Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2022 sonu enflasyon tahminini, yüzde 23,2'den yüzde 42,8'e yukarı yönlü güncelledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankasında düzenlenen "Enflasyon Raporu 2022-II BilgilendirmeToplantısı"nda, "arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımını tamamladıklarını" söyledi.
Ocak-nisan döneminde bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 14 düzeyinde sabit tutulmasına karar verdiklerini aktaran Kavcıoğlu, "Merkez Bankası fonlaması sade bir operasyonel çerçevede açık piyasa işlemleri ve para takası işlemleri kanalıyla yapılmış, gecelik faizler Merkez Bankası politika faizi civarında gerçekleşmiştir. Merkez Bankasının öngörülebilir likidite yönetimi sayesinde Borsa İstanbul gecelik repo faizleri, politika faizi etrafında dalgalanmaya devam etmiştir." dedi.
Kavcıoğlu, orta vadeli tahminler üretilirken iktisadi görünümü esas aldıklarını dile getirerek, ithalat fiyatları, gıda fiyatları, küresel büyüme ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve güncellediklerini kaydetti.
Sıcak çatışma ortamına dönüşen Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin etkisiyle uluslararası emtia fiyatlarının geçen rapor dönemine göre belirgin bir şekilde yükseldiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, yılın ilk çeyreğinde elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüksek artışlar görüldüğünü ifade etti.
"Ham petrol fiyatları varsayımlarımız 2022'de 102,2 dolar"
Kavcıoğlu, "Tahminlerimizde baz aldığımız vadeli fiyat eğrileri, ham petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde, Ocak Enflasyon Raporu varsayımlarının önemli bir oranda üzerinde kalacağına işaret etmektedir." dedi.
Bu doğrultuda, ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları da paylaşan Kavcıoğlu, "Ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarımızı 2022 yılında ortalama 102,2, 2023 yılında ise ortalama 93,9 doları olarak güncelledik." diye konuştu.
Kavcıoğlu, enerji dışı emtia fiyatlarının, arz-talep uyumsuzluğu, taşımacılık maliyetlerindeki artışlar, jeopolitik gelişmeler ve tarımsal kuraklığa bağlı olarak yükselişine devam ettiğini belirterek, ithalat fiyatlarının genel seviyesine ilişkin varsayımlarının da yukarı yönlü güncellendiğini anlattı.
Jeopolitik riskleri, uluslararası gıda fiyatlarında süregelen artışların birikimli etkilerini ve tarımsal kuraklık gelişmelerini dikkate alarak gıda fiyatlarına yönelik varsayımları 2022 ve 2023 yılları için yukarı yönlü güncellediklerini bildiren Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Küresel iktisadi faaliyet üzerinde, jeopolitik riskler, artan enerji maliyetleri ve olası arz sıkıntılarına dair belirsizliklerin artmasına bağlı olarak dış talebe ilişkin varsayımlarımızı geçtiğimiz rapor dönemine göre aşağı revize ettik. Ayrıca küresel enflasyondaki artışa bağlı olarak 2022 yılında finansal koşulların bir önceki rapor döneminde öngörülenden daha sıkı olacağını varsaydık."
Kavcıoğlu, tahminler üretilirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle enflasyonu düşürmeye odaklı, "liralaşma" adımları kapsamında koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünüm esas aldıklarını aktardı.
"Enflasyonun kademeli olarak azalacağını ve hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz"
Şahap Kavcıoğlu, para politikası duruşunun sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda belirleneceği bir görünüm altında, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla enflasyonun kademeli olarak azalacağını ve hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini ifade etti.
Enflasyon yükseldikçe enflasyon beklentilerindeki dağılımın açıldığını dile getiren Kavcıoğlu, dolayısıyla enflasyonun tahmin edilebileceği aralığın genişlediğini, bu durumun tahmin patikasına da yansıtıldığını söyledi.
Kavcıoğlu, enflasyon tahminlerini de paylaşarak, "Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları 2022 yılı sonunda yüzde 42,8, 2023 yıl sonunda yüzde 12,9 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,3 seviyelerine tekabül etmektedir. Böylece 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 19,6 puanlık güncellemeyle yüzde 23,2'den yüzde 42,8'e yükselttik." dedi.
Tahminlere etki eden faktörlere de değinen Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına bağlı güncelleme enflasyon tahminini 5,5 puan artırırken, gıda fiyatları varsayımındaki artıştan 2,8 puan katkı gelmektedir. Diğer yandan, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar, büyük ölçüde alkol-tütün fiyatları ile elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki artış kaynaklı olarak yıl sonu enflasyon tahminini 2,1 puan yukarı çekerken başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyon ana eğilimine katkısı tahminler üzerinde 9,3 puan artışa neden olmuştur. Ayrıca çıktı açığındaki güncellemenin ise tahminlerimize 0,1 puan aşağı yönlü katkısı olmaktadır."
Kavcıoğlu, "2023 yıl sonu enflasyon tahminini de yüzde 8,2'den yüzde 12,9'a yükselttik. Başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyonun ana eğilimine etkileri, 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 1,9 puan artırmaktadır." ifadelerini kullandı.
Öte yandan gıda enflasyonu varsayımındaki güncellemenin, tahmini 0,7 puan yukarı çektiğini aktaran Kavcıoğlu, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarının tahmine 2,2 puan yükseltici yönde katkıda bulunduğunu, çıktı açığındaki güncellemelerin ise 0,1 puan düşürücü yönde etkilediğini vurguladı.
Kavcıoğlu, şubat ayında çatışmaya dönüşen jeopolitik risklerin, Kovid-19 salgınının ardından tedarik zincirindeki aksamaların artmasına, arz kısıtlarının yeniden kötüleşmesine neden olduğunu söyledi.
Çin'de artan vaka sayıları neticesinde alınan karantina önlemlerinin genişletilmesinin arz sürekliliğindeki bozulmayı derinleştirdiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın, başta Avro Bölgesi olmak üzere, küresel ekonomiyi emtia fiyatları, tedarik ve ticaret kanallarıyla etkilemesi küresel büyüme görünümü üzerindeki riskleri artırmaktadır. Bu doğrultuda ticaret ortaklarımızdaki büyüme beklentileri de önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellenmektedir."
Salgın sürecinde tedarik problemleri nedeniyle artan enflasyonun, jeopolitik risklerin artışını takiben bu kez emtia fiyatları kanalıyla yükseldiğini dile getiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Bölgesel çatışmaların tetiklediği güçlü negatif arz şokları, küresel ham madde fiyatlarında büyük artışa yol açmıştır. Dünya genelinde gerek manşet gerekse çekirdek enflasyon oranları yüksek seviyelere ulaşmıştır. Salgının etkilerinin zayıflamasıyla ortadan kalkması beklenen arz ve tedarik sorunları henüz düzelme eğilimine girmedi. Aynı zamanda jeopolitik riskler de bahsedilen kanallarla, enflasyonu olumsuz etkilemeye devam etmiştir."
Kavcıoğlu, yurt içi makro ekonomik görünüm konusunda da bilgi vererek, Türkiye'nin 2021 yılının dördüncü çeyreğinde OECD ülkeleri arasında net ihracatı yıllık büyümeye en fazla katkı yaptığı ülkeler arasında yer aldığını bildirdi.
Bu yılın birinci çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyetin kompozisyonundaki iyileşme eğiliminin devam ettiğini gösterdiğini anlatan Kavcıoğlu, bu dönemde, iç talebin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte üretimin, dış talebin katkısıyla, gücünü koruduğunu ifade etti.
"Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir"
Üretimde gözlenen artışın imalat sanayisinin geneline yayılırken ihracatçı sektörlerde sanayi üretimi daha güçlü seyrettiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir. Sanayi üretimi uzun süredir devam eden arz kısıtlarına rağmen esnek ve dayanıklı yapısıyla büyümeyi ve iş gücü piyasasını desteklemektedir. Yatırım harcamaları güçlü bir artış eğilimindedir. Potansiyel büyümenin sürükleyicilerinden makine-teçhizat yatırımları 2019 yılının son çeyreğinden bu yana dokuz çeyrektir yıllık bazda üst üste artış kaydetmektedir. Söz konusu dönemde makine-teçhizat yatırımlarının yıllık bazda ortalama büyüme oranı yaklaşık yüzde 20 seviyesinde olmuştur. Diğer taraftan, net ihracat gibi cari dengeyi destekleyen bileşenlerin katkısı salgın sonrasında yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. Bu durum büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerinin güçlendiğine işaret etmektedir. 2021'de makine-teçhizat yatırımları ve net ihracatın gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde 17,4'e çıkarak son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır."
Kavcıoğlu, anket verilerinin, nisan ayı itibarıyla firmaların gelecek dönem yatırım harcamalarını artırmayı planladığına işaret ettiğine dikkati çekerek, bu eğilimin yatırım malı üreten ve ihracatçı sektörler başta olmak üzere tüm sektörlere yayılarak güçlendiğini gözlemlendiğini bildirdi.
Kavcıoğlu, ocak-şubat ayları ortalamasına bakıldığında yatırım malları ithalatında ve sermaye malları başta olmak üzere sanayi üretiminde görülen artışlar sabit sermaye malları talebinin güçlü seyrettiğini teyit ettiğini bildirdi.
Kapasite kullanım oranlarının bazı sektörlerde tarihsel ortalamalarının üzerine çıktığını, ilave kapasite ihtiyacının gelecek dönemde de yatırım talebini destekleyebilecek bir unsur olduğunu değerlendirdiklerini aktaran Kavcıoğlu, bu çerçevede, artan yatırım ihtiyacının uzun vadeli Türk lirası yatırım kredileriyle karşılanması önem arz ettiğini söyledi.
Kompozisyonu güçlenen büyümenin iş gücü piyasasına yansımalarının da memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Yurt içi üretim ihracatın katkısıyla güçlü seyrederken ekonomimizin istihdam oluşturma kapasitesinin sürekli arttığını görüyoruz. Şubat ayı itibarıyla son bir yılda mevsimsellikten arındırılmış olarak istihdam 2,4 milyon kişi kadar artış göstermiştir. Bu dönemde iş gücüne katılım oranı artarken işsizlik oranı yüzde 13,2'den yüzde 10,7'ye gerilemiştir. Türkiye salgın sonrasında OECD ülkeleri arasında istihdamını en fazla artıran ülke olmuştur. Yüksek frekanslı veriler, istihdam görünümündeki iyileşmenin ve iş gücü piyasasındaki olumlu seyrin iktisadi faaliyet görünümüyle uyumlu olarak sürdüğüne işaret etmektedir. Salgın sonrası istihdam artışlarına sanayi sektörü güçlü katkı verirken, anketler imalat sanayinde istihdam beklentilerinin yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde istihdamın artışının devam edeceğini öngörüyoruz."
"İhracata dayalı büyüme sürdürülebilir fiyat istikrarı için önem arz ediyor"
İhracata dayalı büyümenin sürdürülebilir fiyat istikrarı için önem arz ettiğinin altını çizen Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin, komşu ve yakın bölgede bulunan veya emsal ülkelerle karşılaştırıldığında, imalat sanayisinin ihracattaki payının, ihracat yapılan ürün ve pazar sayısı ile ihracat çeşitliliği bakımından öne çıktığını söyledi.
Ülkenin ihracatında imalat sanayisi ürünlerinin payının yüzde 78 ile diğer emsal ve çevre ülkelerin çoğuna kıyasla daha yüksek olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Ülkemiz, 200'den fazla ülkeye 4 bin 300 civarında çeşitte ürün satarak benzer ülkelere kıyasla daha yüksek bir pazar ve ürün çeşitlenmesine ulaşmıştır. En fazla ihracatı yapılan üç ürünün toplam ihracat içindeki payının yaklaşık yüzde 29 gibi görece düşük bir oranda olması ise ihracatın belli ürünlerde yoğunlaşmadığına işaret etmektedir. Salgın döneminde Türkiye'nin küresel ticaretteki konumu önem kazanmış, ekonomimizin sahip olduğu göreli avantajları değerlendirebileceği bir fırsat penceresi oluşmuştur. Bu dönemde ekonomimiz hızla bölgesel bir üretim merkezine dönüşmektedir."
Ülke büyümesinin yapısında ihracat odaklı önemli bir dönüşüm yaşandığını belirten Kavcıoğlu, ihracatın 2021'de 225 milyar dolara ulaştığına, salgın öncesi döneme kıyasla ihracattaki büyümenin OECD ülkeleri arasında en iyi performanslardan biri olarak kayda geçtiğine dikkati çekti.
İhracatın, salgın döneminde yakaladığı artış eğilimini, 2022'nin ilk çeyreğinde yükselen bölgesel risklere rağmen koruduğunu anlatan Kavcıoğlu, bölgesel çatışmanın etkileriyle kaçınılmaz olarak Rusya ve Ukrayna'ya olan ihracat azalırken, aynı dönemde Avrupa Birliği'ne ihracatın belirgin artış gösterdiğini, ihracattaki olası kayıpların çok kısa süre içinde telafi edilebildiğini söyledi.
Jeopolitik gelişmelerin etkisiyle enerji fiyatlarındaki rekor artışların ivmelenerek sürmesi sonucunda ithalatın ilk çeyrekte yükseldiğini vurgulayan Kavcıoğlu, altın ve enerji hariç tutulduğunda ara malları ithalatının, enerji dışı emtia fiyatlarındaki artışlara paralel olarak yükselişini sürdürdüğünü, tüketim ve yatırım malları ithalatının ise nispeten daha sınırlı arttığını bildirdi.
Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlenen yılın ikinci Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından ekonomistlerin ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Enflasyondaki artışa global ve lokal olarak bakılması gerektiğini belirten Kavcıoğlu, "Son enflasyon raporumuzdaki tahminlerimizi, 24 Şubat'taki Rusya-Ukrayna çatışması olmasaydı bugün çok daha farklı noktalarda, belki revizyona bile ihtiyaç olmadan sürdürebilecektik, farklı şeyleri konuşuyor olacaktık. Dolayısıyla birinci devrede uluslararası piyasalardaki gelişmeler, özellikle pandemi sürecinde, tedarik sürecindeki sıkıntılar, arz sıkıntıları ve daha sonra Rusya-Ukrayna çatışmasıyla birlikte özellikle emtia fiyatlarının küreselde artış göstermesi, dünyadaki ve bizdeki enflasyonun yükselişinde çok büyük etkisi olmuştur. Bizde içeride de iç talep ve talepten kaynaklanan öyle önemli bir artış, para politikası anlamında cevap vereceğimiz bir yükseliş veya etki söz konusu değil. Aralıkta kur artışlarıyla başlayan fiyat davranış bozuklukları, daha sonra enerji ve gıdadaki artışla yükselişini sürdürmüştür. Bu noktada hem Merkez Bankası hem hükümetimiz ve bakanlıklar gerekli adımları atmıştır, atmaya da devam ediyor. Bu konuda kararlılığımız son derece güçlü şekilde devam ediyor." diye konuştu.
Aldıkları tedbirlerle özellikle kredilerin iktisadi faaliyetle buluşmasının önem taşıdığına işaret eden Kavcıoğlu, cari dengenin sürdürülebilir fiyat istikrarı açısından önemine dikkati çekti. Kavcıoğlu, Türkiye Ekonomi Modeli'nde de cari dengenin gerçekleşmesinin önemli olduğunu ifade ederek, "Son dönemdeki gelişmelerle cari dengede sıkıntı varmış gibi gözükse de miktar bazında ihracattaki artışla birlikte çatışmalar sonucunda küresel dünyanın normale döndüğü noktada, özellikle enerji ve gıda fiyatlarının normale gelmesinde cari dengemizin önemli şekilde düşündüğümüz noktada olacağını bekliyoruz. Gelişmeler ve ilk 3 ayda ihracattaki artışa da bakınca bunu görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Üretim, yatırım ve ihracat ile istihdamın artması noktasında, kredileri iktisadi faaliyetle buluşturma hassasiyetlerinin sürdüğünü vurgulayan Kavcıoğlu, şunları söyledi:
"Hükümet kanadında alınan tedbirlerle beraber enflasyonun öngördüğümüz patika içinde düşme eğilimine gireceğini düşünüyoruz. Tabii küresel anlamda ve içerideki gelişmeler de birbirini etkileyecektir. Enflasyon patikasındaki yol haritamıza da baktığımızda mayıs ayından sonra aşağı doğru enflasyonun inmeye başladığını görüyoruz. Olumlu gelişmelerle beraber onun daha da fazla, düşündüğümüzün de altında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Şu an mevcut verilerle öngörümüz yıl sonu ama 2023'te daha aşağı geleceğini tahmin ediyoruz."
"Turizmde herhangi bir sıkıntı görmüyoruz"
Kavcıoğlu, turizmle ilgili beklentilerin çok olumlu olduğuna da işaret ederek, "Şubat ayı verilerine bakınca, 2019 öncesi rakamların üzerine çıkmış görünüyor bu aylarda ki bu çok önemli. Avrupa ve Orta Doğu'dan gelen talebe ve rezervasyonlara bakınca çok büyük bir artış söz konusu. Ukrayna-Rusya çatışması ve o taraftaki sıkıntıların nasıl sonuçlanacağı önemli. Başka yerlere evrilerek bu azalmayı telafi edecek durumdayız. Avrupa ve Orta Doğu'da pandemiden dolayı uzun süredir gelemeyen turist kitlesi var. Şu an çok büyük talep var. Turizmde herhangi bir sıkıntı görmüyoruz hatta iyi bir artış bekliyoruz. Bu, bizim cari denge söylemimize de olumlu yansıyacaktır." dedi.
Türkiye'nin gıda fiyatları konusunda diğer ülkelere göre daha avantajlı konumda olduğunu aktaran Kavcıoğlu, bu sene meteorolojik verilerin, ülkenin verimli bir döneme gireceğini gösterdiğini dile getirdi. Kavcıoğlu, "Bunun da fiyatlara ve enflasyona mayıstan sonra olumlu yansıyacağını öngörüyoruz ve değerlendirmelerimizde bunu dikkate alıyoruz." diye konuştu.
Kavcıoğlu, yapılması beklenen ücret güncellemelerinin hesaplamalarına etkisinin sorulması üzerine de açıklanmamış ve karar alınmamış konuların varsayımlarına etkisini kısmen dikkate aldıklarını bildirdi.
"İstanbul'a taşınmada sıkıntı yok"
Merkez Bankasının İstanbul'a taşınma takviminde bir sıkıntı olmadığını belirten Kavcıoğlu, taşınmanın planlandığı gibi haziran ayından sonra başlayacağını söyledi. Kavcıoğlu,"Biliyorsunuz zaten yüzde 50'ye yakın İstanbul'a taşınmış durumdayız. İstanbul'da idari binamız var. Önemli birimleri zaten İstanbul'a taşıdık. Kalan birimler de yol haritamızda planladığımız gibi devam ediyor, inşaatımız planladığımız gibi devam ediyor. Eylül ayı gibi taşınacağımızı düşünüyorum. Bu anlamda sıkıntı görmüyorum." diye konuştu.
Kavcıoğlu, çekirdek ve medyan enflasyonda mart ayındaki gelişmelerin doğal seyrinde olduğunu, iç talepte kısmi daralma görüldüğünü ancak artışın söz konusu olmadığını belirterek,"Enflasyonist baskı, bizim tedbir alacağımız, para politikası araçlarını kullanacağımız noktada önemli tepki görmüyoruz." ifadesini kullandı.
Zorunlu karşılıklara ilişkin alınan kararın gerekçelerini de açıklayan Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Zorunlu karşılıkları doğru okumak lazım. Zorunlu karşılıklardaki nihai hedefimizle kredilerin iktisadi faaliyetle doğru şekilde buluşmasını arzuluyoruz. KOBİ'ler, esnaf kredileri, üretimi, ihracatı ve yatırımı olumlu anlamda etkileyen krediler bunun dışında. Çok geniş okumamız gerekirse kredilerin iktisadi faaliyetle doğru buluşması için yapılan düzenleme. Bunun içinde dövize gitmesi de var kredilerin, farklı yöne gitmesi de var, bunu arzulamıyoruz. Çünkü Merkez Bankası olarak düşük faiz politikası uygularken temel hedefimiz, üretim, yatırım ve ihracatı finanse edip istihdamı artırmaktı. Bunun sonucunda da sürdürülebilir fiyat istikrarını sağlamak için cari dengeyi sağlamak. Bunu bu şekilde okumak çok daha anlamlı olacaktır."
Kavcıoğlu, reel kur endeksinin arzuladıkları noktada olmadığına işaret ederek, "Herkes konuşuyor, rekabetçi kur nedir, neye göre, kime göre? Türkiye ihracat yapan bir ülke. Kur şu an arzuladığımız noktada değil ama bu geçmiş dönemde de faiz indirirken kur artarken de sanki rekabetçi kur haline getirmek için bilerek yapıyoruz şeklindeki yorumlar doğru değildi. Kurun serbest piyasada oluşacağı noktada diğer ülkelerin ve enflasyonun kendi içinde oluşacağı noktada reel kur endeksinin geldiği ideal nokta kafamızda bir şey var tabii. Orası bizim için ideal bir nokta olur ama şu an ki nokta bizim arzuladığımız bir nokta değil." ifadelerini kullandı.
Başkan Kavcıoğlu, 500 liralık banknot ve 5 liralık madeni para için hazırlık yapıldığı iddialarının sorulması üzerine de şunları kaydetti:
"Böyle bir şeyin konuşulduğunu zannetmiyorum. Bir tane arkadaşın 'tweet'i ile gündemi bu kadar ciddiye almak doğru değil. Bizim böyle bir hazırlığımız, böyle bir beklentimiz yok, vatandaşın ya da piyasanın böyle bir beklentisi yok. Enflasyonun bu noktada biraz artış göstermesi bu işi çok bildiğini düşünen arkadaşların kendilerini gündemde tutmak için attığı bir tweet. Ciddiye alınacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum, Böyle bir hazırlığımız da yok."