Belediye çalışanlardan biri, uygulamanın kaldırılması yönündeki talebinin belediye tarafından reddedilmesi üzerine Aydın 1. İdare Mahkemesinde iptal davası açtı.
İstemi kabul eden yerel mahkeme belediyenin idari işleminin iptaline karar verdi. Bu kararın belediye tarafından istinaf kanun yoluna taşınması üzerine ise İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesi, istinaf başvurusunu kabul etti, davayı kesin olarak reddetti. Uygulamanın, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olduğuna karar veren istinaf, parmak izi alınması yoluyla mesai takibinde, özel hayatın gizliliğinin ihlali bulunmadığına hükmetti.
Kararın tebliğinin ardından davacı memur, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 20'inci maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca ihlalin sonucunun ortadan kaldırılması, yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesi kararlaştırıldı.
Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesinin kararında, Anayasa'nın 20'inci maddesine göre, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde ve kişinin açık rızası olması halinde işlenebileceği ifade edildi.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na atıf yapılan kararda, kanunun 6. maddesine göre özel nitelikli kişisel verilerin işlemesinin, önemine binaen daha katı kurallara bağlandığı aktarıldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), parmak izlerini, biyolojik örnekleri ve genetik profilleri kişisel veri olarak nitelendirdiğine işaret edilen kararda, AİHM'in kişisel verilerin kullanılmasında aykırılık bulunmaması için yeterli güvenceleri sağlayacak şekilde iç hukukta düzenleme yapılması gerektiğini vurguladığı da belirtildi.
Kararda, "Özellikle biyometrik verilerin kaydedilmesi yöntemiyle personel takip sistemi uygulanabilmesi için kanunlarda düzenlenmeyen hallerde kişinin açık rızasının mevcut olması gerektiği vurgulanmalıdır." denildi.
Açık rızanın varlığından söz edilebilmesi için ise işlenecek kişisel verinin kapsamı, amacı, sınırları ve sonuçları hakkında çalışanın önceden yeterli biçimde bilgilendirilmesinin elzem olduğu vurgulanan kararda, bu yöntemin kullanılması halinde çalışanın hak ve özgürlüklerini koruyacak güvencelerin de ilgili idare tarafından sağlanmasının gerekli olduğu belirtildi.
Kararda, memurların mesai saatlerinin tespitine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda, çalışanın mesaiye devam durumunun kontrolü ve bu amaçla özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine ilişkin açık bir düzenlemenin bulunmadığı kaydedildi.
5393 sayılı Belediye Kanunu'nda ise belediye teşkilatını sevk ve idare etme yetkisinin belediye başkanına bırakıldığı anımsatılan kararda, "Bu yetki kapsamında, özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine yönelik bir düzenlemenin yapılmadığı anlaşılmıştır." denildi.
Somut başvuruda başvurucunun açık rızasının bulunmadığı, bu yönüyle başvurucunun hakkına yapılan müdahalenin kanunilik şartlarını sağlamadığı belirtilen kararda, şu tespitler yapıldı:
"Anılan mevzuatta mesai takibi veya çalışanın denetimi amacıyla özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi, bu bağlamda biyometrik veri bazlı takip sistemlerinin kullanılmasına dair temel esasları ve ilkeleri belirleyen bir düzenlemenin olmadığı açıktır. Açıklamalar çerçevesinde, başvurucunun özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine dair rızasının olmadığı, çalışanın mesaiye uyumunun kontrolünde biyometrik verilerin işlenmesinin ve kullanılmasının anılan kanunlar ile ayrıca ve açıkça öngörülmediği hususları dikkate alındığında başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.