Bakan Işıkhan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Belediyelerimizin borçları 162 milyara ulaştı"
Evet, yaklaşık bir yılı aşan süredir biz belediyelerimizin SGK'ya olan, ödenmemiş olan prim borçlarını gündeme getiriyoruz. Ancak konu öyle bir noktaya ulaştı ki, sürdürülemez hale geldi borçlar. Borçlar ana paranın çok üzerinde artmaya başladı. Biz de sizlerin aracılığıyla birçok sosyal medya ve dijital ortamda da belediyelerimize çağrıda bulunuyoruz SGK'ya olan prim borçlarının ödenmeleri noktasında. Fakat biz en borçlu belediyeleri açıkladığımızda en fazla reaksiyon CHP'li belediyelerden geldi. Halbuki daha önceki yayınlarda da sizler de şahit oldunuz. Biz SGK olarak mevcut durumu, SGK'nın alacaklarını ve belediyelerin prim borçlarını adeta bir röntgen filmi çeker gibi kamuoyuyla ve aziz milletimize paylaştık. Ancak biz bunları ifade ederken CHP'li belediyeler sürekli bir tepki gösterdiler.
Türkiye'de 30 büyükşehir, 51 il ve 920 ilçe belediyesi bulunmakta. Belde belediyelerini de saydığımızda yaklaşık 1405 belediyemiz var. Bu konuyu geçen sene gündeme getirdiğimizde saygıdeğer cumhurbaşkanımız da defaten ifade etti. Tüm bu belediyelerimizin borçları 96 milyar liraydı. Yıl sonunda rakama dikkatinizi çekmek isterim, 160 milyara ulaşmış durumda. Ocak ayı itibariyle de bu rakamın 162 milyara ulaştığını da söyleyebiliriz.
"Borçların büyük bir kısmı CHP'li belediyelere ait"
Burada biz duyurularımızı yaparken belediyelerimize iletişim kurarak bu borçların ödenmesi noktasında çabalarımızı sürdürürken birçok belediye bize kamuoyunda kendilerini daha şeffaf gösterebilmek ve haklı gösterebilmek amacıyla, örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi bize üzerinde ipotek olan, haciz olan gayrimenkulleri teklif ettiler. Tabii mevzuat gereği biz bunları kabul edemezdik. Bunları da kendilerine ifade ettik.
Bu çerçeve dışında aynı zamanda CHP Genel Başkanı yine SGK borçları hakkında önceki yayınlarda da dile getirmiştim. Birçok rakam verdi, altın hesabı, kamyon hesabı yaptı. Biz kamuoyuyla paylaşarak bu rakamların, bu hesapların yanlış olduğunu, yalan olduğunu defaten dile getirdik. Ancak genel olarak düşündüğümüzde SGK'nın prim alacaklarını bir yekûn olarak düşündüğümüzde büyükşehir, il ve ilçe belediyelerindeki borçların büyük bir kısmının yine CHP'li belediyelere ait olduğunu buradan tekrar vurgulamak istiyorum. Bu tablo bir ay önce de öyleydi. Şu anda bu durumda.
"Belediyelerin borç ödememe alışkanlıkları söz konusu"
Bu çerçevede belediyelerin borç ödemememe alışkanlıkları söz konusu. Biz SGK olarak işverenlerimizden prim tahsilat oranımız yaklaşık yüzde 90. Ancak belediyelerden elde ettiğimiz tahsilat oranı yüzde 44. Bu bizim zaten hareket etmemize ve motive etmemize sebep olan bir rakam ve belediyeler borçlarını ödemedikleri için de biz bu durumu defaten dile getiriyoruz.
Biz her zaman olduğu gibi hem sosyal devlet olma gereği hem de tüm belediyelerimize eşit mesafede ve adil bir uygulama gerçekleştiriyoruz. Borcunu ödemek isteyen tüm belediyelerimize kapımızın açık olduğunu, iletişime açık olduğumuzu tekrar vurgulamak isterim.
"Kamunun yüksek yararını gözeterek hareket ediyoruz"
Türkiye Belediyeler Birliği'nin bize bir ziyareti söz konusu oldu önceki iki hafta içerisinde. Tabii bakanlık olarak biz bu politik tartışmaların hiçbirine kendimizi kaptırmıyoruz. Burada kamunun yüksek yararını gözeterek hareket ediyoruz ve konuyu tamamen çalışanlarımızın haklarının elde edilmesi, emeklilerimizin ve sosyal güvenlik sistemimizin sürdürülebilirliği konusu üzerinde biz çalışıyoruz.
Tabii kamuoyuna doğru olmayan bilgileri asla aktarmıyoruz ve aziz milletimize her zaman tüm belediyeleri bir şeffaflık içerisinde, belediyelerimizin borçlarını madde madde açıkladık.
"Türkiye Belediyeler Birliği heyeti SGK'nın rehberlik etmesini rica etti bizden"
Türkiye Belediyeler Birliği'nin bir ziyareti oldu. Bu çerçevede SGK olarak amacımızın sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilir olduğunu, borçların tahsil edilmesinden başka bir çözümün de olmadığını biz bu heyete ifade ettik ve parti ayrımı yapmadan bu borçların tahsil edilmesi sürecinde biz çalışmalarımızı tarafsız bir şekilde gerçekleştiriyoruz.
Biz bu görüşlerimizi ifade ettikten sonra da Türkiye Belediyeler Birliği heyeti de SGK'nın rehberlik etmesini rica ettiler bizden. Türkiye Belediyeler Birliği'ne bağlı belediyelerin borçlarının ödenmesi noktasında gayret içinde olduklarını dile getirdiler. Biz de tamam dedik. Bu istişare kültürü gerçekten çok önemli bizim için ve Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği başkanlığında, Genel Sekreterin koordinatörlüğünde hem de bizim bakanlığımızda bulunan bakan yardımcımızın da içinde bulunduğu küçük bir heyet oluşturduk ve bu heyet çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.
"Ankara Büyükşehir Belediyesi taksitlendirme başvurusunda bulundu"
Bunun yanında Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin bizim bu yayınları yapmamızın da bir artısı oldu. Geçen hafta bir adım attığını gördük. Özellikle prim borçlarının ödenmesi noktasında yaklaşık 8,5 milyarlık olan borcunu taksitlendirme başvurusunda bulundu ve yasal anlamda da gereken peşinatı Ankara Büyükşehir Belediyesi yatırdı. Ayrıca daha önce ifade etmiştim. Bize sürekli hacizli gayrimenkuller teklif etmişti Ankara Büyükşehir Belediyesi. Bu hacizlerin kaldırıldığı gayrimenkulleri bize teklif ettiler ve SGK olarak da bunu biz SGK yönetim kurulunda gündeme getireceğiz ve inşallah olumlu bir şekilde de sonuçlanması noktasında gayret edeceğiz.
Prim borçları kaynaktan kesilecek
Bizim baştan beri ifade etmek istediğimiz ve gelmek istediğimiz nokta bu. Borçların ödenmesi noktası. Ben gerçekten teşekkür ediyorum bu adımı atan tüm belediyelerimize, belediye başkanlarımıza. Bu zaten son bir süreç, son bir çaba olacak. Çünkü artık biliyorsunuz belediyeler ve bağlı şirketlerinin prim borçlarının kaynaktan kesilmesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı kararı söz konusu. Yakın zamanda da yani şubat ayının ortasında da biz bu kararı resmen uygulamaya başlayacağız.
Bu son çabamızı sizlerin aracılığıyla da şu an 1400 belediye başkanımıza da duyurmuş olalım. Bir an evvel iletişim kurmamışlarsa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerimize ve merkezlerimize bir an evvel borçlarının ödenmesi noktasında bizimle iletişime geçmelerini özellikle istirham ediyorum. Aksi takdirde borçları daha da artacak bir düzeyde ve ödenemeyecek, sürdürülebilir halden çıkacaktır diye uyarmak istiyorum sizlerin sayesinde. Teşekkür ediyorum.
Suriyeli işçilerin iş gücü piyasasına yansıması
Tabii bu süreç çok hızlı bir şekilde ilerledi. Sizler de kamuoyunda, kıymetli basın mensupları olarak da dikkatle izliyorsunuz. Haberleri bizlere yansıtıyorsunuz. Tabii Suriye'nin etkilerini analiz etmek için şu an çok erken olduğunu ifade etmek istiyorum. Ancak ilk veriler ve saha gözlemlerimiz, özellikle iş gücü piyasasında çok ciddi değişikliklerin olmayacağı yönünde. Hatırlarsanız 2011 tarihinde Suriye'de ortaya çıkan iç savaştan dolayı, sınır kapılarımıza gelen Suriyeli kardeşlerimizi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde açık kapı politikası uygulayarak Türkiye'ye gelmelerini sağladık ve yaklaşık 13-14 yılda bu kardeşlerimizle iç içe birlikte yaşadık.
Suriyeli kardeşlerimiz burada iş kurdular, evlendiler, işletmeler kurdular, yanlarında işçi çalıştırdılar ve ülkemizin ekonomisine de ciddi anlamda katkıda bulunduklarını söyleyebilirim. Tabii geri dönüş sürecinin başlangıcından dolayı çok büyük memnuniyet duyduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Suriye'nin yeniden şekillenmesinde, Çalışma Bakanlığı olarak elimizden gelen her türlü desteği vereceğimizi ifade etmek istiyorum.
"Ortaya çıkan iş gücü açığını da belirlemeye gayret edeceğiz"
Bu çerçevede özellikle haziran ayı sonrasında belki okulların tatile gelmesiyle birlikte Suriye'ye olan göçün hızının artacağını öngörüyoruz biz de. İŞKUR İl Müdürlüklerimiz aracılığıyla, özellikle sınır bölgelerinde bulunan illerimizde, özellikle Gaziantep, Kilis, Urfa ve Mardin illerimizde, burada tüm İl Müdürlerimiz iş gücü değişimlerini aylık olarak zaten gözlemleyebiliyorlar. Burada ortaya çıkan iş gücü açığını da belirlemeye gayret edeceğiz biz de.
İş gücü açığı var mı, yok mu? Bunu takip etmek bizim en önemli görevimiz. Yalnız dikkatle yönetilmesi gereken bir süreçtir. Bakın Halep'te ve Şam'da elçilikler açılıyor. Ticaret hızlanmaya başladı ve Türkiye'nin, bu noktadaki desteği devam edecek.
"227 bin 500 Suriyeli kardeşimize çalışma izni verildi"
2024 yılında Türkiye'de geçici koruma altındaki Suriyelilere 109 bin 377 çalışma izni ve 118 bin 123 çalışma izni muafiyeti verdik. Toplamda 227 bin 500 Suriyeli kardeşimize çalışma izni verdik. Burada Suriyelilerin büyük bir kısmının da düşük nitelikli işlerde çalıştığını, yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Bunlar nedir? İmalat sektörü, perakende sektörü, inşaat sektörü, turizm ve ticari sektör olmak üzere. Bu alanlarda yoğunlaştıklarını söyleyebiliriz. Genel olarak biz güçlü bir ekonomiye, güçlü bir istihdam yapısına sahibiz. 32 milyon iş gücümüz var. İstihdamımız var. Bu yüzden, Suriyeli kardeşlerimizin tabii ülkelerine gidip orada kendi vatanlarında çalışmaları, üretmeleri noktasında biz, bakanlık olarak her türlü desteği vereceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum sizlere.
Kamu işçilerinin toplu sözleşme süreci
Çalışma hayatının dinamikleri sürekli değişiyor. Çünkü ihtiyaçlar değişiyor, yapı değişiyor, çalışma hayatının genel konjonktürü değişiyor. Bu çerçevede de önümüzde çıkan tüm ihtiyaçları ve sorunları kademe kademe, Türkiye yüzyılı vizyonumuza yakışır şekilde çözmeye başladığımızı görüyoruz aslında. Şimdi önümüzdeyse, kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve protokolü. Özellikle ülkemizde çalışma hayatını, doğrudan etkileyen en önemli dinamiklerden bir tanesi. 600 binden fazla işçimizi kapsayan bir, süreç. Bu bağlamda sendika konfederasyonları, özellikle Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları çalışmalarına başladılar.
Sendikalardan alacağımız görüş ve muvaffakatlar tabii ki bakanlığımıza gelecek. Bakanlıkta da bir değerlendirme yapacağız ve şubat ayı içerisinde de inşallah resmi görüşmeleri başlatacağımızı öngörüyoruz. Tabii buradaki amacımız çalışanlarımızın, işçilerimizin haklarını korumak. Bunun yanında aynı zamanda kamu kaynaklarını da etkin bir şekilde yönetmek bizim dikkat etmemiz gereken iki temel ilke.
"Adil ve sürekliliği olan çözümler üretmek bizim temel ilkelerimiz olacaktır"
Bunun yanında biliyorsunuz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak özellikle sosyal diyalog süreçlerine çok önem verdiğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu çerçevede önümüzde çalışma hayatı tabii toplu, kamu toplu iş sözleşmeleri söz konusu ama aynı zamanda 2026-2027 yılında kamu görevlileri, memurlarımız ve sözleşmeli personel için de toplu sözleşme süreçleri başlayacak.
4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu gereği biz bu toplantılarımızı ağustos ayında gerçekleştirmek zorundayız. Sonuç olarak hem işçilerimiz hem de memurlarımızla ilgili bu toplu sözleşme süreçlerini gerçekleştirirken yine iletişime değer vereceğiz. Burada hem işçinin menfaati hem de memurun menfaatini gözetirken de çalışma barışını korumak bizim için çok önemli, tüm tarafların memnuniyetini sağlayarak adil ve sürekliliği olan çözümler üretmek bizim temel ilkelerimiz olacaktır. İnşallah hayırlı sonuçlara ulaşırız diye ümit ediyorum ben de.
"Ulusal istihdam stratejimizi dört temel politika alanı içerisinde planladık"
Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle, Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planımızı açıkladık, kamuoyuyla paylaştık. Burada özellikle Ulusal İstihdam Stratejisi, Türkiye'deki iş gücü piyasalarının mevcut durumunu analiz ederek, özellikle geleceğe yönelik kapsamlı bir yol haritasının nasıl oluşabileceği yönelik ipuçları vermekte. Bu stratejimizi de özellikle dört temel politika alanı çerçevesi içerisinde planladık.
Birincisi, iş gücü piyasalarında yeşil ve dijital dönüşüm ile beceri uyumunun geliştirilmesi konusu. Burada ne yapacağız? Eğitim istihdam ilişkisini güçlendireceğiz. Yeşil ve dijital dönüşüme uyumun adil bir şekilde gerçekleşmesi yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Dijitalleşmenin iş gücü piyasasına etkilerinin incelenmesi ve geliştirilmesi söz konusu. Aynı zamanda Türkiye beceri ekosisteminin güçlendirilmesi noktasında bu politika alanı içerisinde başlıklarımız olacak.
OECD tarafından, inşallah 2026 yılındaki Beceri Zirvesi Kongresi Türkiye'de yapılacaktır. Neden beceri önemli, ön plana çıkıyor? Düşündüğümüze katıldığımız yurt dışındaki tüm toplantılarda, ILO'nun ve OECD'nin toplantılarında hep beceri uyumunun, ortaya çıkabileceği, çıkabileceği sıkıntılarla ilgili tartışmaların yapıldığını görüyoruz. Çünkü çalışma hayatı değişiyor, sosyal güvenlik yapısı değişiyor, çalışma hayatındaki modeller değişiyor ama bunun yanında becerilerin nasıl değişeceği, nasıl uyum sağlayacağı konusunda da önemli tartışmaların olduğunu görüyoruz.
"Kapsayıcı istihdamın geliştirilmesi ikinci politika alanımız"
Bunun yanında kapsayıcı istihdamın geliştirilmesi ikinci politika alanımız. Bu çerçevede de kadınlar, gençler, engelliler, yaşlılar, eski hükümlüler ve göçmenlerin iş gücü piyasalarına girişlerinin kolaylaştırılması yönünde çalışmalar yapacağız. Bunun yanında çalışma hayatında fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi, iş yaşam dengesine yönelik politikaların geliştirilmesi gibi politika, önerilerimizi inşallah hayata geçirme fırsatı bulacağız.
Sosyal koruma ve istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi politika başlığı altında da sosyal koruma sisteminin kapsayıcılığının geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunacağız. Kayıt dışı biliyorsunuz mücadele ettiğimiz çok önemli bir sorun alanı. Kayıt dışı istihdamla mücadelenin güçlendirilmesi bizim için önemli bir hedef olacaktır. İş gücü piyasası programlarının etkinliğinin artırılması da yine bir politika alanı içerisinde gerçekleştiğimiz çalışmalara bir ana hat çiziyor.
"Artık kırsaldan büyükşehirlere olan göçü önlememiz gerekiyor"
Son politika alanımız ise kırsal bölgelerde sürdürülebilir istihdamın geliştirilmesi. Bu çerçevede de kırsal ekonomik çeşitliliğin artırılması, göç eğiliminin azaltılması, artık kırsaldan büyükşehirlere olan göçü önlememiz gerekiyor. Tarımsal üretim elbette önemlidir ama bu tarımsal üretim içerisinde o coğrafi bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın yaşam kalitesini ve çalışma koşullarını iyileştirmek de bizim için önemli bir hedef olarak ortaya çıkıyor.
Burada mevsimlik tarım işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, üzerinde durmamız ve çalışma yapmamız gereken bir alan. Tarımda modern tekniklerin benimsenmesi de bu politika alanı içerisinde.
"90 eylem maddesi belirledik"
Siz de fark ediyorsunuz ne kadar kapsamlı yol haritaları, politika alanlarımız. Bu çerçevede 90 eylem maddesi belirledik. Bu eylem maddelerinde özellikle biz yeşil ekonomi, dijital dönüşüm, mesleki eğitim ve sosyal güvenlik alanında somut adımların atılması noktasında çalışmalarda bulunacağız. Elbette ulusal istihdam stratejimizin de çok önemli hedefleri var. İnşallah 2028 yılına kadar işsizlik oranının yüzde 7,5'e düşürülmesi, genç işsizlik oranının yüzde 16,6'ya indirilmesi, kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 40,1'e yükseltilmesi, istihdam oranının çok güçlü bir yapıya sahibiz ama biz bunu yeterli görmüyoruz, yüzde 52,5'e yükseltilmesi, kayıt dışı istihdam oranının ise 2002'de yüzde 52'lerde olan oranının yüzde 23,4'e düşürülmesi ulusal istihdam stratejimizin temel hedefleri arasında yer alıyor. İnşallah biz de bakanlık olarak bu stratejilerin geliştirilmesi ve yönetilmesi, izlenmesi noktasında da üzerimize düşen görevleri fazlasıyla yerine getireceğimizi öngörebiliyoruz.
"Kadınların iş gücüne katılımını istihdam stratejimizde öncelikli hale getirdik"
Öncelikle 2025 yılının aile yılı olarak ilan edilmesinden dolayı ben de büyük bir memnuniyet duyuyorum. Hayırlı uğurlu olur inşallah. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bu çerçevede özellikle ailenin güçlendirilmesi dolayısıyla toplumun ve devletin ve milletin güçlendirilmesi noktasında çok önemli stratejileri hayata geçirecektir. Biz de bu çerçevede zaten daha önce çalıştığımız bir önemli bir başlık aslında politika alanı. Kadınların iş gücüne katılımını bu istihdam stratejimizde öncelikli hale getirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da sık sık vurguladığı gibi aslında kadın istihdamını arttırmak ve kadınların iş gücüne katılımını desteklemek, ekonomik kalkınmanın ve sosyal refahın temel unsurlarından biri olarak değerlendiriliyor strateji belgemizde. Stratejimizde özellikle kadınların istihdama katılımını arttırmak amacıyla kapsayıcı istihdamın geliştirilmesi başlığı altında biraz önce ifade ettim.
Kadınların iş gücüne katılım oranı artırılacak
Bu başlık altında kadın istihdamını arttırılması için şu müdahalelerde ve çalışmalarda bulunacağımızı ifade etmek isterim.
Birincisi, kadınların iş gücüne katılım oranını arttırmak. 2028 yılında kadınların iş gücüne katılım oranı şu an arzu ettiğimiz noktada değil. İnşallah yüzde 40,1 seviyesine çıkarılması önemli bir hedef olacaktır. İş yaşam dengesindeki politikaların güçlendirilmesi bizim ikinci çalışma alanımız olacak. Kadınların çalışma hayatına katılımını desteklemek için esnek çalışma ve özellikle çocuk bakım hizmetlerinin verilmesi yönünde desteklerimiz söz konusu olacaktır ve bu konudaki düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz.
Kendi işini kuran kadınlara teşvikler olacak
Kadın girişimciliğinin desteklenmesi önemli bir alt başlık olarak karşımızda duruyor. Kadınların kendi işini kurarak ekonomiye katkıda bulunmaları yönünde hem mesleki eğitimlerimiz hem de teşviklerimiz söz konusu olacak. Bu yönde eğitim programlarımızı geliştireceğiz. İstihdam destekleri yine biraz önce söyledim. Çalışan annelerin özellikle çocukların bakımı ile ilgili destekleri arttıracağız. Doğum sonrası kısmi çalışma ya da yarı zamanlı çalışma ile ilgili mevzuatta değişiklikler öngörüyoruz. Bu yönde de kadınların istihdama katılmasındaki engelleri yavaş yavaş kaldırma yönünde çalışmalarımız söz konusu olacak.
"İş Pozitif Projesi ile 833 bin kadın çalışma hayatına, iş piyasasına girmişlerdir"
Kadınlar için mesleki eğitim ve beceri geliştirme programları, biraz önce söz ettik. Dijital ve yeşil dönüşüm çerçevesinde özellikle kadınların bu dönüşümünün sonrasında ortaya çıkabilecek yeni meslekler yeni alanlarda yeni istihdam alanlarının oluşturulması bakanlık olarak bizim en önemli vazifelerimiz arasında. Geçen yıl 2024 yılında da çok kadın istihdamının arttırılması yönünde çok önemli projeleri imza attık. Özellikle saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi'nin teşrifleri ile şubat ayında hayata geçirdiğimiz İş Pozitif Kadın İstihdamını Arttırma Projesi ile bugüne kadar 833 bin kadın çalışma hayatına, iş piyasasına girmişlerdir.
Bunun yanında iş gücü uyum programı biliyorsunuz yeni başlattığımız bir program. Bu çerçevede de üç ayda yaklaşık 137 bin 476 kişi istihdama kazandırıldı. Bunların %88'ini de kadınlar oluşturmaktadır. Tabii ki Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında biz kadınların ekonomik ve sosyal hayata güçlü bir şekilde, daha güçlü bir şekilde katılımlarını sağlamak amacıyla sürdürülebilir ve fırsat eşitliğini destekleyen politikaları öncelikledir dediğimizi belirtmek isterim.
Yapay zekanın iş gücü piyasasına yansıması
Teknoloji ve yapay zekâ artık sadece bir yenilik değil, çalışma hayatını ve iş gücü piyasalarını doğrudan değiştiren ve dönüştüren bir özelliğe sahip olmaya başladı. Bizler de bu dönüşümü tabii bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak görüp bu değişimin ortaya çıkarmış olduğu faydaları da görmek ve yararlanmak istiyoruz.
Ulusal İstihdam Stratejimizde ilk kez yapay zekâ kavramına özel bir başlık açtık ve bunun da çalışma hayatına olabilecek etkilerini de dikkate almak zorundayız aslında. Yapay zekâ çok önemli bir gelişme. Öncelikle şunu da vurgulamak isterim ki, özellikle teknoloji devrimleri, özellikle yapay zekâ, her zaman iş gücü piyasalarını ve çalışma hayatını etkilemiştir. Endüstri devrimini düşünün. Burada buhar makinesi sanayiyi değiştirdi. Elektriğin fabrikalara girmesiyle birlikte üretim hızlandı. Çalışma hayatında da özellikle bilgisayarlar çalışma hayatına girmesiyle birlikte dijitalleşme daha da fazla olmaya başladı. Demek ki teknoloji girdiği her ortamda çalışma hayatı başta olmak üzere tüm yapıları, sistemleri, fabrikaları, üretim yerlerini değiştiriyor. Eğer gerekli önlemleri almazsak, burası bizim için çok önemli. Birçok sektörün çalışma dinamikleri değişebilir. Bazı meslekler kaybolabilir ve iş gücü katılımında yeni zorluklarla karşı karşıya kalabiliriz.
"Yenilikçi müfredatlar geliştiriyoruz"
İşte biz de önümüzdeki beş yılı dört yılı hedefleyen ulusal istihdam strateji belgemizde de bunlara dikkat ettik ve değişimin olası risklerini analiz ettik ama bu olası riskleri de iyi bir şekilde yönetmemiz gerekiyor. Bu konuda ne yapıyoruz diye düşünebilirsiniz. Özellikle ilk politika alanımız olan iş gücü piyasalarında yeşil ve dijital dönüşüm ile beceri uyumunun geliştirilmesi politika alanının altında şu çalışmaları inşallah önümüzdeki dört yıl içinde gerçekleştireceğiz.
Yapay zekâ ve dijital beceriler kazandıran eğitim programlarını hayata geçiriyoruz. Üniversiteler, meslek liseleri ve iş dünyası ile birlikte yenilikçi müfredatlar geliştiriyoruz. Dijitalleşme ve otomasyonun getirdiği riskleri yönetmek için sektör bazlı beceri uyum programları geliştireceğiz. Artık biliyorsunuz geleneksel mesleklerin bazıları günden kaybolmaya başlıyor. Biz de aslında ortaya çıkacak yeni mesleklere yönelik de hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Dijital ekonominin fırsatlarını değerlendirmek istiyoruz. Özellikle gençlerimizi ve kadınlarımızı yapay zekâ, büyük veri analitiği ve siber güvenlik ve yeşil ekonomi alanında istihdama hazırlıyoruz ve bu yöndeki programlarımızı da işlevsel hale getirmek için gerekli adımları atıyoruz.
"İşçi hakları ve sosyal güvenlik mekanizmalarını da güçlendirmek zorundayız"
Dijitalleşen çalışma hayatında tabii ki düşünülebilir ki işçi hakları ve sosyal güvenlik mekanizmalarını da güçlendirmek zorundayız. Yapay zeka gelebilir, robotlar üretebilir. Çalışma hayatımızın belki 5 yıl sonrasında robotlarla birlikte bu ortamda, stüdyoda birlikte çalışabileceğimiz co-workerlar olacak, arkadaşlarımız olacak ama işçi hakları ne olacak, sosyal güvenlik hakları ne olacak çalışanlarımızın bu dönüşüm sonrasında? Bunu da çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bu yönde de tabii en önemli başlıklardan bir tanesi hukuki düzenlemeler yapmak.
Özellikle mevzuat kapsamında düzenlemeler yaparak ortaya çıkan bu değişiklere karşı da çalışanlarımızın hem sosyal güvenlik hem de çalışma hayatına yönelik haklarının korunması noktasında da çalışmalarda bulunmamız gerekiyor.
"Rekabetçi, adil ve kapsayıcı bir model oluşturulması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz"
Dünyada artık gündeme gelen ve en çok tartışılan iki kavram var. Birincisi yenilikçilik, bir diğeri rekabet. Bu iki sihirli kavramı biz iyi bir şekilde yönetip bunlardan da faydalanmak istiyoruz. Özellikle insan kaynağımızı teknolojiyle entegre etmenin yollarını İŞKUR aracılığıyla bulmaya çalışıyoruz. Tabii burada rekabetçi, adil ve kapsayıcı bir model oluşturulması için de çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Her zaman olduğu gibi tüm sektörlerde olduğu gibi biz seyirci olmayı değil o oyunda oyun kurucu ve aynı zamanda geleceği inşa etmek için Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Hem bizi dinleyen vatandaşlarımıza hem de gençlerimize geleceğimizin meslekleri neler olacak gibi bir küçük bir başlık açmak istiyorum ki İŞKUR aracılığıyla, kamu istihdam kurumumuz İŞKUR aracılığıyla artık meslek kurslarımızı, eğitimlerimizi bu çerçevede şekillendirmeye başladık. Bakın teknoloji ve dijitalleşme, sadece bir iki örnek vereceğim. Siber güvenlik uzmanlığı, veri bilimciliği, metaverse uzmanlığı. Sağlık biyoteknoloji alanında genetik mühendisliği, yaşlanma bilim uzmanı, genontoloji ve geriatri. Yenilenebilir enerji ve çevre, enerji mühendisliği, iklim değişikliği analistleri, atık yönetim uzmanlığı gibi yeni meslekler ortaya çıkmaya başlıyor.
Eğitim ve yaratıcılık alanında da oyun geliştiriciliği ve içerik üreticiliği gibi meslekler ortaya çıkıyor. Robotik ve otomasyon alanında da robotik mühendisliği, otonom araç uzmanlığı. Artık biliyorsunuz yurt dışında otobüslerin kendi başlarına hareket edebileceği sistemler kurulmaya başlıyor. Otobüs bir noktadan başlayacak, yolcularını alacak ama şoför olmayacak. Böyle bir yapay zekanın egemen olduğu, hükmettiği bir dünyaya doğru gidiyoruz aslında. Son olarak tarım ve gıda teknoloji alanında dikey tarım uzmanlığı, laboratuvar gıda mühendisliği, hizmet sektöründe de dijital pazarlama uzmanlığı, yaşam koçluğu, wellbeing dediğimiz özellikle refah ve iyilik halini artıran uzmanlıklar geleceğin meslekleri olarak belki ismini yeni yeni sizin de yeni duyduğunuz meslekleri kamuoyuyla paylaşıyoruz. Biz bu mesleklere gençlerimizi, kadınlarımızı hazırlamak zorundayız. Bakanlık olarak da bu noktada çerçeve bu çerçevede de çalışmalarımıza ağırlık veriyoruz.
"Yeni nesil çalışma modellerine yönelik çalışmalar gerçekleştirdik"
Biraz önce ifade ettim aslında hem yapay zeka, dijital dönüşüm, yeşil ekonomi kavramlarının artık hem ekonomide ve çalışma hayatının birçok noktasında işlevsel olmaya başladığını görüyoruz. Tabii biz bunu şeyde özellikle COVID-19 pandemisi süreci içerisinde uzaktan çalışma, hibrit ve esnek çalışma modellerini deneme fırsatımız oldu aslında. Bizler de ulusal istihdam stratejimiz belgemizde bu dönüşümü dikkate alarak yeni nesil çalışma modellerine yönelik çalışmalar gerçekleştirdik.
"Esnek çalışma ve hibrit modellerin yaygınlaştırılması yönünde çalışmalarımız olacak"
Bu çerçevede artık klasik anlamda çalışan memnuniyeti, iş yaşam dengesi gibi geleneksel yapılarla çalışma hayatını yönetmemiz oldukça zor. Verimlilik de öyle, verimliliği de dönüştürmemiz gerekiyor, ölçmemiz gerekiyor. Bu yüzden çalışma hayatında da sizin de ifade ettiğiniz yeni modellerin ortaya çıkması kaçınılmaz. Bu çerçevede üç ana başlığımız söz konusu.
Birincisi esnek çalışma ve hibrit modellerin yaygınlaştırılması yönünde çalışmalarımız olacak. Özellikle bilişim, finans, eğitim, danışmanlık ve hizmet sektöründe hibrit ve uzaktan çalışma modellerinin yerleşmesi amacıyla yasal çerçeveyi hazırlayacağız. Uzaktan çalışmanın biraz önce söylediğim işçi hakları üzerindeki etkilerini göz önüne alarak sosyal güvenlik ve çalışma süreleri ile ilgili düzenlemeler gerçekleştirilecek. Dijitalleşmeye uyumlu çalışma şekillerinin desteklenmesi, bu çerçevede serbest ve proje bazlı çalışma modellerine yönelik teşviklerimizi daha da artıracağız.
Çalışma saatleri ve esnek mesai sektör bazında ele alınacak
Platform ekonomisi sizin de çok iyi bildiğimiz çok önemli bir ekonomi haline gelmeye başladı. E-ticaret, serbest çalışma, dijital hizmetler olarak gruplandırabileceğimiz bu alanda çalışanların haklarının güvence altına alacak mekanizmaların oluşturulması yönünde çalışmalarımız olacak. Son olarak da iş yaşam dengesinin güçlendirilmesi için de yapacağımız çalışmalardan sadece bir iki örnek vereceğim. Çalışanların verimliliğini artıracak, tükenmişlik sendromunu önleyecek yeni uygulamalar teşvik edilecektir. Özellikle iş yerindeki mobbing, ayrımcılık gibi uygulamalara asla izin verilmeyecek. Bu konuda da yasal düzenlemeleri gerçekleştireceğiz ve geliştireceğiz. Çalışma saatleri de esnek mesai düzenlemeleri ve kısmi çalışma alternatiflerini de sektör bazında ele alarak tekrar bir düzenleme içerisinde bulunacağız.
Kaynak: Haber Merkezi
