Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği “Kılıcın ve Kalemin Sultanları” konulu konferans İl Halk Kütüphanesi Salonunda yapıldı.
Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı ve iki dönem milletvekilliği yapan Prof. Dr. Mustafa isen ile kızı Prof. Dr. Tuba Işınsu Durmuş’un konuşmacı olduğu konferansı izleyenler arasında Mevlana'nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru, Postnişin Fahri Özçakıl da yer aldı. Konferansın düzenleyicisi Dr. Mustafa Çıpan, Prof. Dr. İsen ve Prof. Dr. Durmuş’un ilmi çalışmalarıyla biyografik bilgilerini vererek açılışı yaptı.
KONYA ÖNEMLİ BİR AKTARMA MERKEZİDİR
Konuşmasına “Kılıcın ve kalemin sultanlarına mekânlık yapmış şehirlerden bir tanesi de Konya’dır” diyerek başlayan İsen “Bu sebeple, toplantımızın Konya’da yapılıyor olması, bir başka şehirde yapılmasından çok daha ehemmiyetlidir. Konya’nın Türk Kültür hayatında şöyle bir konumu var; İslami gelenekte önemli kültür havzaları vardır. Bu İslam medeniyetinin dışında başka hiçbir medeniyette görmediğimiz bir tablodur. Abbasilerden itibaren İslami devlet anlayışı bir medeniyete dönüşmeye başladıktan sonra, bir havzada sönmeye yüz tutan birikim bir başka havzada adeta yeniden parlamıştır. Mesela başlangıçta Bağdat’ta Kûfe’de teşekkül eden ilk yapılanmalar bir süre sonra orası canlılığını kaybetmeye başladığı bir evrenin hemen akabinde Endülüs’te parladı, orada büyük bir medeniyet ortaya çıktı. Endülüs çökerken bu defa Orta Asya ve Selçuklu merkezli bir yeni yapı ortaya çıktı. Burası hayatiyetini yitirmeye yüz tutmuşken bu defa Anadolu’da bir yapı ortaya çıktı. İşte Anadolu’daki bu yapının ortaya çıkmasında ben Konya’nın çok önemli bir aktarma merkezi olduğunu düşünüyorum” dedi.
KONEVİ’NİN KADRİ BİLİNMİYOR
Prof. Dr. İsen konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “11. Yüzyıldan itibaren bütün İslam sanatlarının arkasındaki en önemli motivasyon olan vahdet-i vücut düşüncesi, İbn-i Arabi ile bu coğrafyada… Ama nasıl Mevlânâ Mevleviliği kurdu, Sultan Veled onu teşkilatlandırdıysa işte İbn-i Arabi’nin ortaya koyduğu bu felsefi yapılanmayı Sadreddin Konevi bunu sistemleştirdi. Konya kadr-ü kıymetini bilmiyor gibi geliyor bana, Konevi çok önemli bir isimdir. Daha sonra bu sistem çok önemli İslam coğrafyalarında çok önemli bir arka plan olarak bizim kültürümüzü ve sanatımızı motive eden çok önemli felsefi bir unsur oldu.”
OSMANLI MEDENİYETİNŞN KAYNAĞI İSLAM MEDENİYETİDİR
“Tanpınar’ın ifadesiyle söyleyelim; Nedimi şiirinde var ya… Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana diyor. Yani nezaket zaten incelik demektir. İncelik bin kere daha imbikten geçirilmiş; nasıl oluyorsa ve sana boy pos, endam olmuş diye sevgiliye yönelik bir övgüdür. Ben bunu Osmanlı medeniyeti için teşmil ediyorum; İslam medeniyetinin adeta bin kere imbikten geçmiş şekli Osmanlı medeniyetidir. Konya’da teşekkül eden bu yapı bir süre sonra Bursa’da mayalandı, Edirne’de bir adım daha ileriye taşındı, İstanbul’da bu terkibin uç noktasına ulaşıldı. Anadolu’da teşekkül etmiş bu yeni kültürel havzanın medeniyetimizin neredeyse bu son parlayışının ateşi bu coğrafyada, Konya’da yakıldı.”
KONYA KÜLTÜR VE SANATTA HER ZAMAN İLK BEŞTEDİR
“Bir çalışmamda Osmanlı şairlerinin hangi şehirlerde yetiştiklerine dair bir değerlendirme yaptım. Burada da sorsak herkes İstanbul’un bir numaraya oturacağını söyleri öyledir. Tezkirelere göre 3 bin 180 civarında divan şairi var. Bunların yaklaşık 800’ü İstanbul merkezlidir. İkinci sırada Bursa, üçüncü sırada Edirne ve dördüncü sırada Konya gelmektedir. Külliyeler, medreseler, hat sanatı gibi değerlendirmeler de de Konya’nın yeri daime ilk beş içindedir. Tabi buranın İpek yolu üzerinde olması, ticaret ve sanayi merkezlerinden olması, çevresindeki verimli ovalarla önemli bir üretim ve iktisat merkezi olması diğerlerinin ortaya çıkmasına da çok ciddi şekilde katkıda bulunmuştur.
AVRUPALI DEVLET ADAMLARINDA ŞAİR YOK GİBİDİR
“Osmanlı Sultanları bizzat kendileri şiirle uğraşmıştır ve bunun dünya edebiyatında örnekleri çok az görülmüştür. Avrupa ülkelerinde krallar, padişahlar ya da çarlar kültür ve sanatı ancak desteklemiştir ama bizim sultanlarımızda olduğu gibi destek yapan, üstüne bir de şiir söyleyen, hattat olan, musiki besteleyen çok az adam var. Avrupa krallarının arasında resimle uğraşanlar, müzikle uğraşanlar var ama şiir ve edebiyatla uğraşan neredeyse hiç yok. Ama Kanuni Sultan Süleyman’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, İkinci Selim’in şiirlerinden oluşan kitap var. Osmanlı Hanedanı çok dikkate değer bir hanedandır, ünik değil. Hanedandan 22 kişinin tescil edilmiş şiirleri, kitapları, divanları var.”
TÜRK MİLLETİ PADİŞAHINDAN ÇOBANINA KADAR ŞAİRDİR
“Türk Milleti kendi padişahlarına şiiri ve sanatçılığı yakıştırmış ki; Osman Gazi’nin elimiz şiiri yok, olamazdı da zaten. Muhtemelen okuma yazma da bilmiyordu. Orhan Gazi’den itibaren eğitimden geçtiklerinden söz edebiliriz ama elimizde tevsik edilebilir bir örneği yok; İkinci Murat’la birlikte başlıyor. Fakat onlar adına da şiirler icat ve ihdas edilmiş. Hatta yabancı Türkologlardan birinin değerlendirmesi var bu konuda; diyor ki, Türk milleti padişahından çobanına kadar şairdir.”
KIRIM GİRAYLARI ENDERUN’DA ŞAİR OLDU
“Enderun eğitimi tamamen elit eğitimi üzerine kuruludur. Gelecekte devleti yönetecek kadroları yetiştirmekle görevlidir. Buraya torpille falan alınmazdı. Yetenekli akıllı, boylu poslu ve yakışıklı olması zorunluydu. Çünkü o devleti temsil edecek, görevlendirildiği yerdeki adamdan daha kısa boylu olmayacaktı. Kırım hanedanlığı mensupları, Fatih döneminden itibaren Enderun’da eğitim görmeye başladı. Daha önce Kırımlı yöneticilerden hiç şair yoktu. Ne zaman Kırım Giraylarının çocukları Osmanlı sarayında eğitim görmeye başladılarsa a’dan z’ye hepsi şairdir.”
TUBA IŞINSU DURMUŞ: SANATA DESTEK DEVLETİN GÖREVİYDİ
Orta Çağ’daki devletlerin ve Osmanlı’nın sanata bakışına örnekler veren Prof. Dr. Tuba Işınsu Durmuş da konuşmasında şunları söyledi: “Ben çalışmalarımda sanatın himayesi üzerinde yoğunlaştım. Ortaçağ’da, Osmanlı Sarayında yöneticilerin sanat faaliyetlerine destek olma, ilim ve sanat faaliyetleriyle uğraşan üreticilerin üretimlerini destekleme gibi bir görevleri var. İdeal bir yönetici hangi özellikleri taşımalı gibi bir sıralama yaparsak eğer, bunlar arasında sanatın ve ilim faaliyetlerinin destekçisi olma gibi bir görev de kendilerine verilmiş. Bu himaye faaliyetleri gönülden yaptıkları bir iş olarak karşımıza çıkıyor.”
KONYA TARİHİN HER DEVRİNDE ÖNEMLİ BİR ŞEHİRDİ
“Ancak Osmanlı coğrafyasının çok geniş çerçevede olması sebebiyle, sarayın bulunduğu İstanbul’un bu faaliyetlerin hepsini desteklemesi mümkün olmadı. Devleti temsil eden küçük yapıların başında bulunan kişilerin, yöneticilerin de kendi edebi çevrelerini oluşturduklarını görüyoruz. Bu merkezlerden biri de Konya… Konya tarihin her döneminde çok önemli bir yerleşim merkezi olmuş, Selçuklular döneminde de kimlik ve zenginliğini kazanmış. Selçuklular döneminde önemli filozoflar, şairler, mutasavvıflar ve başka sanat dalında üretimde bulunmuş sanatkârlar var. Bahaeddin Veled, Mevlânâ, Kadı Burhanettin, Kadı Siraceddin, Sadreddin Konevi, Şehabettin Sühreverdi gibi bilginler, Muhiddin Arabi gibi mutasavvıflar belirli dönemlerde Konya’da bulunmuşlar ve şehri bir kültür merkezi haline getirmişler. Kütüphanelerin, medreselerin açılması, cami, türbe, çeşme, han, hamam, çarşı, bedesten, köprü, saray yapılması gibi, bunlarında himaye faaliyetleri kapsamında değerlendirildiğini biliyoruz. Sonra Karamanoğlulları’nın en büyük şehri olarak Konya’da kültürel faaliyetlerin biraz daha ileri boyuta taşındığını görüyoruz. Osmanlı Sarayı son dönemine kadar ilim ve sanat faaliyetlerine çok üst düzeyde destek vermiştir.”
Programın devamında Prof. Dr. Durmuş, Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’a yazdığı gazeli okudu. İzleyicilerin yönelttiği soruların cevaplanmasıyla konferans sona erdi.
İSEN’İN PLAKETİNİ ESİN ÇELEBİ VERDİ
Prof. Dr. Mustafa İsen’e plaketini Esin Çelebi Bayru, Prof. Dr. Tuba Işınsu Durmuş’un plaketini de TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çaycı takdim etti. TYB Konya Şubesi’nin 2021 yılı konferanslarının yer aldığı İnsanlığa Sözümüz Var adlı kitabını da İsen’e TYB Konya Şubesi Başkan yardımcılarından Doç. Dr. Ahmet Akman takdim ederken Durmuş’un kitabını da Prof. Dr. Haşim Karpuz verdi. Programın hazırlayıcısı Dr. Mustafa Çıpan’ın kitabını ise kitabın editörü TYB Yönetim Kurulu Üyesi Saffet Yurtsever verdi.