Şen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'ndan çıkan kararın Ankara ve İstanbul'da hemen uygulanmaya başlandığını, Anadolu'daki üniversitelere yansımasının bir süre sonra olduğunu söyledi.
Fakülteye başörtülü öğrenci alınmaması kararına öğretim görevlilerinin de uymak durumunda kaldığını dile getiren Şen, tüm baskılara rağmen başörtüsünü çıkarmayı asla düşünmediğini ifade etti.
Şen, o dönemde direnmeden başörtüsünü bırakanlardan bazılarının sonradan FETÖ ile bağlantılı olduklarının ortaya çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"O dönem fark etmemiştim. Bunun FETÖ adı altında gerçekleşen bir durum olduğunu bilememişim. Kendi bölümümde tek başıma kaldım. İkna odalarına alınmadım ama hocaların uyarıları, rencide edişleri... 'Devlete karşı gelme, dersimde bulunma, benim rızkımla da oynama.' diyenler oldu. Özellikle eşarbını indiren arkadaşlarım beni rencide etti. Sınıfa almak istemediler, yanlarına oturtmak istemediler. Yine de yılmadım. Kınama, uyarı, uzaklaştırma cezalarına rağmen yine de 'Okulumu bitirebilir miyim?' diye düşündüm."
Başını açmadığı için o dönemde belli faturalar ödediklerini ifade eden Şen, hayatı her zaman sınav olarak gördüklerini belirtti.
Eşarbını çıkarmadığı için okuldan atıldığını dile getiren Şen, şunları kaydetti:
"Hayatımda hep başarılı bir talebeydim. Fakülteyi 17 yaşımda kazandım. Kredili sisteme bağlı olarak başarı gösterdiğim için liseyi çok çabuk bitirdim. Bu 'postmodern darbe' ile karşılaştığımda 19 yaşındaydım. Tek bildiğim şey, inancıma sahip çıkmam gerektiğiydi. Sonra eve döndürüldüm. Evlendim, iki kızım oldu. Öğretmenlik yapmak istiyordum, hep içimde kaldı. Tezahürleri acı oldu, hezeyanları oldu, psikolojik olarak beni çok yıpratan bir süreç oldu."
Şen, tarih öğretmeni eşinin, kendisine hep destek verdiğini söyledi.
Aftan yararlanarak 2011'de fakülteye döndüğünü belirten Şen, şöyle devam etti:
"İlk öğrenciliğimde 4 yıl olan fakülte, döndüğümde 5 yıl olmuştu. İntibak yasası nedeniyle tarih öğretmenliği bölümünü 6 yılda bitirmiş oldum. Yani bu bölüme 6 yıl emek verdim. 12 yıl sonra aftan yararlanarak üniversiteye döndüğümde hocalarım çok sahip çıktı. Aynı hocalar vardı, hatta 'çok gaddar' diye tasvir edeceğim hocalarım, artık yaşlanmışlar, daha anlayışlı olmuşlar. Ağlayan hocalarım oldu. Cebinden mendillerini çıkarıp gözü yaşlı benimle konuşan hocalarım oldu. Çok şaşırdım."
Şen, 2017'de kurulan 28 Şubat Öğrenci Derneğinin Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğünü anlatarak, mağdurların sesini duyurmayı amaçladıklarını ifade etti.
Fazilet Şen, 28 Şubat'ın sadece başörtülü öğrencileri değil oğlu askerde olan anneleri, eşi kapalı kamu çalışanlarını, kamudan hizmet almak isteyen başörtülü kadınları da mağdur ettiğini söyledi.
-"Yaşadıklarımı evlatlarıma anlattığım zaman bile masal gibi geliyor"
28 Şubat sürecinde yaşananların unutulmaması gerektiğini vurgulayan Şen, "Recep Tayyip Erdoğan hükümeti uzun süredir devletimizin başında. Birçok özgürlük getirdi. 24 yıl önce yaşananları gençler bilmiyor. Yaşadıklarımı kendi evlatlarıma anlattığım zaman bile masal gibi geliyor. Bu serbestliği yaşayamamış biri olarak söylüyorum, bu özgürlüğün çok kıymetli olduğunu bilmemiz lazım." ifadelerini kullandı.
Dünyanın hiçbir yerinde insanların inançları nedeniyle yargılanmaması gerektiğini dile getiren Şen, "Bir Hristiyan düşünün, elinde İncil var ya da kiliseye gidiyor diye nasıl eğitiminden edilir ya da bir devlet kurumuna girmesi nasıl engellenir. Bize bu yapıldı ama sineye çektik." diye konuştu.
Kaynak: