Yaklaşık 1 yıl süren El Nino'nun etkilerini ele aldığı haber dosyasının üçüncü bölümü, bu hava olayının yağış rejimine olan etkisine ayrıldı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerine göre, 2023 Aralık ile 2024 Ocak ve Şubat aylarını kapsayan kış mevsiminde yağış miktarı, 1991-2020 aralığı baz alınarak hesaplanan ve kış mevsimi normali olarak kabul edilen 205,3 milimetrenin yüzde 7 altında kaldı ve 190,5 milimetre oldu.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine normallerin üzerinde, diğer bölgelere ise normallerin altında yağış düşerken, yağış miktarı en fazla yüzde 29 ile Ege'de azaldı.
Bazı şehirlerde yağış miktarlarındaki değişimler arasında büyük farklar oluştu. Konya, Afyonkarahisar, Denizli, Burdur, Aydın çevreleri ile Çorum'un kuzey kesimlerinde 2024 yılı kış mevsimi yağışları yüzde 40'ın üzerinde azalırken Elazığ, Tunceli, Bingöl, Diyarbakır, Siirt, Şırnak, Van ve Hakkari çevreleri ise yağışların yüzde 40'tan fazla artış gösterdiği iller oldu.
El Nino'nun yağış rejimleri üzerindeki etkisine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Demir, El Nino'nun genellikle kış aylarında ve geçiş mevsimlerinde yağış miktarında azalmalara neden olduğunu, büyük oranda kuraklığı tetikleyici etki gösterdiğini ancak bu sürecin bölgelere göre değişiklik gösterdiğini söyledi.
El Nino hem kuraklığı hem seli tetikliyor
Türkiye'de geçen yaz mevsiminden itibaren yaşanan yağış miktarındaki azalma ve yağış rejimindeki değişikliklerin küresel ısınma ile birleşerek etki düzeyini artıran El Nino'dan kaynaklandığını belirten Demir, "El Nino dönemlerindeki iklimsel değişimler özellikle Amerika Kıtası'nda, Pasifik Okyanusu'nda etkili oluyor. El Nino, bu bölgelerin doğu enlemlerinde genellikle kuraklık, batı enlemlerinde ise şiddetli yağış ve taşkınlarla kendini gösterir. Ülkemizde özellikle yağış rejimi üzerinde etkili olması sonucu ani ve şiddetli yağışların yaşanma sıklığı artmaya başladı. Yağış rejimindeki değişim kuraklık periyotlarının artmasına, tarımsal üretim ve su kaynaklarının etkilenmesine neden oluyor." dedi.
El Nino'nun, döngüyü tersine çevirerek havayı normalden daha fazla ısıtan bir sıcaklık anomalisine neden olduğunu ifade eden Demir, bir bölgede suyun ısınması ve buharlaşmanın artmasıyla yağışın o noktaya düşeceğinin anlaşılmaması gerektiğini, yatay taşıma adı verilen sistem nedeniyle yağışa geçebilecek su buharının başka bir bölgeye taşınarak oraya yağış bırakabileceğini anlattı.
Kış aylarında yağış miktarı ve dağılımında meydana gelen değişimlerin ana sebeplerinden biri olarak gösterilen El Nino'nun, Türkiye'nin birçok noktasına kar yağışının düşmemesine veya yetersiz düşmesine neden olduğunu aktaran Demir, "Son aylarda El Nino etkisinin azalmasıyla yağış rejimi tekrar değişmeye başladı ve özellikle yaz aylarının sonunda, sonbahar başlangıcında düşmesi beklenen yağışlar üzerinde bu sürecin önemli etkisi olacaktır. Ani ve şiddetli yağışların belli bölgelerimizde görülme riski fazla." diye konuştu.
Küresel ısınma nedeniyle yağışların kuzeye doğru daha çok artacağı ancak bu artışın bütün bölgede yaşanmayacağı, Güney Avrupa'da ise yaz yağmurlarının büyük ölçüde azalacağı ve belirgin bir kuraklık beklendiği şeklindeki tahminlere atıfta bulunan Demir, ülkelerin temel su potansiyelini belirleyen yağış ve iklim unsurlarında meydana gelebilecek değişikliklerin doğrudan su kaynaklarını etkileyeceğini dile getirdi.
İklim değişikliğinin yağış rejimlerinde yol açtığı değişiklikler nedeniyle mevsim normallerinden farklı yağış miktarlarıyla karşılaşıldığına dikkati çeken Demir, şöyle devam etti:
"Türkiye'de karlı günlerin azalması ve sonbahardaki yağmurların aralık aylarının ortalarına kadar uzaması, son yıllarda yaşadığımız iklim düzensizliklerinin göstergesi. Kar yağışlarının azalması, değişken hava olayları, ani su baskınları, kuraklık, fırtınalar artık sıradan hava olayları şeklinde karşımıza çıkıyor. İklim değişiminin nedeni olarak gösterilen sıcaklık değerlerinde de bir oynama söz konusudur. Yağış rejimindeki değişim ve kar yağışlarının azalması yer altı su beslenmesini etkilerken yer altı su kaynaklarından beslenen su kaynaklarında düzensiz akış gelişiyor. Bu da yer altı su azalması, taban suyu düşmesi ve tarımsal kuraklığın tetiklenmesinde önemli etkiye bir etkiye sahip."
Yağış rejimindeki düzensizliğin su kaynaklarının debi, kapasite ve kalitesini yakından ilgilendirdiğini, yer altı suyunun azalmasının da su kalitesini, pınar, dere ve çayların debi ve akış rejimini etkilediğini vurgulayan Demir, Karadeniz'in can damarları olarak nitelendirilen pınarların da son yıllarda hızla kuruma eğilimine girdiğinin altını çizdi.
İklim değişikliği ve El Nino etkisini azaltmak için fosil yakıt kullanımını en aza indirmenin, temiz enerji kaynaklarına geçmenin ve enerji verimliliğini artırmanın önemine değinen Demir, su kaynaklarının verimli şekilde kullanılması ve korunması için yapılabilecekleri şu şekilde sıraladı:
"Doğadaki olayların yüzde 98'i meteoroloji kaynaklıdır. Dünyada afet sıralamasında ilk başta kuraklık bulunurken bizde bu depremdir. Her ülkenin de özel koşulları vardır. El Nino olaylarını izlemek ve önceden tahmin etmek için erken uyarı sistemleri oluşturulabilir. Bu sistemler kuraklık, sel, aşırı sıcaklık gibi olayların potansiyel etkilerini belirleyebilir ve bu etkilere karşı hazırlıklı olmak için zaman sağlar. Toplumsal duyarlılığı geliştirmek, su yönetimini organize etmek, özellikle yerel yönetimleri bu süreçte etkin kullanmak, su israfı, tasarrufu, kirlilik ve çevre konularında eğitim çalışmalarına hız vermek, su hasadı, su verimliliği konularında güncel politikaları geliştirmek önemli ve sürece olumlu katkı yapacak çalışmalardır."