İSTANBUL (AA) - FATİH TÜRKYILMAZ - John Malkovich, Gary Oldman, Kevin Spacey ve Gerard Depardeiu'nun sesi Aydoğan Temel, seslendirme ve dublaj yapanların aktörlük eğitimine sahip olmasının işlerini kolaylaştırdığını söyledi.
Çevrim içi yayın yapan dijital film ve dizi platformlarının artmasıyla dublaj ve seslendirme sektörü daha ön plana çıktı.
Ünlü isimlerin yanı sıra magazin ve yemek programlarını da dış sesi olarak bilinen, oyuncu, seslendirme ve dublaj sanatçısı Temel, seslendirme ve dublaj sektörüne başlama hikayesini ve sektörün geçmişiyle bugününü AA muhabirine değerlendirdi.
Aydoğan Temel, 2 yaşındayken ailesiyle Bandırma'dan İstanbul'a geldiğini ve okul yıllarında matematik dersinin iyi olduğunu belirterek, "21 yaşındayken hızlı çözüm yöntemleri üzerine bir matematik kitabı da yazdım. Yayıncıyla anlaşamadığım için hala evde eskiz olarak durur. Ağabey doktor, abla ekonomist olunca bana da hep mühendis olacağım gözüyle bakılıyordu. Ben de zaten İstanbul Teknik Üniversitesi Petrol Mühendisliğini kazandım. Okurken hayatıma tiyatro ve dublaj girmişti." ifadelerini kullandı.
Devlet konservatuvarına girebilmek için 21 yaşını geçmemek gerektiğini öğrendiğinde Petrol Mühendisliği Bölümünü son sınıfta bıraktığına dikkati çeken Temel, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarına başladığında tiyatro sanatçısı Zekai Müftüoğlu'nun yönlendirmesiyle dublaja profesyonel anlamda adım attığını söyledi.
- "Çok iyi ustalar vardı benim çevremde"
Oyuncu Temel, sektöre ilk başladığı yıllarda TRT'ye ve Yeşilçam sinemasına iş yaptıklarının altını çizerek, şu bilgileri verdi:
"Benim ilk dublajıma girdiğim ve para kazandığım film 'Polis Akademisi'ydi. Sinema için yaptık biz onu, televizyon falan değil. Sonra da çabuk ilerledim ben. Bu işi yapmayı sevdim. İyi yapmak için çabaladım. Çok iyi ustalar vardı benim çevremde. Benim kahramanlarım vardı. Kahramanlarımdan biri Pekcan Koşar'dır. Çünkü ailemizin çocuğu diyeceğimiz, o yumuşacık Tarık Akan'ı da konuşan insandır. Ama buna karşılık o sert kabadayı Kadir İnanır'ı da yeri geldiğinde Bülent Kayabaş'ı da konuşan adamdır. Yani sihirbazdır. İkinci kahramanın Kamuran Usluer'dir. Onda da başka bir ustalık vardır. Mesela diyelim ki bir film alıyorsunuz. Olay köyde geçiyor. Köyün de bir muhtarı var. O da üçkağıtçı bir muhtar diyelim ki. Kamuran ağabeye şunu söylersiniz. Abi bu muhtar konuşacaksın ama üçkağıtçı. Az sonra konuşmaya başlar. Kapatın gözlerinizi, dersin ki 'Bu kesin üçkağıtçı'. Anında olmuş. Sese bunu nasıl yükleyebiliyordu? O inanılmaz bir şeydi."
En beğendiği dublajcılardan birinin de Köksal Engür olduğunu dile getiren Temel, "Köksal ağabey sesini hiç değiştirmeden ama karakterleri birbirine benzetmeden nasıl konuşur hayranlıkla izlerdim. Derslerde de öğrencilere onu anlatıyorum. Köksal ağabey karaktere sesini vermez, onun sınıfını kendi üstüne alırdı. Çünkü insanın sınıfı, toplum içindeki statüsü, ekonomik yapısı, bulunduğu konum, her şey o sese etki edermiş. Mesela doğuştan zengin olmakla sonradan görme olmak arasında bile tavır olarak fark vardır. Köksal ağabey nasıl yapıyordu onu bilmiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Aydoğan Temel, dublaja başladığı yıllarda kimseye 5 yıldan önce başrol verilmediğine dikkati çekerek, "Ben o anlamda biraz hızlı gittim. İki yıl sonra falan başrol konuşmaya başladım ama başrol konuşuyor olmama rağmen bu üç insan ne zaman stüdyodan içeri girse hemen arkalarından girer, stüdyoda köşeye oturur, nasıl yaptıklarını seyrederdim." ifadelerini kullandı.
- "1970 ve 1980'li yıllarda dublaj sektörü altın çağını yaşadı"
Dublaj ve seslendirme sektörünün altın çağını 1970 ve 1980'li yıllarda yaşadığını vurgulayan Temel, 1990'lı yıllarda özel televizyon kanallarının açılmasıyla işlerin miktarının arttığını ve birim fiyatının da düşmeye başladığını dile getirdi.
Seslendirme sanatçısı Temel, sektörde teknolojik imkanların artması ve iş yapış tarzlarının değişmesiyle hızlı ve ucuz iş yapılmaya başladığını kaydetti.
Sesine nasıl baktığına da değinen Temel, şunları söyledi:
"Bu çok sorulan bir şey ama emin olun hiçbir şey yapmıyorum. Şöyle bir avantajım var benim. 19 yaşında Davutpaşa Lisesi'nin tiyatrosunu çalıştırdım. Ben bu çalıştırıcılık işini çok sevdim ve o gün bugündür bırakmadım. O günden bugüne kadar Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden tutun da üniversite kulüplerine, liselere, özel akademilere kadar birçok yerde aktör öğretmenliği yaptım. Bu da her öğrenciye bir şey öğretirken onunla birlikte tekrar ses antrenmanı yapmak demek. Yani ben hep kondisyonluydum."
Aydoğan Temel, 2004'te magazin programlarının dış sesi olmaya başladığını, aynı dönemde mizahi bir tarz kazandığını belirterek, "Başlangıçta bir tepki aldı. Ama bir süre sonra herkes magazini benim gibi okumaya başladı. O böyle magazinin sesi gibi bir şeye dönüştü benim için. Hatta o tarzda yazılmış metinler dolayısıyla bir sürü reklam konuşmuşumdur. O gün bugündür de illa bir programın dış sesi oldum ben. Son 5 yıldır da Zuhal Topal'la çalışıyorum. Onun yemek programlarının bir dış sesiyim. Bir şey taklit ediliyorsa orada bir çekicilik vardır. Kötü bir şey olsa niye taklit etsinler ki? Demek ki seviyorlar, beğeniyorlar." dedi.
- "Hayatın içindeki her sesin bir rolü var demektir"
Aydoğan Temel, özellikle Hollywood sinemasında kötü, sapık, komik, sorunlu adamların seslendirmesini yaptığını belirterek, kötü adamları oynayan aktörlerin iyi oyuncu olduğunu dile getirdi.
Önceden dublaj işlerinin bugüne nazaran daha özenli yapıldığının altını çizen Temel, şunları kaydetti:
"Şimdi o kadar hızlı iş yapıyoruz ki 'Squid Game' dizisinin 9 bölümünü bir günde bitirdim. O hızda iş yapıyoruz. 179 bölüm Doctor House dizisini 1,5 ayda bitirdim diğer işlerime devam ederek. Artık o titizlik sadece sinemada oynayan animasyonlarda kaldı. Şu an provasız dublaj yapıyoruz. Ben stüdyodan içeri giriyorum, kulaklığı takıyorum. Bana diyorlar ki Doctor House'u konuşuyorsun. Film oynamaya başlıyor. konuşmaya başlıyorum. Bilmiyorum ki adam bir kare sonra ne yapacak? Az sonra hangi cümleyi okuyacağım? Ne söyleyeceğim? O anda yapıyoruz. Yani aslında biraz insanüstü bir şey yapıyoruz."
Temel, oyunculuğun sese dayalı olduğu dönemin zaman içerisinde değişip durum oyunculuğuna döndüğüne işaret ederek, "Film dediğimiz, hayattan bir kesitse hayatın içindeki her sesin bir rolü var demektir. O yüzden 'Benim sesim dublaja uygun mu değil mi?' sorusunu herkesin unutması lazım. Herkesin sesi dublaja uygundur. Çünkü her sesin bir karşılığı vardır. Aktörlüğünüz yoksa dublaj yapamazsınız. Çünkü aktöre ses verecekseniz aktörün dilinden aktör anlar. Dolayısıyla ben hep öğrencilere diyorum ki hemen böyle sesim güzel deyip atlamayın. Önce bir aktörlük eğitimi alın." değerlendirmesinde bulundu.
Seslendirme ve dublaja ilgi duyan gençlere tavsiyelerde bulunan Temel, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün stüdyoya sesim güzel diye gidecekseniz, stüdyodan içeri girdiğinizde duvara toslarsınız. Ne yapacağınızı bilmelisiniz. O nedenle kurslar bence artık önemli ama hemen bir dublaj kursuna atlamadan önce mutlaka onu aktörlük altyapısıyla tamamlamak sizi daha iyi yapacaktır. Artık mizahı yapılmaması gereken bir söz var, eğitim şart. Kim ne yapmak istiyorsa, mutlaka eğitimini alsın. Anton Çehov'un sözüyle bitirelim: 'Bizi üç şey kurtarır; çalışmak, çalışmak, çalışmak'."