Son Dakika Haberler
22. Göremediklerimiz
Tahran’da; Arkeoloji Müzesi, Cam ve Seramik Müzesi, Kaçar ve Safevi Hanedanlarının değerli taşlarının sergilendiği Milli Mücevher Müzesini görecek vaktimiz olmadı. Özellikle, orijinali Paris’te Louvre Müzesi’nde olan Hammurabi Kanunları’nın yazılı olduğu taşın kopyasının bulunduğu Arkeoloji Müzesini görmek isterdim. Ancak müzeye gidecek vaktimiz de olmadı.
Meşhur Alamut Kalesi’ni göremedik. Buraya Tahran’dan günübirlik gidilebiliyor. Hasan Sabbah 1090’da yoldaşlarıyla birlikte Hazar Denizi yakınındaki Elburz Dağları’nda erişilmesi imkansız tepedeki Alamut Kalesi’ni (“Alamut”un anlamı “kartal yuvası”) ele geçirir. İsmail’i öğretisinin geçerli olduğu dini-siyasi bir örgüt kurar. Kendini peygamber ilan eder. Burada seçilmiş bir grup insanı uyuşturucunun da yardımıyla intihar savaşçısına dönüştürür. Amacı İran’da egemenlik kuran Selçuklu Türklerine karşı mücadele etmektir. Nitekim Selçuklu sultanlarına suikastlar düzenler afyon içirip gönderdiği fedailer. Nizamülmülk’ü hançerlerler aynı kişiler.
İran Elçiliği tarafından hazırlanan kitapta ise Hasan Sabbah şöyle tanıtılmakta:
“Meşhur İsmaili mezhebinin önderlerinden İranlı Hasan Sabbah Selçukluların saldırısından korunmak için Gazvin’in Alamut Dağları’nın en yüksek noktasında sağlam bir kale yaptırarak, uzun süre buradan mücadelesini sürdürmüştür.” (Bir Bakışta İran İslam Cumhuriyeti: 87)
Aynı kitapta; Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Şems-i Tebrizi gibi bizim olan değerler “Anadolu’da yaşayan İranlılar” şeklinde nitelendiriliyor.
Diğer göremediklerimiz:
Erdebil: Şah Abbas’ın ve tüm Safevi hükümdarlarının türbeleri burada. Herkes Türkçe konuşur. Türk malları yaygın.
Şah İsmail döneminde, başkent, Erdebil’den Tebriz’e taşınmış.
Tebriz: Mevlana’nın yoldaşı Şems’in memleketi. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne ve Ermenistan sınırları bu yakınlarda.
23. İran’da Yemek Kültürü
İranlıların ana yemeği kebap ve pirinç pilavı. Büyük tabakta pirinç pilavı safran soslu. Pirinç pilavını çok seviyorlar. Ana yemeğin yanında mutlaka pirinç pilavı var.
Bazen nohut yahnisi yiyorlar. İçinde büyük parça bir kemikli etle geliyor yemek. Alimünyum tasta gelen sulu nohut bir kaseye boşaltılıyor. İçine ekmek doğranıyor ve demir aletle ezilip karıştırılıyor. O şekilde yeniyor.
Balık türü istisna. Bir keresinde ızgara karides yeme şansına ulaştım. Harikaydı.
24. İran’da Kadın
1979 yılında Humeyni Devriminin yapıldığı tarihte kadınlar üzerinde büyük bir baskının olduğunu öğrendik. Saçını göstermek yasak. Kız oğlan el ele tutuşmak yasak. Dudağını boyamak yasak. Dudağını boyayan kadınların jiletle dudak boyalarının temizlenmesi gibi cezaların uygulandığını duyduk.
Ancak biz gezimiz boyunca göstermelik başörtüsü takan çok sayıda kadın gördük. Başta başörtüsü olsa da saçların önemli kısmı dışarda kalıyordu. Dudakları boyasız olmayan kadınların istisna olduğunu gördük.
Tahran’a gelince daha modern giyimli kadınlar gördük, kot pantalonlusunu hatta deri pantalonlusunu gördük. Ancak pantalonun üzerinde mutlaka bir etek vardı. Yani pantalonlu poposu meydanda olan hiç bir kadın görmedik. Türkçe konuştuğumuzu duyup bizle konuşmaya çalışan Azeri kadınlar gördük. Muhabbet ettik. Bize içten bir yaklaşımları vardı.
Daha fazlasını gördük: İsfahan’da meydanda payton keyfi yapan bir genç oğlan ve kız. Yakınımızdan geçerken paytonun arkasında oturan kızla oğlanın birbirlerine sokulduklarını, caddelerde sokaklarda hiç görmediğimiz hareketleri yaptıklarını gördük.
İsfahan caddelerinde gezerken, yanında genç bir oğlanla dolaşan orta yaşlı bir kadın takıldı bize Türkçe konuştuğumuzu duyunca. Tebriz’li imiş, Türkiye’de kalmış. Azeri aksanıyla Türkçe’yi gayet güzel konuşuyordu. “Benim kocam yok” dedi. Bunu duyunca aklıma Eniştem geldi. Konya’da Çumra’da iki yıl önce vefat eden Teyzemden sonra yalnızlığa mahkum olan, kendisine bir eş bulamadığımız Bayram Eniştem. Dedim “gitmek ister misin, götüreyim seni.” Cevabı şu şekilde oldu: “İyi mi, iyi mi?”. Bu sözleri duyunca çıkardım kartımı verdim ve “ara beni” dedim. Henüz aramadı, aramasını bekliyorum!6
Yine İsfahan’da tas tas çorba ikram eden kadınlar gördük. Bu Muharrem ayının başlaması ile ilgili idi. Hanımların elinden çorbayı alırken bir fotoğrafım olsun isterdim doğrusu, kısmet olmadı. Fotoğraf çektirme şansını petrolcü Mehmet abi yakaladı. Ne diyeyim “helal olsun”.
İsfahan’da bir çarşaflı kızın ardından yetişip kartvizitini kıza takdim etmeye çalışan bir oğlan çocuğunu gördük. Kızın tepkisi şöyle oldu: “Bak, polise gidiyorum, görürsün gününü.” Oğlan bu lafları duyunca kartvizitini cebine koydu ve yolunu değiştirdi.
Bu Dizideki Diğer Yazılar
Bu Dizideki Diğer Yazılar