Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Ahlat'ı medeniyetimize yeniden kazandırmak için önemli yatırımlar yaptık"
Akın akın Anadolu’ya gelirken adeta bir toplanma ve dağılma merkezi işlevi gören Ahlat’taydık. Ahlat’ı medeniyetimize ve tarihimize yeniden kazandırmak için hem Cumhurbaşkanlığı hem de bakanlıklarımız bünyesinde önemli yatırımlar yaptık. Van Gölü kıyısında inşa ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Külliyesinden gençlik kampına, millet bahçesine kadar nice yatırımlarla bölgeyi tarihi önemine yakışır eserlere kavuşturduk.
Gençlerimize miras bırakacağımız bu eserleri ebedi vatanımız Anadolu’ya vurduğumuz mühürleri yeniden hatırladığımız, canlandırdığımız semboller olarak görüyoruz. Bugün de Malazgirt Zaferimizin yıl dönümü vesilesiyle Fetih Programındayız. Malazgirt için Anadolu’daki tarihimizin sıfır noktası tanımı yapılır. Türk tarihinin Malazgirt’ten önce ve sonra olarak tasnif edildiği yer işte tam da burasıdır. Bizim tarihimizde kolay kazanılmış zafer yoktur. Malazgirt Zaferi’nin de gerisinde çok büyük emek, gayret ve fedakarlık vardır.
"O yıllardan da devletimizi yıkmayı hedefleyen saldırılarla karşı karşıyaydık"
Büyük Selçuklu Devleti, kendisine istiklali kazandıran Dandanakan Zaferinin ardından Anadolu’ya yönelme kararı almıştı. Çağrı Bey, keşif maksatlı akınları tamamlayıp ülkesine döndüğünde aslında fethin ilk müjdesini vermişti. Bu hayali gerçeğe dönüştüren ise oğlu Sultan Alparslan oldu. Tabii tarihimizin her döneminde olduğu gibi o yıllardan da milletimizi bölmeyi, devletimizi yıkmayı hedefleyen iç ve dış saldırılarla karşı karşıyaydık. Sultan Alparslan bir taraftan İslam dünyasını Selçuklulara karşı kışkırtan Fatımilerle, diğer taraftan Haçlı ruhuyla Müslümanlara saldıran Bizans'la aynı anda mücadele ediyordu.
Buna rağmen Sultan Alparslan’ın 9 yıllık hükümdarlığı dönemi, devlette nizamın, halkta memnuniyetin zirveye ulaştığı bir devir olarak tarihe nakşolmuştur. Fethettiği her yerde ecdadın estetik anlayışının en güzel örneklerini sergileyen bir imar hareketi başlatan Sultan Alparslan, bu geniş coğrafyada, birliğin ve adaletin tesisi için samimi gayret göstermiştir. Devletinin sınırlarını bir taraftan Hazar sahillerine, diğer taraftan Akdeniz kıyılarına genişleten Sultan Alparslan, Mısır seferine çıkarken yolu üzerindeki Malazgirt Kalesi’ni almış, Diyarbakır ve Urfa üzerinden Halep’e kadar da ulaşmıştır.
"Büyük Selçuklu Devleti, tarihin en şanlı zaferlerinden birini kazanmıştır"
Bizans İmparatoru ise büyük bir ordu ile Selçuklu ilerleyişini durdurmak için yola çıkmıştı. Türklerin elinde bulunan Malazgirt Kalesini zapt eden ve halkın tamamını kılıçtan geçiren Bizans ordusunun sergilediği vahşeti haber alan Sultan Alparslan, istikametini Ahlat, Malazgirt’e çevirmişti. Sultan Alparslan, önce sulh yolunu deneyerek Bizans İmparatoruna bir elçi gönderdi. Selçuklu elçisi ile imparator arasında geçen şu diyaloğu burada sizlere aktarmak istiyorum. İmparator, ordusunun büyüklüğüyle gururlanan bir ruh haliyle Selçuklu elçisine, "Isfahan mı daha güzel yoksa Hemedan mı" diye sorar. Elçinin cevabını beklemeden de "Hemedan’ın soğuk olduğunu duyduk. Hayvanlarımız orada kışlar, biz de Isfahan’da kışlarız" diye konuşmasına devam eder. Selçuklu elçisi, "Evet, hayvanlarınız Hemedan'da kışlar ama sizin nerede kışlayacağınızı bilemem" deyince imparatorun yüzü asılır. Tabii sulh mümkün olmayınca savaş kaçınılmaz hale gelir. Malazgirt Ovası’nda, bugün, 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan meydan savaşında Bizans, büyük bir bozguna uğrarken, Büyük Selçuklu Devleti, tarihin en şanlı zaferlerinden birini kazanmıştır.
"Türk obaları adım adım bu toprakları vatan haline dönüştürmüştür"
Bu zaferin ardından Malazgirt Ovası'ndan başlayıp Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerleyen Türk obaları adım adım bu toprakları vatan haline dönüştürmüştür. Anadolu’da kısa sürede teşkilatlanan beylikler zamanında inşa edilen camiler, medreseler, kütüphaneler, çeşmeler, köprüler, çarşılar, hanlar ve kervansaraylar bu toprakları yepyeni bir çehreye büründürmüştür. Her zaman dediğimiz gibi bizim medeniyetimiz, kökü sevgiye, hoşgörüye, hakka, adalete dayalı bir fetih medeniyetidir. Tarih, fethettiğimiz bütün beldelerde güveni, huzuru, hoşgörüyü ve refahı hakim kılmak için milletçe verdiğimiz büyük mücadelelerin şahididir. Bugün de ecdadımızdan aldığımız ilhamla kendi vatanımızı ve bayrağımızı dalgalandırdığımız her yeri esenlik yurdu haline getirmenin mücadelesini veriyoruz.
"Malazgirt tarihin tozlu raflarındaki sıradan bir zafer değildir"
Bizim için Malazgirt tarihin tozlu raflarındaki sıradan bir zafer değildir. Malazgirt, maziden atiye kurduğumuza köprünün başlangıcındaki en önemli taşıyıcı sütundur. Bugün 950'nci yıl dönümüne ulaştığımız Malazgirt Zaferi'nin bininci yıl dönümü olan 2071'i de bu köprünün diğer tarafındaki ikinci büyük ayağı haline dönüştürmek istiyoruz. Bu iki taşıyıcı sütun arasındaki kemerin her tuğlası alın teriyle, kanla, canla, azimle verilen mücadeleyle döşenmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti'nden Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e kadar uzanan bu mücadeleler silsilesinde nice zaferler ve sevinçler yanında nice hüzünler de vardır.
Malazgirt’ten başlayıp İznik’e ve Konya’ya, ardından Söğüt’ten başlayıp Bursa, Edirne ve İstanbul'a, bir asır önce de Ankara’ya kadar uzanan bu uzun yürüyüşün her anı bizim için ibretlerle doludur. Türkiye, doğuya ve batıya ait ne varsa hepsini de kucaklayan, kuşatan, bağrına basan bir büyük medeniyet mirasının bugünkü varisi olarak yeni bir şahlanış içindedir. İlamını şanlı geçmişimizden alan, gözünü yarım asır, bir asır sonrasının dünyasına diken bu atılımı gençlerimizle birlikte zafere ulaştırmakta kararlıyız. Bu asla içi boş bir hamaset, kibir ürünü bir böbürlenme, romantik bir mazi özlemi değildir. Tam tersi hakikatin ta kendisidir.
"Her yerde bize ait eserlere sahip çıkıyoruz"
Çünkü dünyada bu kadar geniş bir alanda anıtlarıyla, şehitlikleriyle, abideleriyle, camileriyle, nice tarihi eserleriyle iz bırakmış bir başka millet yoktur. İşte bu izleri takip ederek Moğolistan’ın derinliklerinden Adriyatik kıyılarına, Viyana kapılarından Kırım’ın dillere destan bahçelerine kadar her yerde bize ait eserlere sahip çıkıyoruz. Ecdat, kısa süreliğine de olsa ayak bastığı her yerde öyle güzel ve derin hatıralar bırakmış ki, nereye gitsek rengiyle, kokusuyla, özlemiyle karşılaşıyoruz. Eğer bugün bölgesinde ve dünyada gücü, itibarı, etkisi giderek artan bir Türkiye varsa bunu ecdadın çok geniş bir coğrafyaya serptiği sevgi ve sevgi tohumlarını yeniden filizlendirmeye borçluyuz.
"Ülkemizi gelişmiş ülkeler ligine kadar getirdik"
Aynı şekilde ülkemizin içinde de asırlık ihmalleri, geri kalmışlıkları, hak ve özgürlük eksikliklerini milletimizle birlikte 19 yıl gibi kısa sürede gidermeyi başardık. Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe, ulaştırmadan enerjiye, tarımdan sanayiye, spordan savunmaya her alanda ülkemizi gelişmiş ülkeler ligine kadar getirdik. İnşallah dünyanın küresel siyasi ve ekonomik düzeninin yeniden biçimlendiği şu dönemi de istikrar ve güven iklimini koruyarak değerlendirdiğimizde Allah’ın izniyle artık zirveye çıkmış olacağız.
Malazgirt Zaferi’nin bininci yıl dönümü olan 2071’i uzun vadeli vizyonumuzun sembolü olarak belirlememizin gerisinde bu anlayış vardır. Bazıları bu ülkenin ve milletin bırakınız 50 yıl sonrasını, 50 dakika sonrasını bile düşünmüyor. Bunun sorumluluğunu hissetmiyor olabilir ama bizim vizyonumuz işte budur. Hayali olmayanın hedefi, hedefi olmayanın yolu olmaz. Davası hak olanın yardımcısı haktır, hak olan davada zafer de muhakkaktır. Bu düsturla tarihin gösterdiği istikamette yürümeye devam edeceğiz.
"Durmak, duraksamak, geri dönmek yakışmaz"
Anadolu’daki bin yıllık varlığımızın her dönemi gibi bugünlerimiz de kolay geçmiyor. Bir yandan bölgemizdeki terör ve istikrarsızlık sorunlarının, diğer yandan tabii felaketlerin, bir yandan küresel çalkantıların etkileriyle yüzleşiyoruz. Bunun yanında önümüzde pek çok fırsatın, imkanın da olduğunu biliyoruz. İstiklal Marşı bile 'Korkma' diye başlayan bir millete yeis yakışmaz. Durmak, duraksamak, geri dönmek yakışmaz. "Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım. Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım. Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım." Evet, bu kükremiş sel gibi millete zincir vuracak gafiller, gerektiğinde dağları yırtacak azme ve kararlılığa sahip olduğumuzu unutmasınlar.
"Çünkü biz Türkiye’yiz"
Buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılı da bizimdir. İstanbul’un Fethi’nin 600’üncü yılı da bizimdir. Malazgirt Zaferi’nin 1000’inci yılı da bizimdir. Hicret’in 1500’üncü yılı da bizimdir. Nasıl fetihlerimizle, ilim insanlarımızla, gönül insanlarımızla sahip çıktığımız, ihya ettiğimiz, inşa ettiğimiz eserlerimizle geçmiş bizimse, teknolojisiyle, yenilikçiliğiyle, yapay zekasıyla hiç unutmayın, gelecek de bizimdir. Çünkü biz, tarihin bize yüklediği hiçbir sorumluluktan kaçmamış, hiçbir mücadeleden geri durmamış, hiçbir fedakarlıktan sakınmamış, emeğini ve gerektiğinde canını ortaya koymaktan çekinmemiş bir milletiz. Çünkü biz Türkiye’yiz. Çünkü biz dünyanın en kadim topraklarına, her karışıyla ve tüm mirasıyla sahip çıkan Türk milletiyiz. Çünkü biz, insanlığın vicdanı, mazlumların ve mağdurların umut kapısıyız. Ne zaman ki bu vasıflarımızı kaybedersek işte o zaman ahirimizi tehlikeye atmış oluruz. Ne zaman ki medeniyetimizin ve tarihimizin emanetini yere düşürürsek o zaman akıbetimizi belirsizliğe sokmuş oluruz.
"Büyük ve güçlü Türkiye yolunun kesilmesine rıza göstermeyeceğiz"
Hiç kimsenin ülkemize ve milletimize böyle bir kötülüğü yapmasına göz yummayacağız. Anadolu’daki tarihimizin sıfır noktası Malazgirt’ten bir kez daha söz veriyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye yolunun kesilmesine rıza göstermeyeceğiz. Gençler, daha çok çalışacak, daha çok gayret gösterecek, daha çok mücadele edecek ve Türkiye’yi 2023 hedeflerinden 2053 ve 2071 vizyonundan ayrı düşürmeyeceğiz. Milletimizin başını yere eğdirmeyecek, yüreğine hüzün çöktürmeyecek, gençlerimizin umutlarının kırılmasına meydan vermeyeceğiz.
Bugün burada, Malazgirt’te sizlerin gözlerinde gördüğüm ışık, hissiyatımda yalnız olmadığımı gösteriyor. Milletimizin daima yanı başında olan devletine gösterdiği güven ve ortaya koyduğu feraset, yürüdüğüm yolda yalnız olmadığımı gösteriyor. Bilhassa gençlerimizin coşkusu, sevgisi, enerjisi, mücadele gücümüzü sürekli tazeliyor, artırıyor. Rabbim hepinizden razı olsun. Bu duygularla bir kez daha Malazgirt Zaferimizin 950'nci yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olması Allah’tan diliyorum. Anadolu’yu ebedi vatanımız haline dönüştüren aziz şehitlerimizin hepsini, Sultan Alparslan’dan beri, tüm kahramanları şükranla yad ediyorum. Mevla yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kaynak: