İlk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 26 Haziran'da, "Ergenekon"a bakan eski hakimler Hasan Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu, Nihat Topal ve Hüsnü Çalmuk'a, "zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma" ve "terör örgütünün faaliyeti kapsamında zincirleme şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından mahkumiyete ilişkin kararının gerekçesinin yazımını tamamladı.
Gerekçeli kararda, Ergenekon davasının, "FETÖ'nün kendisine hedef olarak gördüğü toplum kesimlerini toplu olarak tasfiye etme girişiminin bir aracı" olduğu kaydedildi.
FETÖ'nün siyasetçi, asker, iş insanı, gazeteci, avukat, doktor, hukukçu, rektör, akademisyen, sendikacı gibi toplumun her türlü kesiminden kendisine muhalif gördüğü kişi ve kuruluşlara yönelik dalga dalga operasyonlar gerçekleştirdiği belirtilen kararda, örgütün bu yolla "iktidarını perçinlediği" ifade edildi.
Kararda, "Ergenekon, Türkiye'nin yakın tarihinde çok önemli siyasi, sosyolojik etkileri olmuş bir soruşturma ve dava sürecinin adı, içerisinde barındırdığı büyük hukuksuzluklar boyutuyla FETÖ'nün Türkiye'de polis, yargı ve medya gücünü topyekun kullanarak gerçekleştirdiği en kapsamlı kumpas operasyonu olduğu belirtilmektedir." tespitine yer verildi.
Örgütün, Türkiye'deki "provokatif nitelikteki eylemleri ülke içerisindeki ulusalcı bir takım derin oluşum ve yapılar eliyle gerçekleştirildiği" yönünde algı yaptığı aktarılan kararda, "Ergenekon adlı bir terör örgütü olduğu iddiaları dile getirilmiş, bu nitelikteki iddiaları sözde delillendirmek adına tertiplenen kumpas soruşturmalarında algı yönetimi faaliyetleri yapılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.
"Türkiye'nin, gizli güçlerce gerçekleştirilen şiddet eylemleri eliyle toplumsal kargaşa ve kaos ortamına, bir iç çatışma sürecine ve siyasi istikrarsızlığa sürüklenmek istendiği yönünde algı oluşturulduğu" aktarılan kararda, şu ifadeler yer aldı:
"Ergenekon adı verilen Gladio tipi gizli bir örgütlenmenin yöneticileri ve üyelerince tertiplendiği yönünde bir düşünce oluşması sağlanmış, öte yandan bilinç altında oluşturulan bu düşünce sayesinde, aynı zamanda toplumun önemli bir kesiminde, 12 Haziran 2007 tarihinde fitili ateşlenecek olan kumpas soruşturma ve dava süreçlerine karşı genel bir ön kabul, meşruiyet ve haklılık algısı ve konsensüs oluşmasının temin edildiği ifade edilmektedir."
"FETÖ gizli gündemini yürürlüğe soktu"
Dairenin gerekçeli kararında, örgütün, kumpas davalarıyla "gizli gündemini yürürlüğe soktuğu", "askeri vesayetin ortadan kaldırılacağı" algısı oluşturarak Ergenekon davasına olan toplumsal desteğin artırılması için çabaladığı belirtildi.
Bu yöntemlerle kamuoyu desteğini almaya çalışan örgütün, kendisine alan açtığı ifade edilen kararda, Ergenekon iddianamesinin kabul edilerek dava sürecinin başladığı 25 Ağustos 2008'den itibaren de emniyet ve yargıdaki militanları eliyle dalga dalga gerçekleştirdiği geniş çaplı gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla birtakım siyaset ve toplum kesimlerini tasfiye ettiği aktarıldı.
"Örgütün emir ve talimatlarıyla hareket ettiler"
Gerekçeli kararda, yargılamaya konu davada mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar Hasan Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu, Nihat Topal ve Hüsnü Çalmuk'un Ergenekon davası mahkeme heyetinde görev yaptıkları hatırlatıldı.
Bu sanıkların, FETÖ kapsamında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan başka mahkemelerce yargılanarak mahkumiyetlerine karar verildiğini belirtilen kararda, Ergenekon davasındaki işlemleri nedeniyle "görevi kötüye kullanma" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" suçlamalarından ayrıca dava açıldığı anımsatıldı.
Sanıkların "fikir ve eylem birliği içerisinde, belirli bir amaca matuf bir şekilde" hareket ettikleri belirtilen kararda, "Sanıkların, yargı kararlarında silahlı terör örgütü olduğu kabul edilen ve ülkemizde 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren Fetullahçı Terör Örgütünün faaliyetleri kapsamında planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak mensubu olduğu örgütün emir ve talimatlarıyla hareket ettikleri tespit edilmiştir." ifadeleri yer aldı.
Sanıkların, Ergenekon davasında yargılanan kişiler hakkında dosyanın karar aşamasına geldiği celselerde dahi tutukluğun devamına karar verdikleri, bu kararlara itirazları "formül gerekçelerle reddettikleri" belirtilen kararda, "Bu şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya ilişkin kararların ilgili ve yeterli gerekçe olmaksızın hürriyetten yoksun bırakmanın makul süreyi aşan bir şekilde sürdürüldüğü anlaşılmıştır." değerlendirmesine yer verildi.
Söz konusu yargılamada "yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile katılanların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı" belirtilen kararda, sanıkların üzerine atılı "görevi kötüye kullanma" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlamaları işlediği ifade edildi.
Dairenin kararında şu gerekçelere yer verildi:
"Tutuklamanın devamına karar verilirken, davanın genel durumu yanında, tahliyesini talep eden kişinin durumunun da dikkate alınması bir zorunlu olmasına rağmen, katılanların tahliye talebini inceleyen sanığın, ret gerekçesinde katılanların kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koymadığı, tahliye taleplerinin ve tahliye taleplerinin reddi üzerine yaptığı itirazların formül gerekçelerle reddedildiği böylelikle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiği, uzun bir süre birbirini tekrar eden ve bireysel olmayan gerekçelerle hareket eden sanığın eylemleri nedeni ile Anayasa Mahkemesince hak ihlali kararları verildiği anlaşıldığından sanığın savunmalarına itibar edilmemiş ve sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği sabit görülmüştür."
Hüküm
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 26 Haziran'da açıkladığı kararda, Hasan Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu ve Nihat Topal'a "zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma" suçundan 2 yıl 3'er ay, "terör örgütünün faaliyeti kapsamında zincirleme şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçundan da 20 yıl 3'er ay olmak üzere toplam 22 yıl 6'şar ay hapse mahkum etmişti.
Sanık Hüsnü Çalmuk'u ise "terör örgütünün faaliyeti kapsamında zincirleme şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçundan 20 yıl 3 ay hapisle cezalandıran Daire, "görevi kötüye kullanma" suçundan ise 1 yıl hapis cezası verilmesine hükmetmişti.