olarak da siyasi olarak da beklemiyoruz."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (ÇAYKUR) özelleştirilmesiyle ilgili herhangi bir çalışma olmadığını söyledi.
Çayın, Doğu Karadeniz bölgesi için stratejik bir ürün ve halkın geçim kaynağı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "ÇAYKUR, üretici ile özel sektör arasında bir denge unsuru. Bölgede de çaydan başka ürün yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Türkiye Varlık Fonu tarafından hiçbir şekilde özelleştirmeyle ilgili bir çalışma olmamıştır. ÇAYKUR, özerk bütçesiyle bir iktisadi devlet teşebbüsü olarak çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca 2023'te yeni yapılan iki fabrikasıyla kapasitesini arttırarak özelleştirmeden uzak yatırımlarına devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
"KKM'den çıkış bir anda gerçekleşecek durum değil"
KKM konusundaki soruları da yanıtlayan Yılmaz, KKM için 2022 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 92,5 milyar lira, Merkez Bankası tarafından da 72,8 milyar lira ödeme yapıldığını; 2023 yılında da Bakanlık tarafından 59,5 milyar lira ödendiğini söyledi.
KKM'nin, yapılan kanuni değişiklikle bütçeden Merkez Bankasına transfer edildiğini, belli bir bütünlük içinde Merkez Bankasının bunu yönettiğini belirten Yılmaz, "Son dönemde atılan adımlarla KKM'den belli bir çıkış süreci başlamış durumda ama bu bir anda gerçekleşecek durum değil. Oldukça önemli bir hacme ulaşmış durumda. Finans piyasalarımızda istikrarsızlığa yol açmadan, rezerv birikimimizle, finansal piyasalardaki olumlu yönde gelişmelerle birlikte belli bir seyir içinde KKM'den çıkış süreci devam edecektir. Burada da bu sürecin başladığını görüyoruz. Özellikle yapılan regülasyonlarla bankacılık sistemi, KKM'den çözülen kaynağı büyük oranda TL cinsi finansal enstrümanlara yönlendirmektedir. Bu süreç önümüzdeki dönemde devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.
"Düzensiz göçle mücadele etmek boynumuzun borcu"
Cevdet Yılmaz, düzensiz göçle mücadele etmeleri gerektiğini ancak düzenli göçün de hep birlikte başarılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Türkiye belli bir eşiğe geldi. Düzenli göçe de ihtiyacı var. Elbette hangi mesleklerde, hangi ülkelerden olacağını planlayarak... Ama bir taraftan da düzensiz göçle mücadele etmek zorundayız. Burada sorunu kaynağında çözüm yaklaşımımız var. Etkili sınır güvenlik tedbirlerimiz var. Ülke içerisinde etkin bir şekilde bu işin üstüne gitmek, sağlıklı ve seri işleyen sınır dışı mekanizmaları tesis şeklinde dört başlıktan oluşan bir stratejimiz var. Bu sayede 2023 yılında doğu ve güney sınırlarımızda 176 bin 102 düzensiz göçmenin ülkemize girişi önlenmiştir. Geçici koruma altında olanlar düzensiz göçmen sayılmıyor. Hiçbir hukuki statüye sahip olmadan ülkeye gelen kayıt dışı, büyük oranda insan ticaretiyle yürüyen süreçler. Bununla da mücadele etmek boynumuzun borcu."
Yılmaz, kolluk birimlerinin düzensiz göçmen ve organizatörlerin tespit ve deşifresine yönelik uygulamalarının da arttırıldığını; gerçekleştirilen çalışmalar sonucu yurt içinde 126 bin 403 düzensiz göçmenin yakalandığını, yılbaşından bu yana 86 bin 791 düzensiz göçmenin sınır dışı edildiğini bildirdi.
Depreme hazırlık konusunda kentsel dönüşüm çalışmalarından da bahseden Yılmaz, 2028 yılına kadar 2 milyon riskli yapının dönüşümünün sağlanması ve 500 bin sosyal konutun üretilmesinin hedeflendiğini belirtti.
Yılmaz, tarımın modası geçmeyecek stratejik bir sektör ve kalkınma planları içerisinde önemli bir alan olduğunu ifade ederek, "Biz bu dönemde sanayinin payının artacağını, tarımın ve hizmetlerin milli gelirden payının bir miktar düşeceğini öngörüyoruz. Üçünü aynı anda arttırmamız zaten matematiksel olarak da mümkün değil. Ama biz tarımda daha planlı ve etkili bir üretim için birçok tedbir öngörüyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ile ilgili yapılan çalışmalara da değindi.
Yapılan mevzuat çalışmaları doğrultusunda, Türkiye'nin, 40 tavsiyenin 39'unda büyük ölçüde veya tamamen uyumlu bulunduğunu ifade eden Yılmaz, "Bu husus 20 Temmuz 2023 tarihinde FATF'ın yayınladığı ülkemizin üçüncü takip raporuyla ilan edilmiştir. Sonuç olarak ülkemiz mevzuat uyumu konusunda FATF üyeleri arasında şu an en başarılı ülke konumuna gelmiştir. Adalet, İçişleri, Hazine ve Maliye bakanlıklarımızın koordineli çalışmaları devam etmektedir. Ülkemizin bu konuda daha farklı bir statüye kavuşması için gayret sarf etmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Mehmet Muş, Cevdet Yılmaz'ın soruları yanıtlamasının ardından, yarın 12. Kalkınma Planı'nın görüşmeleri devam etmek üzere toplantıyı bitirdi.
Kaynak: AA
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.