İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Türkiye Çocuk dergisi ile özdeşleşen "Hızır Bey" çizgi romanının yazar ve çizeri Talat Güreli, vefatından önce verdiği son röportajında, "Bizim alanda her maç güzel oynamak zorundasınız ve her maç yenmek zorundasınız. Gollü galibiyet olmalı. Böyle berabere kalmak yok. Çünkü kötü bir şey yaptığınız zaman yenilirsiniz. Okur da sizi bir daha okumaz. Her yaptığın iş güzel olacak, sınıfı geçen olacak. Bu yüzden çok dikkatli iş yapmak zorundaydık." demişti.
Ressam, müzisyen ve yönetmen Mehmet Güreli'nin ağabeyi olan ve Türk karikatürüne unutulmaz eserler miras bırakan usta karikatürist, 14 Eylül'de 74 yaşındayken hayata veda etti.
Güreli, çizgi romana başlama yolculuğunu ve mesleğin zorluklarını, 2014'te TRT Türk'te gerçekleşen son söyleşisinde aktarmıştı.
Bünyamin Yılmaz'ın sunduğu "Gündem Kültür Sanat" programına katılarak genç çizerlere tavsiye niteliğinde açıklamalarda bulunan Güreli son söyleşisinde karikatürle ilgili birçok önemli konuya değinmişti.
- "Türk okuyucusu Karaoğlan'la özdeşleşti"
Babasının ressam olduğunu belirten Güreli, "Babamın hiçbir iddiası yoktu ama güzel resimler çiziyordu. Herhalde ben de ondan esinlenmiş olmalıyım ve öyle devam etti. Sonra çizgi roman okumaya başladım. Bazı çizgi romanlar beni çok etkiledi. Ben de ufak yaşta çizgi romancı olmaya karar verdim. Bu işin nasıl yapıldığını tabii ki o zamanlar bilmiyordum." ifadelerini kullandı.
Suat Yalaz'ın yazıp, çizdiği haftalık tarihi çizgi roman dergisi "Karaoğlan"ı henüz 13, 14 yaşlarındayken takip etmeye başladığını belirten Güreli, şunları kaydetti:
"Karaoğlan büyük bir olay oldu ve bütün Türk okuyucusu Karaoğlan'la özdeşleşti. Biz de Karaoğlan'ın yazar, çizeri olan Suat Yalaz abimizin yanına gittik. Haddimiz olmayarak onu kutladık, ufak bir okur olarak. Bizi çok iyi karşıladı. İlgili olduğumuzu görünce de işin tekniklerini anlattı. Bu bana yetti. Onun gösterdiği ışık sayesinde ben de çalışmalarımı sürdürdüm."
Talat Güreli, çizimlerin antrenman istediğine dikkati çekerek, "20 yaşından sonra çizgim olgunlaşınca Babıali'ye girdim. Orada çizgi roman yapmaya başladım. Almanya'daki Bastei Yayınevi için 3 sene çalıştım. Sonra tekrar Türkiye'de çalışmaya başladım. 2000 yılından sonra da emekli olunca bu işi bıraktım. Çünkü 'iyi oyuncu masadan ne zaman kalkacağını bilmelidir.' diye bir laf var. Bende öyle yaptım." açıklamasını yaptı.
Türkiye'de çizgi romana gönül vermiş yapımcıların olduğuna da değinen Güreli, şunları söyledi:
"Bunların ilki Tahsin Demiray, ikincisi Sedat Simavi, üçüncüsü oğlu Haldun Simavi, dördüncüsü de Enver Ören. Bu 4 yapımcının sayesinde bir sürü Türk çizgi romancısı yetişti ve çizgi romanı meslek olarak sürdürdüler. 1970'lerde Haldun Simavi, en çok satış rakamına ulaşan gazetelerinde birçok yerli romancıya kapıları açtı. Orada da epey bir arkadaş ortaya çıkma şansı elde etti."
- "Kötü bir şey yaptığınız zaman yenilirsiniz"
Güreli, çalışmalarına "Cüneyt Alp" çizgi romanıyla başladığını aktararak, "Senaryo yazmasını bilmediğimi gördüm. Senaryo yazma tekniğimi geliştirmenin çarelerini aramaya başladım. Önce güzel senaryoları inceledim. Sonra baktım bir film senaryosu vardı. Eski oyuncu ve senaryo yazarı Bülent Oran'ı buldum. Bana 'Sakın benden hocalık isteme. En sevmediğim şey, hocalık yapmaktır.' dedi. Fakat bildiği her şeyi öğretti. Aslında herkesten bir şeyler öğrendim." diye konuştu.
"Şak Şak" adlı dergideki çizgi romanlarında Orhan Gencebay, Kemal Sunal, Zeki Alasya ve Metin Akpınar gibi sevilen isimlerle Hollywood karakterlerine yer veren sanatçı, şu bilgileri verdi:
"(O dönem) Türk sinema izleyicisi ikiye ayrılıyordu. Türk filmi izleyen seyirciler yabancı filmlerle hiç ilgilenmiyordu. Onun için özellikle bizden kimler varsa onları çizgi romana sokmayı düşündüm. Böyle bir çalışma yaptım. Mizah alanına ilk kez giriyordum. Mizah senaryosu yazmak çok zor. Bir futbolcu 2 maç güzel oynuyor, üçüncü maçta dökülüyor, dördüncü maç sakatlanıyor, 3 ay sonra sahalara dönüyor. Seyirci sahaya döndükten sonra belki bir şey daha yapar diye onu alkışlıyor. Ama iyi oynar ya da oynamaz, onu Allah bilir. İşte bizim alanda, her maç güzel oynamak ve yenmek zorundasınız. Gollü galibiyet olmalı. Böyle berabere kalmak yok. Çünkü kötü bir şey yaptığınız zaman yenilirsiniz. Okur da sizi bir daha okumaz. Her yaptığın iş güzel olacak, sınıfı geçecek. Bu yüzden çok dikkatli iş yapmak zorundaydık."
Talat Güreli, çizgi romanlarda mizah türünün oldukça zor kaleme alındığına dikkati çekerek, "Okuru güldürmelisiniz. Okur gülmezse bir daha hiç okumaz. Ama mizah yapmanın formülleri var. Onu da bana Bülent Oran öğretti." diye konuştu.
- "Hızır Bey, benim olduğu kadar Enver Ören'indir"
Türkiye Çocuk dergisinde 1984'te yayınlanmaya başlayan "Hızır Bey" çizgi romanına da değinen Güreli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben aslında, tarihi ve hayali bir kahraman yarattım. Fakat senaryo eksikliklerim yüzünden tatmin olmadım. Ondan belgesel yapmaya yöneldim. Kanije Zaferi, Mohaç Zaferi ve Kut-ül Amare'de esir ettiğimiz İngilizleri çizdim. Tarih dokümanları konusunda uzmanlaşınca, onu düşsel bir kahramana aktarmayı düşünmeye başladım. Konularda biraz becerikli hale gelince Hızır Bey'i yapmaya karar verdim. Enver Ören eksik olmasın, projeye büyük destek verdi. Hep yardımcı oldu. Benim olduğum kadar Hızır Bey, Enver Ören'indir. Hızır Bey, yaklaşık 20 sene aralıklarla da olsa gündemde kaldı."
Aynı zamanda koleksiyoner de olan Güreli, daha sonra çalışmalarını "Hızır Bey-Kapoşvar'a Hücum!" ve "Hızır Bey-Prensler Savaşı" albümleriyle de çizgi roman meraklılarının beğenisine sunmuştu.