Türkiye'nin 1952 yılından bu yana üyesi bulunduğu ve bu 70 yıllık üyeliği boyunca askeri, ekonomik ve diplomatik her türlü destek vermekten kıvanç duyduğu NATO'ya olan bağlılığını kararlılıkla sürdürdüğüne işaret eden Altun, ülkenin karşılaştığı güvenlik tehditlerine karşı, bölgesel ve küresel barışın sağlanması adına örgütün oynadığı hayati rolün bilincinde olduklarını ifade etti.
Altun, NATO'nun bu hayati rolünün etkin bir biçimde sürdürülmesi adına örgütün misyon ve operasyonlarını desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
Türkiye'nin gerek jeopolitik konumunun önemi gerek NATO içindeki ikinci büyük orduya sahip olması gerekse de son yıllarda hız kazanarak artan savunma sanayi ve güvenlik kapasitesiyle ittifak içinde önemli bir misyon yüklendiğine dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:
"Bosna Hersek'ten Sudan'a, Afganistan'dan Kosova'ya pek çok ülkede NATO misyonlarına doğrudan katkı sunan Türkiye, NATO'nun ortak bütçesine en çok destek veren ve NATO harekatlarına en fazla katkı veren üye ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye gerek PKK, DEAŞ, El Kaide, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadelede gerekse düzensiz göç, insan kaçakçılığı, korsanlık ve deniz haydutluğuyla mücadelede bir cephe ülkesi olarak kendi ulusal güvenliği ve ittifakın güvenliği için üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmektedir. Ülkemizin NATO misyonlarına sunduğu tüm bu katkılar ve stratejik NATO varlıklarına topraklarımızda ev sahipliği yapmamız, ittifaka olan güçlü bağlılığımızın devam ettiğinin en güçlü bir kanıtıdır."
Türkiye'nin de sunmuş olduğu önemli katkılarla NATO'nun bugün en dinamik ve güçlü güvenlik teşkilatı olduğunu ifade eden Altun, böylesi bir ittifak örgütünün genişlemesinin arzu edilir bir durum olduğunu ve Türkiye'nin bugüne kadarki genişlemelerde kolaylaştırıcı bir rol oynadığını kaydetti.
Altun, NATO gibi böylesine önemli bir ittifak örgütüne katılımın, üyeliğe aday ülkeler için faydalar sağlayacağı gibi bu ülkelere bir dizi sorumluluk da yüklediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Unutulmamalıdır ki NATO üyeliği her ülkenin koşulsuz şartsız kabul edileceği bir hak değil, ittifak ilkelerine bağlılığını gösteren ülkelere sağlanan bir imtiyazdır. Bu sebeple ittifaka katılacak yeni ülkelerin NATO'nun kurumsal kimliği ve kurum içi uyumuna zarar vermemeleri, halihazırda ittifaka üye ülkelerin meşru güvenlik endişelerine karşı tehdit oluşturmamaları, üye ülkeleri tehdit eden terör örgütlerine destek vermemeleri beklenir. Bu şartlar gerek mevcut genişleme talepleri gerekse de gelecekte yaşanabilecek yeni katılımlar için sağlanması gereken asgari gerekliliklerdir."
"Türkiye teröre karşı kararlı mücadelesini sürdürecek"
Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ittifakın karşılaştığı tehditlere karşı kararlı desteği sürdürmekten kaçınmayacaklarını vurgulayan Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ne var ki olası bir savaş durumunda yardımına koşmayı taahhüt edeceğimiz ülkelerin bizim vatandaşlarımızı hedef alan terör örgütlerini desteklememesini, bu örgütlerin propaganda yapma, finansman sağlama, militan devşirme gibi Türkiye karşıtı etkinliklerine müsamaha göstermemesini beklemek en temel hakkımızdır. Türkiye’de gerçekleştirmiş oldukları terör saldırılarıyla çok sayıda vatandaşımızın canına kasteden terör örgütlerine karşı kararlı bir pozisyon almamış, bu örgütlerin ülkelerindeki faaliyetlerine değil önlem almak, müsamaha gösteren ülkelerin NATO üyeliğine olumlu yaklaşmamız düşünülemez. Türkiye'nin bu ilkesel tutumu hem NATO’nun etkinliğinin sürdürülmesi ve ittifakın geleceği hem de Türkiye'nin güvenlik tehditlerinin bertaraf edilmesi için son derece önemlidir.
Türkiye, sınır komşularımız Irak ve Suriye'de üslenen PKK ve DEAŞ tehditlerine, 2013'te Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliğine intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C terör örgütüne, 2016 yılında seçilmiş iktidara karşı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve bu girişimde 251 vatandaşımızı katleden FETÖ'ye karşı kararlı mücadelesini sürdürecektir. Bu örgütlerin bir kısmının müttefiklik ilişkisi kuracağımız Avrupa başkentlerinde Türkiye karşı faaliyetlerinin durdurulması ülkemiz için meşru ve hayati bir taleptir."
"FETÖ'nün kara propagandaları dost bildiğimiz ülkelerde ev sahipliği bulmamalı"
Altun, mesajında, şu ifadelere de yer verdi:
"Son günlerde İsveç ve Finlandiya'dan Türkiye'nin güvenlik kaygılarını ciddiye alan açıklamalar duymak ümit verici bir gelişme olmuştur. Umarız İsveç ve Finlandiya gibi tarihsel olarak yakın ilişkilerimiz olan, dost bildiğimiz ülkelerin, Türk vatandaşlarını tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerini engelleme noktasında somut ve kalıcı adımlar attığını görebiliriz. FETÖ üyelerinin müttefiklerimizle ilişkilerimizi bozmak için sürdürdükleri kara propagandalarının dost bildiğimiz ülkelerde ev sahipliği bulmamasını temenni ediyoruz. Umarız bundan sonra PKK'ya yönelik gerçekleştirdiğimiz terörle mücadele operasyonlarında İsveç yapımı AT-4 tanksavar silahlarıyla karşılaşmayız ve PKK mensupları bir daha Stockholm'de sözde flamalarını sergileyip, ulu orta örgüt propagandası yapamazlar."
"Türkiye, ulusal güvenliğine kasteden terör örgütlerine destek sunmayan, bu örgütlere ev sahipliği yapmayan dost ülkelerle NATO ve diğer tüm uluslararası kulvarlarda iş birliği ve ittifak ilişkileri geliştirmeye açıktır" vurgusunu yapan Altun, Türkiye'nin, NATO'nun geleceği için gösterdiği fedakarlık ve istikrarlaştırıcı bir güç olarak üstlendiği sorumluluklarının gerek birliğe üye ülkeler gerekse de halihazırda üye olmak isteyen ülkeler tarafından doğru değerlendirilmesi gerektiğini de hatırlattı.
Altun, Türkiye'nin bu ülkelerle birlikte daha güvenli bir dünya için çalışmaya her daim hazır olduğunu sözlerine ekledi.
Kaynak: