İSTANBUL (AA) -KAAN BOZDOĞAN- Kapalıçarşı'nın en küçük dükkanında 23 yıldır saat tamirciliği yapan Zekeriya Şenkardeş, yarım metrekarelik iş yerinde rahat çalışabilmek için formunu korumaya gayret ediyor.
Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında eski bedestenin üzerine inşa ettirdiği, Türkiye'nin üretim ve ticaret merkezi olarak varlığını sürdüren Kapalıçarşı, tarihi, mimari yapısı ve farklı iş kollarında hizmet veren iş yerleriyle dikkati çekiyor.
Kapalıçarşı'da 42 bin metrekare alan üzerindeki 62 sokak, 2 bedesten ve 18 handaki yaklaşık 2 bin 500 iş yeri, tarihi çarşının silüetine ışık tutuyor.
Bazı iş yerleri renkli motifleri ya da ender rastlanan ürünleriyle ön plana çıkarken, kimisi çarşı içinde kapladığı alanların boyutu ile göze çarpıyor.
Ticaretin kalbi olarak bilinmesinin yanı sıra zanaatkarlarıyla da meşhur olan Kapalıçarşı'da turistlerin ilgi odağı olan özgün yapılara sahip büyüklü küçüklü çok sayıda iş yerinde, unutulmaya yüz tutmuş meslekler yaşatılıyor. Gelişen teknolojiyle zamana direnen, ustasının akreple yelkovan arasında ömrünü geçirdiği saat tamirciliği de Kapalıçarşı'da bir taburelik dükkanda 23 yıldır yaşatılmaya çalışılan mesleklerden biri.
- Yarım metrekarede 23 yıl
Kasımpaşa'da dayısının yanında çocuk yaşta çırak olarak başladığı mesleğini, 1999 yılından beri Kapalıçarşı'nın en küçük dükkanı olan iş yerinde sürdüren 66 yaşındaki Zekeriya Şenkardeş, AA muhabirine, meslekte 45 yılı geride bıraktığını, yarım metrekarelik dükkanında 23 yıldır kesintisiz hizmet verdiğini söyledi.
Çıraklığının bugünkü iş yerinden biraz büyük bir dükkanda geçtiğini belirten Şenkardeş, bir dönem mesleğine ara vererek çalışmaya başladığı firmanın kapanmasıyla kendi iş yerini açmaya karar verdiğini dile getirdi.
Şenkardeş, "Daha önce bir firmada çalışıyordum. Firma kapanınca boşta kaldım. Damadım çarşıda çalıştığı için 'bir yer bak' dedim. O da, 'baba bir yer buldum fakat çok küçük, yapabilir misin?' dedi. 'Küçük-büyük fark etmez, boşta duruyoruz, boyutu önemli değil.' diyerek geldik tuttuk burayı. Boşta olduğumuz için yer küçükmüş diye bakmadık, böyle başladık ve 20 yıl geçti." dedi.
Dükkanı ilk gördüğünde yaşadığı hissi paylaşan Şenkardeş, "Dükkanı gördüğümde 'dükkan güzel, tamam' dedim. Çünkü çıraklığım küçük yerde olduğu için burası bana normal dükkan gibi geldi. Zaten burası benden önce bir sene kapalı kalmış, yer küçük olduğu için kimse tutmuyor. Ne yapacaksınız burada? Başka bir meslek sahibi burada bir şey yapamaz ki. Aynı meslekte kilolu bir adam da iş yapamaz, zayıf olması lazım." diye konuştu.
Yarım metrekarelik dükkanda çalışmanın zor olduğunu ancak her santimi değerli olan Kapalıçarşı'daki bu şartlara alıştığını vurgulayan Şenkardeş, tarihi çarşıda bulunmaktan memnun olduğunu aktarırken, "Alıştık buraya. Burası farklı bir atmosfer, ayrı bir dünya." dedi.
- Dükkana sığabilmek için kilo almıyor
Dükkanda rahat hareket edebilmek için kilosuna dikkat ettiğinin altını çizen Şenkardeş, şöyle konuştu:
"1999 yılında burayı tuttuğum zaman daha rahat girebiliyordum ama zaman içinde kilo alınca bu sefer dükkana girmek daha zor olmaya başladı. Eskiden eğilerek giriyordum, sonra dükkana küçük bir tadilatla kapı yaptık. Şimdi kapı açılıyor, ayakta giriyoruz. Şimdi daha kolay giriyoruz ama kilo almamaya da dikkat ediyoruz bu arada."
Görenlerin iş yerine şaşkınlıkla baktığını anlatan Şenkardeş, "Çarşının en ilginç noktası burası. Çarşıya turistler geldiği zaman rehberler direkt buraya getiriyorlar. İlginç bir yer olduğu için burayı tercih ediyorlar. Çünkü Kapalıçarşı'da bu santimetrekarede bir dükkan yok. En küçüğü burası olduğu için rehberler turistleri buraya getiriyor." ifadelerini kullandı.
Şenkardeş, daimi müşterilerinin olduğunu, yurt dışından bazı müşterilerinin her yıl poşet dolusu saat getirerek tamir ettirdiğini söyledi.
- Dükkanda çırağa yer yok
Bugüne kadar iki çırak yetiştirdiğini, iş yerinin küçük olması nedeniyle artık yanına çırak alamadığını ifade eden Şenkardeş, "Saatçi çırağı içeride durur, ustanın yanında olması lazım. Olmuyor tabii, yer dar olduğundan burada çırak yetiştirme durumumuz da yok." diye konuştu.
Şenkardeş, oğlunun bile "Ben bu işi yapamam, bu iş zor." diyerek uzak durduğu mesleğinde artık usta yetişmediğine değinirken, mesleğe sahip çıkılmasını arzuladığını sözlerine ekledi.