İnsan Hakları Eylem Planı’nın daha demokratik bir Türkiye vizyonuyla hazırlandığının altını çizen Gül, “Adalet, devletin temel sütunu, toplumsal huzur ve güvenin sigortasıdır. Bildiğiniz gibi yargısal adalet, bunun sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Türkiye hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi standartlarını daha da yükseklere çıkarmak adına 2002 yılından itibaren çok önemli bir gelişme ve ivme göstermiştir. Türkiye’nin yönü reformlara dönüktür. Türkiye uluslararası hukukun üstünlüğünün gösterdiği çerçevede reformlarını sürdürme kararlılığındadır. 2023’e giderken yargı politikaları anlamında da temel belgelerimizdi. Hepimizin malumu olduğu üzere 2 temel politika belgemizi kamuoyuyla paylaştık. Bunlardan biri 2019 Mayıs’ta sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşılan güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi vizyonuyla hazırladığımız yargı reformu strateji belgesidir. Diğeri de yakın zamanda sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan özgür birey güçlü toplum daha demokratik bir Türkiye vizyonuyla hazırladığımız İnsan Hakları Eylem Planı’dır. Her iki belge de Türkiye’deki tüm taraflarla tüm kurumlarla bir araya gelerek hazırlanmış bir belgedir. Keza Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, uluslararası tüm kurum ve kuruluşların temsilcileriyle bir masa etrafında görüşler alınarak hazırlanmıştır. Çünkü Türkiye içe kapanık statükocu mevcut durumuyla yetinen bir demokrasi ve hukuk anlayışına sahip Türkiye değildir. Uluslararası hukuktan karşılıkla istifade edebileceği inancına sahip olarak daha iyisine bizim ülke insanımız layıktır anlayışıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
Arabuluculuk sayesinde iki tarafında birbiriyle helalleştiğini söyleyen Gül, “Ben de bir avukat olarak davaları takip etmiş birisi olarak hepimizin bildiği bir davanın iki tarafı vardır. Mahkemeyle sonuçlandığında ne olursa olsun daha fazlasını hak ediyordum duygusuyla kapıda insanlar çıkabiliyordu ama arabuluculukta iki tarafında helalleştiği memnun olduğu uzlaştığı çok önemli bir sistem var. Eğer bu prosedür bu kurum olmasaydı 855 bin dosya hala Ankara Adliyesi’nde Çağlayan Adliye’sinde İzmir Adliyesi’nde belki iki ticari taraf nasıl olurda dava biter, istinaftı Yargıtay’dı, işçi, işverendi, ama yaklaşık 1 milyon dosya burada taraflar tarafından anlaşılmış birkaç haftada bu uzlaşmayla sonuçlandı, bu çok değerlidir. İşte biz bu çerçevede ticaretin çarkının daha hızlı döndüğü, işçinin alın teri kurumadan hak ettiğini aldığı ve tüketicinin mağduriyetini bir an önce giderdiği bu sistemleri nasıl geliştiririz, işte bugün açılışını yapığımız böyle bir toplantıyı bu çalışma sonucunda da önemli meyvelerini beraber alacağız. Türkiye uluslararası ticaretin kavşak noktasında. Bu çerçevede 53 ülke tarafından imzalanan Singapur Anlaşması’na taraf, sayın Cumhurbaşkanımız 21 Nisan tarihinde bu sözleşmeyi imzaladı. Ekim ayında iç hukukumuzun parçası olacak, yürürlüğe girecek. Böylece bu sözleşmeyle taraf ülkelerde arabulucular tarafından imzalanan sulh anlaşmaları artık uluslararası düzeyde bir güvence altına alınmaktadır. Sulh anlaşması hangi ülkeyle yapıldıysa, bir anlaşma imzalanması Türkiye’de mahkemenin onayına sunmaya gerek kalmaksızın bu anlamda tarafların alacağını da güvence altına alan çok önemli bir, ekonomiye de katkı yapacak önemli hukuki belgedir. Bu da arabuluculuk sisteminin ülkemizin gelişmesine çok önemli katkıda bulunacaktır” ifadelerini kullandı.
“Uzlaşmayla tüm taraflar memnun”
Uzlaşma ile her iki tarafın da memnun olabileceğini ifade eden Gül, sözlerine şöyle devam etti:
“Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin ceza hukukundaki karşılığı uzlaşmadır, uzlaştırmadır. Uzlaştırma kurumu da yaygınlığı her geçen gün artmaya devam etmektedir. Bildiğiniz gibi uzlaştırma ilk kez 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’yla ceza adalet sistemimize dahil edilmiştir. 2016 yılının Aralık ayında yine kurumu tüm ihtiyaçları gözetecek şekilde tekrar gözden geçirilerek daha da disipline edilir hale gelmiştir. En güncel düzenlemeyi de önceki yıl 1. Yargı paketi kapsamında yaptık, uzlaştırma kapsamını genişlettik. Gerçekten uzlaştırmayla da anlaşmazlığın tüm taraflarını memnun edecek bir önemli müessese olduğunu hep beraber görüyoruz. Mağdur, adalet yerini buldu, hak eden hak ettiği karşılığı buldu duygusunu da ayrıca moral unsurunu da görebilmekte. Fail de suçun sorumluluğunu üstlenerek suçun sonuçlarını gidermekte ve toplumla yeniden bütünleşme anlamında böyle bir imkanı sağlamaktadır. 1 Ocak 2017’den itibaren günümüze kadar toplam 993 bin 58 dosyada mağdur ile şüpheli başka bir deyişle en az 2 milyon kişi Türkiye’de uzlaşma sağlamıştır. Bildiğiniz gibi çok çeşitli edimler üzerinde anlaşarak uzlaşma sağlanabilmektedir. Lösev’e Kızılay’a bağışta yardımda bulunmak, Mehmetçik Vakfı’na destek, öğrencilerimize kırtasiye desteği almak gibi ihtiyaç sahiplerine bağış, fidan dikmek gibi çocuk yuvalarına destek olmak, kök hücre bağışı gibi bir takım edimler karşılığında uzlaştırma imkanını görebilmekteyiz. Daha da ötesine bazen özür dileme ve helalleşmeyle bile uzlaştırma kültürü yaşanabilmekte. Bunlar toplumun özünde esasen var olan dayanışma ve yardımlaşma duygusunu gösteren güzel ve anlamlı örneklerdir.”
“Uzlaştırmacı olmak için hukuk fakültesi mezunu olma şartı getireceğiz”
Ceza muhakemesinde bundan sonra uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olma şartının getirileceğine değinen Gül, “Bakanlığımız bünyesinde alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ilişkin kurumsal yapıyı güçlendireceğiz. Ceza muhakemesinde bundan sonra uzlaştırmacı olabilmek için, hukuk fakültesi mezunu olma şartı getireceğiz. Çünkü bu bir yargısal sürecin parçasıysa bu yargısal süreçte hukuk fakültesi mezunları bu uzlaştırma sürecini yapabilmesi gerekir. Dolayısıyla uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi olma şartını da yakın zamanda hayata geçmesini hedefliyoruz ve bu konuda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuğun kapsamını genişleteceğiz ve arabulucuların farklı alanlarda ihtisaslaşmasını sağlayacağız. Arabuluculuğun sekiz yıllık uygulama sonuçlarını dikkate alarak Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gözden geçireceğiz. İşte bu çalışmalar da Avrupa Birliği, Avrupa Konseyiyle paydaş olduğumuz bu çalışmalardaki öneriler de bizi bu anlamda çok değerli fikirleri sunmuş olacaktır” şeklinde konuştu.
“Geç gelen adalet, adalet değildir”
Adli süreçte vatandaşlara kolaylık sağlaması için her türlü görüşe açık olduklarını dile getiren Gül, ”İstatistikleri sizlerle paylaştık ama şunu asla hatırdan çıkarmamak gerekir ki paylaştığımız bütün rakamların istatistiklerin içinde, özünde insan vardır. Her dosya bir insan yaşantısına, bir insan umuduna temas etmektedir. Bu umut adalet umududur. Bu umudun en kısa sürede yolunu bulması icra edilmesi, adalet hizmetlerindeki temel önceliğimizdir. 'İnsan Hakları Eylem Planı’ da bu önceliğin taahhüdüdür. Bu belgenin hayata geçmesi için her türlü çalışmayı yakın bir şekilde değerlendireceğiz. Bütün kurumlarımızı ilgilendiren bu eylem planıyla, özellikle yargısal süreçte de adil yargılamaya makul sürede adaletin yerini bulması anlamı gerçekten hepimizin çok anlamlı idealidir. Çünkü geç gelen adaleti, adalet değildir. Bugüne kadar olduğu gibi bugüne kadarki adli süreçleri vatandaşlarımız için kolaylık haline getirecek her türlü görüş ve öneriye de ayrıca açığız” dedi.
Reformlardaki en önemli hususun uygulama olduğunu söyleyen Gül, “Mevzuat değişiklikleri iyi ve doğru uygulamayla adaletin tecellisine hizmet eder, vatandaş memnuniyeti sağlar. Hangi reformu yaparsak yapalım isterse anayasayı değiştirelim, ama anayasa hükmü orada kalıp uygulanmazsa çok iyi kanun çok iyi metin yazmışsınız bravo denir, ama asıl olan uygulamadır. Dolayısıyla tüm bu çalışmaların sadece temenni olmasın diye tüm ilgili kurumlara görev veren tarih veren ve daha da önemlisi milletimizin denetimine açık tutan bir reform sürecini yakından takip ediyoruz. İnanıyorum ki uygulayıcılar da bu reforma sahip çıkarak milletimizin hak ettiği daha iyi ve güvenilir adalet sistemini hep beraber inşa edeceğiz” ifadelerine yer verdi.
Kaynak: