TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail'in, Gazze'deki hastaneye düzenlediği bombalı saldırının sözün bittiği yer ve son derece vahim bir insanlık suçu olduğunu belirtti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş , El Cezire Mübaşir Kanalı'nın canlı yayınında İsrail'in Gazze'ye saldırılarını değerlendirdi, soruları yanıtladı.
İsrail'in, Gazze'deki el-Ehli Baptist Hastanesine düzenlediği insanlık dışı saldırıyı Türkiye olarak ilk andan itibaren bütün kurumlarla telin ettiklerini söyleyen Kurtulmuş, "İsrail'in hastaneye düzenlediği saldırı, insanlık tarihinin görmediği kadar, belki modern zamanların en ağır insanlık suçlarından birisidir." diye konuştu.
Hastaneye sığınan insanlara karşı böylesine büyük bir vahşetin ortaya konulmasının, asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Kurtulmuş, savaşın da bir hukukunun bulunduğunu, saldırının her türlü hakka, hukuka ve insanlığa aykırı olduğunu ifade etti.
Saldırının ilk anından itibaren başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, herkesin reddiyesini ortaya koyduğunu anlatan Kurtulmuş, TBMM'de grubu bulunan partilerce de İsrail'in bu insanlık suçunun ortak bildiriyle kınadığının bütün dünyaya ilan edildiğini kaydetti.
Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin 3 gün yas ilan ederek, devlet ve millet olarak Filistin'in acısını paylaştığını dile getirerek, "Bu, sözün bittiği yerdir, son derece vahim bir insanlık suçudur. Böyle bir suça şahit olmaktan dolayı da büyük bir utanç duyuyoruz. Ama bu zalimler yaptıklarının yanlarına kar kalacağını asla zannetmesin. İnşallah bu işlenen insanlık suçu, çok yakın bir zamanda uluslararası savaş suçları mahkemesinin önüne çıkarılacak ve bunun arkasında kimler varsa hesabını vereceklerdir." ifadelerini kullandı.
İsrail'in bölgede bugüne kadar nasıl geldiğinin iyi görülmesi gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, İsrail'in saldırganlığının bugünün meselesi olmadığını, 1968'den bu yana sürekli birtakım işgal ve ilhak politikaları sürdürdüğünü kaydetti.
"Soykırım boyutlarına ulaşan zulüm var"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İsrail'in, son dönemde İslam dünyasını bu kadar parçalanmış bulmuşken Arz-ı Mevud önündeki bütün engellerin kalktığını düşündüğünü, kendileri için engel olarak gördükleri Filistin halkını bütünüyle bölgeden sürmek istediğini belirtti.
2,5 milyon insanın Gazze Şeridi'nde yıllardır açık hava hapishanesinde tutulduğunu vurgulayan Kurtulmuş, son günlerde buradaki insanların susuz ve elektriksiz bırakıldığını ifade etti. Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Hastaneleri vuracak kadar canileşen, vahşileşen bu saldırganların artık dünya tarafından durdurulması lazım, seyirci kalınmaması lazım. Ortaya konulan bütünüyle bir insanlık suçudur. Kabul edilemez. Burada açık bir katliam hatta net bir şekilde ifade etmek gerekirse soykırım boyutlarına ulaşan bir haksızlık, bir despotluk ve bir zulüm vardır. Bunu bütün dünyanın telin etmesi lazım. Özellikle İslam dünyası başta olmak üzere, İsrail'in bundan sonra bu saldırgan adımlarından vazgeçmesi için her türlü tedbirin alınması lazım."
"Esas sebep Filistinlilere ait toprakların Filistinlilerden arındırılması"
Filistinlilerin Gazze'den göçe zorlandığının hatırlatılmasının ardından değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, bu kadar baskı ve zulmün, bu kadar köylerin ve kentlerin işgal edilmesinin, yıllarca kutsal mekanlara saldırılar düzenlenmesinin, yıllarca yasa dışı yerleşimcilerle Filistinlilerin evlerinden çıkarılmasının esas sebebinin Filistinlilere ait olan toprakların Filistinlilerden arındırılması projesi olduğunu söyledi.
Ürdün, Lübnan, Mısır ve dünyanın birçok yerindeki Filistinlilerin baskı ve zulüm politikalarının sonucu olarak memleketlerini terk etmek zorunda kaldığını anımsatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi biz Türkiye olarak, bölge ülkelerinin de mutabakatı vardır, Gazzelilerin yerlerinden edilmesine, sürgüne gönderilmesine şiddetle karşı çıktığımızı ifade etmek istiyoruz. Gazze'de bir an evvel ateşkesin sağlanması, bir an evvel eş zamanlı olarak tıbbi yardımlar başta olmak üzere insani yardımların Gazze'ye ulaştırılması gerekir. Bunun dışında İsrail tarafından söylenecek her söz oyalamadır, zaman kazanmadır ve yaptıkları bu vahşice katliamları meşrulaştırma çabalarıdır. Dolayısıyla burada uluslararası camianın derhal harekete geçmesi gerekir. Biz Türkiye olarak ilk andan itibaren bunun mücadelesini veriyoruz."
Meselesinin bir de siyasi yönünün bulunduğunu ve onlar halledilmeden sorunun kalıcı olarak çözülmeyeceğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan, öyle mahalle mahalle ayrılmış değil, tam manasıyla bütünleşik bir Filistin kurulmadan Orta Doğu barışı kurulamaz. Yasa dışı yerleşimciler işgal ettikleri Filistinli kardeşlerimizin evlerinden, yurtlarından çıkmadan Filistin'de tam manasıyla bir barış ortaya konulamaz. Başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal mekanların masuniyetinin korunması teminat altına alınmadan Ortadoğu'da bir barış sağlanamaz."
"Türkiye ne adım atmak gerekirse asla çekinmeyecek"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye'nin tutumunun geçmiş tecrübelere nazaran istenilen düzeyde olmadığı yönünde eleştirilerin bulunduğunun ifade edilmesi üzerine, şunları söyledi:
"Hayır, bu yanlış bir tespittir. Türkiye olarak ilk andan itibaren, hem Cumhurbaşkanımız hem Türkiye Büyük Millet Meclisimiz hem Dışişleri Bakanlığımız hem Sağlık Bakanlığımız hem de bütün kurum ve kuruluşlarımız, bu sorunun çözülmesi, insani yardımlar konusunda da hareket edilmesi için gerçekten çok üst perdeden bir faaliyet içerisindeyiz. Ayrıca belli alanda uluslararası camianın da fikrinin oluşturulması için Türkiye, herkesle konuşabilen bir ülke olarak, bu bölgede hakkın, hukukun temin edilmesi için üzerine düşeni yerine getirmeye gayret ediyor. Herkes rahat olsun. Özellikle İslam dünyasındaki dostlarımız ve kardeşlerimiz emin olsun ki Türkiye ne adım atmak gerekirse o adımı atmaktan asla çekinmeyecek. İnşallah Türkiye, bu sorunun en kısa zamanda önce insani tarafının çözülmesi, ardından da siyasi tarafının çözülmesi konusunda adım atılması için ne gerekiyorsa onu yapacaktır."
"Amerika'ya güvenerek dünyayı bir ateşin içine atmasınlar"
Numan Kurtulmuş, hastaneye yönelik bombalı saldırının ardından sadece bölge ülkeleri ve İslam ülkelerinde değil, İrlanda ile İskoçya parlamentolarının, Latin Amerika ülkeleri ve diğer ülkelerde insaf ve vicdan sahibi herkesin saldırıya karşı tepkisini ortaya koyduğunu belirtti.
İsrail'in özellikle yaptığı son saldırılarla birlikte büyük bir öfkeyi de üstüne çektiğine işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"İsrail, Amerika'ya güvenmesin. Amerika'nın burada uçak gemisi var. Bugün Biden geldi, İsrail'in yöneticilerinin sırtını sıvazladı. Buna güvenmesin. Nihayetinde dünya üzerinde neredeyse 7,5 milyar insanın tamamının öfkesini çeken bir ülkenin kendi güvenliğini nasıl sağlayacağı gerçekten bir soru işaretidir. Onun için İsrailli yöneticilerin de derhal makul ve meşru olan zemine dönmelerini tavsiye ederiz. Yani Amerika'ya güvenerek dünyayı bir ateşin içine atmasınlar."
ABD Başkanı Joe Biden'ın, ülkesindeki Yahudi lobilerinin gönlünü kazanmak ile kendisine oy veren Amerikalılar arasındaki farkı iyi görmesi gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, "Bu kadar büyük bir gaddarlığa arka çıkmanın, bu kadar büyük bir gaddarlığın karşısında onları, 'Tamam, devam edin.' şeklinde cesaretlendirmenin, Amerika'daki çok sayıdaki seçmenin de nezdinde çok itibarlı bir iş olmadığının bilinmesi gerekir." dedi.
"İsrail yangına benzinle gidiyor"
Türkiye'nin bölgede savaşın yayılmasına zemin hazırlayacak adımların atılmasının önlenmesi için başından beri "itidal ve meşru zeminler içerisinde kalınması" çağrısı yaptığını aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Zaten ortada bir yangın var. Bu yangına İsrail benzinle gidiyor. Benzinle bu yangına giden İsrail'in sırtını da Sayın Biden bugün sıvazlamış oldu. Dolayısıyla bunların dünya barışı için fevkalade tehditkar adımlar olduğunu ifade etmek isterim. Türkiye olarak tabii ki bizim derdimiz barışın sağlanması, sükunetin sağlanması ama Filistin halkının yaşadığı bu zulümlerin de bir an evvel önlenmesi için adımların atılmasıdır. Bu anlamda da üzerimize düşeni yerine getirmeye gayret ediyoruz."
"Hakikat ayan beyan görünüyor"
Bir halkı soykırıma tabi tutmanın hangi nefsi müdafaa olduğunu, hangi uluslararası hukukun bunu nefsi müdafaa olarak kabul edebileceğini soran Kurtulmuş, İsrail'in propaganda gücünün hakkı ve hakikati gizleyemeyeceğini söyledi.
Kurtulmuş, bu kadar büyük bir insanlık suçuna bütün insanların, vicdanları gereği ortak olmak istemediğini dile getirerek "Yönetimler şu ya da bu şekilde İsrail'in yanında yer alabilirler, İsrail'in söylediğini meşru müdafaa olarak kabul edebilirler ama sonuçta hakikat bu değildir. Hakikat ayan beyan görünüyor. Mazlum bir halk yavaş yavaş, günbegün yapılan uçak saldırılarıyla bir şekilde yok edilmeye çalışılıyor. Ülkelerin yönetimleri bunu bir tiyatro seyreder gibi seyredebilir ama halkların vicdanı, artık açık bir şekilde bunun haksızlık olduğunu, bunun insanlık suçu olduğunu ortaya koyuyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Dünya halklarının nezdinde İsrail, bütünüyle haksız duruma düşmüştür"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, öncelikle İsrail'in aklını başına alması gerektiğini ifade ederek şöyle devam etti:
"Şunu çok açık söylemek istiyorum; dünya halklarının nezdinde İsrail, özellikle bu son saldırganlığıyla bütünüyle haksız duruma düşmüştür. Saldırgan olan taraf, uluslararası hukuku hiçe sayan taraf olmuştur. Öldürerek Filistinlileri yok edeceğini zannediyor. Bu, yanlış bir tutumdur. Bir kere daha İsrail'i buradan uyarmak istiyoruz. Zaten Orta Doğu'da var olan bu ateşe benzinle gitmesinler. Özellikle bölge dışındaki ülkeleri de İsrail'in bu saldırgan tavrını destekleyecek, bu tavra cesaret verecek adımları atmamaya davet ediyoruz. Çünkü bu maalesef sadece iki taraf arasında bir çatışma olmanın artık çok ötesine geçti. Korkarız ki bu çatışma devam ederse bölgesel gerilimlerin ve çatışmaların hatta küresel ölçekte bir büyük savaşın başlangıcının fitilini de ateşleyebilir. Bu yangını söndürmek hepimizin vazifesidir.
Filistin halkı da şunu bilsin. Filistin'deki şühedayı rahmetle anıyoruz. Çocukları, yaşlıları, kadınları, gencecikken hayattan koparılan insanları rahmetle anıyoruz. Bu kadar yıl içerisinde Filistin halkına baskı yapıldı. Filistin halkı kendi davasından vazgeçmedi. Hiç şüphesiz Allah'ın izniyle Orta Doğu'da bağımsız, egemen, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasıyla birlikte Filistinliler, tam manasıyla rahat edecekleri bir ortama da kavuşacaklardır."