Sözlerime milletimizin ve tüm İslam aleminin dün gece idrak ettiğimiz mübarek Miraç gecesini tebrik ederek başlamak istiyorum.
Dün, eski Başbakanlarımızdan dava siyaset ve devlet adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın vefatının 11. yıl dönümüydü. Bu vesileyle, kendisini rahmetle yad ediyoruz. Rabbim, hocamızı rahmetiyle kuşatsın.
"28 Şubat tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazındı"
28 Şubat gününün bizim yakın tarihte başka bir anlamı daha vardır. O da 28 Şubat darbesidir. 28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır.
Bürokrasinin, iş dünyasının, darbe şakşakçıların desteğiyle ortaya çıkan 28 Şubat vakası, zaman içinde Milli irade tarafından tasfiye edilmiştir. Eşine az rastlanır bir kibirle, yürütülen 28 Şubat sürecinde yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünenlerin, hesap günü geldiğindeki zavallılıkları ibreti alemdir.
TSK artık darbe ile cunta ile değil, sınırlarımızı korumadaki, bölgesel ve küresel krizdeki güçlü duruşu, başarıları ile gündem olmaktadır. Suriye'deki harekatlar, Libya'daki meşru yönetime verdiğimiz destek, Karabağ'da Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer almamız Türkiye ve tarihimize altın harflerle geçen olaylardır.
Ordusu devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birliğini sağlayamayanlarının sonuçta istiklallerini ve geleceklerini kaybettikleri dönemde, Türkiye siyasi ekonomik gibi yükselen sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır.
Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşadıklarımız, bu kesimin ülkemizin ihtiyacı olduğu demokratikliğe ulaşamadığının bir kanıtı olmuştur. Bunların ellerine fırsat geçtiğinde, neler yapabileceklerine ilişkin, milli meselelerde, siyasi tartışmalarda sıkça rastlıyoruz. Lafsı ve ruhuyla demokrasiye, adalete özgürlüğe, saygıya, bu torakların, vatandaşların, bendesi olmayı öğrenemeyenlere ülkemizin yönetimini asla teslim etmemiştir, etmeyecektir.
Benzer hesapların geçmişte de çok yapıldığının, hepsinin de akıbetinin hüsranla sonuçlandığını belirtmek isteriz. Buna karşılık Türkiye'nin son 20 yılında, kararlılıkla uyguladığımız eser ve hizmet siyasetinin, 81 vilayetiyle ülkemize getirdiği seçkin yer istikametimizin doğruluğunun ispatıdır.
"Ukrayna ve Rusya'ya aralarındaki sorunu diyalog yoluyla çözmesi telkininde bulunduk"
Dünyanın bir süredir köklü değişim sürecinden geçtiğini her fırsatta tekrar ediyoruz. Bu sistemin temelini oluşturan 1. ve 2. Dünya savaşı hak arama değil, paylaşım mücadeleleriydi. Biz bu mücadelede masadaki değil menülerdeki ülkelerden biriydik.
Zaten sancılı olan bu sistem, soğuk savaşın sona ermesinin ardından iyice dengesizleşmiştir. Küresel yönetim sistemindeki çarpıklık yaşanan her Hadise ile özellikle kendini yeniden gösteriyor. Kendi güvenlikleri ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyen ülkelere, süslü kavramlar arkasına sakladıkları çirkin yüzleri artık ortaya çıkmaktadır.
Son olarak Ukrayna'da yaşanan gelişmeler bu gerçeği göstermiştir. Öncelikle şu hususun altını çizmek isterim. Türkiye bölgesinde barışı huzuru isteyen bir ülkedir. Bu tavrımızı her yerde gösterdik.
Karadeniz'in kuzeyinde de Ukrayna ve Rusya'ya aralarındaki sorunu diyalog yoluyla çözmesi telkininde bulunduk. Yine bu süreçte barış ve istikrarın temini için çok yönlü diplomasimizi devreye soktuk. Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı gerçekten üzgünüz. NATO başta olmak üzere her platformda ülkemizin meseleye bakışını ifade etmeye devam ediyoruz.
"5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrıldı"
Ukrayna'daki 20 bin vatandaşımıza kayıtlı iletişim numaralarını arayarak ikazımızı yaptık. Bununla da kalmadık. Bölgede bulunan vatandaşlarımızın ülkeden ayrılması yönünde çağrıda bulunduk. Hava trafiğinin kapanması üzerine, çatışmanın ertesi gününden itibaren otobüslerle tahliye işlemini başlattık. T
ahliye talebinde bulunan dost ve kardeş ülke vatandaşlarına da desteğimizi vermeye devam ediyoruz. Bugüne kadar 5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrılarak ülkemize ve diğer ülkere geçmiştir. Çeşitli kanallardan tahliye işlemini sürdüreceğiz.
"Montrö'yü kullanma kararındayız"
Montrö Sözleşmesinin ülkemize verdiği yetkiyi, krizin önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Biz, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı göstermesinden yanındayız.
Rusya'nın saldırısını kabul edilemez görüyor, Ukrayna halkının verdiği mücadeleyi takdir ediyoruz. Bu süreçte bizim için önemli olan kendi duruşumuzdur. Türkiye BM, NATO AB başta olmak üzere, içinde yer aldığı kurumlarda sorumluluklarını bugüne kadar yerine getirmiştir, getirmeye de devam edecektir.
Ne Ukrayna'dan ne Rusya'dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Maruz kaldığımız çifte standarda rağmen ekonomik, askeri ittifakımızdan vazgeçmiyoruz.
Afrika'dan Güney Amerika'ya ilişkilerimizi sıkı tutuyor, bizden yardım isteyen hiçbir toplumu ve devleti yüzüstü bırakmıyoruz. Yalanla ve iftira ile belki günlük siyaset yürütülebilir ama Türkiye'nin yüksek çıkarları savunulamaz, geliştirilemez.
Milletimizin ihtiyacı ülkemizin istikametini 1990'lara değil, 2053'lere çevirecek liderlerdir, yönetimlerdir. Ülkemizin son dönemdeki sınamaları gibi Karadeniz'deki krizi de selametle atlatacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Elektrikte KDV kararı
Elektrik tarifelerindeki yeni düzenlemeyi bugün netleştirdik. Meskenlerde ve tarımsal üretimde kullanılan elektriğin KDV'si yüzde 18'den 8'e düştü. Mesken abonelerinin yıllık 7 milyar lira daha az fatura ödemesi temin edilmektedir.
Meskenlerdeki düşük tarife sınırı günlük 8 kilovatsaate, aylık 240 kilovatsaate yükseltilmiştir.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.