Karbondioksit (CO2) ve diğer sera gazlarının emisyonlarındaki güçlü ve sürekli azalmaların iklim değişikliğini sınırlayacağının altı çizilen raporda, küresel sıcaklıkların istikrara kavuşmasının 20-30 yıl sürebileceği öngörüsünde bulunuldu.
İklimin insan faaliyetleri sonucu değiştiğinin ve bu faaliyetlerin küresel ısınmayı son 2 bin yıldır görülmemiş bir seviyeye çıkardığını hatırlatan uzmanlar, iklim değişikliğini sınırlamak için hala zaman olduğunu da vurguladı.
IPCC'nin raporunda önlem alınmadığı takdirde 21’inci yüzyılda 2 derecelik küresel ısınmanın aşılacağı konusunda uyarıda bulunulurken, gelecek yıllarda CO2 ve sera etkisi yapan diğer gaz salınımlarında hızlı azalmalar olmazsa 2015 Paris Anlaşmasının hedeflerine ulaşmasının mümkün olamayacağı kaydedildi.
Sıcaklıklar toprağı kurutuyor, tarımsal verimliliği tehdit ediyor
İnsanları tehdit eden çevresel gelişmeler yaşanırken, bunlar basit, kısa vadeli hatta güvenilir bir çözümle başa çıkılması mümkün görünmeyen afetler olarak nitelendiriliyor.
Güney Avrupa'daki orman yangınlarının yüksek sıcaklıklarla tetiklenmesi iklim uzmanlarını endişelendiriyor.
Sıcaklıklar başlı başına bir tehdit olarak öne çıkarken, toprağı kurutuyor, su kıtlığına yol açıyor, tarımsal verimliliği, sağlığı ve insanların yaşamını tehdit ediyor.
Yeryüzünde en düşük sıcaklıkların kaydedildiği Rusya'nın kuzeydoğusundaki Sibirya'da da yangınlar meydana gelirken 1,5 milyon hektarlık bir orman alanının da bundan etkilendiği hatırlatılıyor.
Kanada’da temmuz ayı ortalarında meydana gelen yaklaşık 4 bin yangının 157 bin hektarlık alanı yaktığı ,50 dereceye ulaşan sıcaklıklarla yaklaşık 500 kişinin hayatını kaybettiği kaydediliyor.
Söz konusu yangınlar, küresel ısınmanın neden olduğu değişikliklerin ekosistem üzerinde felaket boyutun da sonuçları olabileceğini teyit ediyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı'na (WWF) göre, yağışlarda, su miktarlarında, nemde ve rüzgarların enerjisindeki düzensizliklerin de sonuçlarda etkili olduğu bildirildi.
İklim krizi bir sonraki finansal krizi tetikleyebilir
Politika yapıcılar iklim değişikliği ile mücadeleyi gündemlerine almaya başlarken, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke karbon salımını azaltmaya yönelik hedefler doğrultusunda stratejiler belirliyor.
ABD sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 yılına kıyasla yüzde 50- 52 arasında azaltma taahhüdünde bulurken, Avrupa Yeşil Mutabakatı karbon salımını 2030'a kadar yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılında ise sıfır düzeyine çekmeyi öngörüyor.
Yeşil dönüşüm maliyetli bir süreç olarak devlet ve şirketlerin önüne çıkarken, bu dönüşümü gerçekleştirmemenin maliyetinin ise tüm dünya için ağır olacağı ifade ediliyor.
Uluslararası örgütlerden merkez bankalarına kadar birçok kuruluş iklim değişikliğiyle mücadelede devreye girerken, Uluslararası Ödemeler Bankası'nın (BIS) raporunda iklim değişikliğinin gerekli önlemler alınmadığı takdirde bir sonraki finansal krizi tetikleyebileceği uyarısında bulunuluyor.
"Harekete geçme zamanı geldi"
IPCC raporu yazarlarından Hamburg Üniversitesi İklim Araştırmacısı Dirk Notz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, IPCC'nin son raporunun iklim değişikliğinin insanların hayatını nasıl etkileyeceğini göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi.
Notz,"Gelecek yıllarda karbondioksit salınımı çok hızlı bir şekilde durdurmazsak, aşırı hava olayları, seller, kuraklıklar ve sıcaklıklar yaşanacak. Üstesinden gelmemiz gereken daha çok zorluk olacak." dedi.
Raporun çok açık bir mesaj verdiğini belirten Notz, iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını en aza indirmek için mümkün olduğunca hızlı şekilde harekete geçme zamanının geldiğinin vurguladı.
Notz, iklim değişikliğine karşı insanların elinden gelen her şeyi denemesi gerektiğini belirterek, "Bence tek bir kişinin gerçekten sahip olabileceği en büyük ve en önemli etki politika yapıcılara bu değişikliği istediğini söylemektir. Bu nedenle iklim için güçlü planı olan partilere oy vermenin küresel ısınmayı yavaşlatmak isteyen bir kişinin yapabileceği en büyük ve en güçlü şey olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Hala umut olduğuna işaret eden Notz, şöyle devam etti:
"Gezegenin her yerinde yaşanan aşırı hava koşullarının, insanların çok rahatsız edici bir iklim durumuna girdiğimizi anlamasına ve neyin tehlikede olduğunu görmelerine yardımcı olacağını umuyorum. Bana çok umut veren ikinci şey, son 2 yılda gezegenin her yerindeki hareketle birlikte gördüğümüz değişim. Gençler görünüşe göre bunun ne olduğunu anlıyor ve toplumu bu konuda bilinçlendirmeye çalışıyor. Bence, bundan önceki 30 yıl ile karşılaştırıldığında, toplumun son2 yılda bu sorunların farkına varma hali, birlikte hareket ederek küresel ısınmanın kötü sonuçlarından kaçınabileceğimiz konusunda bana çok fazla umut veriyor."
"Neyi değiştirirsek değiştirelim ancak 20 veya 30 yıl içinde gerçekten ölçülebilir olacak"
Notz, ülkelerin sanayileşmesi konusunda Avrupa veya ABD'de yapılan hataların tekrarlanmaması gerektiğini belirterek, ülkelerin "fosil yakıt çağını" atlayarak doğrudan "yenilenebilir enerji çağına" geçebileceğini ifade etti.
İklim değişikliği ve küresel ısınmayla ilgili en büyük sorunun sistemin alınan önlemlere nispeten yavaş tepki vermesi olduğunu aktaran Notz, "Gelecek 20 yıl içinde hala bir şeyleri değişebiliriz çünkü şimdi neyi değiştirirsek değiştirelim ancak 20 veya 30 yıl içinde gerçekten ölçülebilir olacak. İklimin korunması söz konusu olduğunda en büyük zorluklardan biri bu." dedi.
Notz, 2050'de dünyanın nasıl olacağına da değinerek, alınan eylemlere bağlı olarak deniz suyu seviyesinin 20 ila 30 santimetre daha yüksek olabileceğini, sıcaklığın 1,5 derece daha fazla olabileceğini ve daha az buzulun olabileceğini anlattı.
Dünya genelinde yaşanan orman yangınlarını da değerlendiren Notz, orman yangınlarının normal olduğunu ancak hava koşullarının yangınları daha kolay çıkabilir hale getirdiğini aktardı.
Notz, iklim değişikliğinin aşırı doğa olaylarını çok daha olası hale getirdiğinin altını çizdi.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.