Konya’nın 5 bin yıllık tarihi mahallesi Sille’de bulunan Zaman Müzesi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait eserler ile Roma dönemine kadar uzanan zaman kavramıyla ilgili birçok eserle geçmişi günümüze taşıyor.
5 bin yıllık tarihi geçmişe sahip olan Sille’de turizmin geliştirilmesi kapsamında Sille Şapeli’nde kurulan Zaman Müzesi, yerli ve yabancı ziyaretçilere ev sahipliği yapıyor. Civarındaki mezarlıkla iç içe olan müze, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait zaman ile ilgili birçok eserle geçmişi günümüze taşıyor.
Müzede Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait özel tasarım saatler, Osmanlı paşaları tarafından düzenlenen ruznameler, cep ve masa takvimleri ve resmi dairelerde kullanılan el yazma-baskı takvimler yer alıyor.
Ayrıca altın, gümüş köstekli cep saatleri, Türk Hava Kurumu’na ait illere göre coğrafik ve ekonomik verilerin bulunduğu cetvelli takvim, Roma dönemine ait arkeolojik güneş saati örneği gibi eserler yer alıyor.
Zaman Müzesi sorumlusu Ahmet Konuş, müzenin bulunduğu yapının aslında bir şapel olduğunu anlatarak, “Mezarlığın içinde yapılmış küçük bir kilise ama yıkık, dökük, harabe bir durumdaydı. Buradaki gayrimüslim halk 1923 yılında yapılan mübadele anlaşmasıyla Yunanistan’a gönderiliyor. Onlar gittikten sonra yıkılıyor. Harabeye dönüyor. Selçuklu Belediyemiz burayı tekrar restore etti. 2012 yılında kendi şekline uygun olarak restorasyonunu tamamladılar. Daha sonra nasıl değerlendirebiliriz diye düşünürken zaman müzesi fikri oluşuyor. Civarı mezarlık olduğu için doğum, ölüm, zaman kavramından çıkıyor bu fikir de. Zaman Müzesi yapalım diyorlar. Sonra eserlerimiz toplandı. Eserlerimiz genelde Osmanlı dönemi ağırlıklı olarak. O dönemlerde kullanılan eski saat çeşitleri, Osmanlıca takvimler, saatler henüz yapılmamışken ya da çok yaygınlaşmamışken kullanılan zaman ölçü araçları, bunları sergilediğimiz Türkiye’nin ilk ve tek Zaman Müzesidir. Tarihi Kentler Birliği’nden süreklilik ödülü de almıştır müzemiz” dedi.
Bilgisayarın atası usturlap
Müzenin en önemli eserlerinden biri olan usturlaba değinen Ahmet Konuş, “Zamanla ilgili çok önemli bir araç. Usturlabın Türkçesi ‘yıldız yakalar’ anlamına geliyor. Her ne kadar bizdeki eser Osmanlı dönemi olsa da aslında ilk keşifleri 900’lü, binli yıllar ve Mısırlı İslam alimleri. Kullanımı; usturlabın üzerinde daireler var, ortada ince uzun bir çubuk var, onları Güneş’e, Ay’a ya da yıldızlara hangisinden ölçüm yapılacaksa onlara göre çevriliyorlar. Onların denk geldiği açıları, dereceleri hesaplayıp başta ibadet vakitleri olmak üzere binden fazla ölçümü binde 4 gibi, binde 5 gibi çok düşük bir sapma payıyla hesaplayabildikleri astronomik bir araç. Neler yapmışlar bu usturlaplarla? Örneğin, hayvan figürlerini görebiliriz. Eskiden Türklerin de kullandığı, günümüzde halen Çin’de kullanılan 12 hayvanlı takvim, Çin takvimi bu takvimin simgeleri. Takvim olarak kullanılıyor. Burçların simgeleri var. Astronomik, astrolojik hesaplamalar yapılıyor. Denizciler çok kullanıyor. Yönlerini bulurken bulundukları yeri bile saptayabiliyorlar bir pusula gibi, GPS cihazı gibi. Sinüs, kosinüs, tanjant, kök, karekök gibi trigonometriksel, matematiksel hesaplamalar, mevsimler, burçların insanlar üzerindeki mevsimsel, dönemsel etkilerini bile hesaplayabilmişler. Bunu da yüz ifadelerinden anlıyoruz. Bazıları gülüyor, bazıları düşünceli, bazıları kızgın. Bu özelliklerinden dolayı da bilgisayarın atası olarak adlandırılıyor. Saatler yaygınlaşıncaya kadar çok aktif ve birçok medeniyet tarafından kullanılan bir araç” diye konuştu.