TBMM (AA) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Ticaret Bakanlığı ile ilgili kuruluşların bütçelerinin görüşmeleri sürüyor.
Bütçe üzerinde söz alan CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, ülkenin derin ve çok boyutlu bir kriz içerisinde olduğunu öne sürdü.
Kiminle konuşsalar "ekonomide yaşanan buhranı anlattığını" belirten Böke, dövizde yaşanan çalkantının, Türk lirasında siyasi tercihlerle sebep olunan istikrarsızlığın ve değer kaybının, belki de "tek öngörülebilen ekonomi politikası olduğunu" söyledi.
Ticaret yapanların, Türk lirasındaki büyük değer kaybı ve derin istikrarsızlık nedeniyle artık ürünlerine fiyat biçemez hale geldiklerini söyleyen Böke, ithal girdi kullanan üreticilerin doların nereye gideceğini bilmediğini, maliyetleri öngöremediğini, böyle olduğu için vadeli satış yapamadıklarını ifade etti.
Bunun ticaret açısından büyük bir istikrarsızlığa işaret ettiğini belirten Böke, "Rekabet yaratıcı kur politikası yok. Buradan rekabet çıkmaz. Bu kur politikası, kurmuş olduğunuz düzenin sonucu ortaya çıkıyor. Değer kaybına yol açan şey düzenin kendisi bu bütçe, var olan düzeni devam ettirme bütçesi." değerlendirmesinde bulundu.
Bu bütçenin, ne ekonomik buhranı aşacak, ne ticaretin önündeki engelleri kaldıracak ne de böyle bir stratejik vizyona dayanan bir bütçe olduğunu öne süren Böke, "Türk lirasında yarattığınız değer kaybı, sizin iddia ettiğiniz gibi rekabetçi bir kur politikası değil, güvensizliğin kur politikası, yoksullaştırmanın kur politikası. Buradan rekabet gücü çıkmaz. Rekabet gücü, ucuzlatılan parayla olmaz, nitelikli üretim yapmaya yatırım yapmakla olur." dedi.
Var olan düzenin, derin bir ekonomik buhran yarattığını belirten Böke, "Bu buhran yokmuş gibi, Türkiye'de milyonlar işsiz değilmiş gibi, esnaf kan ağlamıyormuş gibi, üretici ithal maliyetleri altında ezilmiyormuş gibi davrandığınız her gün, derin bir buhranda hep birlikte ortaklaşıyoruz. Çözülebilmesi için düzenin değişmesi gerekiyor. Düzenin değişmesi için iktidarın değişmesi gerekiyor." diye konuştu.
- "En son bir esnafa ne zaman girdiniz?"
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ise bütçe sunumundan "hayal kırıklığına uğradığını" vurgulayarak, sunumda ne durum tespiti ne de çözüm önerisi olduğunu savundu.
"Yalnızca rakamlara boğulmuş bir sunum" ifadesini kullanan Paylan, "(Türkiye uçuyor) diyorsunuz. Bu masalı bir kez de siz anlatmış oldunuz? Kimi uçuruyorsunuz, kim uçuyor? Esnaflar uçuyor mu? İşçi uçuyor mu? En son bir esnafa ne zaman girdiniz?" sorularını yöneltti.
Patronların büyüdüğünü, servetlerine servet kattığını, ancak sunumda işçilerden tek bir kelime bahsedilmediğini dile getiren Paylan, "İşçinin alım gücü ne durumda biliyor musunuz? Esnaf etiket değiştirmekte yorulmuş ve rafına mal koyamıyor." sözlerini sarf etti.
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı da Türkiye'nin cari açığının temel nedeni olan dış ticaret açığının azaltılmasının, hem ülkenin dış finansman ihtiyacının azaltılması hem de sürdürülebilir yüksek büyümenin sağlanması açısından önemli olduğunu dile getirdi.
Bununla birlikte, üretimin ve ihracatın ithalat bağımlılığının azaltılması, yoğun olarak ithal edilen bazı malların yurt içinde üretilmesinin yanı sıra, esas olarak yüksek katma değerli mallarda ihracatın artırılması gerektiğini belirten Kalaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin yüksek katma değerli ihracat yapısına ve sürdürülebilir ihracat artışına ulaşması amacı çerçevesinde, ihracatımızın desteklenmesine, gelişen ve değişen ihtiyaçlar doğrultusunda yeni politika araçları oluşturulmaya ve mevcut destek unsurlarında iyileştirmeler yapılmaya devam edilmelidir. Yüksek ve orta teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payı artırılmalı, nispeten düşük teknolojili sektörlerde tasarım, markalaşma ve etkin pazarlama yoluyla katma değeri yüksek bir yapıya geçiş sağlanmalıdır. Katma değeri yüksek teknoloji geliştirmek, yeni ürün ve süreç üretmek için yaratıcı fikir, araştırma, uygulama ve ticarileştirme unsurlarının birlikte kurgulanmasını gerektirmektedir. Bütün bunları gerçekleştirmek için ilgili bakanlıklarla birlikte kapsamlı bir strateji uygulanmalıdır. Ayrıca, ihracatta Türk malı imajının yerleşmesi için moda marka oluşturulması, tanıtım ve tasarım faaliyetlerinin desteklenmesi son derece önem arz etmektedir. Moda ve markaya yönelik tekstil ve konfeksiyon sanayisi, elektrikli ve elektronik makine ve cihazlar sanayisi, otomotiv ana ve yan sanayisi, makine imalat sanayisi, demir çelik sanayisi, gıda sanayisi ve bilişim sektörleri bu kapsamdaki sektörlerin başında gelmektedir. Bunun yanı sıra, başta e-ihracat olmak üzere hizmet ihracatına yönelik destekler etkinleştirilmeli ve yeni destek mekanizmaları geliştirilmelidir."
Ekonominin ve toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf ve sanatkar kesiminin güçlendirilerek faaliyetlerine dinamizm kazandırılması gerektiğinin altını çizen Kalaycı, "Esnaf ve sanatkar kesiminin desteklenmesi, bu amaçla esnafımıza istihdamı da artıracak kredi, vergi, prim ve benzeri teşvik uygulamaları, ekonomiye yeni girişimcilerin kazandırılması ve yerel potansiyelin harekete geçirilmesi bakımından gereklidir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Biz de esnafa, işverene gidiyoruz"
AK Parti Denizli Milletvekili Nilgün Ök ise AK Parti olarak göreve geldikleri ilk günden bu yana sürdürülebilir büyümeyi ana politika olarak belirlediklerini söyledi.
Bu sayede birçok önemli reformları haya geçirdiklerini; kalkınma hamlesiyle vatandaşlara dokunmayı amaç edindiklerini belirten Ök, "Geçmişten bugüne baktığımızda milli gelirini 3 kat artırmış, satın alma paritesine göre dünyada 11. sıraya yükselmiş; yatırımda, üretimde, ihracatta, istihdamdan büyüme rekorlarına doğru adım atmış bir Türkiye görüyoruz. Bunu görmezden gelmemek lazım." dedi.
Piyasa ekonomisi anlayışıyla rekabeti esas alan, şeffaf politikalarla Türkiye'yi kalkındırmak ve güçlendirmek için çalıştıklarını vurgulayan Ök, şunları kaydetti:
"Ülkemiz, jeopolitik konumu gereği Doğu ile Batı'yı, Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayarak küresel ticaret için önemli bir kesişim noktasında yer almakta ve büyük bir dış ticaret hacmine sahip birçok pazara erişim imkanı sunmaktadır. Ticaret Bakanlığımızın, ihracatımıza sağlanan teknik ve mali destekleriyle, ticari diplomasi bağlamındaki temaslarıyla, uluslararası hukuk temelinde ülkemizin ticari hak ve menfaatlerinin geliştirilmesi yönünde attığı adımlarla ihracatımızın önünü açmak için canla başla çalıştığını görmekteyiz.
Dünya son iki yıldır küresel salgının sebep olduğu problemlerle boğuşuyor. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığı bu salgın sürecinde, aslında geçtiğimiz asırdaki dünya savaşlarının ya da bundan önce yaşanan küresel krizlerin getirdiği yüklere rağmen çok daha derin, çok daha yıkıcı ve çok daha dönüştürücü bir dönemden geçmekteyiz. Peki, şimdi baktığımızda bu süreçte Türkiye olarak ne yaptık? Küresel salgın sürecinde, sağlam sağlık altyapımızla vatandaşımızın, esnafımızın, herkesin yanında olmaya çalıştık. Öte yandan Türkiye'ye eserler kazandırırken, dev projeleri hayata geçirirken küresel düzeyde de birçok şok ve krizlerle karşılaştık."
Ök, kendilerinin de esnafa, iş verenlere gittiklerini vurgulayarak, "Hepsini biliyoruz; durumun farkındayız ama bununla ilgili hiçbir adım atılmıyormuş gibi gösterilmeye çalışılmasını kesinlikle doğru bulmuyorum." görüşünü paylaştı.
- "Bu filmi daha önce çok gördük"
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta da iktidar mensuplarının sürekli "cari fazla veriliyor" dediklerini belirterek, bunu hayretle karşıladığını ifade etti.
Usta, "Koskoca bakanlar bile çıkıp 'ekonomi cari fazla veriyor' diyor. Tarım Bakanı bile başka konuşacak bir şey bulamayınca, memlekette her şey kötü gidince, ihracattan bahsetti. Şimdi, bu cari fazla verildi de hangi reformu yaptınız, hangi yapısal dönüşüm yaptınız da bu cari fazlayı verdiniz diye insana sorarlar." diye konuştu.
"Bu filmi daha önce çok gördük." değerlendirmesinde bulunan Usta, şöyle devam etti:
"1994 yılı nisan ayı dahil kasıma kadar yedi ay boyunca Türkiye cari fazla vermiş. 1994, kriz yılı. Hem de öyle az buz değil, verilen cari fazla, dönem ortalaması ihracatın yüzde 36,5'i kadar. 1998 yılı ağustos ayından 1999 yılı nisan ayına kadar sekiz ay boyunca cari fazla verilmiş. Siz, iki defa cari fazla verdiniz. Bitmedi, 2001 martından başlayarak aralık ayına kadar dokuz ayda sürekli cari fazla verilmiş. Bunların hepsi kriz dönemleri. 2002 yılı haziran ayından ekim ayına kadar cari fazla verilmiş. Bunların hiçbirisi hayırla yad edilen dönemler değil, bunlar kriz, bunalım dönemleri. Bunlar ekonomide sıkıntılı dönemler. İllaki büyümenin eksi olması gerekmiyor."
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ise parasının istikrarı olmayan, dolarizasyona uğramış bir ekonomide ticaretin düzenlenemeyeceğini belirtti.
Kimsenin malını satmak istemediğini, çünkü yerine aynı malı ne kadara koyacağını bilemediğini dile getiren Kuşoğlu, ticaretin bilinen usullere göre yapılamadığını söyledi.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz da doların yükselişinde, enflasyonun artışında, fakirleşmenin ortaya çıkardığı çaresizliğin arkasında yatan asıl nedenin ekonomik değil, yönetimdeki zafiyetler ve içinde bulunulan hukuk krizi olduğunu ileri sürdü.
Kurdan dolayı fiyat oluşturulamadığını, ticaret yapılamadığını dile getiren Yılmaz, yarın Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılacak açıklamayla, neyin ne için yapıldığının Türk milletine çok açık ve net şekilde anlatılması gerektiğini vurguladı.