Ani gaz ve kömür patlaması (degaj) olayının yaşandığı ve 8 işçinin hayatını kaybettiği Kozlu maden faciası sonrası dönemin TTK Yönetim Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu üyelerinin ihmali bulunduğu iddiasıyla 2014 yılı Eylül ayında hazırlanan iddianamede Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca soruşturma izni verilmeyince 28 kişi hakkında soruşturma ve kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar verilmişti.
AYM’ye yapılan başvuruyla yargılamanın önünü açıldı
İtiraz sürecinin başlamasının ardından takipsizlik kararlarının itirazları reddedildi. Dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesinin ardından TTK yöneticilerinin yeniden yargılanmasının önü açıldı. Bunun üzerine dönemin TTK Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı ile yönetim kurulu üyelerinden oluşan 6 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame geçen 28 Mayıs’ta tamamlandı. 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmada "Görevi kötüye kullanmak, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" sulamasıyla hakim karşısına çıkacak olan şüpheliler kendilerini savunacak.
’Galerinin sürüleceği ocak birinci sınıf gazlı ocak, degaj tehlikesi olduğu bilinmektedir’
Cumhuriyet Savcısı Onur Üzgül tarafından hazırlanan iddianamede degaj faciasının yaşandığı olayla ilgili ihmaller; ilgili yönergelerle açıklandı. İddianamede facianın meydana geldiği ocağın birinci sınıf gazlı ocak olduğu ve degaj tehlikesinin olduğunun bilindiği belirtilerek şöyle denildi:
"Sekiz kişinin ölümü ve sekiz kişinin yaralanması ile meydana gelen iş kazası eksi 630 kotundaki galeride ani degaj olayı olmuştur. İhaleye çıkıldığı anda hazırlık galerisinin sürüleceği kömür ocağının birinci sınıf gazlı ocak olduğu ve bu ocakta ani degaj tehlikesinin olduğu bilinmektedir. Ani degaj tehlikesinin giderilmesi için uygulanacak olan işlem gazlı kömür damarlarına metan drenajı uygulaması yapılmasıdır. Metan drenajı, uzun zaman ve yoğun emek gerektiren bir araştırma sonucunda büyük bir yatırımla gerçekleştirilebilecek pahalı bir işlemdir. Gerek Kozlu TTK Müessesesi gerekse TTK Genel Müdürlüğü’ne bağlı diğer müesseselerde metan drenajı uygulaması bulunmadığından ani degaj tehlikesini azaltabilmek ve tedbir alabilmek için galerilerdeki kontrol, pilot ve rahatlatma sondajları gibi ilerleme sondajlarının birlikte gerçekleştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır" ifadelerine yer verildi."
İddianamede sondajların sayısı ve uzunluklarının kişiye bağlı olmayın "TTK Her türlü kazı, hazırlık, tesis, nakliye, inşaat, imalat, montaj, tamir ve bakım işlerine ait ’genel emniyet’" şartnamesinin sondajlarla ilgili bölümünde yer alan maddelere de yer verilerek şöyle denildi:
"Grizu bulunabilecek veya ani grizu boşaltma tehlikesi olan yerlerde en az 25 metre boyunca kontrol sondajları yapılmalıdır. Sondaj uç noktası ile arın arasındaki mesafe 5 metre kaldığında sondajlar tekrarlanacak galeri yan cidarı ile sondaj arını arasında her zaman en az 5 metrelik topum bulunmalıdır. TTK Yer altı jelatinit patlayıcı maddesinin kullanılması esaslarını belirleyen yönergesinde delik delme ve ateşleme ile ilgili genel hususlar yanında, ateşleme işinin nezaretçi kontrolünde bizzat ateşleyici tarafından yapılacağı, lağım atılacak yerin en son nezaretçi ve ateşleyicinin terk edeceği, lağımın 10 veya 20 meyilde lağım doğrultusunda 25 metre boyunda yapılacak en az 3 pilot sondajları ile ilerleyeceği, sondajın bitimine 5 metre kala pilotun sondajın tekrarlanacağı belirtilmiştir. Başmühendis Nevzat Ü.’nün -630 denetim yazısında doğu rekup lağımında bir adet pilot sondajı olduğu, bu rekup lağımın keseceği damar sayısı ve formasyon özelliği göz önüne alınarak en az 3 sondajla ilerlenmesi ve 5 metre kala sondajların yenilenmesinin degaj riskinin önlenmesi açısından yararlı olacağı kanaatini belirtmiştir. Yine maden ve taşocakları işletmelerinde ve tünel yapımında alınacak işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine ilişkin tüzüğe göre Kontrol sondaj deliklerinde grizu veya diğer zararlı gazların varlığı anlaşılırsa, iş durdurulur. İşçiler söz konusu yeri terk ederler, giriş yeri kapatılır. Durum yetkililere bildirilir" denilmiştir."
Sondaj föyü ihmali ortaya çıkarttı
İddianamede özellikle arında çalışan tanık işçilerin beyanı ve sondaj föyü incelendiğinde kazanın meydana geldiği kömür ocağında sondajların sözleşme şartlarına ve tüzük kurallarına uygun yapılmadığının açıkça ortaya çıktığı yer aldı. Denetim ve kontrollerin hem asıl işveren TTK Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi hem de alt işveren Star İnşaat A.Ş. sorumluları tarafından yeterince özenle gerçekleştirilmediğine dikkat çekilen iddianamede ölüm ve yaralanmalara sebep olan olayla ilgili kusurlar şöyle sıralandı:
"Çalışan ocakta kömür damarlarının gazlı olduğu bilinmesine rağmen metan drenajı uygulaması yapılmamıştır. Galeri sürülmesi sırasında yapılan sondajlar sayı ve uzunluk olarak yetersiz olup sondajlar yetkililerce özenle denetlenmemiş ve özellikle sondaj uzunlukları kontrol edilmemiştir. Murat Arık’ın 2013 tarihli ek ifadesinde sondajı yapan şef Mustafa Ü.’nün kendilerine 18 metre sondaj yapıldığını söylediğini, sondajı denetleyen Murat B.’ye de bilgi verirken 20 metre sondaj yaptığı bilgisini verdiğini ileri sürdü. Tanık olarak dinlenen işçilerin bir kısmı belirli bir ücretlerinin bulunduğunu, bunun için günlük ilerleme mesafesi belirlendiğini bu mesafeyi aşmaları halinde ise prim alıyor olmaları sebebiyle daha çok para kazanmak için zaman zaman sondajsız ilerleme dahi yaptıklarını beyan etmişlerdir."
’Sondaj kayıtları sondaj föylerine gelişi güzel işlenmiş’
İddianamede sondaj kayıtlarının sondaj föylerine gelişi güzel işlendiği, sondaj föylerindeki bilgilerin doğruluğunun yetkililer tarafından kontrol edilmeden imzalandığına yer verildi. Sondajlar için her yönde sondaj kapasitesi olmayan tek bir sondaj makinesinin bulundurulduğu ve yüklenici şirkette sadece bir sondör çalıştırıldığı tek sondör ve tek makine olması sebebiyle galeride ilerlemenin hızlı ilerleme sağlamaya engel olduğu düşünülen sondajlara yeterli önlem verilmediğine dikkat çekildi. Sondöre ani degaj olayı ve sondajların önemi konusunda eğitim verilmediği, kaza tarihinde iş yerinde iş güvenliği uzmanı bulundurulmadığı, iş güvenliği uzmanı çalıştırılmadığı için yüklenici tarafından şümullü bir sağlık ve güvenlik dokümanının hazırlanamadığı da iddianamede yer aldı.
’Risk analizleri tekniğe uygun hazırlanmadığı için kabul görmemiş’
Yüklenici tarafından hazırlanan risk analizlerinin ehil kimseler tarafından ve tekniğine uygun olarak düzenlenmediği için müessese tarafından da kabul görmediği ortaya çıktı. İddianamede, "Üstelik, galeri-lağım sürme işi Grup 1. sınıf gazlı bir yer altı ocağında ve önceden belirlenmiş bir degaj zorunda yapılmasına rağmen bu özel durum için herhangi bir risk analizi yapılmamış olması nedeniyle işin tehlikesi, riskleri konusunda ve alınabilecek tedbirler hakkında herhangi bir döküm bulunmamaktadır. Böyle bir döküman bulunmadığı için çalışanların da bu konuda bilgilendirilmediği açıktır" ifadelerine yer verildi.
"Ateşleme mahalli korunuyor olsaydı, muhtemeldir ki ölen olmayacaktı"
İddianamenin en dikkat çeken bölümü ise ateşleme mahallinin yer aldığı konu oldu. Yönergeye göre ateşleme yerinde telefon, basınçlı hava teneffüs istasyonu, ateşleme yerini gösteren tabela ve ateşleme sığınağının bulunacağına dikkat çekilerek, "Yerinde yapılan inceleme sonucunda ateşleme mahallinin arından 95 metre geride olduğu ve yıkılmış/tahrip edilmiş olduğu ve ateşleme mahallinin, traverslerden domuzdamı gibi örülmüş olduğu tespit edilmiştir. Arından geriye doğru 150-160 metrelik bir alan degaj sonucu ortaya çıkan kömür postası ile dolmuştur. Ateşleme mahallinin bulunması gereken 200 metre mesafe ve ateşleme sonrasında arından itibaren postanın geldiği mesafe dikkate alındığında, ateşleme mahalli gerçekten 200 metrede ve ateşleme sırasında işçiler de bu mahalde korunuyor olsalardı muhtemeldir ki ölen olmayacaktı" denildi.
"Gecikmeli kapsül yasak olmasına rağmen gecikmeli kapsül kullanılmıştır"
TTK’nın ani gaz ve kömür püskürmgesi (degaj) olaylarına karşı alınacak emniyet tedbirleri yönergesine göre ateşleme işleminde ateşlemeden etkilenebilecek yerde 3 kişiden fazla kimsenin bulundurulamayacağı belirtilmesine rağmen kaza öncesinde bu mahalde ateşleme işleminde ateşlemeden etkilenebilecek 9 kişi bulundurulduğunun dikkat çekildiği iddianamede diğer ihmallerde şöyle sıralandı:
"Ateşleme sırasında güvenliği sağlayacak nezaretçi görevlendirilmemiştir. Degaj olayının gerçekleştiği arının tümünde bir atımda ateşleme yapılması gerekirken degaj öncesinde mevzuata aykırı olarak kısmi ateşleme (arının bir kısmında) yapılmıştır. Ani degaj riski taşıyan arınlarda yapılacak patlatmalarda gecikmeli kapsül kullanımı yasak olmasına rağmen degaj öncesinde yapılan patlatmada gecikmeli kapsül kullanılmıştır. Gazlı ve ani degaj riski taşıyan kömür ocaklarında ateşlemenin vardiya sonunda yapılması gerekirken, degaj olayının gerçekleştiği arındaki son ateşlemede buna uyulmamıştır. Yüklenicinin işçileri kesene usulü çalışmaktadır. Daha fazla ilerleme yapıldığında eline daha fazla para geçecek işçilerin emniyet tedbirlerini ve kendi güvenliklerini ihmal etmeleri söz konusudur. Denetim sırasında saptanan eksikler için yükleniciye caydırıcı ve yeterli yaptırımların uygulanmadığı gibi eksikliklerin giderilip giderilmediğini takip etmeye özen gösterilmemiştir. Sözleşmede teknik nezaretçi görevlendirme sorumluluğunun kendine ait olduğunun belirtilmesine rağmen yüklenici teknik nezaretçi görevlendirmesi yapmamıştır."
Bakanlık 2014’te soruşturma izni vermedi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 2014 tarihinde soruşturma izni verilmemesine dair karar verildiği, karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itirazda bulunduğu, itirazın reddedildiği bunun üzerine şüpheliler hakkında 2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca inceleme yapmasına yer olmadığına karar verildiği de iddianamede yer aldı. Ankara Bölge İdare Mahkemesince 2018 tarihli kararında kamu görevlileri hakkında 2013 tarihinde Kozlu maden ocağında ani degaj püskürmesi sonucunda 8 işçinin hayatını kaybettiği, etkin soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle yapılan bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 2018 tarihinde soruşturma izni verilmemesine ilişkin yaşamsal hakkın usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğu bundan dolayı yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderildiği, mahkemece soruşturma izni verilmemesine ilişkin itiraza konu kararın kaldırılmasına karar verildiği, 2013 ve 2017 tarihlerinde bilirkişi heyetlerince rapor aldırıldığı da iddianamede yer aldı.
Kazanın meydana geldiği ortamın ’Grup 1. Sınıf Gazlı Ocak’ olarak tanımlandığı, ruhsat sahibinin TTK olduğu işletilen ocağın teknik altyapısını kullandırarak en alt katında hazırlık işlerini yürütecek şekilde ihale yaptığı ve ihale sonucunda Star İnşaat A.Ş. firmasının ihaleyi aldığı bilgisine iddianamede yer verildi. Ancak TTK’nn kendi uzmanlığı gerektiren işi alt işverene verdiği, yüklenici firmanın galeri-lağım sürme işinde herhangi bir yenilik uygulamadığı gibi teknolojik olarak da farklı bir donanım getirmediği, yer altında oluşan iki başlı çalışma ortamının iş güvenliği risklerine açık bir ortam olduğu, denetim ve sorumluluk açısından da karmaşa oluşturduğu iddianamede yer aldı. İddianamede kurulan sistemde kusur bulunduğu, damarların gaz içerikleri ve degaja yatkınlıkları konusunda yükleniciye yeterli bilgi verilmemesi nedeniyle ihaleye çıkan kurumun sorumluluğunun bulunduğu, ihaleye çıkarken görevde olan TTK Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdürü Rıfat Dağdelen ve diğer yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabileceğine yer verildi.
İddianamede; bilirkişi raporuna yapılan atıfta şöyle denildi:
"Raporda birçok kamu kurumunda görülen ve muvazaalı olan asıl iş veren ve alt işveren ilişkisine şartların zorlaması nedeniyle onay vermiş olsa da bu işi ihaleye çıkaran ve ihale sonucunda imzalanan sözleşmede imzası bulunan TTK Genel Müdürü, Yönetim Kurulu Üyeleri ile TTK Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesesi yöneticilerinin kusur ve sorumluluğunun olduğu bildirildiği..."
İddianamede şüpheli Burhan İnan’ın TTK Genel Müdürü Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptıktan sonra 2016 tarihinde emekli olduğu, şüpheli R.D.’nin TTK Genel Müdürü Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptıktan sonra 2011 tarihinde emekli olduğu, şüpheli Mustafa Ş.’in TTK Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 2020 yılında emekli olduğu, şüpheli Çetin O’un TTK Genel Müdür Yardımcısı olduktan sonra 2011 yılında emekli olduğu, şüpheli Mahmut Y.’ın TTK Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptıktan sonra 2009 tarihinde üyeliğinin son bulduğu, şüpheli Mehmet A.’nın TTK Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptıktan sonra 2011 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinin son bulduğu kaydedildi.
İddianamede şüphelilerin üzerlerine atılı suç yönünden alınan ifadelerinin incelenmesinde işin alt işverene verilmesini yasaklayan bir durum olmadığı, TTK’nın KİT statüsünde olduğu belirtilerek şöyle denildi:
"İşin konusunda uzman ve en iyi teklif veren firmaya ihale edildiğini, teknik şartnamenin 2.2 hükmünde yer alan ’Yüklenicinin işin devamı sürecinde iş yerinde yapılacak çalışmalar nedeniyle kendi işçilerinin ve idare işçilerinin kazaya uğramalarını, zarar görmelerini ve işlerde hasar meydana gelmesini önleyici her türlü güvenlik önlemini almak zorunda olduğu’ açıkça belirtildiği, işi devralan firmanın alt işveren olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, söz konusu şirketin bilirkişi raporlarının aksine farklı projelerde görüleceği üzere işinde uzman olduğu, söz konusu kazanın öngörülemeyen bir sebeple kömür oluşumu esnasında kayaç tabakaları arasında sık görülmeyen şekilde depolanmış metan gazının taşta galeri sürülmesi yada kömür imalatları esnasında gaz zonuna yaklaşması ve gaz basıncının kendini hapseden tabakaları parçalayarak ani boşluğa ani püskürmesi sonucunda meydana geldiği, bu durumun kendi kurumlarına özgü bir durum olmadığı, son bilirkişi raporunda da bu durumun kaçınılmazlık olduğunun değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, bilirkişi raporlarının hukuki özellik taşımadığı üzerine atılı suçu işlemedikleri yönünde beyanda bulundukları; istikrar gösteren Yargıtay kararlarıyla da tevsik olunduğu üzere kaçınılmazlık olgusunun iş mevzuatı ve teknolojisinin öngördüğü tüm önlemlerin alınmasına rağmen iş kazasının gerçekleşmesinin önlenememesi durumlarında kabul edilebileceği, somut olayda alınan bilirkişi raporlarıyla da tevsik olunduğu üzere iş mevzuatının ve teknolojisinin öngördüğü tüm önlemlerin alınmadığı; bilirkişi raporlarında kusur durumları ifade edilen şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işledikleri hususunda kamu davası ikamesi yönünden aranan yeterli şüphede yazılı delilin dosyada bulunduğu anlaşılmakla, eylemlerine uyan maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmasına karara verilmesi iddia ve talep olunur."
Öte yandan meydana gelen faciada "Hüseyin Kürekçi, Hasan Bozacı, Muharrem Yapıcı, Yüksel Koca, Ahmet Şekerci, Köksal Kadıoğlu, Muhsin Akyüz, Satılmış Arslan” hayatlarını kaybetmiş, Hayrettin Dağkıran ise yaralı kurtarılmıştı.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.